Yaşlanan küresel nüfusun çalışma hayatına etkileri

Canan Duman Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Linkedin

Gücün, çalışana ve müşteriye doğru kaydığı bir dönemde, iş dünyası giderek daha belirsiz bir gelecek için öncelikleri olan bir yol haritası tasarlamaya çalışıyor.

Bunu yaparken yaş ve dünya nüfusu dağılımının hızlı değişimini de hesaba katması gerekiyor.

Çünkü küresel nüfus artışı azalıyor, dünya nüfusu yaşlanıyor, insan ömrü uzuyor. İnsan ömrünün uzaması ve modern hayat, nüfus yapısında değişim yaratıyor.  

Lyna Gratton'ın 100 Yıllık Hayat kitabında 20 yaşına kadar öğrenen, 60 yaşına kadar kazanan ve sonrasında hayattan zevk alan bireylerin üç hayat aşaması anlatılıyor.

60 yaşına kadar çalışmak, çalışan herkesin emekli olana kadar kendini yenilemesini gerektiriyor. Bu uzun yol, iş becerilerinin raf ömrünün azalacağına, birçok geçişin olacağına işaret ediyor.

Ayrıca, artan uzun ömre karşı azalan doğurganlık kombinasyonunun etkisine dikkat etmek gerekiyor.

2030 itibarıyla yaşlıların sayısının artması ve 2050'ye kadar nüfusun yüzde 20'sinden fazlasını oluşturması bekleniyor.   

İş dünyasını değiştiren üç küresel makro eğilim bulunuyor. Bunlar, küreselleşme, dijitalleşme ve yaşlanan nüfus...

Yaşlanan toplum büyük beceri kıtlığına yol açıyor, üretkenliği ve açıkçası dünyadaki ekonomik ilişkileri etkiliyor. Yaşlanan nüfusa sahip bir toplum, yenilikçi gücünü kaybediyor. 


Türkiye'de doğurganlık azalıyor 

OECD ülkeleri nüfusu hızla yaşlanıyor, Türkiye de bu ülkeler arasında yer alıyor. Demografik geçiş kuramının da öngördüğü üzere Türkiye'nin yaşlı nüfusa sahip olması kaçınılmaz bir gerçek. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, nüfus büyüklüğünde 195 ülke arasında 18'inci sırada yer alarak dünya toplam nüfusunun yüzde 1,1'ini oluşturan Türkiye, çocuk ve genç nüfus ile doğurganlık hızı bakımından dünya ortalamasının altında kaldı.

Çocuk nüfus oranı dünya ortalaması, 2021 yılında yüzde 30 oldu. Türkiye'deki çocuk nüfus oranının yüzde 26,9 ile dünya çocuk nüfus ortalamasının altında kaldığı görüldü.


Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu ülke Japonya

Ülkelerin toplam nüfusları içindeki 65 ve daha yukarı yaştaki yaşlı nüfus oranları incelendiğinde, 2021 yılında en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip olan ülke yüzde 28,7 ile Japonya oldu.

Japonya'yı yüzde 23,6 ile İtalya ve yüzde 23,1 ile Portekiz izledi. Japonya yaşlı nüfusla ilgili geniş deneyime sahip ülkelerden biri.

Demografik değişimin erken aşamalarında olan bölgedeki ülkeler için çıkardığı dersler önemli ve diğer ülkeler için yol gösterici.  


Çin nüfusu ilk kez azalmaya başladı 

Çin Ulusal İstatistik Bürosu'nun son rakamlarına göre, ülke nüfusu 2021 yılında sadece 480 bin arttı.

Bu, on yıl önce yaygın olan sekiz milyonluk yıllık artışa kıyasla rekor düzeyde düşük bir rakam.

Çin nüfusu en son 60 yıl önce, 1959-1961 yıllarında yaşanan büyük kıtlık döneminde düşüş göstermişti.


Almanya'da nüfus daha da yaşlanıyor

Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis) verilerine göre, 83 milyon 155 binlik nüfusuyla AB'nin en kalabalık üyesi olan Almanya'nın nüfusu giderek yaşlanıyor.

Tahminlere göre Almanya'da 2030 yılına kadar çalışma çağındaki nüfusun yaklaşık 4 milyon azalması bekleniyor.


Demografik değişimler, işletmeleri ve ekonomiyi etkileyecek 

Nüfusun yaşlanması başlı başına bir sorunken özellikle ekonomik kalkınma ve bunun sürdürülebilmesi için işgücü piyasası üzerindeki etkileri, diğer pek çok sorunu da tetiklemesi nedeniyle daha öncelikli bir hâl alıyor.


Peki neler bekleniyor? 

Hızla yaşlanan bir nüfusun olduğu ekonomide daha az çalışma çağındaki insanın olması.

Nitelikli işçi arzında bir kıtlığın yaşanması ve işletmelerin talep gören rolleri doldurmasının zorlaşması.  

Talep gören meslekleri dolduramayan bir ekonominin azalan üretkenlik, daha yüksek işgücü maliyetleri ve uluslararası rekabet gücü gibi olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalması.  

Ortalama 20 yıl iş hayatında kalma döneminin sona ermesi, çalışma bilincinin değişmesi. 

Uzun yıllar sadece bir şirkete uyum sağlamanın ve rutin olarak aynı işi yapmanın zorlaşması.

Dünyanın birçok ülkesinin nüfusu azalmaya başladığında göçün bir çözüm yolu olmaktan çıkması. 

İnsanlar daha uzun süre çalışacağı için emeklilik sistemlerinin değişmesi. Emeklilik yaşının uzaması.  

Büyük bir yaşlı nüfusun olduğu bir dünyada daha az insanın gelir vergisi ödeyecek durumda olması. Küçülen işgücünün daha yüksek vergiler ödemek zorunda kalması.

Yaşlıların bakım ve sağlık hizmetlerinin finanse edilmesinde zorluk yaşanması. 

Demografik değişimin ekonomik büyümeyi yavaşlatması. Örneğin; Çin'in çalışma çağındaki nüfusundaki düşüş, üretkenlikte hızlı bir ilerleme kaydedilmediği takdirde çok daha düşük seviyede bir ekonomik büyümeye zemin hazırlıyor.

Almanya'da yaşlı nüfusun artması, "çalışan genç nüfusun karşılaması gereken emeklilik sistemi ile sağlık sistemi için yükün artması" anlamına gelirken, yaşlanan nüfus nedeniyle Alman ekonomisi her yıl yüz binlerce nitelikli göçmene ihtiyaç duyuyor.

Almanya'nın önde gelen ekonomi enstitülerinden Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW) analizine göre "Almanya yaşlanıyor, iş gücü piyasasını etkiliyor ve ekonomik güce mal oluyor."

Yaşlanan nüfusun ülke gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) büyüme hızını 2026'da yüzde 0,9 altına düşüreceğini belirtiyor.

Enstitü, 2023'ten sonra emekli olacak insanların işe yeni başlayanlardan daha fazla olacağını öngörüyor.  

2026'dan itibaren Almanya'nın her yıl tahmini olarak 130 bin çalışma çağındaki kişiyi kaybedeceğini belirtiyor.  


Çözüm için ne yapmalı? 

Küresel demografide benzeri görülmemiş bir geçişin ortasındayız. Dünya nüfusu hızla yaşlanıyor ve yaşlı yetişkinler dünya nüfusunun her zamankinden daha büyük bir bölümünü oluşturuyor. Bu pay gelecek yüzyılda artacak. 

Birçok politika yapıcısı, bu sorunun çözümünü kadınların daha fazla çocuk yapmaya ikna edilmesinde görüyor.

Çözüm bu kadar kolay olsaydı farklı ülkelerde kadınlara çocuk yapması için sunulan bedava tatil, vergi muafiyeti, para yardımı önerileri işe yarardı.

Birçok ülke doğum oranlarını artırmayı denedi ama pek başarılı olamadı. Doğum oranı bir kez düşüşe geçtiğinde, kadınları daha fazla çocuk doğurmaya ikna etmek kolay değil.

Önümüzde çözüm bulunamaması halinde birkaç yüzyıl sonra ekonomilerin zayıflamasına kadar gidebilecek bir eğilim var. 

Doğurganlığın azalması, ömrün uzaması ve büyük doğum gruplarının yaşlanması gibi küresel fenomenler, küresel nüfusta yaşlı yetişkinlerin yüzdesini artırmak için birleşiyor.

Bu amaçla hükümetlerin işgücü piyasasına katılım oranını artırması, yaş ayrımcılığı yasalarını çıkarması, insanların daha uzun süre çalışmasını sağlaması, bireysel emekliliği teşvik etmesi gerekiyor.

Yaşlıları sağlıklı, aktif, yetenekli ve bilgili tutacak özel sağlık ve eğitim programlarının başlatılması, yaşlıların toplum için bir değer haline gelmesinin sağlanması önemli hale geliyor.

Sağlıklı yaşlanan bir nüfusu desteklemek için strateji tasarlanması, sigorta ve emeklilik sistemlerinin modernize edilmesi, sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi, göç sistemlerinin dijitalleştirilmesinin sağlanması gerekiyor. 

Dünyanın dört bir yanındaki işgücü planlayıcılar, potansiyel olarak kritik oranlarda bir sorunla karşı karşıya.

Sorun büyük ve çözümler zor, ama durum daha da kötüleşmeden bir şeyler yapılmalı!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU