Husiler kimdir? Ne yapmaya çalışıyorlar?

Dr. Osman Gazi Kandemir Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Yemen'in kuzey dağlarında doğan Husi hareketi, bugün sadece Yemen'in kaderini değil, Kızıldeniz'den küresel ticaret rotalarına, İsrail-Filistin çatışmasından bölgesel güç dengelerine kadar pek çok alanı etkileyen bir aktör haline geldi. İran'ın desteğiyle güçlenen, asimetrik savaşın ustası olan Husiler, hem yerel bir iktidar mücadelesi yürütüyor hem de küresel krizleri kendi lehlerine kullanarak büyük güçleri zorlayan stratejik bir kaldıraç oluşturuyor. Kim oldukları ve ne yapmak istedikleri soruları, Yemen'in ötesinde tüm bölgeyi ve dünyayı ilgilendiriyor.

Yemen'in kuzey dağlarından Kızıldeniz'in maviliğine uzanan, bölgesel dengeleri altüst eden bir hikâye: Husiler.

1990'larda küçük bir dini-ideolojik hareket olarak ortaya çıkan bu grup, 2020'lerin ortalarında dünya deniz ticaretini tehdit eden, İsrail ve ABD gibi küresel aktörlerle çatışan, İran'la sıkı bağları olan bir güç haline geldi.

Peki, Husiler kimdir, nasıl yükseldiler ve ne yapmaya çalışıyorlar?


Zeydilikten devrimci bir harekete

Husiler, kendilerini Ensarullah (Allah'ın yardımcıları) olarak adlandırıyor.

Temelleri, Yemen'in kuzeyindeki Saada vilayetinde 1990'ların başında atıldı.

Kurucu liderleri Hüseyin el-Husi'nin babası Bedreddin el-Husi'nin 1992'de kurduğu "Genç Müminler Forumu", kısa sürede Zeydi Şiiliğin daha militan bir yorumunu savunan bir harekete dönüştü.

Zeydi Şiilik, Yemen'deki en yaygın mezhep ve tarihsel olarak daha esnek bir imamet anlayışına sahipken, Husiler İran'daki Humeyni'nin devrimci tezlerinden etkilenerek daha merkeziyetçi, militan bir ideoloji benimsediler.

Husiler, Zeydi Şiiliğin köklerinden beslenirken, İran'ın ideolojik etkisiyle bunu devrimci bir yoruma taşıdı.

Ancak hareketin söylemi, gerektiğinde esneyebiliyor. Ulusal birlik söylemleriyle Zeydi imamet vurgusu arasında gidip gelerek, hem yerel tabanı konsolide ediyor hem de daha geniş koalisyonlar kurabiliyor.

Bu çift yönlü ideolojik esneklik, hareketin siyasi manevra kabiliyetini güçlendiriyor.

Husiler, Yemen devletinin ve Suudi Arabistan'ın baskıcı ve dışlayıcı politikalarına karşı koymak için 2004'te silahlı isyan başlattı.

Aynı yıl, lider Hüseyin el-Husi Yemen ordusu tarafından öldürüldü.

Yerine kardeşi Abdülmelik el-Husi geçti ve hareketi daha geniş bir halk ayaklanmasına dönüştürdü.


Yemen'in kırılgan devletinde yükseliş

Yemen, 1990'da kuzey ve güneyin birleşmesiyle kurulmuş ancak kırılgan, yolsuzluklarla malul bir devletti.

2011 Arap Baharı sırasında Husiler, halk isyanına katılarak eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in devrilmesine katkıda bulundu. Fakat yeni yönetim de ülkeyi birleştiremedi.

2014'te, Sana'da hükümet karşıtı protestoların ön saflarına geçen Husiler, başkenti ele geçirerek fiili yönetimi devraldılar.

2015'ten itibaren ise Suudi Arabistan liderliğindeki bir koalisyonun askeri müdahalesi başladı.

Buna rağmen Husiler başkent Sana ve Yemen'in batısındaki en stratejik liman olan Hudeyde dahil geniş bir alanı hâlen kontrol ediyor.


Bir isyancıdan daha fazlası: Devlet dışı bir yönetim

Bugün Husiler yalnızca bir isyan hareketi değil; Yemen'in en kalabalık ve stratejik bölgelerinde fiili bir devlet otoritesi kurmuş durumdalar.

Başkent Sana, Amran, İbb, Zemar, Saada, Hudeyde gibi şehirleri kontrol ediyorlar.

Hudeyde üzerinden Kızıldeniz'e erişimleri, onlara uluslararası ticarete müdahale edebilecek bir kaldıraç sağlıyor.

Hareketin siyasi söyleminde, ideolojik vurgunun zaman zaman pragmatizme evrildiği, ulusal birlik söylemleriyle bölgesel dini referansların bir arada yürütüldüğü görülüyor.

Bu, Husilerin toplumsal meşruiyet ve koalisyon oluşturma stratejisinin parçası.

Husilerin askerî kapasitesi, konvansiyonel ordulara kıyasla asimetrik ama etkili: Yüz binlerce savaşçı, balistik füzeler, insansız hava araçları, deniz mayınları ve gerilla taktikleriyle hem Suudi ordusuna hem de Batı destekli güçlere karşı direniyorlar.

Husiler yalnızca sahada değil, uluslararası alanda da kendilerini meşrulaştırmak için ciddi bir propaganda yürütüyor.

Sosyal medya ve uluslararası basın aracılığıyla seslerini duyuruyor, eylemlerini Gazze ve Filistin meselesine bağlayarak Arap ve Müslüman dünyasında bir sempati oluşturuyorlar.

Bu strateji, onların hem iç hem dış meşruiyet üretme becerilerini yansıtıyor.


İran'la bağlar: Vekil mi, ortak mı?

Husilerin bu kadar uzun süre ayakta kalabilmesinde İran desteği kritik.

Zeydi Şiiliği, İran'ın On İki İmamcı Şiiliği ile teolojik olarak farklı olsa da ortak düşmanlar ve devrimci ideoloji onları yakınlaştırdı.

İran, Husilere para, silah, eğitim ve istihbarat sağlıyor.

BM raporları, İran'ın yıllardır Yemen'e gizlice silah gönderdiğini ortaya koydu.

İran açısından Husiler, Suudi Arabistan'ın güney sınırında kalıcı bir baskı unsuru ve Kızıldeniz'de küresel deniz ticaretini tehdit edebilecek bir vekil güç.

Husiler açısından ise İran, uluslararası tanınırlığı olmayan yönetimlerine destek veren en önemli dış aktör.

Husilerle ilgili mevcut analizlerde çoğunlukla İran bağlantısı ve vekâlet savaşı vurgusu öne çıksa da, bu ilişkiyi yalnızca Tahran'ın bir uzantısı olarak görmek indirgemeci bir yorum olur.

İran'ın maddi ve ideolojik desteği önemli bir rol oynuyor, ancak Husiler sahadaki kararlarını kendi yerel ajandaları doğrultusunda alıyorlar.

Özellikle Zeydi Şii topluluklar üzerindeki köklü sosyal bağları ve kabilelerle geliştirdikleri ittifaklar, hareketin yalnızca dış destekle ayakta kalmadığını gösteriyor.

Yerel kimlik, tarihsel imamet geleneği ve meşruiyet arayışı Husilerin kendi siyasi ajandasının merkezinde.

Zaman zaman İran'ın çıkarlarıyla çelişen taktiksel kararlar almaları ya da Yemen'de yerel müttefiklerle kurdukları ilişkiler, bu pragmatizmin örnekleri arasında.


Kızıldeniz'i karıştıran saldırılar: İsrail ve Batı'ya karşı "dayanışma"

2023 sonlarında İsrail-Hamas savaşı başladığında, Husiler kendilerini Filistin davasının öncüsü ilan ederek Kızıldeniz'deki İsrail bağlantılı gemilere saldırmaya başladılar.

Bu saldırılar kısa sürede ABD ve İngiltere gemilerini de hedef aldı.

Füzeler, dronlar ve deniz mayınlarıyla yapılan saldırılar, Süveyş Kanalı üzerinden geçen küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sini felç etti.

Sigorta primleri 4–9 kat arttı, nakliye maliyetleri sıçradı, konteyner gemilerinin Kızıldeniz'den geçişleri yüzde 25 azaldı.

Husiler bu eylemleri, Gazze'ye yönelik İsrail saldırılarına karşı "dayanışma" olarak tanımlıyor.

Ancak Kızıldeniz'de artan saldırılar Husilerin küresel bir kriz üreticisi olarak pazarlık gücünü artırdı.

Bu etki sürekli olmayabilir; uluslararası baskı ve sahadaki dengeler bu kapasiteyi zayıflatabilir.

Suudi Arabistan ve BAE gibi bölgesel rakiplerle ilişkilerde zaman zaman uzlaşma, zaman zaman gerilim görülmesi de Husilerin pragmatik ve değişken bir aktör olduğunu gösteriyor.

Özellikle İsrail, ABD ve bazı Batılı ülkeler tarafından doğrudan muhatap alınmaları, onların bölgesel değil, artık küresel bir aktör olarak görülmelerini sağladı.


ABD, İsrail ve müttefiklerin tepkisi: Askerî güç ne kadar işe yarıyor?

ABD öncülüğünde kurulan "Operation Prosperity Guardian" (Refah Muhafızı Operasyonu) çerçevesinde Yemen'deki Husi hedeflerine yönelik onlarca hava saldırısı düzenlendi.

İngiltere, Fransa, Kanada, Yunanistan gibi ülkeler de operasyonlara destek verdi.

ABD, Husileri yeniden "yabancı terör örgütü" listesine aldı, onlarca üst düzey ismi yaptırımlarla hedef aldı.

Ancak tüm bu baskıya rağmen Husiler saldırılarına devam etti.

ABD ile Husiler arasında 2025'te sağlanan ateşkes sadece ABD gemilerine saldırıları durdurdu; Husiler İsrail bağlantılı gemilere saldırmaya devam ediyor.

Bu durum, geleneksel askeri ve ekonomik baskının ideolojik olarak motive olmuş, yerel desteğe ve dış bağlantılara sahip bir aktörü durdurmakta zorlandığını gösteriyor.
 


Türkiye'nin konumu: Riskler ve fırsatlar

Türkiye, Yemen'deki insani krize dikkat çekerek uluslararası tanınan hükümete destek verse de, doğrudan çatışmaya dahil değil.

Buna rağmen Kasım 2024'te Panama bandıralı Türk gemisi "Anadolu S" Kızıldeniz'de Husiler tarafından saldırıya uğradı.

ABD, geminin İsrail'le dolaylı bağlantısını öne sürerken Ankara saldırıyı kınadı.

Kızıldeniz'in istikrarsızlığı, Türkiye'nin tedarik zincirlerini doğrudan etkiliyor.

Kimya ve otomotiv sektörleri başta olmak üzere ithalat maliyetleri 3-4 kat arttı.

Ayrıca, Somali'deki askeri ve ekonomik varlık da tehdit altında çünkü Kızıldeniz ve Aden Körfezi üzerindeki baskı, Somali'ye mal akışını ve Türkiye'nin yatırımlarını zorlaştırıyor.

Bu durum, Türkiye'nin deniz güvenliği stratejisini yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılıyor.


Gelecek senaryoları ve riskler

Husilerin küresel ticareti aksatma yeteneği, uluslararası deniz güvenliği normlarının ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi.

Eğer bu kriz çözülmezse, diğer devlet dışı aktörler için de tehlikeli bir örnek oluşturabilir.

ABD ve İsrail'in müdahaleleri şimdilik Husileri durdurmaktan çok onları uyum sağlamaya ve daha sofistike taktikler geliştirmeye yöneltti.

Yemen'deki insani kriz ise derinleşmeye devam ediyor: 2025'te 19,5 milyon kişinin insani yardıma muhtaç olması bekleniyor.

Süregelen çatışma, Yemen'in birleşik bir devlet olarak varlığını sürdürmesini daha da zorlaştırıyor.


Husiler ne istiyor?

Husiler öncelikle Yemen'de iktidarı ellerinde tutmak ve meşru bir yönetim olarak tanınmak istiyorlar.

Bunun yanında, İran'ın bölgesel stratejisiyle uyumlu olarak Suudi Arabistan ve İsrail'e karşı baskı kurmayı, Kızıldeniz'deki üstünlüklerini bir kaldıraç olarak kullanmayı hedefliyorlar.

İsrail'e karşı saldırıları ise hem bölgedeki sempatiyi toplamak hem de küresel aktörlere karşı pazarlık gücü elde etmek için kullanılıyor.

Husilerin hikayesi, bir isyandan küresel bir kriz üreticisine dönüşmenin hikayesi.

Askeri baskı ve yaptırımlar onları durdurmaya yetmiyor.

Dolayısıyla uluslararası toplum için Yemen ve Kızıldeniz'de daha kapsamlı, diplomatik ve çok boyutlu bir çözüm arayışı gerekiyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU