Endişe verici durumların analizi

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Türk ve Azerbaycan özel timlerinin 8 Kasım'da Şuşa'yı işgalden kurtardıktan sonra bir yandan Ermenistan sınırına, öte yandan 10 kilometre aşağıdaki Hankendi'ye inmeleri gerekirken saatler 10 Kasım gece yarısını gösterdiğinde Putin-Aliyev-Paşinyan arasında imzalanan ateşkes anlaşmasıyla Rusya 'Barış gücü' askerleri sınırdan Azerbaycan topraklarına dahil olarak Karabağ'ın başkenti Hankendi'ne yerleşti.

Dünya savaş tarihinin en ilginç olaylarından biri yaşandı: yaklaşık otuz sene önce Rus ordusunu topraklarından çıkaran Azerbaycan yine yaklaşık otuz sene önce ermeni işgali altına düşen topraklarını kurtarmak için Türkiye'nin desteğiyle kapsamlı operasyon düzenleyerek 44 günün sonunda topraklarını tamamen temizlemeye ramak kalmışken bir anda ateşkes anlaşması imzaladı.

Ve bu anlaşmayla Rus ordusu bu kez 'Barış gücü' adı altında Azerbaycan topraklarının en stratejik bölgelerinden birine yerleşti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Gün bugündür Azerbaycan kendi topraklarının belirli bir kısmını kontrol edemediği gibi Ermenistan'la sınır kapısını da Rusya askerleri kontrol etmekte olup yaklaşık 70 kilometre derinliğinde ve 5 kilometre enindeki bölge tamamen Rusya'nın sıkı gözetimi altında bulunmaktadır.

Bunun adı 'Toprakları bir işgalciden temizlerken başka bir işgalcinin o topraklara yerleşmesi'dir.

Rusya 'Barış gücü' komutanlığını 10 ay Tümgeneral Rustam Mamedov yaptı,10 Eylül'de görevi Tuğgeneral Mihail Kosobokov'a devretti.

Tuğgeneral Kosobokov'un bugüne kadar Rusya açısından son derece kritik bölgeler olan Kırım, Abhazya ve Güney askeri birliklerinde görev yaptıktan sonra Karabağ'daki 'Barış gücü' komutanlığına atanması ve genel olarak bölgede cereyan eden gelişmeler Rus askeri güçlerinin orada kalıcı olma niyeti taşıdğını açık şekilde ortaya koymaktadır.

Putin-Aliyev-Paşinyan anlaşmasında 'Barış gücü'nün Karabağ'da bulunma süresinin 5 sene olarak belirtilmesine rağmen artık Bakü'nün resmi ağızlarından bile ciddi hoşnutsuzluklar duyulmaktadır.

İşin başında Türk ordusunun da mutlaka Rus 'Barış gücü'yle birlikte Karabağ'da bulunacağının ifade edilmesine rağmen, Türkiye sadece bölgenin dışında yerleşen Akdam kentindeki Rusya ile ortak gözlem merkeze 60 askerini göndere bildi ve sonraki gelişmelerin tamamen dışında kaldı.

Bölgede neler oluyor? Rusya yeni bir devlet mi kuruyor, bu kadar esaslı şekilde yerleşmenin uzun vadedeki amacı ne olabilir?

Independent Türkçe'nin konuya ilişkin sorularını yanıtlayan uluslararası ilişkiler ve askeri çatışmalar uzmanı Elhan Mehtiyev, Rus ordusunun, 'Barış gücü' adı altında yeniden bölgeye dönmesinin harp ve siyaset literatüründe çok farklı bir durum ortaya çıkardığını ifade ediyor: 

Rusya 'Barış gücü'nün Azerbaycan topraklarına girmesi millet için büyük bir sürpriz oluşturmasının bir nedeni de bunun son dakikada ilan edilmesi olmuştur. Toplum yabancı askeri güçlerin kendi topraklarında bulunmasını asla istememektedir.

1993 yılında Rus ordusunun son tümeninin de Azerbaycan'dan çıkarılması uluslararası platformlarda bağımsızlığın en önemli simgelerinden biri olarak ifade edilmekteydi. Kimileri bunu Azerbaycan ordusunun (Türkiye'nin de kararlı desteğiyle) gerçekleştirmiş olduğu operasyon sırasında ortaya çıkmış yeni jeopolitikte 'Rusya'nın kazancı' olarak değerlendirmektedir.

Fakat halihazırda Rus askeri güçlerinin Azerbaycan'da bulunmasını toplumun sadece yüzde 5'i onaylamakta olup vatandaşların ezici çoğunluğu bunun baskılar karşısında ortaya çıkmış geçici bir durum olarak görmektedir.

 

Elhan Mehtiyev.jpg
Elhan Mehtiyev

 

Azerbaycan'ı (ve kuşkusuz Türkiye'yi) fevkalade rahatsız eden diğer bir durum Laçin bölgemizdeki Ermenistan'la sınır kapısından topraklarımıza girişlerin de Rus silahlı kuvvetleri kontrolünde bulunması ve oradan Azerbaycan'a giriş-çıkışların ciddi şekilde kontrol edilememesidir. Bu durum ermeni bölücü teröristlerin işine yaramaktadır.

Azerbaycan toplumunun tartıştığı esas konulardan biri de sınırdan giriş-çıkışların kendi askerlerinin kontrolünde bulunması olup bunun vakit geçirmeden sağlanmasını istemektedir.

Mevcut durumda hiç değilse sınır kontrol noktasında Rus askerlerinin yanı sıra Azerbaycan askerlerinin de bulunması Azerbaycan'ın bağımsızlık haklarına saygının gereğidir. Bunu ivedilikle sağlanamaması sürecin Azerbaycan aleyhinde gelişmesi endişesi kalacaktır.


Laçin sınır kapısının Azerbaycan'ın kontrolü dışında bırakılması Azerbaycan için sadece ülkeye giriş çıkışlar açısından değil aynı zamanda Mayıs 1992'de bölgeyi terk etmek zorunda kalmış kendi vatandaşlarının geriye dönmesi için de büyük risk ve sıkıntı oluşturmaktadır.

Bölge üzerinde egemenlik kurmaya çalışan Azerbaycan yönetimi bu amaçla Aras Nehri kıyısındaki (İran sınırı) Fuzuli kentinde havaalanı yapmış olup Fuzuli'den Şuşa'ya uzanan karayolunun yapımı ise sürmektedir.

Yönetim sınır bölgesinde birbirlerine 30-40 kilometrelik mesafede bulunan Zengilan, Kubatlı ve Laçin kentlerinde havaalanları inşaatını kendi stratejik planlarının bir parçası olarak görmektedir.

Bölgedeki altyapı çalışmalarının büyük kısmını Türk şirketleri gerçekleştirmekte olup çalışmaların bir sure daha zaman alacağı değerlendirmektedir.

İşte bundan dolayı Rus ordusunun Hankendi'nden sınıra kadar uzanan bölgede (işin hazin yanı ermeni teröristlerin 26 Şubat 1992'de Türklere karşı soykırım gerçekleştirdikleri Hocalı kasabası da Rus askeri güçlerinin yerleştikleri bölgenin sınırları içinde kalıyor) yaptığı uygulamalar ciddi soru işaretleri doğurmayı sürdürüyor.

Ve bölgeyle ilgili Türkiye'den yapılan değerlendirmelerde Rus 'Barış gücü' ve 'Azerbaycan'ın kontrolü dışındaki bölgeler' konusu ön plana çıkıyor.

Gelişmeleri yakından izleyen 58. Hükümetin Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, sınırlardan giriş-çıkış konularına dikkat çekiyor.

Independent Türkçe'nin sorularını yanıtlayan deneyimli diplomat ve siyasetçi Yaşar Yakış, şu tespitlerini okurlarımızla paylaşıyor:

Anlaşıldığı kadarıyla bu iş, şu anda, Rus askerlerinin kontrolünde gerçekleşmektedir. Azerbaycan, anlaşma çerçevesinde Dağlık Karabağ'a giriş-çıkışların Rusya tarafından denetlenmesine karşı çıkmamıştır.

Ancak bu, ateşkes sonrası çözümde Ermenilerin, Dağlık Karabağ'a Azeri kontrolünden geçmeksizin girebilecekleri bir statüye dönüşecekse, büyük hata olacaktır.

Rus denetiminden önceki veya sonraki bir noktada Azerbaycan makamlarının, kendi topraklarında Rus kontrolünden bağımsız olarak denetleme hakkı olması doğaldır.

Rusya'nın, Dağlık Karabağ'a giriş için, Azerbaycan'ın kontrolünde olmayan başka bir sınır kapısı açacağına ilişkin şayialar dolaşmaktadır. Bir devletin hükümranlıklarına başka bir ülkenin müdahalesi anlamına gelen böyle bir yaklaşımın uluslararası hukukta yeri yoktur.

Bu, bireylerin girip çıkması için olduğu kadar, ülkeye sokulup çıkarılan her türlü malzeme için de geçerlidir. Uluslararası hukukta devletlerin bu yetkilerini sınırlayan hiçbir hüküm yoktur.

Azerbaycan makamlarının, bu hakkın aşındırılmasına hiçbir surette rıza göstermemeleri gerekmektedir.

 

yaşar yakış.jpg
Yaşar Yakış

 

Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkilerin dostane ilişkiler olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Azerbaycan makamlarının bu konuyu Rusya'ya izah etmeyi başarabilmeleri gerekir.

Rusya'nın, Dağlık Karabağ'da kendi askerleri için inşa ettiği konutlar ve tesisler,5 yıldan daha uzun sure orada kalma düşüncesinde olduğu izlenimi vermektedir.

Azerbaycan'ın bu konuyu sürekli gündemde tutarak, çıkış stratejisini vakitlice konuşmaya başlaması yararlı olur.

Azerbaycan, ateşkes anlaşmasında 5 yıllık süreyi kabul ettiğine göre, bu taahhüdünden cayarak, Rusya'nın beş yıllık süreyi Kabul ettiğine göre, bu taahhüdünden cayarak, Rusya'nın beş yıl dolmadan Azerbaycan'dan çekilmesini talep edecek değildir.

Ancak Rus tarafının da Azerbaycan makamlarının rızası olmaksızın,5 yılın ötesinde Azerbaycan'da kalmakta direnmemesi gerekir.

Bu nedenle, Azerbaycan makamlarının,5 yılın sonunda Rus ordusunun Azerbaycan'da kalmaya devam etmesine gerek olmadığını sürekli olarak gündemde tutması gerekir.


İşin diğer ilginç yanı 'Barış gücü'nün Azerbaycan topraklarında bulunması için ne Rusya ne de Azerbaycan parlamentolarının herhangi bir karar almasıdır.

Böyle bir durumda 'Barış gücü'nün meşruiyeti tartışıldığı gibi Azerbaycan'ın kendi toprakları üzerinde vakit geçirmeden kontrol mekanizmaları oluşturarak devreye sokması da gündemi işgal etmektedir.

Konuyu 'Azerbaycan'ın kendi toprakları ve sınırları üzerinde tam hakimiyeti' çerçevesinde değerlendiren TESUD Genel başkanı, emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, Azerbaycan'ın kendi sınırları ve toprakları üzerinde hakimiyetini onarması için Ermenistan-Türkiye yakınlaşmasının yararlı olacağını ve bu durumda özellikle 'Barış gücü'nün bulunduğu Azerbaycan topraklarında Rusya etkisinin nispeten azalabileceğine dikkat çekiyor.

Independent Türkçe'nin duruma ilişkin sorularını emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, şu sözlerle özetliyor:

'Barış gücü' adı altında Rus askeri birliklerinin Azerbaycan topraklarında bulunarak bölgeyi Bakü'nün kontrolü dışında tutmaya çalışması haksızlık olup bağımsızlık haklarını ihlal ediyor.

Bu durumda Azerbaycan'ın sıkıntılarını anlamamak imkansız olup devreye yeni angajmanların sokulması gerekmektedir.

Bunlardan biri Türkiye-Azerbaycan işbirliği sürecine Ermenistan'ın da dahil edilmesi olup bu sürecin güçlendirilmesi durumunda 'Barış gücü' kontrolünde bulunan bölgeler ve sınırlar üzerinde Azerbaycan'ın kontrol mekanizmaları da harekete geçebilecektir.

Zaten Ermenistan Başbakanının da bu konuda çağrısı oldu. Ekonomisi perişan durumdaki Ermenistan'ın bu sürece dahil edilmesi ilk başta ticaretin Türkiye'yle yapılmasını sağlayacak ve yeni bir durumun ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Koşullar yerine getirildikten sonra Türkiye sınır kapısının açılması Ermenistan vatandaşlarının yaşamını hayli kolaylaştıracaktır.

 

erdoğan karakuş.jpg
Erdoğan Karakuş

 

Azerbaycan ise bu durumu kendi toprakları üzerinde tam hakimiyet kurma planı çerçevesinde değerlendirecektir.

Gerek 10 Kasım ve 11 Ocak anlaşmalarında 'Ulaşım koridorlarının açılması' konusunda mutabakat elde edilmesine rağmen özellikle Zengezur koridorunun açılması yönünde çalışmaların yapılmasına ilişkin adımların atılmaması soru işaretleri doğurmaktadır.

Daha önce de birkaç kez söyledim: Azerbaycan'ı Nahçıvan'a bağlayan karayolunun açılmasını beklemeden Zengezur bölgesinden uçuşlar için Ermenistan'ın hava koridoru vermesi konusunun uluslararası düzeyde gündeme getirilmesi gerekmektedir.

Türkiye ve Azerbaycan bu konuyu gündeme getirerek biran önce izin çıkarılmasını sağlamalıdır.

Hem hava koridorunun verilmesi ve hem de karayolunun açılması durumunda İran'ın bölgede kurmaya çalıştığı etkinlik girişimlerinin değeri azalacaktır.

 

Ortaya çıkmış yeni konjonktürde Türkiye-Ermenistan yakınlaşması Bakü'nün protestosuyla karşılaşabilir mi?

2008-2009 yıllarında Türkiye en üst düzeyde böyle bir girişimde bulunmuş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'futbol diplomasisi' çerçevesinde 6 Eylül 2008'de Erivan'a günü birlik ziyaret gerçekleştirmiş, 14 Ekim 2009'da ise Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, iki ülke milli takımının maçını izlemek için Bursa'ya gelmişti.

10 Ekim 2009'da imzalanmış Zurih Protokolleri, Azerbaycan'ın sert tepkisine neden olmuş, süreç Bakü'deki Türk Şehitliğinden Türkiye Cumhuriyeti bayraklarının çıkarılmasına kadar varmıştı.

Ermenistan Anayasa Mahkemesi'nin 12 Ocak 2010'da Zurih Protokollerini iptal etmesinden sonra Ankara-Bakü ilişkileri normalleşmişti.

O süreçleri yakından izlemiş Elhan Metdiyev'e göre, değişen koşullarda Türkiye-Ermenistan yakınlaşması Bakü'nün protestosuna neden olmayacaktır.

Independent Türkçe'nin konuya ilişkin sorusunu Mehdiyev şu sözlerle yanıtlıyor:

Şimdiki dönemde Azerbaycan topraklarının önemli kısmı işgalden kurtarılmış, sınırların açılması için öne sürülen ana koşul ortadan kalkmış ve yeni bir durum ortaya çıkmıştır.

Bu durumun temelini Türkiye-Azerbaycan işbirliği oluşturmaktadır. Sınırların açılması Ermenistan'ın şimdiye kadar Türkiye'ye karşı izlemiş olduğu bir dizi olumsuz politikasından da vazgeçme durumunu ortaya çıkaracaktır.

Öte yandan Zengezur koridorunun açılması 10 Kasım anlaşmasıyla Ermenistan'ın üstlendiği bir konu olup bunu gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Bölgede cereyan eden gelişmelere ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Rusya Federasyonu devlet başkanıyla zaman zaman istişarelerde bulunmasını da Türkiye-Ermenistan ilişkileri çerçevesinde değerlendirdiğimizde konjonktürün önceki dönemlerden farklı olduğunu görüyoruz.

İki ülke arasındaki yakınlaşma konusuna Azerbaycan devlet başkanı Aliyev de henüz geçtiğimiz ilkbaharda itiraz etmeyeceklerini belirtmiştir.

Kanımca, süreç ağırlıklı olarak Ermenstan'ın, 10 Kasım anlaşmasının hükümlerini yerine getirip getirmemesine bağımlı olarak şekillenecektir.

Mevcut durum Türkiye'nin öncekinden farklı olarak pragmatik davranacağını öngörme fırsatı yaratmaktadır.


İşte bu 'ehval ve şerait içinde' Azerbaycan Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı'nın Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilmelerini ayrıca değerlendirmek gerekecektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU