Güney Kafkasya'da güç dengeleri değişiyor mu(?)

Özgür Çelik Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Azerbaycan ile Ermenistan arasında Washington'da imzalanan barış anlaşması, uzun süredir devam eden ve zaman zaman silahlı çatışmalara dönüşen ihtilafın diplomatik çözümü açısından kritik bir dönüm noktası olmuştur.

Ancak bu sürecin yalnızca iki ülke ilişkileriyle sınırlı olmayan, bölgesel ve küresel ölçekte yankılar doğuran jeopolitik sonuçları var.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

ABD'nin Güney Kafkasya stratejisi ve Rusya'nın zayıflaması

Sürecin en büyük stratejik kazananı, şüphesiz ki Amerika Birleşik Devletleri'dir (ABD).

Rusya'nın Ukrayna savaşı nedeniyle askeri ve diplomatik kapasitesinin ciddi ölçüde yıpranması, Güney Kafkasya'daki nüfuzunu tarihsel ölçekte en zayıf seviyesine düşürmüş, ortaya çıkan boşluğu ABD'nin doldurması için uygun bir zemin yarattı.

Washington, bu fırsatı yalnızca barış sürecinde arabuluculuk yaparak değil, bölgeye kalıcı bir lojistik, siyasi ve güvenlik varlığı tesis ederek değerlendirmek istiyor.

ABD'nin bu stratejisi, Avrupa ile Asya arasındaki enerji ve ulaştırma koridorlarında kontrol noktaları elde etme, Çin'in "Bir Kuşak Bir Yol" girişimini dengeleme ve Orta Asya'ya yönelik politikalarında yeni avantajlar sağlama hedeflerini içeriyor.


Azerbaycan'ın çok yönlü dış politikası ve stratejik hamleleri

Azerbaycan açısından bakıldığında, son 10 yılda izlenen çok yönlü dış politika, ülkenin Moskova'ya bağımlılığını belirgin biçimde azalttı.

Türkiye ile stratejik müttefiklik, Pakistan ve İsrail ile askeri iş birlikleri, Çin ile ekonomik ilişkiler ve Körfez ülkeleriyle derinleşen bağlar, Bakü'ye manevra alanı kazandırdı.

2024'te Karabağ'daki Rus barış gücünün görev süresinin dolmadan çekilmesini sağlamak, Azerbaycan'ın Moskova'ya karşı en net stratejik hamlelerinden biri oldu.

Aralık 2024'te Rus hava savunma unsurlarının bir Azerbaycan yolcu uçağını düşürmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerde kırılma noktası yarattı, karşılıklı yaptırımlar ve sınır ötesi etnik Azerbaycanlılara yönelik gözaltılar, gerginliği derinleştirdi.

Azerbaycan, bu süreçte Batı ile ilişkilerini çeşitlendirirken, aynı zamanda kendi askeri üretim kapasitesini artırma yönünde adımlar attı.


Ermenistan'ın yeni dış politika yönelimleri

Ermenistan cephesinde ise Karabağ savaşlarının kayıpla sonuçlanması, dış politikada yeni yönelimlerin doğmasına yol açtı.

Fransa ile artan savunma iş birliği, Hindistan'dan silah alımları, Avrupa Birliği'nden sınır güvenliği desteği ve Türkiye ile başlatılan normalleşme süreci, Ermenistan'ın Rusya'ya olan bağımlılığını azaltma iradesinin göstergeleridir.

Ancak bu değişim kolay olmamış; Moskova'nın Yerevan üzerindeki ekonomik ve güvenlik baskıları halen devam ediyor.


Zengezur Koridoru: Tartışmalar ve ABD'nin önerisi

Özellikle Zengezur Koridoru meselesi, Ermenistan iç siyasetinde olduğu kadar dış politikada da en kritik tartışma başlığı olmayı sürdürüyor.

Azerbaycan hattın kendi kontrolünde açılmasını isterken, Ermenistan toprak bütünlüğü ve egemenlik kaygılarını öne çıkarıyor.

Bu çıkmazın aşılması için ABD'nin geliştirdiği öneri, koridorun 100 yıllığına kiralanarak özel bir Amerikan şirketi tarafından işletilmesini içeriyor.

Bu formül, Azerbaycan'a güvenlik, Ermenistan'a egemenlik güvencesi sunarken, Washington'a bölgede stratejik bir üs ve (yeni bir nüfuz alanı) kalıcı varlık kazandırma potansiyeline sahip.


Türkiye'nin bölgedeki stratejik konumu ve fırsatları

Türkiye, sürecin doğrudan tarafı olmamasına rağmen, hem Azerbaycan ile "tek millet, iki devlet" temelinde sürdürdüğü stratejik ortaklık hem de Ermenistan ile başlatılan ekonomik ve diplomatik normalleşme adımları sayesinde yeni fırsatlar elde edebilir.

Zengezur Koridoru'nun faaliyete geçmesi, Türkiye'nin Orta Asya ile kesintisiz kara bağlantısı kurmasını sağlayacak, bölgesel lojistik ve enerji projelerinde Ankara'yı merkez ülke konumuna getirecektir.

Bununla birlikte, Türkiye'nin bu fırsatları değerlendirirken bölgesel istikrara zarar verebilecek ani güç dengesi değişimlerine karşı dikkatli bir diplomasi yürütmesi gerekecektir.
 


İran'ın bölgedeki konumu ve tepkileri

İran açısından Zengezur Koridoru'nun açılması, mevcut ticaret hatlarının zayıflaması, Güney Kafkasya'daki etkinliğinin azalması ve Türkiye-Azerbaycan hattının güçlenmesi anlamına geliyor.

Tahran, bu gelişmeleri stratejik bir tehdit olarak görse de hem içerideki ekonomik ve toplumsal sorunlar hem de bölgesel düzeyde maruz kaldığı diplomatik baskılar nedeniyle güçlü bir karşı hamle kapasitesine sahip değil.

Bu nedenle İran'ın tepkileri daha çok diplomatik uyarılar ve sınırlı ekonomik önlemlerle sınırlı kalıyor.

Rusya ise Güney Kafkasya'daki nüfuzunu kaybetme sürecini tersine çevirecek güçlü bir araçtan yoksun görünüyor.

Ukrayna savaşında yaşadığı askeri kayıplar, ekonomik yaptırımların derinleşmesi ve Batı ile ilişkilerin onarılması konusundaki perspektifin zayıflığı, Moskova'nın bölgedeki eski etkisini yeniden kazanma ihtimalini düşürüyor.

Kalan nüfuzunu Ermenistan üzerinde ekonomik ve güvenlik baskılarıyla sürdürmeye çalışan Rusya, Azerbaycan ile ilişkilerinde ise sertleşen retorik ve sembolik hamlelerle yetiniyor.

Bölgedeki bu dönüşüm, Güney Kafkasya'nın jeopolitik mimarisinde yapısal bir değişim anlamına geliyor.

ABD, arabuluculuk sürecini başarıyla yöneterek sadece diplomatik prestij elde etmemiş, aynı zamanda bölgeye uzun vadeli yerleşmenin zeminini oluşturdu.

Azerbaycan, bağımsız ve çok yönlü bir bölgesel aktör olarak hareket kabiliyetini artırdı, Ermenistan Batı ile yakınlaşarak Rusya'ya bağımlılığını azaltma yönünde önemli adımlar attı.

Türkiye, enerji ve lojistik projelerde merkezi bir rol üstlenme potansiyeline sahip olurken, İran ve Rusya bölgede gerileyen aktörler konumuna düştü.

Bu tablo, bölgesel dengelerin önümüzdeki yıllarda da dinamik bir şekilde değişmeye devam edeceğini gösteriyor.

Güçlü bir devlet aklı, kurumsal kapasite, uzun vadeli stratejik planlama ve esnek diplomasi, bu değişen dengelerde avantaj sağlamak isteyen tüm aktörler için belirleyici olacaktır.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU