Seçim yaklaşırken Türkiye'de demokrasi tehdit altında

Potansiyel bir cumhurbaşkanı adayının mahkum edilmesi, saraydaki acımasızlığı gözler önüne sererek seçimden önceki birkaç ayın kaygı verici şekilde geçeceğine işaret ediyor

Devlet televizyonu muhalefet yanlısı mitingleri yayımlamadı. İktidar yanlısı medya kuruluşları, muhalefet koalisyonun içinde olduğu düşünülen bölünmelere odaklandı (Dilara Şenkaya/Reuters)

Birkaç hafta önceki bir akşam yemeğinde Türkiye'deki muhalefet liderlerinden Ali Babacan, bana ve küçük bir grup uluslararası gazeteciye 2023'teki seçim gününde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve destekçilerinin dürüst hareket etmesini sağlama planını anlattı.

Mayıs ya da haziranda ama belki de daha erken bir tarihte yapılacak seçimin, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmasının 100. ve Erdoğan döneminin 20. yıldönümüne denk gelmesiyle, ülke için bir dönüm noktası olma ihtimali var. 6 partiden oluşan muhalefet koalisyonu seçimleri çok ciddiye alıyor.

Ancak bunların hiçbiri yeterli olmayabilir ve Türkiye'deki muhalefetin, ülkenin demokratik yoldan daha da uzaklaşmasını engellemek için muhtemelen daha iyi bir plana ihtiyacı var.

ABD'de eğitim görmüş eski bir bankacı olan Babacan, Demokrasi ve Atılım Partisi'nin (DEVA) lideri. Babacan, 6 partiden oluşan muhalefet koalisyonunun, gelecek yılın mart ayı gibi erken bir tarihte gerçekleşebilecek seçim gününde ülke çapındaki 200 bin kadar sandığa göz kulak olması için çoktan onbinlerce gönüllü toplamaya başladığını söyledi.

DEVA Partisi Lideri, "Bir seçim güvenliği sistemi var" dedi.

Tüm sandıklara göz kulak olmak için bir milyon kişiye ihtiyacımız var. Her sandığın sonucunun güvenilir bir şekilde çapraz kontrol edilmesini sağlamak için kaynaklarımızı ve avukatlarımızı bir araya getireceğiz. Bir anlaşmazlık olduğunda devreye girecek yasal güçle birlikte çalışacak insan gücüne ihtiyacımız var.

Ancak muhalefetin seçim günü stratejilerinin hiçbiri, Erdoğan ve yandaşlarının oyun alanını şekillendirme girişimlerinin karşısında duramıyor. Erdoğan ve yandaşları yayınları ve yazılı medyanın büyük kısmını yöneterek, radyo-televizyon sinyalleriyle gazete bayilerini Cumhurbaşkanlığı lehine bilgilerle dolduruyor.

Erdoğan ve yandaşları geçen hafta görüldüğü üzere, İstanbul'un popüler belediye başkanı ve Cumhurbaşkanlığı'nın potansiyel adayı Ekrem İmamoğlu'nu, 2019'da ilk zaferini iptal ettiklerinde seçim görevlilerine "ahmaklar" dediğine dair gülünç bir suçlamayla mahkum etme amacıyla kullanılan mahkemelere de hükmediyor. İmamoğlu, 31 buçuk ay hapis cezasına çarptırıldı ve kendisine siyasi yasak getirildi; bu ceza istinafta onaylanırsa infaz edilecek.

Çarşamba günü verilen karar Türkiye'yi tedirgin ederek Erdoğan'ın, son zamanlarda uyuşuk ve umursamaz olan siyasi rakiplerini yeniden canlandırmış gibi görünen iki günlük muazzam muhalefet mitinglerine yol açtı. Ama aynı zamanda, gelecek aylarda yaşanacaklara dair kaygı verici bir tabloya da işaret etti.

Türkiye'nin iç işleyişi giderek anlaşılmaz bir hal alıyor. Kovuşturma ve hükmün arkasında Erdoğan'ın kendisinin mi yoksa ülkenin kurumlarına yerleştirdiği aşırı hevesli yandaşlarının mı olduğu belirsizliğini koruyor. Ne olursa olsun, İmamoğlu'nun mahkumiyeti saraydaki acımasızlığı gözler önüne sererek seçimden önceki birkaç ayın kaygı verici şekilde geçeceğine işaret ediyor.

Çoğu kişi İmamoğlu'nun gerçekten hapis yatacağından şüphe duysa da bu mümkün. Nikahı, Erdoğan'ın partisinin üst düzey bir yetkilisi tarafından kıyılan davanın savcısı, cezayı istinafa götürüp daha büyük bir ceza talep etme sözü verdi. En önemli isimlerinden biri için hapis ve siyasi yasak tehdidi, muhalefet için başka bir engel teşkil edecek.

İktidar ve destekçileri, hem karınları doysun, hem pastaları dursun istiyor. Bu kişiler davayı önemsiz göstererek özensiz ve siyasi güdümlü bir kovuşturmanın mağduru olan İmamoğlu'nu, Erdoğan'a zarar vermek için mahkumiyetini istismar etmekle suçluyor. Devlet televizyonu muhalefet yanlısı mitingleri yayımlamadı. İktidar yanlısı medya kuruluşları, muhalefet koalisyonu içinde olduğu düşünülen bölünmelere odaklandı.

Bazı muhalif isimler, Erdoğan ve yandaşlarının çabalarının bir işe yaramayacağını söylüyor. Enflasyon yüzde 80'in, işsizlikse yüzde 10'un üzerinde seyrediyor. Resmi istatistikler, Erdoğan'ın başarı iddialarının temel dayanağı olan ülkenin ekonomik büyümesinin yavaşladığını gösteriyor. Birçok ankette görülen hükümete yönelik yaygın hoşnutsuzluğun ortasında, Cumhurbaşkanı'nın kaybedeceğinin kesin olduğu ve tıpkı İmamoğlu'nun 2019 Belediye Başkanlığı seçiminin tekrarlanmasından sonra tekrar kaybedince yaptığı gibi çekilmek zorunda kalacağı söyleniyor.

Babacan'ın danışmanlarından Gülçin Avşar bana verdiği bir röportajda, "Yapabileceği hiçbir şey yok" dedi.

Türkiye'de oylamaya saygı duymak gibi bir gelenek var.

Ancak bu dönem de sona eriyor olabilir. Babacan, yıllarca Erdoğan'ın yakın çevresinde Ekonomi Bakanı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Babacan bize, Cumhurbaşkanı'nın yaklaşık 10 yıl önce kendisine sadık küçük bir grup dışında, herkesi dinlemeyi bıraktığını ve eleştiri ya da görüşlere kulak asmamaya başladığını anlattı. Erdoğan'ın önündeki mücadelenin zor olacağını bildiğini söyleyen Babacan, "Bu seçimi yüzde 50,1'le değil, büyük bir farkla ve ilk turda kazanmak zorundayız" dedi.

Bu farkla kazanmak için Türkiye'deki muhalefetin, seçim hilelerini engellemekten daha fazlasını yapması gerekiyor. Muhalefetin, başa baş giden bir yarışta hile çabalarının üstesinden gelmek için aralarında kritik önemdeki etnik Kürtlerin de bulunduğu ötekileştirilmiş gruplara ulaşması gerekiyor.

Türkiye'de seçimlere katılım oranı uluslararası standartlara göre yüksek olsa da yine de her 4 veya 5 seçmenden biri oy kullanmıyor. Bu oy kullanmayanlar kimler ve onlara nasıl ulaşılabilir? Türkiye'deki muhalefetin bir aday üzerinde uzlaşması ve onu tanıtmaya başlaması da gerekiyor. Henüz karar vermemiş olmaları, Erdoğan'a bir kaçınılmazlık aurası kazandırdığı gibi muhalefet cephesindeki bölünmelerin de derinleşmesine yol açıyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı ve AB, İmamoğlu aleyhindeki kararı kınarken, Birleşik Krallık ilginç bir şekilde sessiz kaldı. Türkler, yaptırımların ya da diğer sert eylemlerin geri teperek Erdoğan'la yandaşlarının, muhalefetin arkasında dış ya da yabancı çıkarlar olduğu iddiasını güçlendirebileceğine dair uyarılarda bulunuyor

Türkiye'nin siyasi mücadelesi Türklerin mücadelesi. Ancak Babacan, gelecek yıl yapılacak seçimin daha geniş etkileri olacağını söyledi. Babacan, "Bu bir demokrasi savaşı" dedi.

Yaptığımız şey çok değerli ve eğer başarırsak bu, dünyanın geri kalanı için örnek teşkil edecek. Otokratlara karşı mücadele eden tüm ülkeler için değerli bir şey bu.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU