Orta Asya (2): Orta Asya'da fırsatlar ve Hindistan

Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Değerli Independent Türkçe okuyucuları, 

Öncelikle, 1 Mayıs vesilesiyle, bütün çalışanların ve emekçileri kutlar, fazla iyimser bir ümit olsa da, çalışanların haklarının korunacağını ve emeğe saygı gösterileceğini ümit ederek yazıma başlamak isterim. 

Bir önceki yazımda Orta Asya bölgesinin önemine değinmiş ve Türkiye'nin neden buradan vazgeçmemesi gerektiğini değerlendirmiştim. 

Devam yazımda, bölgede Türkiye, Rusya ve Çin'in yanı sıra, giderek işbirliği fırsatlarını kollayan Avrupa Birliği ülkelerine ilaveten, Japonya, Güney Kore, İran ve Hindistan'ın da bölgeye ilgi duyduklarını belirtmiştim.

Orta Asya'nın stratejik önemine değineceğim yazımın ikinci bölümünde, Orta Asya'daki fırsatlara ve özellikle de Hindistan'ın bölgeye olan genel politikasına göz atacağız.

Orta Asya (1), yazısında değindiğim gibi, Türkiye ile bölge ülkeleri arasında kültür, dil ve din gibi birçok alanda ortak geçmiş söz konusudur.

Dolayısıyla, Orta Asya kardeş halklarıyla ve devletleriyle işbirlikleri artarak devam etmelidir.

Orta Asya halkları ve devletleriyle dayanışmanın önemini de unutmamak gerekir. 

Orta Asya'nın jeopolitik önemi,19'uncu yüzyılda, Çarlık Rusya'sı ve İngiliz İmparatorluğu rekabetine yansımıştır.

O dönem yaşanan rekabet, İngiliz İmparatorluğu'ndan dolayı Hindistan'a da yansımıştır. 

19'uncu yüzyıl "büyük oyunu" Rus İmparatorluğu ile İngiliz İmparatorluğu'nun, Orta Asya ile Hindistan arasında kalan, bilhassa Afganistan gibi "tampon" bölgelerdeki rekabetini tanımlamaktadır.

"Büyük oyun" (Imperial Great Game) 1853-1856 Kırım Harbinden,1907 İngiliz-Rus anlaşmasına kadar devam etmiştir. 

Halford John Mackinder'ın "Tarihin Coğrafya Ekseni" (Heartland Theory) anlatımı, bölgenin önemini anlatmaktadır.

Günümüzde Peter Hopkirk gibi yazarların gözlemledikleri gibi, Orta Asya'da "yeni büyük oyun" jeopolitik mücadelesi yaşanmaktadır. 

"Yeni" büyük oyun, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından (1991) sonrası ortaya çıkmıştır.

Orta Asya'da değerli doğal kaynakları bulunan bağımsız cumhuriyetlerin dış pazarlara olan erişimleri ve bölge dışı devletlerin Orta Asya'daki kaynaklara erişimi, ticaret yolları ile tedarik zincirlerindeki yaşanan rekabet, "yeni büyük oyun" olarak tanımlanmaktadır.

Orta Asya, insan kaynağına ilaveten, zengin enerji kaynaklarının, değerli madenlerin bulunduğu, stratejik öneme sahip bir bölgedir.

Başta petrol ve doğalgaz gibi fosil kaynaklar olmak üzere, altın, bakır ve çinko gibi değerli madenler, uranyum ve "nadir toprak elementleri" gibi stratejik kaynaklar da Orta Asya'da bulunmaktadır.

Dolayısıyla, günümüzde, bu kaynaklara erişim bakımından ülkelerin daha avantajlı olabilme durumu, yani bir çeşit kaynak rekabeti, yeni büyük oyun olarak kabul edilebilir. 

Orta Asya'daki fırsatlardan dolayı, Türkiye'ye ilaveten, başta bölgeye komşu Rusya, İran ve Çin ilk akla gelen ülkelerdir.

İlaveten, giderek işbirliği fırsatlarını artırma yollarını arayan Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya, Güney Kore ve Hindistan'ın da bölgeye ilgi duyduklarını görmekteyiz. 

Türkiye'nin sadece bölgenin doğal kaynaklar ilgilenmesi değil, samimi olarak bölge halklarıyla olan kardeşlik bağlarından dolayı önemli bir avantajı bulunmaktadır.

Lakin bölgedeki insan kaynaklarının yetişmesi ve gelişmesi için de Türkiye dışındaki ülkeler de yatırımlar yapmaktalar. 

Eğer Türkiye'nin kurumları, kuruluşları, iş insanları, üniversiteleri ve sivil toplum kuruluşları, Kıbrıs meselesi sebebiyle tepkisel davranarak, Orta Asya'daki faaliyetlerine ara verip ya da yavaşlatıp, Türkiye'nin bölgedeki konumunun zayıflamasına sebebiyet verirlerse, yarattıkları boşluk başkaları tarafından doldurulabileceğini unutmamak gerekir. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Gelelim konumuz Orta Asya ve Hindistan meselesine. 

Küresel Güney bağlamında önemli bir ülke olan Hindistan'ı, İngiliz İmparatorluğu'ndan önce uzun yıllar yöneten hanedanlar, Orta Asya'dan gelen Babür Şah soyundan yani Emir Timur soyundan gelen hanedanlardı. 

Tac Mahal dâhil, Hindistan'daki önemli birçok eseri Babür Şah soyundan gelen Moghul hükümdarların hanedanlıkları yapmışlardır.

İngilizcede günümüzde Mogul kelimesi çok büyük bir imparatorluk kurmuş çok büyük işler yapmış çok büyük zenginlikleri olan çok büyük eserler yaratmış çok büyük bir firma, şirket, imparatorluk kurmuş kişi anlamına kullanılmaktadır.

Hindistan'a çok sayıda eser bırakan ve kraliçe Victoria Hindistan imparatoriçesi ilan edilene kadar (yani 19'uncu yüzyılın ortalarına kadar) Hindistan'ın başında Mohgul yani Babür'ün soyundan gelen Delhi Sultanlığı hanedanı vardı.

Ayrıca İngilizler zamanında bile Haydarabat nizamı gibi Osmanlı ile ve daha sonra Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye Cumhuriyeti ile özel ilişkileri olan Hint Müslüman asiller vardı.

Hazır konu açılmışken, Hindistan'ın halen dünyadaki en kalabalık Müslüman nüfusa sahip ülkelerden biri olduğunu da unutmamak gerekir.

Birçok bakımdan Hindistan'ın da aslında Orta Asya ile olan geçmişten günümüze devam edecek olan bir tarihi, ticari, ekonomik, kültürel ve birçok alandaki bağı yüzyıllar öncesine dayanmaktadır.

Hindistan'ın dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olduğu ve en kalabalık ülkesi olduğu göz önünde bulundurulursa, tabii ki Orta Asya'da önemli rol üstlenebilecek aktörlerden biri olması doğaldır. 

Hindistan'ın bölgeye doğrudan bir sınırının olmadığı düşünülürse, bugün Hindistan'ın bölgeye olan iletişiminin aslında Türkiye gibi çeşitli Ticaret Yollarına ve koridorlarına bağlı olarak geliştirilmesi gerekmektedir.

Hindistan'ın Orta Asya'ya olan yatırımlarının dışında, Hindistan üniversitelerinin Taşkent kampüsünden tutun, birçok Orta Asya ülkesinde Hint kökenli tüccarların, iş insanlarının mevcut olması özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.

İlginç bir şekilde Tıp eğitimi almak için Hindistan'dan gelen bazı öğrencilerin bu ülkelerde özellikle de Taşkent'te Tıp eğitimi görüyor olmaları Hindistan'ın bu bölgeye önem verdiğini gösterir.

Hindistan'ın Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) vasıtasıyla da bölge ülkeleri ile olan kurumsal bağlılarını ve mekanizmalarını önümüzdeki süreçte geliştirebileceğini düşünebiliriz.

Hindistan'ın ayrıca aynı Türkiye'ye benzer bir şekilde bir yandan Moskova ile iyi ilişkileri varken aynı zamanda Batı ve ABD'le de iyi ilişkileri bulunmaktadır.  

Hindistan aslında dünya ekonomisinde uyanan bir dev niteliği taşımaktadır ve giderek bölgeye olan ilgisini ve iş birliği potansiyelini sadece güvenlik odaklı olmanın ötesinde, daha geniş stratejik bir vizyon şeklinde ortaya koymaktadır.  

Hindistan'ın, İngilizler döneminden de önce Orta Asya'da varlık göstermiş olup, ekonomik, sosyal, kültür ve eğitim alanlarında varlık göstermeye odaklı bir yaklaşımlarının bulunduğunu söyleyebiliriz. 

İlk Hindistan - Orta Asya Devletleri zirvesi 2022 yılında gerçekleşmiştir.

Bu bağlamda Delhi Deklarasyonu da Hindistan'ın bölgeyle olan ilişkilerini geliştirme niyetinin açıkça bir beyanıdır. 

Nisan 2025'deki AB-Orta Asya zirvesinden sonra, Kıbrıs meselesi gündeme bomba gibi düşmüştür.

Kıbrıs gibi bir meselenin, 2022'deki Hindistan-Orta Asya zirvesi sonucu ortaya çıkmamış olmasından olsa gerek, Türkiye'de Hindistan-Orta Asya zirvesi çok fazla gündeme taşınan bir gelişme olmamıştır.

Hindistan'ın girişimiyle, 2022 de düzenlenen, Yeni Delhi zirvesinin sonucunda,  özellikle terörle mücadele, güvenlik ve bölgesel istikrar amacıyla bir genişletilmiş bölgesel komşuluk ilişkileri politikası ortaya çıkmıştır.

Hindistan'ın tarım, gıda, teknoloji ve dijitalleşme ile bilişim alanlarında kendi güçlü sektörleri bulunmaktadır.

Bilhassa, bilişim ve yazılım sektöründeki deneyimlerini, yapay zeka alanına yönelik çalışmalarını, Orta Asya Devletleriyle yapacağı işbirliklerine yansıtması mümkündür ve mevcut vaziyet bu yönde gelişmeler olacağının sinyallerini vermektedir.

Bir başka avantaj da Hindistan'ın tedarik zincirleri ve limanları bakımından Orta Asya ülkelerine dolaylı olarak sağlayabileceği avantajlardır.

Adani grubu, İsrail'de liman işletmektedir.

Ayrıca, İran'daki Chabahar limanı da 10 yıllığına Hindistan'ın küresel liman işletme firması IPGL tarafından işletilecektir

Bu da Hindistan firmalarının hem İsrail hem de İran da liman işletebilir olduğunu göstermekte ve Hindistan'ı bu bakımdan da özel kılmaktadır...

Bu çok taraflı kabiliyetin kesinlikle Orta Asya Ülkelerine çeşitli avantajlar sunacağı aşikârdır.

İran ve oradan Türkmenistan üzerinden Orta Asya devletlerine açılım ve lojistik bakımından seçeneklerin sunulması, bölgeye önemli imkânlar sağlayacaktır.

Hindistan ile ilgili IMEC Koridoru (India, Middle East, Europe, Corridor – IMEC),  özellikle de Türkiye bypass edilmiş gibi gözüktüğü için, Türk kamuoyunda çok gündeme gelmiştir.

Aslında, Türkiye ile Hindistan'ın anlaşmaya varabilmeleri ve karşılıklı olarak, Türkiye'nin öncülük etmekte olduğu Kalkınma Yolu ile IMEC arası pragmatik bir çeşit entegrasyon ve bağlantı kurulabilmesi mümkündür.

Ama Hindistan'ın önem verdiği diğer bir ticaret rotası, kuzey güney INSTC ticaret koridorudur –  (North-South Trade Corridor (INSTC).

Bu bağlantı boyunca Orta Asya, tıpkı Çin'in Kuşak ve Yol (Belt and Road Initiative –BRI) girişiminde olduğu gibi bir modern ticaret koridoru oluşturulması amaçlanmaktadır.

Tarihi İpek Yolu boyunca olduğu gibi, güzergâhlar boyunca kurulacak ticaret rotaları stratejik öneme sahiptir.

Orta Asya Devletleri bu koridorların güzergâhları bakımından kritik öneme sahipler.  

Bu, sebepten, 2012 yılından beri aslında Hindistan'ın "Connect Central Asia Policy" yani Orta Asya ile bağlantı kurma politikası bulunmaktadır.

Kısacası, Hindistan'ın 2012 yılından bu yana, resmi bir politika çerçevesinde, Türkiye'nin bölge ile kurmaya çalıştığı bağlantılara benzer bir ticaret rotası bağlantısından bahsedebilir. 

Aslında tarih boyunca, tarihi İpek Yolu vasıtasıyla Hindistan ile Orta Asya arası ticaret bağları yadsınamaz.

1402 Ankara Savaşına, Emir Timur'un ordularının Hindistan'dan filleri getirmiş olmaları bunun örneklerinden biridir.

Sonuç olarak, Türkiye'nin yani sıra, Rusya, Çin ve Hindistan başta olmak üzere, çeşitli ülkelerin ve AB gibi uluslararası kuruluşların da bölgeye bilhassa enerji, doğal kaynaklar, kıymetli madenler, nadir toprak elementleri, lojistik, ticaret rotaları ve terörle mücadele gibi çok boyutlu güvenlik meseleleri bakımından işbirliğine hevesli olduklarını görmekteyiz. 

Bu makalede, bilhassa Türkiye'deki kamuoyu açısından daha az göz önünde olan, Hindistan'ın da bölgeyle olan bağlarına değindik ve bunların da tarihi bağlar olduğundan da bahsettik (tarihi bağlar ve genel politikalar hakkında daha fazla bilgi için tavsiye edilen bir kitap: Davé, B. (2024). India in Central Asia. In: Lempp, J., Mayer, S. (eds) Central Asia in a Multipolar World. Contributions to Political Science. Springer, Cham.).

Dolayısıyla, Orta Asya'nın, Türkiye açısından vazgeçilmez olduğuna ve Türkiye'nin bölgedeki ilişkilerini soğutmaması gerektiğine değindik.

Türkiye'nin faaliyetlerini soğutması durumunda ise, bölge ile tarihi, ekonomik bağları olan Rusya'ya ilaveten, Hindistan gibi ülkelerin de bölgeye ilgi duymaya devam edeceklerini görmekteyiz. 

Türkiye, bölgeye olan işbirliklerinden vazgeçmemelidir.

Aksine, belki de proje bazında, bölgedeki çeşitli ticaret koridoru projeleri için, Hindistan gibi yükselen ekonomisi olan bölgesindeki en önemli aktörlerden bazıları ile işbirliği olanakları değerlendirilmelidir.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU