Geçmişle övünmek

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Geçmişin farkında olmak iyidir ama sürekli geçmişten söz ederek tarihte kalmış zaferlerle övünmek bir soruna işaret eder.

O da bugün içinde bunulan başarısızlık ve çaresizlik durumudur.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İnsanlar bugün yaşadıkları başarısızlıkları, yüzlerce yıl önce kazanılmış zaferlerle örtbas etmeye, içten içe duydukları çaresizlik ve ezilmişlik duygularını teselli etmeye çalışırlar. 

Çevrenizde "Ben Osmanlı torunuyum, biz yedi düvele meydan okumuş bir milletiz" diye yerli yersiz böbürlenenlere dikkatlice bakın, hiçbirinin doğru dürüst bir eğitimi, buna paralel olarak bir mesleği yoktur.

Olsa bile işinde vasat biridir ve kazandığı para, ay sonunu getirmeye yetmez.  

İstediği hayatı yaşayamayan, istediği parayı kazanamayan ve arzu ettiği maddi ve manevi refaha ulaşamayan insanlar, mutlaka bir şeylere sığınma ihtiyacı duyarlar; bir kısmı alkole sığınır, teselliyi şişelerde arar, büyük bir kısmı ise geçmişe sarılır.

Faturalarını ödeyemeyen biri mesela, Ayasofya cami oldu, diye sevinir ve teselli bulur.

Bir başkası aylardır işsiz güçsüz dolaştığı halde "Almanya bizi kıskanıyor" diye sevinir.

Yine bir başkası, gaz bulduk, diye övünür. 

Ayasofya cami oldu, diye sevinen dindar vatandaşın Köln'de, Hamburg'da, Berlin'de minareli koca koca camilerin açıldığından, bayramlarda Londra ve Paris sokaklarının namaza duran Müslümanlarla dolup taştığından haberi bile yoktur, olsa bile umurumda değildir.

Almanya'da yüzlerce Türk milletvekili, belediye başkanı, polis şefi, savcı, hatta bakan olmuştur.

Kitapları bestseller olan, Alman televizyonlarında başrollerde oynayan yüzlerce Türk asıllı sanatçı ve yazar vardır, onlarca Türk komedyen salonları dolduran binlerce Almanı gülmekten kırıp geçirir. 
 

Almanyanin en ünlü komedyeni Kaya Yanar.jpg
Almanyanin en ünlü komedyeni Kaya Yanar

 

50-60 yıl önce Anadolu'nun bağrından kopup gelen insanların çocukları bu ülkede büyük bir başarı hikayesi yazmıştır.

Bir Türk işçi çocuğunun yazdığı kitabın milyonlarca Alman tarafından okunması, takdir görmesi veya bilim insanı bir Türk çiftinin Almanya'da çağın vebası koronavirüse karşı aşı bulması, bilim ve teknolojinin zirvesindeki bir ülkede deyim yerindeyse tereciye tere satmaktır.

Esas gurur duyulması gerekenler, bunlardır.

Ama Türkiye'deki milyonlarca insan bunlarla pek ilgilenmez.

Zira onların esas derdi, kendi insanlarının başarısı değildir, aksine kendi çaresizliklerine ve başarısızlıklarına bir teselli bulmaktır.  

Zira samimi bir Müslüman, Ayasofya'nın cami olmasından önce Batı'nın başkentlerinde ve büyük kentlerinde her taraftan minareli koca koca camilerin yükselmesiyle gurur duyar.

Milliyetçi bir Türk kendi soydaşlarının Avrupa'da yazar, sanatçı, politikacı, sporcu ve bilim insanı olarak büyük başarılar kazanmasından sevinç duyar, tarihin sayfaları arasında kalmış, yüzyıllar öncesinin zaferleriyle oyalanmaz. 

İslam dünyasında hiç kimse, Avrupa'da başarıdan başarıya koşan Müslüman bireylere dönüp bakmaz.
 

Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak ve İskocya Başbakanı seçilen Hamza  Yusuf.jpg
Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak ve İskocya Başbakanı seçilen Hamza Yusuf / Kolaj: Independent Türkçe

 

Haydi, Birleşik Krallık Başbakanı seçilen Rishi Sunak Hint kökenli olduğu için kimsenin ilgisini çekmedi, diyelim.

Ya Pakistanlı bir Müslümanın İskoçya başbakanı seçilmesine ne demeli?

Veya Batı medeniyetinin başkenti sayılan Londra'yı belediye başkanı olarak yöneten Pakistan kökenli Sıddık Han'a ne diyeceksiniz?

Başarılar konusunda samimi iseniz, gelin atalarımızın yüzyıllar önceki zaferleriyle avunmak yerine içimizden insanların bugün gerçekleştirdikleri olağanüstü başarılarıyla övünelim, onunla da yetinmeyelim, biz de yaptığımız işte başarılı olmak, insanlığa faydalı hizmetler ve ürünler üretmek için uğraşalım, kafa yoralım.
 

Almanya'da kitapları bestseller olan Türk yazar Kübra Gümüşay.jpg
Almanya'da kitapları bestseller olan Türk yazar Kübra Gümüşay

 

Müslüman bireylerin Batı'da gerçekleştirdikleri olağanüstü işler, bilim ve teknolojinin kimsenin, özellikle de Batı'nın tekelinde olmadığını gösteriyor.

Gelin, o zaman biz de hurafelerden uzaklaşıp akıl ve bilim yoluna girelim, böylece yaşadığımız coğrafyayı Batı gibi barış ve refah adasına çevirelim.

Çevirelim ki, insanlarımız denizlerde boğulma tehlikesini bile göze alarak yeryüzündeki cennete kavuşmak için yollara dökülmesin. 

Elbette bir milletin kendi geçmişiyle, atalarının tarihteki başarılarıyla övünmesinde bir sakınca yoktur, tabii ki bunu yerinde ve kararında yapmak kaydıyla.

Ama bunları, bugünkü sorunlarınızı örtbas etmek, gündelik dertlerinizden kaçmak için yapıyorsanız, ortada ciddi bir sorun var demektir.

Bugün "Biz Osmanlı torunuyuz" diye övünenler veya "Ayasofya cami oldu" diye sevinenler, sahte ve yapay bir sevinç yaşadıklarının farkındadır.

Zira insan herkesi kandırsa da kendisini kandıramaz. Özellikle de başını yastığa koyup kendisiyle, vicdanıyla baş başa kaldığında. 

Mutlu olmak, sevinmek, üretmenin, başarmanın sevincini yaşamak istiyorsanız, yapmanız gereken şey belli: üretmek ve başarmak.

Bir şeyler ortaya koyduğunuzda, yaşadığınız iç huzuru, manevi doyumu ve sevinci ifade etmenize bile gerek yok.

Gözlerinizdeki sevinç, dudaklarınızdaki gülümseme ve suratınıza yerleşen özgüven, her şeyi anlatır zaten.

Sözün özü: bir sorun yaşadığınızda tarihe sığınmayın, yüzleşin ve çözmeye çalışın.

Akıl ve bilimi rehber edinmiş tüm insanlar gibi. Zira, aklın yolu birdir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU