İsrail'de hukuki ve siyasi krizin etkileri devam ediyor

Dr. Gökhan Çınkara Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Bu hafta Ortadoğu gündemi altında İsrail'i konuşacağız. Malumunuz, İsrail siyaseti, toplumu ve hatta güvenliği çok hararetli bir döneme girdi. 

Bunları tekrar hatırlayacak olursak, biliyorsunuz İsrail'de bir güvenlik tehlikesi baş gösterdi. 

Bunun temel sebebi de ramazan ayının gelmesiyle birlikte, İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa'daki orantısız güç kullanımları ve bunun yarattığı karşı tepkiler oldu.

Fakat şu an bu kısım biraz daha kontrol altına alınmış gözüküyor.

Anlaşılan, bunun en önemli nedeni de hem İsrail'in hem de karşısındaki aktörler Hamas ve Hizbullah'ın İsrail ile çok geniş çaplı bir askeri mücadeleye girmekten kaçınması. 
 


Bu tabii ki günün sonunda üç tarafın bir anlaşmaya vardığı anlamına gelmiyor.

Sadece taraflar kapasiteleri ölçüsünde belli stratejik kazanımları elde edip geri çekiliyorlar. 

İsrail zaten bir hukuk reformu, onun etrafında gelişen toplumsal hareketler ve iç siyasette de bunun yansımalarını deneyimledi.

En son Binyamin Netanyahu, İsrail Savunma Bakanı Benjamin Gantz'ı görevden alındığını ilan etmişti fakat sonrasında görevden alma kararının gerçekliğini ve savunma bakanının görevine devam edeceğini söyledi.

Esasında buradan şunu anlıyoruz ki;

İsrail'deki tartışmalar hala çok net bir siyasi mecraya akmış değil.

Çünkü hem Likud içerisindeki hem de İsrail siyasetinin genel ekseninde gördüğümüz tartışmalar, aktörlerin net bir tavır almasını çok kolaylaştırmıyor. 

Tabii bunda da en önemli faktörün güvenlik faktörü olduğunu söyleyebiliriz.

Günün sonunda İsrail'de siyasi aktörler birbirleriyle kıyasıya mücadele etseler de ulusal bir güvenlik tehdidi olduğu zaman, birleşmek ve bütünleşmek zorunda kalıyorlar. 

Çünkü bunun kendileri açısından çok önemli bir "varoluş tehdidi" olduğunu gözlemliyorlar. 

Tabii Savunma Bakanı Gantz'ın da görevden alınması ve sonradan tekrar göreve çağrılması da aslında bu durumun bir yansıması. 


Peki, şu an ne olacak? 

Şu an Netanyahu ve koalisyon ortaklarının getirmiş olduğu hukuk reformu taslağı temmuz ayına kadar soğumaya bekletilmiş gibi gözüküyor.

Temmuza kadarki süreçte İsrail siyaseti yine kendi dengesini bulur. 

Ve ilgili reform taslağında muhalefeti de kısmen mutlu edecek düzenlemeler yapılabilirse, o zaman daha farklı bir aşamaya geçildiğini söyleyebiliriz. 

Fakat bunun nasıl olup olmayacağına dair temel tartışma Netanyahu'nun alacağı kararlarla çok bağlantılı. 

Eğer Netanyahu muhalefette geri adım atmaya dönük izlenim uyandırırsa, anladığımız kadarıyla toplumsal muhalefet bileşenleri de biraz gevşeyecektir. 

Tabii ki sahada yine Netanyahu karşıtı gösteriler devam edecektir fakat bunun geniş toplumsal kesi mleri içerecek şekilde devam edemeyeceğini söylememiz mümkün. 


Aslında İsrail'in de kendisinin aradığı temel soru şu:

Bir, İsrail'de hem kendi Filistinli vatandaşları hem de Batı Şeria'da, Gazze'de yaşayan Filistinlilerle nasıl bir anlayış geliştirecek?

Bu soruya ilişkin şu an masada bir somut bir projeksiyon bulunmuyor.


İkincisi, İsrail'e dönük bir tartışma olarak, İsrail Devleti'nin karakteri ne olacak? 

İsrail demokratik bir devlet mi olacak yoksa, daha Yahudi görünümlü bir devlet mi olacak?

Aslında tüm bu iki eksendeki yürütülen tartışmalar ve hala çözüme varılmamış olması İsrail'de sürekli bir kriz halini tetiklediğini söyleyebiliriz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU