'Albaylar cuntası' değil 'kanlı albay mafyası'ydı

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün merkezindeki bir güzellik salonuna önde ve arkadaki koruma arabalarının eşliğinde gelen bir kadın, pusuda bekleyen çete tarafından 10 Şubat 2005'te kaçırıldı.

Buna benzer insan kaçırmalar, fidye talepleri, infazlar adeta sıradan bir duruma geldiği için, bu olay da aşırı bir şaşkınlık yaratmadı.

Bunun yanı sıra tarz itibarıyla güzellik salonunun önünde gerçekleştirilen kaçırma eylemi de aynı adresi işaret ediyordu.

Adres İçişleri Bakanlığı ağır cinayetler dairesinde görevli bir albayın (Sovyetlerden kalma geleneğe göre Azerbaycan'da polislere rütbeler askeri hiyerarşiye göre verilmektedir) daha 1990'ların ortalarında kurduğu, ağırlıklı olarak Çeçen kökenli teröristlerin kullandığı ve sayısız infazlar gerçekleştirdiği bir mafya çetesiydi.

Aylarca görevli olduğu makama uğramayan Albay Hacı Mammadov, Rusya sınırındaki Kusar ilinin Karabulak mevkiinde bin dönümlük arazinin üzerine kurulu restoranlar zinciri, dinlenme tesisleri, eğlence merkezlerinin sahibiydi.

Gerçekleştirdiği infaz operasyonları dışındaki mesaisini Albay Hacı Mammadov, 'Karabulak' isimli mekanda geçiriyordu.

Azerbaycan'ın üst düzey devlet yöneticilerinin neredeyse tamamının bulunduğu o mekanda, dönemin Başbakanı Artur Rasizade'nin de fotoğrafları çıkınca, Rasizade "Kimin olduğundan habersizdim" diye açıklama yapmıştı.

Şarkıcıların, mankenlerin, eğlence dünyası temsilcilerinin daimi uğrak yerlerinden biri 'Karabulak'tı ve İçişleri Bakanlığı'nda önemli bir görevde bulunan Hacı Mammadov'un onlara pahalı hediyeler vermesi sıradan bir hal almıştı.

Güzellik salonuna eskortlar eşliğinde giden kadının kimliğini soruyorsunuz haliyle. Evet, uluslararası bir bankanın genel müdürü Cihangir Hacıyev'in, yani üst düzey bir bürokratın hanımı Zamira Hacıyeva, güzellik salonuna eskort eşliğinde gidip geliyordu.

Azerbaycan için gayet normal sayılan bir durumdu ve İçişleri Bakanlığı'nda görevli bir albay, o bürokratın güzellik salonuna pahalı arabada ve eskort eşliğinde giden hanımını kaçırmakta da kendisini haklı biliyordu.

İstenen fidye miktarı 2 milyon dolardı... 


2 Mart 2005'te Azerbaycan'ın ünlü araştırmacı gazetecisi, Rusça yayımlanan 'Monitor' dergisi imtiyaz sahibi, otuz yedi yaşındaki Elmar Hüseyinov, oturduğu apartmanın merdivenlerine çıkıp dairesinin kapısına yaklaştığında çok yakın mesafeden açılan peşkeşe ateşlerle katledildi.

Elektrikleri kesilen apartman zifiri karanlık içindeyken, o anlarda bölgedeki mobil operatörlerin sinyal sistemleri de devre dışı bırakılmıştı. Yani profesyonelce hazırlanmış bir infaz operasyonuydu.

O akşam İstanbul Havaalanı'nda Avrupa'dan gelen bir arkadaşı karşılarken Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ndeki Azerbaycan delegasyonunun üyesi bir milletvekiline "Ne baş veriyor, gazeteciyi neden öldürdünüz?" diye sormuş, parmağını tetiği çekiyormuş gibi hareket ettiren milletvekili, sorumu; Rusça "Dört kurşun, dört kurşun" sözleriyle yanıtlayarak uzaklaşmıştı.

Ertesi gün toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısından Albay Hacı Mammadov'a "Ağırlıklı olarak sen konuşuldun" şeklinde mesaj gittiği ifade edilmişti.

Senelerden beri gerçekleştirilen infazlar serisinin adresi apaçık iken ne savcılığın ne de bakanlığın harekete geçmesi ne derecede korkunç idiyse, o zamana kadar 100'ün üzerinde infaz gerçekleştirmiş çete reisine Milli Güvenlik Kurulu'ndan haber gitmesi de şaşırtıcı olmamıştı.

Şaka değil, tarihin en çok infaz gerçekleştirmiş bir çetesi söz konusuydu ve çetenin başındaki şahıs da İçişleri Bakanlığı Cinayet Masası Dairesi'nde albay rütbesindeki bir görevliydi.

İşte her şeyin bu kadar aleni olmasından dolayı  Milli Güvenlik Bakanlığı'nın bu kanlı çeteye karşı operasyon düzenlemesi de zor olmadığı gibi, çok zaman da almadı.

9-10 Mart tarihlerinde düzenlenen operasyonda başta Albay Mammadov olmak üzere, çetenin diğer üyeleri sanki elle konulmuş gibi istihbarat görevlilerince alındı.

'Siyah kemer' operasyonundan memnun kalan Devlet Başkanı Aliyev, operasyonu yapan istihbaratçılarla toplu resim çektirdi.

Alelacele TV ekranın çıkarılan Albay Mammadov, faili meçhul kalmış bir dizi cinayet olayını kendisinin işlediğini belirtti.

Örneğin meslektaşı 'Kara Albay' lakaplı Fetullah Hüseyinov'un katledilmesini serinkanlı şekilde "Bana borcu vardı, hem vermedi ve hem de hakaret etti, onun için öldürdüm" sözleriyle ifade etti....
 


21 Şubat 1997'de V. V. Barthold'dan sonra 20'nci yüzyılın dünya çapındaki en önemli tarihçilerinden biri olan Azerbaycanlı bilim adamı, milletvekili, Ord. Prof. Dr. Ziya Bünyadov akşam saatlerinde oturduğu apartmanın önünde ağzına kurşun sıkılarak katledildi.

1923 doğumlu Ziya Bünyadov, İkinci Dünya Savaşı yıllarında birinci defa SSCB'nin en yüksek askeri ödülü olan Sovyetler Birliği Kahramanı titrini 1942'de kazanmış, fakat komutanını vurmasından dolayı titri geri alınarak 'ölüm taburu' diye tabir edilen tabura gönderilmiş; oradan sağ çıkması bir mucize olarak değerlendirilen Bünyadov, 1945 ilkbaharında ikinci kez Sovyetler Birliği Kahramanı titrini kazanarak savaştan sağ çıkmıştı.

Dünyanın sayılı Oryantalistleri arasında bulunan Ord. Prof. Dr. Ziya Bünyadov, 1995'de Azerbaycan Parlamentosu üyeliğine seçildikten sonra özellikle silahlı kuvvetlerdeki yolsuzlukları sık sık gündeme getirmesiyle tanınmaktaydı.

İlginçtir ki,10 Mart 2005'de Albay Hacı Mammadov'un cinayet çetesi çökertildiğinde, çetenin ele geçirilen silahları arasında Bünyadov'un katlinde kullanılmış bir tabanca da ortaya çıkmış ve savcılık soruşturmasında Albay'ın cinayet çetesinin çeçen kökenli üyelerinden birinin Ord. Prof. Dr. Bünyadov'un oturduğu apartmanda daire kiralayarak bir süre kendisiyle komşu olduğu belirlenmişti.

Fakat savcılık soruşturmasında ve mahkemede Ord. Prof. Dr. Bünyadov'un 'İran istihbaratı tarafından katledilmesi' üzerinde durulmuş ve birkaç kişi uzun süreli hapis cezasına çarptırılmıştı...


2 Mart 2005'de katledilen araştırmacı gazeteci yazar Elmar Hüseyinov'un katil zanlılarının izleri Gürcistan'a kadar ulaşmış, savcılık soruşturması sırasında yapılan açıklamalarda somut isimler telaffuz edilmiş; fakat ne zanlıların ifadelerinin alınması için onların Azerbaycan'a gönderilmeleri Gürcistan devletinden talep edilmiş, ne de Gürcü makamlarından o zanlıların ifadelerinin alınması istenmiş ve ne de soruşturmayı yürüten savcılar gidip de Gürcistan'da Hüseyinov'un katil zanlılarının ifadelerini almak için kendilerine zahmet vermemişlerdi.

16,5 seneden beri Başsavcılık kimi zamanlarda 'Elmar Hüseyinov'un katledilmesi olayında gereken soruşturma hareketleri yapılmaktadır' diye açıklamayı kendi internet sitesine koyarak kamuoyunu teskin ediyor.

Hayır, Latin Amerika ve Güney Amerika ülkelerinin 'Albaylar cuntaları' değil de Azerbaycan İçişleri Bakanlığı elemanının 'Albay çetesi'nin mahkemesinde Hacı Mammadov, olanca yeteneğini kullanarak mahkeme heyetiyle dalga geçmişti.

Örneğin "Suç ortaklarınız kim?" sorusuna "Suç ortaklarım Clinton, Bush, Blair" şeklindeki yanıtını tutanaklara geçirirken gazeteci-yazar Elmar Hüseyinov'un katledilmesi olayında asgari beş üst düzey yöneticiyi işin içine çekmeye çalışmıştı.

Düşünebiliyor musunuz, 'Kudretli Albay'ın cinayetlerini sonuna kadar deşifre eden bir savcı sürekli ölümle tehdit edilmiş, ülke Başsavcısına durumunu anlatamayan savcının hanımı, Başsavcıya giderek durumu detaylarıyla anlatmasına rağmen kriminal uzmanı savcı Ruşen Aliyev, bu çetenin elinden kurtulamayarak katledilmişti.
 


Mammadov müebbet hapisle cezalandırılırken gözler İçişleri bakanına çevrilmiş, fakat bakan bey hiçbir sorumluluğu söz konusu etmeyerek 1994 yılında oturduğu bakan koltuğunu 2018 yılında bırakmıştı (halihazırda Milli Güvenlik Kurulu üyesi olarak görev yapmaktadır.)

Cezaevine gönderilmeyip İstihbarat Bakanlığı'nın nezarethanesinde tutulan Albay Hacı Mammadov, oradan kamuoyuna verdiği mesajlarda kendi küçüklüğünü itiraf etmiş, olayların büyük sorumlularının dışarda bulunduklarını ifade etmiş ve de yaptığı yağlıboya tablolarına yansıttığı şifreler üzerinden kamuoyuna mesaj verdiğini iddia etmişti.

Mammadov'un 3 Aralık 2017'de İstihbarat kurumunun nezarethanesinde intihar etmesiyle 'Kudretli Albay'ın kanlı sayfalarla dolu hayatı sona ermişti.

Kurduğu çetenin çeçen kökenli üyelerini Rusya Federasyonu devleti ısrarla geri isteyince hepsi aynı araçta bulunan mafya çetesinin üyeleri arabanın uçurumdan yuvarlanması sonucunda ölmüşlerdi.

İçişleri'nin 'Kudretli Albay'ının kanlı çetesi polis ve istihbarat güçleri arasında perde arkasındaki nüfuz savaşını da ortaya çıkarmış, anayasal görevinin dışına çıkarak tehdit, şantaj, işkence, yolsuzluk yuvası haline gelmiş Milli Güvenlik Bakanlığı feshedilerek yerine Devlet İstihbarat Servisi kurulmuştu.

Eski Milli Güvenlik Bakanı Ekim 2015'den bu yana ev hapsinde bulunmaktadır. İlginçtir ki, Milli Güvenlik Bakanlığı'nın gazetecileri takip etmekle görevli elemanı bir albay da birkaç sene önce tutukluğu bulunduğu bakanlık nezarethanesinde intihar etmişti...

İçişleri Bakanlığı, albayının kurup yaklaşık 10 sene yönettiği, herkesin her şeyi bilmesine rağmen müdahalede bulunamadığı çete, uluslararası banka genel müdürünün eskort eşliğinde güzellik salonuna teşrif buyuran hanımını kaçırmasaydı dağıtılır mıydı?

Bu soruya günümüzde de farklı yanıtlar verilmektedir ve yanıtların içinde "Zamira Hacıyeva'nın kaçırılması Albayı bitirdi" yanıtının hatırı sayılır derecede yeri olduğunu görmekteyiz.

Peki, hanımı güzellik salonuna eskort eşliğinde giden uluslararası banka genel müdürü hangi akıbeti yaşadı?

'Bankanın içini boşaltmaktan dolayı' 15 sene hapis cezasına çarptırılan Cihangir Hacıyev'in hanımı Zamira Hacıyeva, İngiltere'nin başkenti Londra'ya yerleşti.

Birkaç sene önce İngiliz medyası bu eski bürokrat hanımının tek kalemde  bir mağazadan 150 bin poundluk alışveriş yaptığını ve üzerindeki en basit spor kıyafetiyle çantasının toplam miktarının 30 bin poundunu bulduğunu yazınca, Azerbaycan bu kadının geriye iadesi  başvurusunda bulundu.

Gözaltına alınan eski bürokrat eşi, 650 bin dolarlık kefaleti ödeyince serbest kaldı; avukatları mahkemeye sağlam savunma delilleri sununca Hacıyeva'yı da yerinden etmek imkansız oldu.

Eski Milli Güvenlik Bakanının iki çocuğunun sadece İngiltere'de 100 milyon poundluk serveti ortaya çıkınca çocuklar "19'ncu yüzyılda yaşamış büyük dedemizden kalmıştır" diye açıklama yaparak istiflerini bile bozmadılar.

Korku filmi gibi olduysa affola...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU