İmansız peynirden Kürt sosyolojisine bir değerlendirme (5)

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

İnsanları üniversite okumanın sakıncaları üzerine uyarırken onlara en azından kendi bölgemiz açısından bir yol ve yöntem sunmamız gerekir.

Gerçi ülkemiz Cumhurbaşkanı'nın, mevcut üniversite eğitiminde bulunan 8 milyon 400 bin kişinin çokluğu ile övündüğü, bu övgüsünü dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan Almanya başbakanı Bayan Merkel'e söylemesi, her gün yaptığı konuşmaları ile bu eğitim şeklinden, bu kadar insanın okuyor olmasından kıvanç ve gurur duyması benim gibi birinin yazdıklarının hiçbir önemi olmayacağının anlaşılmasına yeter ama bu yolun yol olmadığını eminim kendisi de bir kaç yıl içinde anlayacaktır. O zaman yine "Bizi bu konuda da aldattılar" der mi bilemem ama mutlaka anlayacaktır.

Peki o zaman, mademki iş edinme kursu olarak üniversite okumak faydalı bir yol ve yöntem değil,  ne yapmamız lazım?

Ben bölgemiz için sağlıklı ve üretime dayalı bir ekonomik kalkınma ve işsizlikten kurtulma vesilesi olabilecek en kestirme yolun hayvancılıktan geçtiğini düşünüyorum. Özellikle de küçük baş hayvancılıktan.

Hayvancılığın, koyun beslemenin hem ülke ekonomisine büyük bir katkı sunacağını hem de işsizliği kesinlikle çok önemli bir oranda azaltacağını düşünüyorum.

Mesela ben şimdi Van'da yaşıyorum. Van yüzölçümü olarak Türkiye'nin en büyük illerinden biri. Zira merkezin kuzeyinden 150 km. ileriye kadar Erciş, doğuda 100 km. kadar İran sınırı, güneye doğru 140 km. ye kadar Hakkari ve batıya doğru da 90-100 km kadar Bitlis vilayeti sınırı var. Bu kadar geniş bir çapın tam ortasında da Van vilayeti. Dikkat edilirse büyük bir alan olduğu görülür. Bu kadar geniş olan bu alanın tamamı hayvancılığa son derece müsait bir yer. Otlak, mera, biçenek ve yaylaları ile hayvancılık için yaratılmış sanki.

Bu şehirde 20 milyon civarında küçükbaş hayvan beslenebilir. Bu rakamı kafamdan uydurmuyorum. Kapı komşum Abdülkerim Yüce Van'da tarım il müdür yardımcılığı görevinde bulunuyor. Bazen onunla bu mevzuları konuşuyorum. Onun söylediğine göre zaten vakti zamanında bu rakama yakın sayıda küçükbaş hayvan var idi. Son otuz yılda azalarak 3 milyona kadar düşmüş. Ama ciddi bir plan ve destekle 3-5 yılda tekrar çoğaltılabilir.

Biz ilk olarak 20 milyon değil de 10 milyon koyun olursa ne olur hesabını yapalım. Ha bu arada şunu da söyleyeyim; koyun, Allah'ın yarattığı en temiz ve bereketli hayvanlarından biridir. Her şeyi faydalıdır. Koyun besleyenler onun etinden, yününden, sütünden ve hatta tersinden gübre ve yakacak olarak yararlanabiliyorlar. Öldüğünde vücudunun çok az bir kısmı atılıyor ki onu da kedi ve köpekler yiyor. Dolayısıyla çok mübarek bir hayvandır.

İşte bu mübarek hayvan olan koyun ve keçiden 10 milyon adeti Van'da bulunursa ne olur biliyor musunuz?

Eğer 10 milyon koyun olursa, her 250 koyun için bir çobana ihtiyaç olacak. Bu da 40 bin kişi eder. 10 milyon koyunun her yıl doğuracağı ortalama 8 milyon  kuzu için en az 40 bin kuzu çobanına daha ihtiyaç olur. Bu koyunları sağmak için  80 bin kadın koyun sağıcısı gerekir. Bu çalışanların ihtiyaçlarını karşılayacak başka çalışanlara da ihtiyaç olacak.

Bu hayvanların kışlık beslemesine yine bu orandan daha fazla kişi çalışacak, otlarını biçecek, otları toplayıp büyük Lod'lar halinde yığacak insan da lazım. Bu kadar otu biçecek insan buralarda bulunamayacağı için komşu illerden mevsimlik işçiler gelecek buralara. İşte o zaman fındık toplayıcılarına yapılan baskı ve zulüm de kendiliğinden ortadan kalkacak. Çünkü başkasının aşağılayacağı kadar boşta insan kalmayacaktır.

Çoban kısmı sürekli dağlarda, yaylalarda ve yüksek zirvelerde yaşadığı için kışın rençberlik yapmaktan hoşlanmaz. Bunun için çobanlar yazın 7-8 ay çalışır kışın dinlenirler. Bu kadar hayvanı kışın besleyecek en az 40 bin kişiye daha ihtiyacı olacaktır. Kışın rençberlik yapan yazın bu hayvanların yemini tedarikte çalışabilir vs. vs.

Şimdi, konuya vakıf olan herkesin de tasdik edeceği bu rakamları yan yana alt alta koyun ve toplayın. Memlekette işsiz kalır mı?

Yukarıda saydıklarım hayvan beslemek için gerekli olan yetişkin emekçilerdir. Oysa hayvancılık yapan ailelerde herkes çalışır. 7 den 77 ye kadar her aile bireyi çalışmak zorunda kalıyor.

Siz Van için verdiğim bu örnek hesaplamayı Hakkari, Ağrı, Erzurum, Bingöl, Muş, Bitlis, Şırnak'a da teşmil edin ve seyreyleyin güzelliği. Bu dağlarda milyonlarca küçük baş hayvanın doğuracağı sinerjiyi hesaplayabilir misiniz? Diyelim ki bu bölgede 80-100 milyon koyun beslenebilirse ne olur tahmin edebilir misiniz?

Böyle bir durum hasıl olduğunda, yüzbinlerce insan bu koyunları beslemek, otlatmak, kışlık yemini biçmek ve toplamakla meşgul olacağı gibi, bu kadar hayvanın vereceği ürün ile de yüz binlerce insan daha uğraşacak. Bu hayvanların yünüyle dokuma fabrikaları, sütüyle entegre süt ürünleri tesisleri, etiyle yine entegre et ürünleri tesisleri kurulacak ve buralarda yüz binlerce insan çalışacak. Memlekette ticaret gelişecek, peynirden tereyağına, canlı hayvandan et ürünlerine kadar tonlarca ürün ülkenin her tarafına akacak. Ayrıca bu ürünler muhtemelen başta Ortadoğu ülkelerine ve dünyadaki bir çok ülkeye ihraç edilecek.

Zaten 30 yıl öncesine kadar Van'dan, Hakkari'den, Şırnak ve Siirt'ten binlerce toklu (erkek kuzu), koyun ve keçi Irak üzerinden Arap ülkelerine ve İran'a gönderiliyordu.

Bölgemizde hayvancılık geliştiğinde  buralardaki her tarlaya, her karış araziye yonca, kurugan, mısır, arpa ve buğday ekilecek. Dağlarda bulunan her yararlı ot biçilecek. Aynı zamanda Mardin ve Harran ovalarından Adana ve Mersin'e kadar  binlerce kamyon saman, arpa, yulaf vb. gibi ziraat ürünü değer bulur ve buralara doğru akar. Buna rağmen yetmeyecek, her tarafta yem fabrikaları kurulacak. İşte o zaman milyonlarca insan iş güç sahibi olur.

Hayvancılığın geliştiği yerlerde örf ve adetler toplumsal normlara dönüşür; doğruluk, dürüstlük, feragat, diğerkamlık kendiliğinden gelişir. Çünkü insanlar başkasının hayvanını da kendi hayvanı imiş gibi koruyup kollamak zorunda oluyor.

Çoban dediğin insan son derece doğru ve sözüne güvenilir insan olmak zorundadır. Mal sahibinin güvenmediği bir insana malını teslim etmesi mümkün mü? Koyunlarına sahip çıkmayan, her gün birini kurda kuşa yem eden biri çobanlık yapabilir mi? İşte bunun gibi zaruretler çobanın, kuzu çobanının, koyunu sağan insanın güvenilir olmasını gerektirdiğinden toplum kendiliğinden düzelme yoluna giriyor. Doğa ile barışık ve doğal bir şekilde yaşam insanı bütün o psikolojik hastalıklardan dahi koruyor.

Siz hiç hayvancılık yapan insanların psikiyatri doktorlarına gittiğini gördünüz mü, duydunuz mu?

Böyle bir çalışma ve çaba aynı zamanda toplumsal barışımıza  da önemli bir katkı sağlayacaktır. Bu işler olurken fırıncıdan bakkala, kamyon şoföründen hamala kadar binlerce insan daha da arada çalışacak. İşsizlik böyle bitirilebilir.

Birileri çıkıp diyebilir ki "El alem aya gitmekten bahsediyor, Halit bizi çobanlığa çağırıyor". Bu sitem  doğru görünebilir ama hakikat de yanlış. Zira aya gidecek olan bir kişidir. Milyonlarca insanın işe ve aşa ihtiyacı var. Bunun da en kolay yolu hayvancılık yaparak iş sahibi olurken kendiliğinden aş sahibi de olacaktır.

Velhasılıkelam, bizim için gerekli olan tekrar hayvancılığımıza dönebilmemiz, bunun içinde en başta yayla yasaklarının tamamen kaldırılması ve hayvancılığın ciddi bir plan çerçevesinde teşvik edilmesi gerekir.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU