Afrika'da artan rekabet: Çin, Türkiye'den ileride mi?

Ömer Faruk Özbil Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Afrika ülkeleri dünyanın gelişmiş ekonomileri için en önemli pazarların başında geliyor. Genç nüfusu ve gelişmekte olan ekonomisi ile adeta parlayan bir yıldız. Kıta'da aktif şekilde faaliyet gösteren ülkeler aynı zamanda kendi aralarında da rekabet ediyorlar.

Afrika ile en yoğun faaliyet gösteren ülkelerin başında Çin geliyor. Büyük ekonomisi ve açtığı kredilerle ciddi bir ivme yakalamış durumda. Türkiye ise son 20 yılda Afrika'ya dair ciddi açılımlar ve çalışmalar yürütmekte.

Hannah Ryder, bu iki ülkenin Kıta'ya dair çalışmalarını kıyaslayan önemli bir analiz kaleme aldı. "Emerging power rivalries in Africa: Is China really ahead of Turkey?" başlıklı bu yazı The Africa Report isimli internet sitesinde yayımlandı.

Ben de sevgili Hannah ile iletişime geçerek bu önemli yazıyı Türkçe'ye kazandırmak istediğimi ilettim. Köşeme taşıdığım bu analiz bir çeviridir.
 

Hannah Ryder.jpg
Hannah Ryder / Fotoğraf: The Africa Report

 

Çin Dış İşleri Bakanı Wang Yi'nin Eritre, Kenya ve Komorlar'ı ziyaret etmesiyle birlikte Çin-Afrika ilişkileri yeniden gündeme geldi.

Çin yoğun şekilde takip edilse de Afrika Kıtası'nda birçok önemli aktör bulunuyor. Bunların başında da kıta ile uzun süredir tarihi ve kültürel ilişkiler kuran Türkiye geliyor.

Geçen ay düzenlenen Türkiye-Afrika zirvesine 16 devlet başkanı katıldı. Bu rakam 2021 yılı sonunda Senagal'de düzenlenen Çin-Afrika zirvesine katılanlardan daha fazlaydı.

Türkiye-Afrika ilişkisi ile Çin-Afrika ilişkisini özünde nasıl karşılaştırmak gerekiyor?

Üç anahtar başlıkta bu karşılaştırma yapılabilir. 


1. Türkiye'nin faaliyetleri Çin'den çok daha sonra başladı

Türkiye ilk olarak 1998 yılında Afrika'ya dönük bir strateji ilan etti. O zamandan beri 2008, 2014 ve 2021'de olmak üzere yalnızca üç Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi düzenledi.

Açılış zirvesinde İstanbul Deklarasyonu ve İşbirliği Çerçevesi sunuldu. Çin-Afrika deklarasyonlarının sıklıkla yaptığı gibi, tarım, tarım ticareti, sağlık, barış, güvenlik ve hatta çevreye kadar geniş bir iş birliği alanı yelpazesini dile getirdi.

İkinci zirvede Malabo Deklarasyonu kabul edildi. En son İstanbul Zirvesi, 'barış, güvenlik ve adalet', 'insan odaklı kalkınma' ile 'güçlü ve sürdürülebilir büyümeyi'yi kapsayan ortak bir bildirge ve eylem planıyla sonuçlandı.

FOCAC (Çin-Afrika İş Birliği Forumu) ise 2000 yılında Çin'in değil, Afrikalı liderlerin bir girişimi olarak kuruldu. 1990'larda Çin-Afrika ilişkilerinin hızlı gelişimi, Çin ile Afrika arasında karşılıklı iş birliği için daha etkili bir mekanizmanın varlığını zorunlu hale getirdi.

Şimdiye kadar FOCAC sekiz kez toplandı, tüm bu beyanları ve eylem planlarını hayata geçirdi. En son Çin-Afrika konferansı bir adım daha ileri gitti ve 2035 yılına kadar Çin-Afrika iş birliği için bir vizyon ve iklim değişikliğine ilişkin bir deklarasyon olmak üzere iki belgeyi daha onayladı.

Bu anlamda Çin, Türkiye'nin önünde gibi görünüyor ancak ikinci karşılaştırma bunun aksini söylüyor.


2. Türkiye, Afrika temsilciliklerini tanımada daha proaktif

Kalkınma ortakları olarak hem Türkiye hem de Çin, Afrika Birliği'nin Gündem 2063'ünü gerçekleştirmek için Afrika ülkeleriyle birlikte çalışmaya istekli olduklarını tutarlı bir şekilde dile getirdiler.

Her ikisi de Afrika egemenliğini tanıyarak siyasi olarak koşullanmayan desteğe odaklandıklarını vurguluyor. Ancak görünüşe göre Türkiye, Afrika kalkınma planlarını daha ciddiye almış durumda.

2014 Malabo Deklarasyonu, Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle çalışma yöntemlerine öncelik vermenin bir göstergesi olarak Afrika Birliği'nin Gündem 2063 projelerine açıkça atıfta bulundu. Dakar Belgelerindeki Afrika Birliği Kıtasal Çerçevelerinin tamamı yakın zamanda kabul edildi.

Bununla birlikte, ne Türkiye ne de Çin bu çerçeveleri, ilgili eylem planlarını belirlemek için özel olarak kullanmadı -bu her iki ortak için de bir sonraki adım olacaktır.-

Örneğin hem Türkiye hem de Çin, Afrika'daki En Az Gelişmiş Ülkelere tercihli pazar erişimi imkanı sunuyor. Her ülke de Çin'in tarım teknolojisi tanıtım merkezleri gibi yollarla teknik yardım veriyor.

Lakin ne Çin ne de Türkiye AfCFTA (Afrika Kıta Serbest Ticaret Bölgesi) kapsamında tercihli düzenlemeleri tüm Afrika ülkelerine yayma konusunda resmi açıklama yapmadılar. Birkaç analist bunu tavsiye ediyor ve bu ticaret hacmi açısından büyük farklar yaratabilir.

Peki, bu iki fark gerçekte ne anlama geliyor? Üçüncü ve son karşılaştırmaya geçelim. Ekonomik sonuçlar.


3. Türkiye'nin Afrika ile angajmanı, Çin'inkinden daha küçük ölçekte

Türkiye, Çin'den biraz daha yüksek kişi başına GSYİH'ya sahip ancak ekonomisi Çin'in yüzde 5'i kadarlık bir büyüklüğe sahip. Doğal olarak Afrika'daki erişimi daha küçük. Bununla birlikte, Türkiye daha fazlasını yapabilir.

Örneğin, 2021 İstanbul Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle 15 milyon doz aşı paylaşacağını duyurdu. Çin'in 1 milyar doz taahhüdünün sadece yüzde 1,5'ine eşdeğer.

Benzer şekilde, Türkiye'nin 2015 yılına kadar Afrika ile yıllık 50 milyar dolarlık ticarete ulaşma hedefi varken, Afrika ile olan ticaret hacmi 2020'de sadece 25 milyar dolara ulaştı. 20 yılda 5 katlık bir artışı temsil ediyor.

Buna karşılık, Çin'in Afrika ile ticaret hacmi aynı zaman diliminde on kat arttı. Altyapıda ise Türkiye'nin Afrika'da 70 milyar dolar tutarında 1.150 projeyi desteklediği tahmin ediliyor.

Yine bu da Çin'e kıyasla çok küçük bir rakam. Lakin Afrika'nın altyapı açıkları göz önüne alındığında çok önemli. Yeni bir anlaşmaya göre Türkiye 1,9 milyar dolara mal olacak 368 km'lik bir demiryolu inşaatı yapacak. 

Türkiye'nin öne çıktığı konu yatırımdır. Türkiye'nin Afrika'ya yönelik DDY (Doğrudan Yabancı Yatırım) stoku 2019'da 2 milyar dolara ulaştı. Bu rakam Çin'in 2020'deki 43 milyar dolarlık stokundan çok daha düşük. Ancak bu rakam Türkiye'nin toplam DYY'sinde yüzde 3,5'e tekabül ederken Çin'in yüzde 2'lik kısmına tekabül ediyor. 


Hem Türkiye hem de Çin varlıklarını nasıl artırabilir?

Bana göre Türkiye, öncü fikirlerden ve kendi ekosistemini oluşturmaktan yoksun görünüyor. Aynı zamanda, bu ekosistemi kurmak için Afrikalı ortaklarla çalışıyor ve bunun için mücadele ediyor.

Örneğin, Türkiye-Afrika zirveleri altı yılda bir, net bir uygulama çerçevesi olmadan yapılırken, FOCAC angajmanları her üç yılda bir yapılır ve takip mekanizmaları vardır. 

Tartışmaya açık olmakla birlikte Çin, belirtilen FOCAC amaçlarını ve teknolojilerini Afrika'daki devletlere ait işletmeler aracılığıyla uyguluyor. Türkiye'nin işletmelerinin Afrika'da nerelerde çıkarı olduğunu daha dikkatli bir şekilde belirlemesi gerekiyor. Kazan-kazan diye adlandırılan bu politikayı aktif olarak desteklemeli hatta sübvanse etmeli.


Afrika'nın Türkiye ve Çin'e yönelik bir stratejisi var mı?

Tüm bu sıraladıklarıma rağmen, hiçbir şey Afrika'nın taleplerini dikkatle dinlemekten ve Afrikalıları bunları formüle etmeleri için desteklemekten daha yararlı olamaz.

Aslında, Afrika için kilit nokta, Türkiye ve Çin'in özelliklerini ekonomik tekliflerinden farklılaştırarak kalkınma ortaklarıyla proaktif bir şekilde bağlantı kurmasıdır.

Türkiye, Çin olamaz ve olmamalıdır, ya da tam tersi. Afrika ülkeleri, şirketimin Çin'e karşı geliştirdiği modele benzer bir Türkiye stratejisine sahip olsaydı, bu harika bir başlangıç noktası sağlayabilirdi. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU