Anne babalar dikkat!

Nigar Çiçek Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Karnelerin alınmasıyla birlikte çocukların tatili resmen başladı.

Tabi bu tatil kimine bir bayram coşkusu, kimine de bir kabus oldu…

Biz döndürdük bunu, bu kabusu da biz yarattık; bu bayram coşkusunda biz yarattık anne baba olarak…

Toplum olarak kişileri ve özellikle çocukları etiketlemeyi seviyoruz, kıyaslamayı da seviyoruz, karşılaştırmayı çokça seviyoruz…

Aslında bilmediğimiz bir şey var ya da bilip de uygulamadığımız! 

  • Her çocuk tektir.
  • Her çocuk biriciktir.
  • Her çocuk kendine özgüdür. 

Bu bilinçle bakarsak eğer;

  • Her çocuğun kendi potansiyeli vardır.
  • Her çocuğun güçlü yönleri vardır.
  • Her çocuğun zayıf yönleri vardır.

Bunu tam olarak kabul ettiğimiz zaman çocuklarımızın potansiyellerine çok daha uygun yaşamalarına izin verip, onların zayıf yönlerini daha çok geliştirmeye çalışırız; çünkü aslında bir kalıba sığdırmıyoruz.

Kalıba sığdırmaya çalışırsak eğer çocuklarımız kırılır, paramparça olur ama biz esneyebiliriz onları da esnetebiliriz. Tıpkı çocuğunuzu esnetmeden önce kalıplara sığdırmaya çalıştığımız gibi.

  • Çocuğumuz doktor olsun 
  • Çocuğumuz mühendisi olsun 
  • Çocuğumuz psikolog olsun 
  • Çocuğumuz futbolcu olsun…

ya da daha önce ne başaramamışsak, daha önce neyi yapamamışsak çocuklarımıza onu yüklemek gibi…

Kendimizde güçsüz ve eksik gördüğümüz yanları hep çocukta tamamlıyoruz farkında olarak veya olmayarak…


Peki, ne yapalım? 

Çocuğumuzun ileride daha mutlu ve refah düzeyi daha iyi bir birey olabilmesi; kendi ayakları üzerinde durması ve özgüveninin gelişmesi için;

  • Aslında her çocuğun özel olduğunu unutmayalım.
  • Her çocuğun farklı potansiyelleri olduğunu unutmayalım.
  • Her çocuğun farklı ve zayıf yönleri olduğunu da unutmayalım.

Yani aslında çocuklar için temelde öğrenmenin; eğitimin ailede başladığını unutmayalım

Anne baba olarak bizler çocuğumuzu mutlu ailede büyütürsek ve bazı kavramları ona aşılarsak, çocuğumuzu okula teslim ettiğimiz zaman oradaki akademik başarısının kaçınılmaz olduğunu unutmayalım.

Mesela bunlar;

"vicdan", "ahlak", "etik", "sevgi", "şefkat", "yardımlaşma", "dürüstlük", "sorumluluk alma bilinci", "adalet", "güvenilirlik", "hoşgörü", "sözünde durma" ve "özgüven" gibi erdemler kişiyi değerli kılar.

Bunlar geliştikten sonra, çocuklarımızın, hayatlarında mutlu ve başarılı olması kaçınılmazdır. 

Bu kavramlar geliştikten sonra okula teslim ettiğimizde, oradaki arkadaşları ile olan uyum süreci, oradaki akademik başarısı ve şu anda şikayet ettiğimiz, istemediğimiz her ne varsa artık şikayet etmeyiz.

Çünkü aslında çocuğumuzdan memnunuzdur

Çünkü aslında, ailede çocuk eğitimine iyi değer vermişizdir.

Ayrıca, süreci etkileyen faktörler de vardır; okulda, ailede, iyi eğitim verdiysek ve çocuğumuzu yetiştirdiysek, o kavramlar iyi oturduysa hayatlarında, iyice içselleştirirsek, çocukta bu bazı kavramlar öğrenme sürecini etkiler:

Okula teslim ettikten sonra;

Arkadaşlarından kabul görme, onlarla ortak sosyalleşebilmenin, onlarla var olabilmesinin, dilediğince oynayabilmenin mutluluğu,

Öğretmeninin takdirini kazanmanın adeta pozitif geri bildirimler olarak yanısıması,

Çünkü öğretmenden pozitif geribildirim alan çocuk derse etkin bir şekilde katılacaktır ve merak ettiklerini soracak; her şeyi sorabilir hale gelecektir.

Öğrenme sürecine aktif katılma olarak sunduğumuz şey, biraz da özgüvenle alakalıdır aslında.

Zira derslerde parmak kaldıramayan çocukları biliyorum. O parmak kaldıramayan çocuklar, genellikle öğretmenin negatif tutumu ya da çocuğun kendi ailesinde bazı yönlerinin iyi gelişememiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Sonradan bunu okula dahil etme ile birlikte olan süreç, çocuğun anlamadığı yerde parmak kaldırma cesaretini gösterebilme yetisi de çok önemli olmaktadır. Bunun gelişmiş olması lazım.

Özgüveni de atlamayalım. Özgüveni gelişmemiş olan bireyler, potansiyellerin maalesef çok azını kullanmaktadır.

Bizim istediğimiz ise, özgüvenli çocuklar yetiştirmek ve böylece çocukların potansiyelinin tamamını kullabilmesidir.

Çünkü eğer özgüven gelişmezse, örneğin bir çocuk matematiği yüzde 100 biliyorsa, özgüven eksikliği sebebiyle matematiği ancak yüzde 50 bildiğini hissedebilir. Yüzde 100 matematik bildiği halde, çocuk kendisi bile bu potansiyelinin farkında olamamıştır.

Ve maalesef hayat boyu özgüven gelişmemesi, çocuğun bu durumu negatif yönde içselleştirmesi ve öylece inanmasına sebep solacaktır.

Yapılan çalışmalar, maalesef, özgüveni gelişmeyen çocukların yaşamlarında da mevcut potansiyelinin çok azını kullanabilir olduğunu gösterir.


Çocuğun üç ebeyevni vardır

Çocuğun üç tane ebeveyni vardır, bunu unutmayalım: anne, baba ve anne baba arasındaki ilişki.

Anne baba arasındaki ilişki; iletişim, konuşma tarzı, yemek yeme stili, tepki ve hareketleri gibi her şey, aslında çocuk için önemlidir ve ona rol model olur.

Şu anki karne sistemi, yani mevcutta var olan rakamsal ifadelerin, çocuğun aile içindeki eğitiminden sonra, okuldaki akademik başarısının sadece bir bölümünün göstergesi olduğunu unutmayalım.

Bunlar iyileştirilebilir, geliştirilebilir, tamamlanabilir durumlardır. Eğer bunun farkında olursak çocuğu birebir suçlayıcı, etiketleyici şu gibi ifadeleri kullanmaktan kaçınırız;

"Karnen iyi gelirse sana bu yaz tatiline şöyle yapacağım." 

"Karnen kötü gelirse cehennemi yaşatacağım"

Bu şekilde değil de biraz daha esnek olabilmeyi öğrenmemiz lazım.

Unutmayın, çocukların sonraki dönemlere sağlıklı ulaşabilmesi ve akademik olarak başarılı olabilmesi için bazı detaylar önemlidir. Bunlar;

  • Aileden ilk kopuşun yaşandığı okul ortamı: nasıl oldu, ilk günü nasıl geçti, okula nasıl teslim edildi ve okula teslim edilirken çocuğa bu durum anlatıldı mı? 
  • Yalın bir ifadeyle anlayabileceği bir ifadeyle ilk deneyimlemeler nasıl oldu?
  • Oradaki oyun arkadaşı öğretmenin tuttuğunu ortamı mutlu ve rahat mıydı? Keyif aldı mı?

Ayrıca, bunlar da etkileyecektir:

  • Öğretmendeki ilk geribildirim nasıl oldu?
  • Sosyal olarak kabul görmesi nasıl oldu?
  • Arkadaşlarla oyun oynayabildi mi, yoksa oyun oynamaya çekindi mi? Sosyal ilişkisi nasıl oldu?
  • Heyecan uyandıracak yeni keşifler ne oldu, nasıl oldu?  

Eğer bu gibi sorulara verdiğiniz yanıtlar aslında biraz daha detaylı ve olumluysa çocuğunuzun okulu sevmesi kaçınılmazdır. Akademik başarısı da yine yükselen bir değer olur.

Biz tamamen takdiri, teşekkürü almış; bütün notlarının çok iyi olduğu çocuklar değil;

Mutlu olan, huzur bulan, ailede verdiğimiz kavramları hayat boyu içselleştiren, mutlu çocuklar yetiştirmemiz gerektiğini de unutmayalım.

Önemli olan sadece karnedeki notlar değil; esas mühimi o kavramları içselleştirip karnedeki notların da değiştirilebilir olduğunu bilmektir.

Ondan sonra akademik başarı kaçınılmaz olacaktır.

Eğer akademik başarısı çok iyi olan ve at yarıştırır gibi çocuklar yetiştirip o kavramların içi boş bırakır da doldurmazsak, çocuğun okuldan sonraki yaşamına kocaman bir travmalar zinciri sokmamız maalesef ki kaçınılmaz olacaktır.

Keza, travmatik durumlara maruz kalması, farklı şeylere dönüşebilmesi, yanlış arkadaşlıklar kurabilme, madde veya internet bağımlılığı gibi durumlar çocuğumuzu bekler.

Onun için sevgili anne babalar:

Her şey ailede başlar. Öğretilerin ilk yeri ailedir çocuk için. 

Umutla bütün çocukların çok mutlu bir aile sürecinden geçip, çok başarılı bir akademi sürecine transfer edilişinin hikayesini paylaşıyor olalım. 

Çınar gibi büyüyen, güçlü çocuklarımızın olması dileğiyle…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU