Afrika'da Fransız sömürgeciliği

Dr. Halim Gençoğlu Independent Türkçe için yazdı

Siz Cezayirliler, Fransa tarafından sömürgeleştirilmekten gurur duymalısınız.

Guillaume Bigot,
Fransız siyaset bilimcisi,
10 Nisan 2021


Günümüzde Afrika kıtasının son iki asırda başına gelenlerde istisnasız Batı'nın müdahil olmadığı bir ülke mevcut değildir.

Özellikle İngiltere ve Fransa'nın kıta üzerindeki sömürgeci yaklaşımı sebebiyle kıtanın kaynaklarının sömürülmesi yetmemiş gibi dil ve kültür varlıkları hiçe sayılarak Afrikalıların geleceği zarar görmüştür.

Bugün 67 milyon nüfuslu Fransa'nın sömürge politikalarından ötürü Afrika'da 140 milyon nüfusun Fransızca konuşulduğu göz önüne alındığında, kıtanın nasıl bir acımasız kültür soykırımına maruz kaldığı belki daha iyi anlaşılacaktır.

Dolayısıyla Fransız Afrikası demek, bir manada bugün Afrika'da takriben 140 milyon kişi tarafından konuşulan Fransızca diyaleklerinin olduğu geniş bir coğrafya demektir.

Bu, dünyada en çok Fransızca konuşulan kıtanın Afrika olduğunu ortaya koyar.
Fransızca, Afrika'ya bir sömürge dili olarak geldi ve günümüzde Afrika'da Fransızca konuşanlar artık Frankofoninin büyük bir bölümünü oluşturmaktadırlar.
 

Fransız sömürgecilik felsefesi Hıristiyanlık, dil asimilasyonu ve ticaret.jpg
Fransız sömürgecilik felsefesi: Hıristiyanlık, dil asimilasyonu ve ticaret

 

Afrika'da Fransız sömürgeciliği derken bu emperyalist savaştan payını alan ülke ve milletlerin maruz kalmış oldukları muameleyi ele almak gerekir.

Bu, Afrika ülkelerinin son yüz yılda Fransa ile olan tarihi ilişkileri bahse konu sömürgeciliğin izlerini ortaya koyacak mahiyettedir. 

Fransız sömürgeciliğinin sadece Afrika kıtası üzerinde görülen bu enkazı ülkelere göre çeşitlilik gösteren bir ırkçılık ve katliam dönemini de bünyesinde barındırır.

Kiliselerde zorla dinleri değiştirilen yerli halka bir taraftan da tabiri caizse enjekte edilmeye çalışılan dil öğrenme zorunluluğu birkaç kuşak sonra ülkelerin yönetiminden eğitimine tüm kuşağı etkilemiş ve onları geleneklerinden koparmıştır.

Uzun süre Osmanlı himayesinde olduğu için Batı ülkelerinin Kuzey Afrika'ya erişememiş olmaları en azından Afrika'nın bir kısmının dil ve din gibi değerlerinin muhafaza edilmesini sağlamıştır.

Son 30-40 yıldaki Dekolonizayon sürecinde artık Afrika ülkelerinde Avrupa merkezli tarih yazıcılığı terkedilerek ülkeyi kendi kaynaklarıyla okuma yoluna gidilerek daha tarafsız bir ve Afrika merkezli bir eğitim politikası izlenmeye başlamıştır.

Özellikle Fransa'nın bu manada kültür erozyonuna uğrattığı Afrika ülkeleri uyanmaya başlamış, Paris'teki büyükelçiliklerinde eylemlere başlanmıştır.

Şimdi Fransa'nın yıllar sonra yüzleşmeye başladığı kanlı sömürge geçmişini ele alalım. 
 

Afrika kıtasında Fransız sömürgeciliğine dair harita, 1960.jpg
Afrika kıtasında Fransız sömürgeciliğine dair harita, 1960​​​​​​

 

Fransa'nın Afrika'daki işgal politikalarının tarihsel kökenleri  

Afrika'daki Fransız varlığı 17'nci yüzyıla kadar uzanmakla birlikte sömürgeci genişlemenin ana dönemi 19'uncu yüzyılda 1830'da Cezayir'in işgali ile başlamaktadır.

1780'lerde Fransız sömürge politikası asimilasyon ideolojisi olarak adlandırılmıştı.

Fransızca dilini ve kültürünü benimseyerek, sömürge yönetimi altındaki yerli halklar ancak Fransa nazarında dikkate alınacaktı.

Bu politika, Dört Komün olarak bilinen Afrika'da Fransız sömürge kasabalarında uygulanmaya başlandı.

1848 Fransız Devrimi sırasında Osmanlı ve İngiltere'de daha önce yasaklanmış olan kölelik kaldırıldı.

Fransız hükümetince Dört Komün'e oy hakkı sağlanarak Paris'teki Meclise bir milletvekili seçme hakkı verildi.

Afrikalılar için izlenen asimilasyon politikası kapsamında eşit haklar üzerine yapılan propagandalar sadece vaatlerden ibaret kaldı.

Fransız sömürgesindeki Afrikalılar ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaları yanı sıra bu dil meselesi sömürgecilikte dikkat çeken en somut örnek olarak günümüze kadar tesirini korumuştur.

Bu bağlamda en büyük ve en kalabalık kolonilerde, farklı hak ve görevlerle birlikte "sujets français" yani tüm yerliler ve "citoyens français" tüm Avrupa kökenli erkekler arasında katı bir ayrım son zamanlara kadar korunmuş oldu.

Dolayısıyla Afrikalı "medeniyet" dilini öğrendiği hatta yerli inancını terk edip Hristiyan olduğu halde hiçbir zaman bir Fransız gibi muamele görmedi. 4

Cezayir ya da Tunuslular gibi Kuzey Afrikalılar için Fransız işgali daha zor oldu; zira Osmanlı döneminde Türk idaresindeki Kuzey Afrika halkı bir Anadolu tüccarıyla aynı muameleyi görüyordu.

Fakat Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle 1830'da Fransızlar Cezayir'i işgal etti ve ülkeyi ele geçirdiler.

1881'de Tunus'u ve 1912'de Fas'ı kapsayacak şekilde genişleyen Kuzey Afrika'nın Fransızlar tarafından kolonizasyon süreci böylece başlamış oldu.

Dolayısıyla Fransız sömürge kontrolünün zirvesinde Mağrip bölgesinin çoğunu oluşturan Fransız Kuzey Afrikası, 1830'da Fransızların Cezayir'i işgaliyle Kuzey Afrika'da yüzyıldan fazla sürecek bir sömürge döneminin miladını atmış oldu.

Fransa'nın Cezayir'i resmen sömürge yaptığı 1848'den 1962 yılı bağımsızlığına kadar olan süreçte yerli halk, sonuçları günümüze kadar süren akıl almaz katliam ve sömürgeci politikalara maruz kaldı. 5

Cezayir'in bu en uzun yüzyılında tüm Akdeniz bölgesi Fransa'nın ayrılmaz bir parçası olarak yönetilmişti.

Yüz seneden fazla bir süreçte Cezayir, yüz binlerce Avrupalı göçmen için bir hedef haline gelmişti.

Öte yandan Tunus'un Fransız himayesi, 1881'de Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusların elinde çöküşü sırasında kuruldu.

1956'da Tunus'un bağımsızlığına kadar sürdü. Tunus'un Fransız yönetimi sırasında, ulaşım ve altyapı, sanayi, finansal sistem, halk sağlığı ve yönetim dahil olmak üzere birçok alanda önemli gelişmeler ve iyileştirmeler yapıldı ancak Fransız iş dünyası ve vatandaşları Tunusluların öfkesine ve kızgınlığına tercih edildi. 6


Bir diğer Kuzey Afrika ülkesi Fas'taki Fransız kontrolü, 1912'de Fez Antlaşması ile kuruldu ve bu havali aslında 1884'ten beri İspanyol himayesi altındaydı.

Cezayir ve Tunus'ta, Fas'ta alınan yaklaşımın aksine, Fransızlar kültür ve eğitime yönelik tipik asimilasyonist yaklaşımlarını terk ettiler.

Bunun yerine kültürel karışmayı önlemek ve Fas'ın geleneksel toplumunu desteklemek için kentsel planlama ve sömürge eğitimini kullandılar.

Afrika'dan Fransız sömürgeleri derken bu devletleri ve Fransa ile olan tarihi münasebetlerini bir bir kısaca ele almamız gerekir. 7


Cezayir'in Fransızlar tarafından işgali

Cezayir'in Fransızlar tarafından işgali 1830 ve 1847 yılları arasında gerçekleşti.

Charles X tarafından Bourbon Restorasyonu'nun son günlerinde, Fransızlar arasındaki popülaritesini artırma girişimi olarak, özellikle Napolyon Savaşları'nın birçok gazisinin yaşadığı Paris'te başlatıldı. 8

Bu işgal hareketi hamaset duygusunu güçlendirmeyi ve dikkatleri kötü yönetilen ülkenin iç politikalarından uzaklaştırmayı amaçladı.

1827'de, Cezayir'deki Osmanlı Naipliği hükümdarı Hüseyin Dey ile Fransız konsolosu arasındaki bir tartışma birden bir deniz ablukasına dönüşmüştü. 9

Nihayetinde Fransa 1830 yılında Cezayir'i işgal etti ve diğer kıyı topluluklarının kontrolünü de hızla ele geçirdi.

Fransa'daki iç siyasi çekişmelerin ortasında, bölge üzerindeki kontrolü korumak için defalarca kararlar alındı ve takip eden yıllarda ülkenin iç kısmındaki direnişi bastırmak için ek askeri kuvvetler getirildi.

Fransız hegemonyasını kurmak maksadıyla kullanılan yöntemler, kıtlık ve hastalıktan 500 bin ila 1 milyon Cezayirlinin ölümüne yol açtığı için savaş, soykırım oranlarına ulaştı.

Osmanlı Devleti Cezayirlileri kendi tebaasından saydığı için Cezayir'den kaçanlara vatandaşlık verilerek Adana, Mersin ve Şam'a yerleştirildiler. 10

Öte yandan Fransa'nın Cezayir, Tunus ve Senegal Müslüman hacılarının Mekke'ye gitmelerini yasakladığı ve Müslüman vatandaşları olan diğer devletler tarafından da aynı yasağın uygulanması için teşebbüste bulunduğuna dair bir arşiv belgesi, Fransızların genel siyasi anlayışı hakkında ipuçları verir.
 

Osmanlı Cezayir halkını unutmadı.jpg
Osmanlı Cezayir halkını unutmadı. Osmanlı ülkesine yerleşmek isteyen Cezayirlilerden, Osmanlı vatandaşlığını kabul ettiklerine ve başka ülkelerin tabiiyetini kabul etmeyeceklerine dair belge alındıktan sonra Osmanlı vatandaşlığına alınıp, Şam, Adana ve Mersin'e yerleştirildiler

 

1848 yılından bağımsızlığa kadar, Cezayir'in tüm Akdeniz bölgesi Fransa'nın ayrılmaz bir parçası olarak yönetildi.

Cezayir'in uçsuz bucaksız kurak iç kısmı, Kuzey Afrika'nın geri kalanı gibi, hiçbir zaman Fransa'nın bir parçası olarak görülmedi.

Fransa'nın en uzun denizaşırı topraklarından biri olan Cezayir, "pieds-noirs" olarak bilinen yüz binlerce Avrupalı göçmen için bir hedef haline geldi.

Bununla birlikte, yerli Müslümanlar, tarihi boyunca bölge nüfusunun çoğunluğunu korudular.

Yavaş yavaş, siyasi ve ekonomik statüden yoksun olan Müslüman nüfus arasındaki memnuniyetsizlik, daha fazla siyasi özerklik ve nihayetinde Fransa'dan bağımsızlık çağrılarını körükledi.

İki nüfus grubu arasındaki gerilimler, daha sonra Cezayir Savaşı olarak adlandırılan çatışmaların ilk şiddet olaylarının başladığı 1954'te doruğa ulaştı.

Savaş 1962'de Cezayir'in Mart 1962 Evian anlaşmaları ve Temmuz 1962'de kendi kaderini tayin referandumunun ardından tam bağımsızlık kazanmasıyla son bulmuş oluyordu. 11

Katliam sırasında hayatta kalan bir asker yıllarca yattığı hapishaneden çıkıp BBC'ye verdiği röportajında, şöyle dedi:

Fransa topraklarımızı sömürdü. Yetmedi halkımızı zorla savaşta kullandı. Biz Fransa için öldükçe Fransa bizi sömürmeye devam etti. Hiçbir zaman bizden memnun olmadı.


Hakikaten Fransa 1830'da işgal ettiği Cezayir'de büyük katliamlar yaptı. Osmanlı Devleti zaman zaman Cezayir'i Fransız işgalinden kurtarmaya çalışmıştı.

Mesela 1840'da bazı Osmanlı komutanlarıyla Cezayirlilerin fethettikleri Oran vilayetinde üç camide padişah adına hutbe okutulmuştu.

Fransa ise Cezayirdeki katliamlarını ilerleterek Nükleer silahlarını da Cezayir'de test etti. 1945'de 45 bin Cezayirliyi Sétif ve Guelma şehirlerinde katletti.

Cezayirli tarihçi Mohammed al-Ameen Balghaith'e şöyle demişti:

Fransa'nın Cezayir'de kayıtlı 1,5 milyon sivil halkı katlettiği ortadadır. Er ya da geç bu soykırımını kabul edecektir.


Cezayir büyükelçisi Fransa'nın Aubervilliers şehrinde 9 Mayıs 2010 yılında soykırıma uğrayanlar için tören düzenledi. 12


Fransa'nın Tunus'u işgali

Tunus'un Fransız himayesi adı altındaki işgali, Fransız sömürge İmparatorluğu döneminde yani tam olarak 1881'de kuruldu ve 1956'da Tunus'un bağımsızlığına kadar sürdü.

Tunus, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu'nun bir eyaletiyken, 1877'de Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etti.

Rus zaferi, birkaç Balkan mülkünün bağımsızlığı ve Kuzey Afrika eyaletlerinin geleceği hakkında uluslararası tartışmalar da dahil olmak üzere, imparatorluğun parçalanmasının habercisiydi.

1878 Berlin Kongresi, "Osmanlı sorunu"nu çözmek için toplandı. İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu'nun tamamen dağılmasına karşı olmasına rağmen, Kıbrıs karşılığında Fransa'ya Tunus'un kontrolünü teklif etti.

Fransa'nın iddiasını, dikkatleri Avrupa'daki intikamcı eylemden başka yöne çevirmenin bir yolu olarak gören ve Güney Akdeniz'le pek ilgilenmeyen Almanya, Fransa'nın Tunus'ta hüküm sürmesine izin vermeyi kabul etti. 13


Tunus'ta ekonomik çıkarları olan İtalya plana şiddetle karşı çıktı, ancak iradesini dayatamadı.

Tunus'taki Fransız varlığı, Fransızların deneyimsiz ve bir koloni geliştirme bilgisinden yoksun oldukları komşu Cezayir'i işgal etmelerinden 50 yıl sonra geldi.

Her iki ülke de 300 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresindeydi, ancak uzun zaman önce Osmanlı Sultanından siyasi özerklik kazanmıştı.

Süleyman Nazif 31 Eylül 1912 tarihinde yazdığı bir makalesinde "Cezayir'le Tunus Fransa'ya, Mısır'la Cezireyi el Arab İngiltere'ye, Bahri Ahmer'in sahil gerisindeki yerlerimizle Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya gitti. Yirminci asrın aşr-ı sanisinden iki sene gizran olduğu halde halimiz ve mevkiimiz budur" sözleriyle sömürgecilikten yakınırken devletin düşmüş olduğu zafiyeti de dile getirmişti.

Tarihçi Öztuna ise "Cezâyir'den yarım asır sonra Tunus'u da kaybeden Türkiye, Fransız işgalini asla tanımadı. Sultan Hamid devrinin sonuna kadar, devletin resmi salnâmelerinde Tunus, daima Türkiye'nin bir eyâleti olarak gösterildi" sözleriyle aslında Osmanlı Devleti'nin işgale karşı tutumunu ifade etmişti. 14


Fransızlar gelmeden önce, Tunus modern reformlara başladı, ancak Avrupalı alacaklılardan oluşan bir komisyonun kurulmasına kadar mali zorluklar arttı.

Fransız hükümeti, işgalinden sonra Tunus'un uluslararası yükümlülüklerini üstlendi.

Fransızlar, ulaşım ve altyapı, sanayi, finansal sistem, halk sağlığı ve yönetim dahil olmak üzere çeşitli alanlarda büyük gelişmeler ve iyileştirmeler yaptı.

Yine de Fransız iş dünyası ve vatandaşları kayırıldı ve bu da Tunusluları kızdırdı. Modern milliyetçilikleri sözlü ve yazılı olarak siyasi örgütlenmeler izledi.

Bağımsızlık hareketi Birinci Dünya Savaşı'ndan önce zaten aktifti ve karışık Fransız muhalefetine karşı güç kazanmaya devam etti.

Ülke halkı nihai amacına 1956 yılında bağımsız Tunus Cumhuriyeti kurulunca ulaşmış oldu. 15


Fas'ta Fransız sömürgeciliği

Fransa, 1912'de Fez Antlaşması ile Fas üzerinde resmen bir koruyuculuk kurdu ve ülkenin fiili bağımsızlığından geriye kalanları sona erdirdi.

Hukuki açıdan bakıldığında, antlaşma Fas'ı egemen bir devlet statüsünden mahrum etmedi.

Fas Saltanatı hüküm sürdü ama Sultanın hükmü görünüşten ibaret kaldı. Fas Sultanı Abdülhamid, antlaşmayı imzaladıktan sonra kardeşi Yusef lehine tahttan çekildi.

Fransız boyunduruğunda yaşamak istemeyen Faslı piyadeler 17 Nisan 1912'de Fez'deki Fransız garnizonunda isyan ettiler fakat şehri alamadılar ve bir Fransız destek kuvveti tarafından yenildiler. 16

Fransızlar, Fas'ın büyük bir bölümünde kendi himayelerini kurarken, Cezayir'in işgali ve Tunus üzerindeki himayesi ile zaten Kuzey Afrika'da sömürge tecrübesine sahipti.

Dolayısıyla tüm bunlar Fransa'nın Fas politikası için bir model oldu. Ancak önemli farklılıklar vardı.

Birincisi, himaye adı altındaki işgal ve emperyal düzen, sömürge yönetimine karşı yeni bir tutumu beraberinde getiren Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden sadece iki yıl önce kuruldu.

Kültür ve eğitime tipik Fransız asimilasyonist yaklaşımını liberal bir fantezi olarak reddeden Fas'ın muhafazakar Fransız yöneticileri, kültürel karışmayı önlemek ve Fransızların işbirliği için bağlı olduğu geleneksel toplumu desteklemek gayesiyle şehir planlamasını ve sömürge eğitimini kullanmaya çalıştı.

İkincisi, Fas'ın bin yıllık bir bağımsızlık geleneği vardı. Fas, Müslüman İberya uygarlığından güçlü bir şekilde etkilenmesine rağmen hiçbir zaman Osmanlı yönetimine tabi olmamıştı.

Bu koşullar ve Fas'ın İspanya'ya yakınlığı iki ülke arasında özel bir ilişki yaratmıştı.
 

Fransa 1912 yılında Fas’ta katlettiği Müslümanların resmini posta pulu olarak kullandı.jpg
Fransa 1912 yılında Fas'ta katlettiği Müslümanların resmini posta pulu olarak kullandı

 

Koruma altında, Fransız memurlar, Fas özerkliği yönünde herhangi bir hareketi önlemek için Fransız sömürgecileri ve Fransa'daki destekçileri ile ittifak kurdular.

Pasifleştirme ilerledikçe, Fransız hükümeti ekonomik kalkınmayı, özellikle Fas'ın maden zenginliğinin sömürülmesini, modern bir ulaşım sisteminin yaratılmasını ve Fransız pazarına yönelik modern bir tarım sektörünün geliştirilmesini teşvik etti.

On binlerce sömürgeci Fas'a girdi ve büyük miktarda zengin tarım arazisi satın aldı. Bu unsurlar arasında oluşan çıkar grupları sürekli olarak Fransa'ya Fas üzerindeki kontrolünü artırması için baskı yaptı. 17

Nihayetinde Fas da Fransız sömürgeci politikalarından nasibini aldı.


Fransa'nın Afrika sömürgelerindeki asimilasyon siyaseti

19'uncu yüzyılın sonlarında ve 20'nci yüzyılın başlarında Fransız sömürge projesinin ayırt edici bir özelliği uygarlaştırma adı altında Hristiyanlaştırma misyonuydu.

Kiliseye göre "medeni olmayan insanlara" uygarlık getirmek Avrupalı beyaz adamın bir göreviydi. Avrupalılar, sömürge halklarını salt yönetmek yerine, onları "asimilasyon" olarak bilinen bir sömürge ideolojisine uygun olarak Batılılaştırmaya çalışacaklardı.

1929 yılında Oxford ve Sorbon Üniversitesinde Afrika'yı Afrikalılaştırmadan uygarlaştırmak üzerine ortaya atılan iddialar ve sunulan tebliğler rağbet görüyordu. 18


Fransa'nın sömürge imparatorluğunun büyük bir bölümünde bu asimilasyon politikası izlendi.

İngiliz emperyal politikasının aksine, Fransızlar tebaalarına Fransız dilini ve kültürünü benimseyerek sonunda Fransız olabileceklerini öğrettiler.

Bu kolonilerin yerlileri, Fransız kültürü ve gelenekleri benimsendiği sürece Fransız vatandaşı olarak kabul edildi.

Bu aynı zamanda Fransız vatandaşlarının hak ve görevlerine sahip olacakları anlamına geliyordu. Fakat bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.

Fransa'da asimilasyonun ilk aşamaları, 1789 Devrimi sırasında ilk Fransız imparatorluğunda gözlemlendi.

1794'te, Karayipler ve Fransız Hindistan'ın milletvekillerinin katıldığı devrimci Ulusal Meclis sırasında bir yasa kabul edildi.

Kolonilerde yaşayan tüm erkekler, renk ayrımı yapmaksızın Fransız vatandaşıdır ve anayasanın güvence altına aldığı tüm haklardan yararlanır. 


19'uncu yüzyılın başlarında Napolyon Bonapart yönetimi altında, hem Fransa hem de sömürgeler için geçerli olan önceki evrensel yasaların yerine koloniler için yeni yasalar oluşturuldu.

Napolyon Bonapart asimilasyonu reddetti ve kolonilerin ayrı yasalarla yönetileceğini ilan etti.

Evrensel yasalar devam ederse, kolonilerin sakinlerinin nihayetinde yerel yönetimleri kontrol etme gücüne sahip olacağına ve bunun "ucuz köle emeği" üzerinde olumsuz bir etkisi olacağına inanıyordu.

Napolyon aynı zamanda Karayip mülklerinde köleliği eski haline getirdi. Muhaliflerine göre iyi bir asker olan Napolyon'nun ince sömürge politikalarına aklı ermiyordu. 19 

Bonapart'ın asimilasyonu reddetmesine rağmen, çoğu kişi bunun hala Fransa'nın emperyal çıkarları için iyi bir uygulama olduğuna inanıyordu.

24 Temmuz 1833'te tüm özgür koloni sakinlerine "medeni ve siyasi haklar" veren bir yasa çıkarıldı.

1848 Devrimi'nde asimilasyon teorisi restore edilmiş ve koloniler yeniden evrensel kurallara bağlanmıştır. 20

Senegal'deki Dört Komün dışında, çoğunlukla, en büyük ve en kalabalık kolonilerde, "sujets français" tüm yerliler ve "citoyens français" yani tüm Avrupa kökenli erkekleri arasında kesin bir ayrım farklı hak ve görevlerle birlikte korunmuştu.

Fransız sömürge hukuku üzerine 1927 tarihli bir incelemede belirtildiği gibi, Fransız vatandaşlığının yerlilere verilmesi bir hak değil, aksine bir ayrıcalıktı.

Fransız Batı Afrikası ve Fransız Ekvator Afrikası ile ilgili 1912 tarihli iki kararname, bir yerlinin Fransız vatandaşlığı verilebilmesi için yerine getirmesi gereken, Fransızca konuşma ve yazma, düzgün bir yaşam kazanma ve iyi ahlaki standartlar sergilemeyi içeren koşulları sıralıyordu.

Buna rağmen 1830'dan 1946 yılına kadar sadece 3 bin ila 6 bin yerli Cezayirliye Fransız vatandaşlığı verildi.

İşgal edilen topraklarda halka yapılan zulüm sebebiyle yürürlüğe konulan bu tür göstermelik politikalarının sömürge topraklarını elde tutmak için yapıldığı aşikardı.

Öte yandan bazı Fransız muhafazakarlar, asimilasyonist politikaları tehlikeli bir liberal fantezinin ürünleri olarak kınadılar.

Cezayir, Tunus ve Fransız Batı Afrikası'ndan farklı olarak, Fas himayesindeki Fransız yönetimi, kültürel karışmayı önlemek ve Fransızların işbirliği için bağlı olduğu geleneksel toplumu desteklemek için kentsel planlama ve sömürge eğitimini kullanmaya çalıştı.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Fas'ta modellenen ayrımcı yaklaşım gözden düşmüş ve asimilasyonizm kısa bir canlanma yaşamıştır.

Esasında her iki model de Fas halkının zararına olup senelerce bir denek gibi muamele görmesinden başka bir şey değildi. 21


Senegal'de Dört Komün Devri

İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar, Fransa kolonilerinde yaşayan Afrikalıların neredeyse hiçbiri Fransa vatandaşı değildi.

Daha ziyade, kanun önünde hakları, mülkiyet hakları, seyahat etme, muhalefet veya oy kullanma hakları olmayan bir nevi köle mahiyetinde "Fransız tebaası" idiler.

İstisna, sadece Senegal'in Dört Komünü idi. 1848 yılında Fransız İkinci Cumhuriyeti tarafından Senegal'deki bu bölgelerin tüm sakinlerine eşit siyasi haklar verildiğinde bunlar küçük Senegal Kolonisi'nin kasabalarıydılar.

Bu kasabalarda doğduğunu kanıtlayabilen herkes yasal olarak Fransız'dı. Daha önce Senegal'in beyaz ve Métis sakinlerinin egemen olduğu parlamento seçimlerinde oy kullanabilirlerdi. 22


Senegal'deki ünlü "Dört Komün" Fransız asimilasyon projesinin en önemli örneklerinden biridir.

Dört Komün, Fransız kontrolündeki Batı Afrika'daki en eski dört sömürge şehriydi. 1848'de Fransız İkinci Cumhuriyeti, Saint-Louis, Dakar, Gorée ve Rufisque sakinlerine Fransız vatandaşlığı haklarını genişletti.

Bu kasabalarda doğanlar teknik olarak yerli Fransız vatandaşlarının tüm haklarından yararlanabilse de, önemli yasal ve sosyal engeller, özellikle yetkililer tarafından "tam kanlı Afrikalı" olarak ayrıştırılmalar bu hakların tam olarak kullanılmasını engelledi. 23

Dört Komün sakinleri köken olarak anılırdı. Yeterince uzun bir süre asimilasyona maruz kaldıklarında ten rengi dışında tipik bir Fransız olması bekleniyordu. 24
 

Afrikalı işçiler tarafı.png
Afrikalı işçiler tarafından itilen Dakar-Nijer Demiryolu binasında bir "Bölüm Şefi", Kayes, Mali, 1904

 

Dört Komün'den yüksek öğrenim görebilen az sayıdaki Afrikalı, "evrimleşmiş" olarak adlandırılmak üzere yükselebilir ve oylama da dahil olmak üzere kendisine tam Fransız vatandaşlığı verilir ve "Afrikalı Elit" olarak kabul edilirdi.

Bu seçkinlerden biri, Fransız meclisindeki ilk siyah vekil olan Blaise Diagne idi. Fakat bir süre sonra Diagne Fransız vatandaşı olarak kökenlerin statüsünü savundu.

Milletvekili olarak hizmeti sırasında, Dört Komün sakinlerine orduda hizmet edebilmeyi de içeren bir Fransız vatandaşının tüm haklarına izin verecek bir kararı önerdi.

Diagne'nin önerisi eşit hak ve özgürlükleri amaçlasa da bu, Fransız Hükümeti için özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında önemli bulundu.

19 Ekim 1915'te kabul edilen karar yasal çerçevede uygulamaya konulmasına rağmen ülkedeki ırkçı yaklaşımlar nedeniyle Afrika kökenliler Metropol'de önemli bir ayrımcılığa maruz kaldı.

Dört Komün 1944 yılına kadar yerli halkların Fransız vatandaşlığı aldığı tek Fransız kolonisi olarak kaldı.

Yukarıda arz edildiği gibi sömürge topraklarında isyan çıkmaması için kullanılan bu yöntemlerin gayesi Afrika kıtasında bulunan sömürge topraklarındaki insan gücünden daha çok yararlanabilme düşüncesiydi. 25


Birinci Dünya Savaşında Fransızlar Senegalli askerleri Çanakkale'de kullandılar.

İstanbul'un işgalinde Fransız ordusunda yer alan Senegalli askerler İstanbul'da da görev aldılar.

Bir Osmanlıca belgeye göre bazı Senegalli askerler Zonguldak'taki gazinoya yerleştirilmişlerdi. 26
 

İşgal altında İstanbul ve Senegalli askerler, 1918-1923).jpg
İşgal altında İstanbul ve Senegalli askerler, 1918-1923)

 

İkinci Dünya savaşında Fransız ordusu 17 bin Senegalli askeri Paris'e getirdi fakat Almanya Paris'i işgal edince Senegalli askerler Nazi kamplarına götürüldüler.

Nazi kamplarından bırakılan 1300 asker Senegal'e gönderildiklerinde Fransız ordusu tarafından toptan katledildiler. 27


De-kolonizasyon sürecinde Fransa'nın Afrika politikaları

1958 yılında Fransa Cumhurbaşkanı olarak Charles de Gaulle iktidara döndüğünde, Fransa ekonomisi II. Dünya Savaşı sonrası Çinhindi ve Cezayir'deki çatışmalar nedeniyle zaten ciddi biçimde zayıflamıştı.

1960 yılında Fransa Sahra-altı Afrika'da kalan kolonilerine şartlı bağımsızlık vermeye başladı.

Bu onlarla yakın kültürel ve ekonomik bağları sürdürmek ve daha maliyetli sömürge savaşlarından kaçınmak için yeni bir yöntemdi.

Fransız Çinhindi ve Cezayir'in dekolonizasyonu ile karşılaştırıldığında, Sahra-altı Afrika'da iktidarın dönemi daha mutedil görünür.

Bununla birlikte Cumhurbaşkanı de Gaulle, Fransa'nın küresel bir güç ve sömürge sonrası bir dünyada İngiliz ve Amerikan etkisine karşı bir siper olarak statüsünü korumaya hevesliydi.

Böylece, Fransa'nın eski Afrika kolonileriyle yakın bağları, Fransa'nın dünya sahnesindeki imajını, hem büyük bir güç olarak hem de Soğuk Savaş sırasında ABD ile Sovyetler Birliği arasında dengeleyici bir güç olarak geliştirmek için bir fırsat olarak gördü.

ABD, bölgenin Sovyet etkisi altına girmesini önlemek için Fransa'nın Afrika'daki varlığını sürdürmesini destekledi.

İngiltere'nin Batı Afrika'ya ilgisinin olmaması da Fransa'yı o bölgedeki tek büyük güç olarak bıraktı.


Yukarıda bahsedilen Dört Senegal Komünü esasında, 1848-1852, 1871-1876 ve 1879-1940 yıllarında Fransız parlamentosunda kendilerini temsil edecek bir vekil seçme hakkına sahipti.

1914'te ilk Afrikalı Blaise Diagne, Fransız Parlamentosu'nda Senegal'den milletvekili olarak seçildi.

1916'da Diagne, Ulusal Meclis'ten (loi Blaise Diagne) sözde Dört Komün'ün tüm sakinlerine tam vatandaşlık veren bir yasa çıkardı.

Karşılığında, milyonlarca Afrikalıyı I. Dünya Savaşı'nda savaşmaları için toplamaya yardım edeceğine söz verdi.

Bundan sonra, Dakar, Gorée, Saint-Louis ve Rufisque'deki tüm siyah Afrikalılar, Fransız Ulusal Meclisine bir temsilci göndermek için oy kullanabileceklerdi. 28
 

Blaise Diagne.jpg
Blaise Diagne: Fransız vatandaşlığına geçen ve sömürge Fransa'daki asimilasyon hareketinin zirvesi sırasında siyasi üne kavuşan Senegalli bir adam olan Blaise Diagne, Fransa Hükümeti tarafından Fransız Temsilciler Meclisi'ne seçilen ilk siyah Afrikalı oldu

 

Batı Afrika ülkelerinde Fransız sömürgeciliği

Afrika'da Fransız Sömürge İmparatorluğu demek Fildişi Sahili, Benin, Mali, Gine, Moritanya Nijer, Senegal, Burkina Faso, Togo, Forcados ve Badjibo yerleşim bölgeleri (modern Nijerya'da) demek olur ki bu neredeyse kıtanın yarısı demektir.

Fanon, Afrika'daki Batı hegemonyasını teorize ederken Berlin Konferansını şöyle özetliyordu:

Berlin Konferansı, üç ya da dört Avrupa bayrağı arasında parçalanmış bir Afrika'yı bölmeyi başardı. Şu anda mesele, bir Afrika bölgesinin Fransız veya Belçika egemenliği altında olup olmadığı değil, ekonomik bölgelerin korunup korunmadığıdır. Avrupalının topçu bombardımanı ve kavrulmuş toprak politikasının yerini ekonomik bir bağımlılık aldı. 29


16'ncı yüzyıldan 17'nci yüzyıla kadar, Birinci Fransız sömürge imparatorluğu, 1680'de zirvesindeki toplam alandan 10.000.000 kilometrekarenin üzerindeydi.

O zamanlar sadece İspanyol İmparatorluğu'nun ardındaki dünyanın en büyük ikinci imparatorluğu.

19 ve 20'nci yüzyıllarda, Fransız sömürge imparatorluğu, Britanya İmparatorluğu'ndan sonra dünyanın en büyük ikinci sömürge imparatorluğu olarak 1920'lerde ve 1930'larda 13.500.000 km2'lik bir araziye sahipti.

Ancak nüfus açısından, II. Dünya Savaşı arifesinde, Fransa ve sömürge mülklerinin toplamı yalnızca 150 milyona ulaştı, bu rakam yalnızca Britanya Hindistan'ı için 330 milyondu. 30

Fransa, Keşif Çağı'ndaki İspanyol ve Portekiz başarılarının ardından İngiltere ile rekabet halinde Kuzey Amerika, Karayipler ve Hindistan'da koloniler kurmaya başladı.

18'inci yüzyıl ve 19'uncu yüzyılın başlarında Fransa'nın nihayet kaybettiği bir dizi savaş, bu bölgelerdeki sömürgeci emellerini neredeyse sona erdirdi.

1830'da Cezayir'in fethiyle başlayan Fransa, Afrika ve Güneydoğu Asya'da yeni bir imparatorluk kurmaya başladı.


Fransız İmparatorluk sömürgeciliği 16'ncı yüzyıldan itibaren Fransız egemenliğine giren denizaşırı koloniler, koruyucular ve manda topraklarından oluşuyordu.

Genellikle 1814'e kadar var olan ve çoğu kaybolmuş veya satılmış olan "Birinci Fransız Sömürge İmparatorluğu" ile 1830'da Cezayir'in fethiyle başlayan "İkinci Fransız Sömürge İmparatorluğu" arasında bir ayrım yapılır.

Zirvesinde, İkinci Fransız sömürge imparatorluğu tarihin en büyük imparatorluklarından biriydi. 31

Fransa, 17'nci yüzyılda Kuzey Amerika, Karayipler ve Hindistan'da koloniler kurmaya başladı, ancak Yedi Yıl Savaşı'ndaki yenilgisinin ardından sömürge topraklarının çoğunu kaybetti.

Kuzey Amerika'daki sömürgeler İngiltere ve İspanya'ya bırakıldı, ancak ikincisi 1800'de Louisiana'yı Fransa'ya geri verdi.

Bölge daha sonra 1803'te Amerika Birleşik Devletleri'ne satıldı. Fransa, çoğunlukla 1850'den sonra yeni bir imparatorluk inşa etti ve Çinhindi ve Güney Pasifik haricinde esas olarak Afrika'da yoğunlaştı.

Yeni Fransız imparatorluğu geliştikçe, anavatanla ticaret rolleri üstlendi, hammadde tedarik etti ve mamul ürünleri satın aldı. Bir imparatorluğun yeniden inşası, özellikle uluslararası güç ve Fransız dilinin ve Katolik dininin yayılması konusunda Fransız prestijini yeniden inşa etti. Dünya Savaşlarında da insan gücü sağladı.

Fransa için sömürgecilikte hedef aynı zamanda, Misyon medeniyeti veya "Uygarlaştırma Misyonu" idi. Afrika halklarını dil ve din yayarak 'uygarlaştırmak', Fransız sömürge projesiyle birlikte gelen birçok acımasız uygulamanın gerekçesi olarak kullanıldı.

1884'te, sömürgeciliğin önde gelen savunucusu Jules Ferry; "Üst ırkların alt ırklar üzerinde hakları vardır, alt ırkları uygarlaştırmakla yükümlüdürler" demişti. 32 

Bu bağlamda asimilasyon siyaseti için öncelikle vatandaşlık hakları teklif edildi ancak gerçekte sömürge altında yaşayan halklar vatandaş değil ikinci sınıf insan muamelesi görüyordu.

Fransa, 1870'den sonra Kuzey Afrika'daki etkisini de genişleterek, 1881'de Bardo Antlaşması ile Tunus'ta bir himaye kurdu.

Fransız kontrolü 20'nci yüzyılın başlarında Moritanya, Senegal, Gine, Mali, Fildişi Sahili, Benin, Nijer, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti gibi modern devletler dahil Kuzey, Batı ve Orta Afrika'nın çoğunda yavaş yavaş kristalleşti.

Kongo Cumhuriyeti, Gabon, Kamerun, Doğu Afrika kıyı bölgesi Cibuti 33 ve Madagaskar adası bunların başında geliyordu.

Fransa, Cezayir dışındaki sömürgelerine dikkate değer az sayıda yerleşimci gönderdi. 34 


Pierre Savorgnan de Brazza, 1880'lerin başlarından itibaren Gabon'da ve Kongo Nehri'nin kuzey kıyılarında Fransız kontrolünün resmileştirilmesine yardımcı oldu.

Kaşif Albay Parfait-Louis Monteil, 1890–1892 yılları arasında Senegal'den Çad Gölü'ne seyahat etti.

Geçtiği birçok ülkenin yöneticileriyle koruma anlaşmaları imzaladı ve bölgenin coğrafyası ve siyaseti hakkında çok önemli bilgiler edindi.

Askeri bir sefer olan Voulet-Chanoine Misyonu, 1898'de Çad Havzasını fethetmek ve Batı Afrika'daki tüm Fransız topraklarını birleştirmek için Senegal'den yola çıktı.

Bu sefer, sırasıyla Cezayir ve Orta Kongo'dan ilerleyen Foureau-Lamy ve Gentil Missions adlı diğer iki sefer ile ortaklaşa yürütülmüştü.

Bölgenin en büyük hükümdarı olan Müslüman savaşçı Rabih ez-Zubayr'ın 1900 yılında ölümüyle ve Çad Askeri Bölgesi'nin kurulmasıyla Voulet-Chanoine Misyonu tüm hedeflerine ulaşmıştı.

Afrika için talanın bir parçası olarak Fransa, önerilen İngiliz kuzey-güney ekseninin aksine, kıta boyunca sürekli bir batı-doğu ekseni kurmayı amaçladı.

Afrika'da İngiltere ve Fransa arasındaki gerilim bu dönemde öyle tırmandı ki bir noktada savaş bile mümkün görünüyordu, En ciddi olay 1898'deki Fashoda Olayı'ydı. 35
 

Fashoda Hadisesi dair bir karikatür (1898).jpg
Fashoda Hadisesi dair bir karikatür (1898)

 

1898 senesi başlarında Fransız birlikleri Güney Sudan'da bir alan üzerinde hak iddia etmeye çalıştılar ve Mısır Hidivinin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini iddia eden bir İngiliz kuvveti de onlarla yüzleşmek için Hartum'a geldi.

Ağır baskı altında olan Fransızlar, bölge üzerindeki İngiliz-Mısır kontrolünü zımnen kabul ederek geri çekildiler.

Fransa Fas'ta baskın güç olmasından ötürü pervasızca davranan Fransa ancak burada genel olarak bir yenilgiye uğradıktan sonra Mısır üzerindeki İngiliz kontrolünü kabul etmişti.

Bunlara rağmen sömürge yarışında dengeler çıkarlar doğrultusunda değiştiği için 1911'deki Agadir Krizi sırasında İngiltere, Fransa'yı Almanya'ya karşı destekledi. 36 


Fransa'nın Afrika'daki siyasi emelleri

Fransızlar 1880-1890 yılları arasında Afrika için kapışırken geniş iç bölgeleri işgal ederek ilk başta onları Senegal kolonisinin bir parçası ya da bağımsız varlıklar olarak yönettiler.

Bu fethedilen bölgeler genellikle Fransız Ordusu subayları tarafından yönetiliyordu ve askeri bölgeler olarak adlandırılıyordu.

1890'ların sonlarında, Fransız hükümeti sahadaki subaylarının bölgesel genişlemesini dizginlemeye başladı ve Gabon'un batısındaki tüm bölgeleri Senegal'de doğrudan Denizaşırı İşler Bakanı'na rapor veren tek bir valiye devretti.

Senegal'in ilk genel valisi 1895'te seçildi ve 1904'te denetlediği bölgeler resmen Fransız Batı Afrikası (AOF) olarak adlandırıldı.

Gabon daha sonra, batı komşusunu Nijer ve Çad arasındaki yeni bölgede sınırlayacak olan Fransız Ekvator Afrika'sının (AEF) federasyon merkezi oldu.

Haziran 1940'ta Fransa'nın düşüşünden ve Temmuz ve Eylül 1940'ta Dakar'ın Özgür Fransız Kuvvetlerine karşı yaptığı iki muharebeden sonra Batı Afrika'daki yetkililer, AEF'deki Fransız Gabon kolonisi gibi Vichy rejimine bağlılıklarını ilan ettiler. 37 

Gabon, Kasım 1940'taki Gabon Savaşı'ndan sonra Özgür Fransa'ya katıldı ancak Batı Afrika, Kasım 1942'de Müttefiklerin Kuzey Afrika'daki çıkarmalarına kadar Vichy kontrolü altında kaldı. 38

1946'da Loi Lamine Guèye, Afrika kolonilerinin yerlilerine bazı sınırlı vatandaşlık hakları verdi. 39
 

Lamine-Guèye 1967'de Francophonie toplantısında, (resimde ortadaki).jpg
Lamine-Guèye 1967'de Francophonie toplantısında, (resimde ortadaki)

 

Fransız İmparatorluğu'nun adı, Dördüncü Cumhuriyet'in yeni anayasasının kurulduğu 27 Ekim 1946'da Fransız Birliği olarak değiştirildi.

1946'nın sonlarında bu yeni anayasa uyarınca, her bölge ilk kez (Dört Komün hariç) yeni kurulan Genel Konseylere sınırlı bir oy hakkıyla da olsa yerel temsilciler seçebiliyordu.

Bu seçilmiş organların, yerel bütçeleri onaylamalarına rağmen, yalnızca sınırlı danışma yetkileri vardı.

23 Haziran 1956 tarihli Loi Kadrosu, tüm Fransız Afrika kolonilerinde bu tarihten sonra yapılan seçimlere genel oy hakkı getirdi.

Bu uygulama ve politikalardaki esas gaye Afrika'daki sömürgeciliği yasallaştırarak kolonilerde tutunmaktı.

Fransız Batı Afrika'sında genel oy hakkı kapsamındaki ilk seçimler, 1956 sonlarında yapılan belediye seçimleriydi.

31 Mart 1957'de genel oy hakkı kapsamında, sekiz koloninin her birinde bölgesel Meclis seçimleri yapıldı.

Kazanan partilerin liderleri, ilgili Yönetim Konseylerinin Başkan Yardımcılarının yeni kurulan pozisyonlarına atandılar.

Fakat Fransız Sömürge Valileri Başkan olarak kaldı. 1958 Fransız Beşinci Cumhuriyeti Anayasası, kolonilerin yapısını Fransız Birliği'nden Fransız Topluluğu olarak değiştirdi.

Her bölge bir "Koruyucu" olacaktı ve danışma meclisi Ulusal Meclis olarak adlandırılacaktı. Fransızlar tarafından atanan valinin adı Yüksek Komiser olarak değiştirildi ve her bölgenin devlet başkanı yapıldı.

Meclis, Devlet Başkanına danışma yetkileri olan bir Afrikalıyı Hükümet Başkanı olarak atayacaktı.

Yasal olarak, bu Fransız Topluluğunu onaylamak için 1958 Fransız anayasa referandumundan sonra federasyonun varlığı sona erdi.

Gine dışındaki tüm koloniler yeni yapıda kalma yönünde oy kullandı. Gineliler ezici bir çoğunlukla bağımsızlık için oy kullandı.

1960 yılında, Fransız Çinhindi Savaşı'nın başarısızlığı ve Cezayir'deki gerilimlerin zorunlu kıldığı Fransız anayasasının daha ileri bir revizyonu, Fransız Topluluğu üyelerinin kendi anayasalarını tek taraflı olarak değiştirmelerine izin verdi.

1960 yılında Senegal ve eski Fransız Sudanı Mali Federasyonu olurken, Fildişi Sahili, Nijer, Yukarı Volta ve Dahomey daha sonra kısa ömürlü Sahel-Benin Birliği'ni ve daha sonra Conseil de l'Entente'yi kurdular. 40


Batı Afrika'daki Fransız dekolonizasyon çalışmaları, geleneksel olarak planlı ve makul ölçüde pürüzsüz bir süreç olarak ele almıştır.

Bu nedenle, uzun süreli savaşların damgasını vurduğu Çinhindi ve Cezayir'deki çok daha çatışmalı çekilme süreçleriyle tam bir tezat oluşturan başarılı bir dekolonizasyon olarak tasvir edilmiştir.

Bu yaklaşım, bağımsızlığa geçişi başarılı bir şekilde yönetmiş olarak tasvir edilen bireylerin rolüne gururla yer verme eğiliminde olmuştur. 41

Bu tür bireylerin önemi inkar edilemezken, uzun yıllar sonra da olsa, Fransızların Batı Afrika'daki dekolonizasyonunun müspet bir süreç olduğunu kabul etmek gerekir.

Bölgedeki Fransız sömürge yönetiminin kendine özgü doğası, 1945'ten sonra sahadaki uluslararası olaylar ve Fransız tarafında aşağılanmadan sonra Fransız ihtişamını geri kazanmak için imparatorluğu ne pahasına olursa olsun sürdürme ihtiyacı algısı tarafından şekillendirildi.

İkinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgi ve işgal, politika gündemini kontrol etmeyen, aksine son derece kısıtlı bir bağlamda faaliyet gösteren ve sürekli olarak zorlanan çok sayıda Fransız ve Afrikalı aktörü içeren bir süreçti.

De Gaulle hızla gelişen olaylara tepki vermek zorunda kalarak nihayet Senegal'e Ocak 1959'da bağımsızlık vermeye karar verdi ve bunu Fransız Batı Afrika'sının tüm eski sömürge bölgelerinin siyasi bağımsızlıklarını kazanması beraberinde getirdi.

Ancak siyasi bağımsızlık, Fransızların geri çekilmesi ve Fransız egemenliğinin sona ermesi anlamına gelmiyordu. Sömürge devri ve sömürge sonrası dönemler arasında, Sahra-altı Afrika'daki Fransız yeni sömürgeciliği üzerine gelişen bir literatürde analiz edilen birçok süreklilik vardı.

Bu nedenle dekolonizasyon, Fransız yönetiminin 1960'ta resmen sona ermesinden çok önce başlayan ve tartışmalı olarak hala devam eden bir süreç olarak görülmelidir. 42


Sonuç

Fransa, on dokuz ve yirminci yüzyıllarda İngiltere'den sonra dünyanın en büyük ikinci sömürge imparatorluğuydu. Afrika'da işgal ettiği topraklar neredeyse kıtanın yarısını teşkil ediyordu.  

Fransa 1950 ve 1970 yılları arasında Kamerun halkının bağımsızlık mücadelesinde 400 bin kişiyi katletti.  

Tüm bunlara rağmen 1958'de Afrika'daki sömürgelerinden çekilen Fransa, dolaylı olarak kıta üzerinde halen on dört ülkeyi sömürmeye devam ediyor.

Söz konusu ülkelerdeki her askeri darbenin arkasında, Fransa'nın sömürge zamanında atadığı lejyoner askerlerin olduğu dünya basını tarafından da kabul edilmektedir.

Eski anlaşmalardan ötürü Fransa'ya koloni vergisi ödeyen bazı Afrika ülkelerindeki hükümetlere Fransız istihbaratı dolaylı olarak müdahale etmektedir.

Esasında kıta üzerindeki sömürgeci yaklaşımı günümüzde de devam eden Fransa'ya vergi vermek istemeyen liderlerin suikasta ya da darbeye kurban gitmesi dikkat çekicidir.

Son yıllarda 27 Afrika ülkesinde toplam 67 askeri darbe gerçekleşmiş ve darbelerin meydana geldiği Afrika ülkelerinin yüzde altmış birinin eski Fransız sömürgesi olması bu iddiamıza delil teşkil eder. 43


Fransa'nın kıta üzerinde 'soft power' denilen ince politikalarla hareket etmesinin artık uyanan Afrika'nın farkında olduğu bir çabadan ibaret olduğu ve kanlı geçmişini örtemeyeceği bu sahada çalışan akademisyenlerin gündemin bir parçasıdır.

Nelson Mandela'nın daha 2008 yılında Fransa insan müzesinden organlarını aldırıp takriben iki yüzyıl sonra anavatanı Cape Town'a defnettirdiği köle kadın Sarah Barthman'ın akibeti ortadadır.

İnsanı renginden ve milliyetinden ötürü ayırıp insanat bahçelerinde sergilemek Fransa'nın tarihinin bir kesitidir.

Sömürgeciliğin haricinde Afrikalıya karşı işlenmiş olan bu tür insanlık dışı ırkçı uygulamaların yakın gelecekte diğer sömürgeci devletler gibi Fransa'nın da bedelini ödeyeceği bir hakikat olduğu aşikardır.

 

 

Notlar

  1. Uluslararası ilişkilerde Frankofon veya Fransızca'da 'arka bahçe' anlamına gelen pré carré, Fransa'nın Sahra altı Afrika'daki eski Fransız ve Belçika kolonileri üzerindeki etki alanıdır. Terim, 1955 yılında Fildişi Sahili'nin ilk cumhurbaşkanı Félix Houphouët-Boigny tarafından ülkesinin Fransa ile yakın bağlarını tanımlamak için kullandığı Fransa-Afrika ifadesinden türetilmiştir. Daha sonra, çeşitli Fransız-Afrika siyasi, ekonomik ve askeri ağlarının iddia edilen yolsuzluk ve gizli faaliyetlerini eleştirmek için 1998'de François-Xavier Verschave tarafından Françafrique olarak yeniden adlandırıldı.
  2.  Bu ülkeler hangileridir evvela oradan konuyu ayrıntılarıyla izah edelim. Fas (1912–1956) (Fransız himayesi manasɪnda protektora) mevcut bölgenin %89'u) Cezayir (1830–1962) Tunus (1881–1956) (protektora) Fildişi Sahili (1843–1960) Benin eski Dahomey veya Fransız Dahomey (1883–1960) Dahomey'den bağımsız, 1889'da Fransız himayesi altında Porto-Novo (protektora) (1863–1865, 1882) Cotonou (protektora yani koruyucu) (1868) Mali) (1883–1960) Eski Fransız Sudanı  Senegambiya ve Nijer (1902-1904) Gine veya Fransız Gine (1891–1958) Moritanya (1902–1960) Adrar emirliği (protektora) (1909) Taganit konfederasyonunun emirliği (protektora) (1905) Brakna konfederasyonunun emirliği (protektora) Trarza Emirliği (protektora) (1902) Nijer (1890–1960) Damagaram Sultanlığı (Zinder) (protektora) (1899) Senegal (1677–1960) Burkina Faso) (1896–1960) Sömürge döneminde Fransız Yukarı Volta Togo (1918-1960) (eskiden bir Alman kolonisi ve sonra Fransız Togoland manda bir Fransız kolonisi oldu)  Forcados ve Badjibo Enklavları (30 yıllık bir kiralama kapsamındaki bölge) (1900–1927) Muri Emirliği (Nijerya'nın kuzeydoğusu) (1892-1893) Gambiya Albreda (1681-1857) Kunta Kinteh Adası (1695-1697, 1702) Çad (1900–1960) Orta Afrika Cumhuriyeti) (1905-1960) sömürge döneminde Oubangui-Chari  Dar al Kuti (protektora) (1897) (1912'de saltanatı Fransızlar tarafından bastırıldı) Bangassou Sultanlığı (protektora) (1894) Kongo Cumhuriyeti, ardından Fransız Kongo (1875–1960) Gabon (1839–1960) Kamerun (şimdiki Kamerun'un %91'i) (1918–1960) (önceden bir Alman kolonisi, Manda, Himaye, ardından Fransız Kolonisi) Sao Tome ve Principe (1709) Madagaskar (1896–1960) Imerina Krallığı (protektora) (1896) Mauritius (1715-1810) (eskiden Fransa Adası) Cibuti (Fransız Somaliland) (Fransız Afars ve Issas Bölgesi) (Fransız Somali) (1862–1977) Mayotte (1841-günümüz) Seyşeller (1756-1810) Chagos Takımadaları (1721–1745, 1768–1814) Dağınık Adalar (Banc du Geyser, Bassas da India, Europa Adası, Juan de Nova Adası, Glorioso Adaları, Tromelin Adası) Komorlar (1866–1975) Reunion (1710-günümüz)
  3.  Westfall, Gloria. 1992. French colonial Africa: a guide to official sources. London: Hans Zell Publishers.
  4.   McNamara, Francis Terry. 1989. France in Black Africa. Washington, DC: National Defense University.
  5.   Osborn, Emily Lynn. 2011. Our new husbands are here: households, gender, and politics in a West African state from the slave trade to colonial rule. Athens: Ohio University Press.
  6.   Ahmet Kavas. 2014. "Afrika Misyonerleri Cemiyeti: Beyaz Babalar (Peres Blancs)". Mi̇lel Ve Ni̇hal: İnanç, Kültür Ve Mi̇toloji̇ Araştirmalari Dergi̇si̇. 2 (1): 9-39.
  7.   Kavas, Ahmet. 2011. İki din arasında Fransa. Cağaloğlu, İstanbul: Kitabevi.
  8.   Bourbon Restoration, (1814–30) in France, the period that began when Napoleon I abdicated and the Bourbon monarchs were restored to the throne. The First Restoration occurred when Napoleon fell from power and Louis XVIII became king. See, Bertier de Sauvigny, Guillaume de, and Lynn M. Case. 2016. The Bourbon Restoration.
  9.   Balhi, Mohamed. 2018. Dey Hussein dernier souverain d'el Djazaïr: 1818-1830. Algeria, Anep édition.
  10.   Davidson, Naomi. 2012. Only Muslim: embodying Islam in Twentieth Century France. 
  11.   Hannoum, Abdelmajid. 2010. Violent modernity: France in Algeria. Cambridge, Mass: Harvard University Press.
  12.   Ahmet Kavas. 2015. "Afrika'nın Sömürgeleştirilmesi Öncesinde Rabih b. Fazlullah'ın Kurduğu Son Biladu's-Sudan Devleti ve Fransa'yla Mücadelesi". Osmanlı Araştırmaları. 20 (20).
  13.   Fransa 1870-1'de Prusya'nın elinde yenilgiye uğradı.
  14.   Öztuna, Yilmaz. 1969. Türk tarihinden yapraklar. S. 169, Istanbul: Millî Eǧitim Basimevi.
  15.   Sloane, William Milligan. 1924. Greater France in Africa. New York: C. Scribner's Sons.
  16.   Smith, Andrew W. M., and Chris Jeppesen. 2017. Britain, France and the decolonization of Africa: future imperfect? http://site.ebrary.com/id/11350226.
  17.   King, Adele. 2004. From Africa: new francophone stories. Lincoln: University of Nebraska Press. https://search.ebscohost.com/login.aspx?direct=true&scope=site&db=nlebk&db=nlabk&AN=103466
  18.   Mamdani, Mahmood, and Mahmood Mamdani. 2018. Citizen and Subject: Contemporary Africa and the Legacy of Late Colonialism.
  19.   Vahit Paşa, Mehmet. 1886. Fransa sefaretnamesi: Sultan Selim-i Salis tarafından 1221 senesi Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart nezdine sefaretle i'zam kılınan rijâl-i bâb-ı âlîden Seyyit Vahit Efendinindir. Kostantiniye: Matbaa-yi Ebüzziya.
  20.   Pakenham, Thomas. 1991. The scramble for Africa, 1876-1912. New York: Random House.
  21.   Cooper, Frederick. 1996. Decolonization and African society: the labor question in French and British Africa. Cambridge [England]: Cambridge University Press.
  22.   Great Britain. 1973. Senegal. Wilmington, Del: Scholarly Resources.
  23.   Johnson, G. Wesley. 1971. The emergence of Black politics in Senegal; the struggle for power in the four communes, 1900-1920. Stanford, Calif: Published for the Hoover Institution on War, Revolution, and Peace, by Stanford University Press.
  24.   Leary, Frances Anne. 1983. Islam, politics and colonialism: a political history of Islam in the Casamance region of Senegal: 1850-1914. Ann Arbor, MI: University microfilms International.
  25.   Robinson, David. 2000. Paths of accommodation: Muslim societies and French colonial authorities in Senegal and Mauritania, 1880-1920.
  26.   İşgal İstanbul'undan fotoğraflar: Fransız Ordusu Sinema-Fotoğraf Servisi (Romeo Martinez in Arşivinden) Istanbul 1919, images d'occupation. 1996. İstanbul: Tarih Vakfi.
  27.   Schröder, Ingrid, Manuel Herz, Hans Focketyn, Julia Jamrozik, Iwan Baan, and Alexia Webster. 2015. African modernism: the architecture of independence: Ghana, Senegal, Côte d'Ivoire, Kenya, Zambia.
  28.   Gann, Lewis H., and Peter Duignan. 1969. Colonialism in Africa, 1870-1960. London: Cambridge U.P. https://archive.org/details/colonialisminafr00camb.
  29.   Fanon, Frantz. 2021. Wretched of The Earth. [S.L.]: Grove.
  30.   Judd, Denis. 1987. The British Raj. [London]: Wayland.
  31.   Fransa dahil, Fransız egemenliği altındaki toplam arazi miktarı 1920'de 11.500.000 km2'ye ulaştı ve 1936'da 110 milyon nüfusa sahipti. Bkz, Bancel, Nicolas, Pascal Blanchard, Dominic Richard David Thomas, and Alexis Pernsteiner. 2017. The colonial legacy in France: fracture, rupture, and apartheid. Bloomington, Indiana: Indiana University Press.
  32.   Afrika kıtasının yarısından fazlası Batı sömürgecilerinin elinden henüz kurtulamamışken, Hegel'in "Afrika'nın insanlığa bir katkısı yoktur" sözü normal sayılırken, büyük Türk sosyolog Hilmi Ziya Ülken şöyle yazıyordu:
    "Birçok memlekette Yahudi aleyhtarlığı, Zenci aleyhtarlığı, beyaz ırkın üstünlüğü telâkkisi, hattâ beyaz ırkta dereceler ayırarak bir kısmının ötekilere üstün olduğu, muhtelif ırkların kabiliyetsizliği, zekâ ve istidat bakımından aşağılığı, bir kısım ırkların "geri", "kabiliyetsiz" veya "dejenere" sayılması; bu telâkkinin büyük ırk çevrelerine hasredilmeyerek bazı milletlerin birbirine "geri" veya "dejenere" vasıflan vermekten çekinmemeleri gibi sık sık rastlanan hâdiseler, sosyoloji ilimiyle meşgul âlimlerden bir çoğunu bu meseleyle ciddî surette uğraşmaya sevketmiştlr. İslâm medeniyeti içinde teşekkül ve inkişaf eden milletler ve bilhassa Türklerde bu peşin hüküm diğer milletlerden çok daha azdır. Prensip itibariyle İslâmiyet kast ve ırk farkı kabul etmez.

    İslâm dinini kabul eden herkes aynı zamanda İslâm milletine girmiş sayılır. Bize gelince Emevî’lerin bu prensipe riayet etmiyerek Araplarla arap olmayanları efendiler ve azadlı köleler (mevalî) diye ayırmaları İslâm âleminde şiddetli reaksiyon yapmış, Abbasî Devleti bu suretle iktidar mevkiine gelmiştir. Tarihimizde muhtelif unsurlara karşı gösterilen hür ve müsamahalı muamele, Türk kültürünün büyük temsil kudretinden ileri gelmektedir. Milletler içinde ve milletler arasında ırk farkları kanaati kıymet hükmü­ne (yani sadece  peşin hükme mi) yoksa realite hükmüne mi dayanıyor? Bu meseleyi aydınlatmak için bu tarzda kanaatlere hedef olan insanların psikolojik tahlilden geçirilmeleri lazımdır. Osmanlı imparatorluğu aynı İslâm ruhunun devamıdır. Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken 30 Nisan 1951.
  33.   Eski Fransız Somaliland olarak bilinir.
  34.   Fogarty, Richard Standish. 2013. Race and war in France: colonial subjects in the French army, 1914-1918. Baltimore: Johns Hopkins University Press.
  35.   Wright, Patricia. 1972. Conflict on the Nile the Fashoda incident of 1898. London: Heineman.
  36.   Agadir Krizi 1911 yɪlɪnda önemli bir Fransız askeri gücünün Fas'ın iç kesimlerine konuşlandırılmasıyla tetiklenen bir hadisedir. Bkz, Gooch, George P. 1967. The Agadir crisis. New York: Johnson.
  37.   Vichy Fransa yani II. Dünya Savaşı sırasında Mareşal Philippe Pétain başkanlığındaki otoriter, yabancı düşmanı, antisemitik ve gelenekçi bir rejim olup dönemin Fransız Devletinin ortak adıdır.
  38.   Laurence, Jonathan, and Justin Vaïsse. 2006. Integrating Islam: political and religious challenges in contemporary France. Washington, D.C.: Brookings Institution Press.
  39.   Amadou Lamine-Guèye Senegalli Sosyalist Eylem Partisi lideri olan Senegalli bir politikacıydı. 10 Haziran 1968’de 76 yaşında Dakar’da öldü.
  40.   Cohen, William B. 1971. Rulers of empire: the French colonial service in Africa. [Stanford, Calif.]: Hoover Institution Press. 
  41.   Fransa'nın yönetici elitlerinin üyeleri ve Afrikalı siyasi liderler.
  42.   Fransa'nın 1994 yılı Rwanda soykırımında dolaylı rolü olduğu ortaya çıkmış 2015 yılında Fransa Cumhurbaşkanı olan Francois Hollande, bir konuşmasında böyle bir katliamın olduğunu söylemek zorundayız, demek zorunda kalmɪştɪ.
  43.   Charbonneau, Bruno. 2016. France and the new imperialism: security policy in Sub-Saharan Africa. London: Routledge. https://www.taylorfrancis.com/books/e/9781315582948.
     

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU