HDP'den kopmak!

Adil Zozani Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

İnsana dair siyaset tercihlerinin dogmatik bir perspektifle okunmaması gerektiğini düşünenlerdenim.

Siyasete dair tercihler zamanla değişime uğrar. Aynı yerde olduğunuzu düşünseniz bile esasında başlangıçta benimsedikleriniz zaman içinde farklılaşabilir.

Bu farklılaşmayı ister siyasette olgunluk olarak okuyun, ister değişim tanımlayın. Her iki yönüyle de aynı kalınamadığını kabul etmek durumundayız.

Siyasetteki insanın yaşadığını farklılaşma doğru okunamadığı zaman negatif etkiye maruz kalır. Doğa kanunu devreye girer ve negatif kutuplar birbirini itmeye başlar.

Doğada uzaklaşma negatif olarak yorumlanmaz ancak beşeri ilişkilerde uzaklaşma olumsuzluk içerir.

Siyasetin öznesi olan insan doğal durumun dışına çıktığı andan itibaren olumsuzlanmanın etkisi altına girer.

Birbirini itmeye zorlayan negatif kutuplar uzaklaşma durumunu yaratırken kendilerini sorumlu görmezler. Her negatif kutup diğerini sorumlu görür ve yargılar. 


Ayhan Bilgen'in HDP'den kopuşu negatif kutupların itmesi sonucu gerçekleştiği açıktır. Zira bu istifa HDP'nin kolektif yapısı içinde partinin bileşkesini oluşturan farklı kimliklerden birinin kendisini ifade etme zorluğunu iddia eden bir kopuş olarak görülmektedir.

Tabii ki Bilgen, tek başına bir kimlik temsiliyetini ifade etmiyor. Burası açık. HDP içinde Bilgen'den çok daha mütedeyyin insanların varlığı yadsınamaz.

Buna rağmen kopuş bir kimliksel duruşun kendisini ifade edememesi olarak algılandı.

İstemezseniz de böyledir. Grupsal algılayışta bir grubun ne söylediğiyle birlikte karşı grubun da ona dair ne söylediği de önemlidir.

Ayhan Bilgen bu algılanma biçimine itibar ederek HDP'den ayrıldı. Grupsal bir algıyla kendisini ifade etmesi bu nedenledir.

Hem özgül ağırlığını güçlendirmek istedi hem de özgül ağırlığına bir 'piyasa değeri' biçti. 


Partinin kolektif yapısı içinde grupsal algılanma ve bunun üzerine inşa edilecek olan olumsuzlanma tahmin edilenden daha fazla zarar verecektir.

Grupsal yapılar üzerine inşa edilmiş siyasal yapının karşı karşıya kalacağı iki temel sıkıntıyı bir arada HDP'de görmeye başladık.

Birincisi, grupsal yapıların birleşimi güç dengesi üzerine inşa edildiği için siyasette birey unsurunu ortadan kaldırır. Bu da bireyin etkin siyaset yapma melekelerini öteler ve kolektif yapıda sayısal çoğunluğa indirgenen bir mevki tutma yarışını ön plana çıkarır.

HDP başından itibaren böyle bir sıkıntının var olabileceğinin bilincindedir. Nitekim parti projesi uygulamaya konulmadan önce farklılıkların kendilerini -grupsal olarak da- içinde ifade edecekleri HDK projesi önemsendi.

HDP siyasal fikri temsiliyeti HDK içinde oluşan müştereklere dayandıracaktı. Ancak HDK projesi olgunluk evresinin başında iken partileşmeyle birlikte HDP bir çatı bileşeni olarak algılandı.Hatta böyle ifade edildi.


İkinci temel sıkıntı alanı ise parti içi demokrasi sorunudur. Grupsal tutumlardan kaynaklı bireyi siyaset unsuru olarak öteleyen tutum aynı zamanda demokratik işleyişi de sekteye uğratır.

İronik gelebilir ama HDP, kolektif yapı olarak başından itibaren bu sorunun da farkındadır. Hatta parti tüzüğünde önlem maddesi dahi vardır.

Tüzüğün 3'üncü maddesinin c) bendinde "Demokratik muhalefet güçlerinin irade ve inisiyatifinden hareketle üyelerinin ifade, düşünce ve inanç özgürlüğünü tanır; demokratik, katılımcı ve şeffaf bir işleyişi benimser" (HDP tüzüğü madde: 3) denilmektedir.

8'nci maddenin b) bendinde is,e üye hakları tanımlanırken son derece önemli bir husus işlenmiş:

"Bilgilendirme, tartışma ve politikalar saptayıp kararlar alınması için toplantılar istemek" (HDP tüzüğü madde: 8) hakkı vardır.

Bu maddede altı çizilen hususlar, birey olarak üye haklarına işaret ediyor. Herhangi bir parti teşkilatında üye partili önemsediği bir konuda parti yetkili organlarını tartışmalar yürütmek ve fikirlerini dile getirmek ve hatta benimsetmek üzere toplantıya çağırma hakkına sahiptir. 


Tüzükten yapılan iki alıntıya bakarak HDP'nin parti için demokrasi sorunu yaşayan bir parti olmaması gerekir (böyle bir sıkıntının olmadığını iddia ediyor değilim).

Zaten Bilgen de parti içi demokrasi sorununa işaret ederek istifa etmiş değil. Nitekim böyle olmuş olsa en son şikayet edecek kişinin Bilgen olduğunu söyleyebilirim.

Bilgen ile parti yetkili organları arasındaki tartışmalarda neler konuşuldu bilmiyorum, ama itirazlarını ve eleştirilerini dillendirdiği andan itibaren Bilgen parti yetkili organlarının ilgisine mazhar kaldığını inkar edemez.

Hem cezaevi sürecinde dile getirdiği eleştiriler ile ilgili olarak hem sonrasında görüşmelerin yapıldığı söylendi. Son olarak da ayrılma kararını açıklamazdan önce HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel olumlu bir görüşme olduğunu açıkladı. Sonrası malum.

Bilgen önce bir özel televizyon kanalında istifa edeceğini açıkladı, devamında HDP'ye istifa mektubu gönderdi. Şekil yönünden çok itiraz edilebilecek süreç değil bu, ancak Bilgen'in istifasını gerekçelendirme konusunu tartışmak lazım.


'Bin Umut Adayı' olarak girdiği partili siyasette zaman içinde ne değişti de Bilgen ayrı düştü?

Yukarı da altını çizdiğim tüzüksel haklardan en fazla yararlanabilmiş bir HDP'li olarak, parti içi demokrasiden şikayet edecek olsa kendisini haklılandıracak gerekçeler bulmakta zorlanacaktır.

Bunun için olacak ki HDP'nin siyaset etme biçimine dönük eleştiriler yapıyor. "7 Haziran sonrası siyaset sorunluydu" demek dışında söylediği çok şey yok.

Bu dönemde de partinin yetkili organlarında etkili ve yetkili pozisyonunda bir siyasetçi. Sormak lazım; 7 Haziran'da partinin takındığı tutuma neden sessiz kaldı? Sanırım bir cevabı olacaktır. 


Bunlar bir tarafa Bilgen'in istifa mektubunun son cümleleri oldukça ilginç:

HDP'li gibi gözüken isimler tarafından sosyal medya üzerinden yürütülen iftira, hakaret ve karalama kampanyasının, yapacağınız açıklamayla son bulmasını umuyor; aksi taktirde kişilik haklarımı savunmak zorunda kalacağımı bilmenizi istiyorum.


Sosyal medyada Bilgen'in istifası ile ilgili neler yazıldı çizildi bilmiyorum -zira sosyal medya kullanıcısı değilim- ancak Bilgen'in sosyal medyada kendisi aleyhine dile getirilen her eleştiri veya eleştiri kastını aşan yaklaşımları HDP'den bilinmesini doğrusu yadırgadım.

Her olumsuzluktan HDP'yi sorumlu tutma alışkanlığı Soylu'dan geçmiş gibi. Yakıştıramadım.


Bir siyasetçinin, mensubu olduğu partiden ayrılması hakkını eleştirecek değilim. Ayrılma ve farklı siyasal tercihlerde bulunmak haktır. Bu yönüyle Bilgen'e söylenecek söz olmaz elbette, ama 'yolcu yolunda gerek' diyorsa şu soruya cevabının olması gerekir:

Farklı olarak yapacağınız nedir?

Önyargıdan imtina ederek ifade etmeye çalışıyorum; Bilgen'in bu soruya cevabı yok gibidir. Çünkü neden ayrı düştüğünü gerekçelendiremez durumdadır.

HDP ile centilmenlik anlaşması yaparak siyaset etmek kendi farklılığını anlaşılır kılmayacaktır. Zamanla göreceğiz. 


Bilgen'in 'grupsal' algıya dayanarak gerçekleştirdiği kopuşun, ne kendisine ne de HDP'ye bir yararı olmayacaktır. Hatta HDP açısından ön açıcı bir yanı olabilir belki.

Zira grupsal etkiye dayanarak gerçekleşen kopuş parti içinde merkezileşmiş ve hatta ideolojik tutumla negatif kutupların oluşmasına etki eden grupsal bir tutumun olup olmamasını sorgulama konusu yaparsa, bu kopuştan yarar dahi sağlayabilir.

Kopuşun zamanlaması da -niyetten bağımsız olarak- manidardır. Sırf bu nedenle dahi olsa Bilgen hiçbir zaman kendisine oy verenleri istifasını haklılandırmak için ikna edemeyecektir. 


Son bir not olarak şunu belirteyim: HDP'nin siyaset etme biçimine yönelik yanlış olarak değerlendirdiğim konularda eleştirilerimi sakınmadım. Eleştirilerimden kaynaklı olarak itibar suikastına maruz bırakıldım.

Hiç kimse yaptığım eleştirilerin tüzükten doğan bir hak olduğunu söylemedi. Üzerinden bunca zaman geçti, hiç kimse "tartışmaların aslı astarı neydi" diye sormadı bile. İtibar suikastının üstü örtüldü ve küllenmeye terk edildi.


Bahse konu yaklaşımlar zuhur ederken Bilgen parti kurullarında yetkili ve ektili pozisyondaydı. 7 Haziran seçimlerinden 7 yıl sonra "7 Haziran sonrası tutum sorunluydu" demek çok kolay, "O zaman söylendiğinde neden destek vermediniz?" diye sormazlar mı insana;

O gün susup bugün söylüyorsanız suskunluğunuzun nedenini açıklamanız gerekmez mi?

(Ki Bilgen'in o gün yüksek sesle itiraz edilen bir iki konuda daha HDP'yi eleştireceğine tanık olacağız. Hepsini bir arada söylemeyi tercih etmiyor çünkü adım adım gündemde kalmak üzere malzemeyi kullanmayı tercih etmektedir.)

Yanlışa karşı kolektif tutum geliştirilebilmiş olsaydı ne bir itibar suikastı olurdu ne de bunca yanlış.

Bu nedenle kopuş siyasetini tercih etmek yerine, içinde kalıp yanlışla mücadele etmeyi daha doğru bir siyaset etme biçimi olarak değerlendiriyorum. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU