Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün raporu nükleer felaket alarmı mı?

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) geçen günlerde son derece önemli bir rapor yayımladı. Bu rapor, dünyadaki nükleer silahlanma tehlikesiyle alakalı. 

Aynı zamanda raporda, nükleer silah envanteri olan başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere, Rusya, Birleşik Krallık, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail elindeki nükleer silahlara dikkat çekiliyor.
 


SIPRI, "silahlanma, silahsızlanma ve uluslararası güvenlik" konusundaki 2023 yıllığını, "Jeopolitik ilişkiler bozulurken devletler nükleer cephaneye yatırım yapıyor" başlıklı basın açıklamasıyla duyurdu.

BBC Türkçe’nin haberine göre SIPRI Direktörü Dan Smith, "İnsanlık tarihinin en tehlikeli dönemlerinden birine sürükleniyoruz" dedi.

Tabii daha önce Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu'nun açıklamasına göre, dünyada 12 bin 512 nükleer başlık bulunduğu biliniyordu. Bu raporda ise detaylı bir envanter çıkarılmış.

SIPRI raporuna göre, Rusya 2 bin 815 nükleer başlıklı dünyada nükleer silah konusunda liderliği ve gücü elinde bulunduruyor.

Bunu, bin 938 silahla ABD takip ediyor. Daha sonra Çin'in 410 nükleer başta olduğu ifade edilmiş.

Çin'in elindeki nükleer başlık envanteri ile ilgili bilgi, aslında çok önemli bir gösterge.

Zira geçen yıl Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu, Çin elindeki nükleer başlık sayısını 350 olarak ifade etmişti. Bu raporda 410'a çıkarıldığını görüyoruz. 

Çin'in nükleer başlık kapasitesini 60 adet artırması son derece korkunç ve önemli bir artış. 

Ve yine raporda, Birleşik Krallık'ın elindeki 105, Fransa'da 10, Hindistan'ın 164, Pakistan'ın 170, Kuzey Kore'nin 30 ve İsrail'in 90 adet nükleer başlığı olduğu ifade edilmiş. 

Tabii bugüne kadar İsrail elinde nükleer silah sahip olduğunu teyit etmedi, bunu yalanlamadı da… Bu da son derece ilginç bir gelişme. 

Tabii ben biraz nükleer silahların ontolojisinden bahsetmek istiyorum: Nedir nükleer silahlar?

Nükleer silah, nükleer reaksiyon ve nükleer füzyonun beraber kullanılmasıyla ve kuvvetli bir füzyonla elde edilen yüksek yok etme kudretine kapasitesine sahip silahlar. 

Yani genel patlayıcılardan çok daha farklı; büyük bir kenti, büyük bir ülkeyi üzerinde canlı cansız ne varsa yok edecek kudrete sahip silahlar bunlar. 

Dünya silah ve savaş literatüründe nükleer silahlar ilk olarak ABD tarafından kullanıldı. 

İkinci Dünya Savaşı'nda iki kez kullanıldı. 6 Ağustos 1945'te Little Boy (küçük çocuk) isimli uranyum tipi silah Japonya'nın Hiroşima kentine atıldı. 

Üç gün sonra ise Fat Man (Şişman adam) kod isimli plütonyum tipi silah Japonya'nın Nagazaki kentine atıldı. Ve çoğu sivil olan 132 bin insan hayatını kaybetti. 
 

9 Ağustos 1945'te Nagasaki'ye atılan atom bombasının düştüğü yerin 18 km üzerine yükselen yoğunlaşma bulutu.jpg
9 Ağustos 1945'te Nagasaki'ye atılan atom bombasının düştüğü yerin 18 km üzerine yükselen yoğunlaşma bulutu / Fotoğraf: Wikipedia

 

Tabii dünya üzerinde iki tür nükleer silah bulunuyor: 

İlki bahsettiğim işte Hiroşima'yı ve Nagazaki'ye atılan uranyum ve plütonyum bombasındaki gibi, uranyum ötesi ağır atom çekirdeklerini bölerek enerji elde eden füzyon bombaları. Bunlar da son derece güçlü. 

Tabii ikinci olarak da hidrojen bombaları var. Bunlar tabii füzyon bombalarıyla beraber ateşleniyor, birleşiyor ve hidrojen çekirdeklerini birleşmeye zorluyor ve sonuçta yüksek bir enerji ortaya çıkıyor. 

Ve tabii retorik açıdan nükleer silahların ontolojisine baktığımız zaman, radyoaktivite atom çekirdeği, tanecikler ve elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanıyor. Böyle güçlü bir enerji türü bu. 

Çekirdek tepkimiz sırasında ortaya çıkıyor. Canlı ve cansız ne varsa birçok nesnenin içinden geçebiliyor. Ancak toprağın kayaların ve özellikle kurşunun içinden rahatça geçme özelliğine sahip değil.

Ve nükleer silahla hedef ülkedeki stratejik önemi olan binaları, yerleşkeleri imha edebiliyor. 

Çok yüksek miktarda radyasyon ortaya çıkarıyor. Ve tabii insanlığın hafıza hafızasına kazınmış en acı deneyim, Amerikan ordusunun İkinci Dünya Savaşı'nda Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı bombalar.

E tabii dünya aradan 78 yıl geçmesine rağmen hala bu tecrübenin dehşetini aklından ve benliğinden atamadı. 

Halen aynı korkuyu ve aynı utancı biz dünya olarak yaşıyoruz.

Ve uzun yıllar boyunca devam eden karşılıklı nükleer tehditler, özellikle Amerika ve Sovyetler Birliği yani bugün Rusya ve ABD arasındaki karşılıklı nükleer tehditler insanlık için korkutucu bir deneyim meydana getiriyor.

Bugün yine insanlık korku içerisinde; "Bir üçüncü dünya savaşı çıkarsa acaba bu nükleer silahlar kullanılır mı" diye insanlık da düşünüyor. 

Dünya kamuoyu elbette her zaman bu tehlikeyi, tehdidi yaşıyor.

Elbette ki nükleer savaş son derece riskli, son derece korkunç bir deneyim olur dünya için. Dileriz yaşanmaz. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU