Savaş konusunda temel gerçekler

Zeki Sarıhan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Tarih boyunca uğradığı bunca yıkıma rağmen savaşlar durmuyor. Savaşları ne Milletler Cemiyeti, ne Birleşmiş Milletler, ne de ülkeler arasındaki barış anlaşmaları durdurabildi.

Kölelikten kurtulmak isteyen halkların isyanları haklı savaşlara sebep olduğu gibi, başka milletleri köleleştirmek, onların topraklarına, servetlerine el koymak için çıkarılan savaşlar, milyonlarca insanın öldürülmesine de sebep oldu.

Çağımızda yaşanmış olan ve halen yaşanmakta olan savaşların sorumlusu emperyalizmdir.

Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Kore, Vietnam gibi bölgesel savaşlar, dünya halklarına "Yeter artık" dedirmişken, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşa engel olunamadı.

Bu savaşta gerçekte bir yanda ABD emperyalizminin patronu olduğu NATO ülkeleri, diğer yanda ise Rus Oligarkları var. Ukrayna'daki savaşta ne ABD ve NATO, ne de Rusya haklıdır. 

Türkiye bu savaşta tarafsız gibi duruyorsa da iki Kuzey Avrupa ülkesinin NATO'ya alınması konusundaki kararlarıyla savaşla ilgilendirilmiştir. 

Türkiye ayrıca ABD ile birlikte, komşusu Suriye ile bir süredir savaştadır. Başka ülkelerin savaşları hakkında fikir yürüten, protestoda bulunanların kendi yöneticilerinin yürüttüğü savaş konusunda ya destekleyici olmaları ya da sessiz kalmaları üzerinde durulacak önemli bir husustur.

Bu durum, savaş karşıtı politikalara karar vermişken, kendi ülkelerinin savaşçı politikasını desteklemeye karar veren İkinci Enternasyol döneklerinin tutumunu andırmaktadır.

Ülkeyi yönetenler, bazı şeyleri yoluna koyduktan sonra Suriye üzerinde yeni harekâtlarda bulunacaklarını tekrarlayıp duruyorlar.

Bu vesile ile savaş konusunda temel gerçekleri yeniden vurgulamakta yarar görüyorum:  

  1. Her millet kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. İster bağımsız yaşamayı tercih ederler, ister başka bir milletle federasyonu, bir devlet içinde özerk bölge kurmayı isterler. Başka devletlerle bölgesel veya uluslararası birlikler kurarlar. Bunların hangisini tercih ettikleri tamamen onların tercihine bağlıdır. 
     
  2. Hiçbir devletin başka bir devletin iç işlerine karışmaya, başka bir milletin nasıl bir rejim içinde yaşayacağına karar vermeye hakkı yoktur. Bir devletin rejimini belirlemek başka bir ülkenin üstüne vazife değildir. 
     
  3. Vatan toprakları başka bir ülkenin saldırısına uğramadıkça savaş cinayetten başka bir şey değildir. Hiçbir devlet topraklarına girmiş yabancı askerleri kovalama dışında başka bir ülkeye asker sokamaz. Başka bir ülkeye savaş açamaz. Başka bir ülkeye silahlı asker göndermek ancak asker gönderilecek ülkenin isteği ve rızası ile mümkün olabilir. 
     
  4. Milletler, kendi zenginlik kaynaklarını nasıl kullanacaklarına kendileri karar verirler. Onların maden, petrol, doğalgaz gibi yer altı ve yerüstü zenginliklerine el koymaya kalkışmak korsanlıktır.
     
  5. Bir devlet, günümüzde Suriye'de yapıldığı gibi başka bir ülkenin içindeki karışıklığa ve isyana müdahil olamaz. İsyancıları kendi topraklarında eğitip silahlandırarak o ülkeye salamaz.
     
  6. Hiçbir ülkenin anlaşmalarla belirlenmiş sınırları değiştirmeye, başka bir ülkeden toprak talep etmeye, bir kısım toprakları işgal etmeye hakkı yoktur.
     
  7. Ülkeler arasındaki olabilecek anlaşmazlıkları çözecek uluslararası kurumlar ve yürürlükte olan kurallar vardır. Bunları hiçe sayarak başka ülkeler üzerinde ağalık yapmaya hiçbir ülke yeltenemez.
     
  8. Sınıfsal karakteri olmayan savaş yoktur. Bağımsızlık savaşları işbirlikçiler dışında bütün milli sınıf ve tabakaların yararınadır ve haklıdır. Haksız savaş yanlısı iktidarlar, bu savaşın herkesin yararına olduğunu ileri sürerek bütün milletin savaşta iktidarın arkasında durmasını isterler. Bir kısım halk, başlangıçta bu havaya girer. Savaş uzadıkça ve kayıplar çoğalınca, savaştan ötürü ekonomi kötüleştikçe memnuniyetsizlik ön plana çıkar ve barış istekleri güçlenir. Ancak o zamana kadar uğranılan yıkımları telafi etmek mümkün olmaz.
     
  9. Sömürge ve emperyalist savaşlarda galip gelen taraf, milletlerin el koyduğu zenginliklerini, hâkim sınıflar arasında pay ederken emekçilerin önüne de kemikler atar. Böylece onları savaşın bir vatan savaşı olduğuna inandırmaya çalışır. Ancak emekçilerin bu kazancı savaş boylarında akan kanların bırakılan asker kemiklerinin bedelidir ve pahalıya mal olmuştur. Bilinçli emekçiler bu savaşa karşı durmaya çalışırlar. 
     
  10. Savaş politikası, hayat pahalılığına, halkların yoksullaşmasına, güvenliğin zayıflamasına neden olur. Barış politikaları ise kalkınma ve zenginleşmeye, sosyal refahın artmasına, insanların kendilerini güven içinde hissetmelerine yardım eder.
     
  11. Her milletin kendi kaderini tayin etmesi ilkesine saygısız iktidarlar, kendi ülkelerinin kaderini de başka devletlere bırakabilir. Başka ülkelerin iç işlerine karışma hakları olduğunu ileri süren hükümetler, yönettikleri ülkeye de diğer devletlerin karışma hakları olduğunu zımnen kabul etmiş demektir. Bağımsız yaşamaya tutkun insanlar ise başka milletlerin bağımsızlığına saygılıdır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU