Mültecileri ve devletsiz olanları aşılamak Kovid-19'la mücadelenin önemli bir parçası

Dünya genelinde tüm ülkeler, özellikle de daha zengin olanlar, bir an önce Ürdün'ün ortaya koyduğu olumlu örneği takip etmeli

İnsanlar Ürdün'ün başkenti Amman'daki bir aşı merkezinde Pfizer aşısı yaptırmayı bekliyor (Raad Adayleh/AP)

Aşı için her şeyin göze alındığı bir arayış başladı. Yüksek bir ücret karşılığında aşıyı erkenden olabilmek için dünyanın öbür ucuna gidecekleri "aşı tatilleri" planlayan insanlar tanıyorum.

Diğerleriyse, iyi bir PR çalışmasına ihtiyaç duyan belirli ülkeler için aşı tanıtımı yapmaları karşılığında aşı olmayı kabul ettiler. Kimileri bazı aşı merkezlerinin etrafında oyalanılırsa, "buzu çözülmüş" aşı fazlasının hemen uygulanması veya çöpe atılması gerektiğinde günün sonunda aşılanma şansı olduğunu fark etti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Böylece aşıyla ilgili tutarsızlıklar da başladı. Hükümetler ilk olarak kendi vatandaşlarına öncelik vermeleri gerektiğini açıkça belirtti ki bu anlaşılabilir bir durum; ama bu, kendilerini koruyacak bir devleti olmayanlar veya hiçbir devleti olmayanlar için bir sorun teşkil ediyor.

Bu hafta Ürdün, sınırları içindeki mültecileri aşılayan ilk ülkelerden biri olarak dünyaya örnek oldu. Küçük ve pek de zengin olmayan ülke, BM'nin mülteci ajansına (UNHCR) kayıtlı yaklaşık 750 bin mülteciye ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nın (UNRWA) gözetimindeki 2,3 milyon Filistinli mülteciye ev sahipliği yapıyor.

Karşı karşıya olduğu muazzam baskıya rağmen ülke, ulusal Kovid-19 aşılama planının bir parçası olarak mülteciler ve sığınmacılar da dahil olmak üzere Ürdün topraklarında yaşayan herkesin aşıyı ücretsiz alma hakkı olduğuna karar verdi.

Böylece, her ikisi de 2006'da Irak'taki çatışmadan Ürdün'e kaçan Raya adlı kadın ve eşi Ziyad, Ziyad'ın yüksek risk kategorisine girmesine yol açan kronik hastalıkları nedeniyle öncelik kazandıktan sonra perşembe günü koronavirüs aşısı oldular.

Raya sağlık merkezinden çıktığında baş parmağıyla onay işareti vererek rahatlamış bir şekilde "Eve gittiğimde, önce kendimi sterilize etmek zorunda kalmadan çocuklarımı öpebilirim" dedi ve ekledi:

Sadece hayatın normale dönmesini istiyoruz. Aşı, bunu yapmanın doğru yolu.

Dünya genelinde ülkeler, özellikle daha zengin olanlar, mültecileri, yerinden edilmiş kişileri ve devletsiz kalanları ulusal sağlık hizmetlerine dahil ederek ve ülke sınırları içinde yerinden edilmiş kişilere yardım etme kapasitesi olmayabilecek ev sahibi ülkeleri de destekleyerek bir an önce Ürdün örneğini takip etmelidir.
 


Bunu sadece ahlaki bir sorumluluk olduğu için değil, BM yetkililerinin bana söylediği üzere bir pandemide herkes güvende olana kadar kimse güvende olmayacağı için yapmalıyız.

Dünyanın yeterince büyük bir kısmı aşılanmadığı sürece, bu ölümcül virüsle yeterince iyi şekilde savaşmanın yolu yok. Nüfusun en az yüzde 70'i bağışıklık kazanmadıkça virüsün bulaşmasını durdurmak veya sürdürülebilir şekilde yavaşlatmak imkansız.

Bir UNHCR sözcüsü bana “Ürdün harika bir örnek oluşturdu ve diğer ülkelerin de aynı şeyi yapması gerekiyor” dedi.

Ama aynı zamanda bunu yapabilmeleri ve kimseyi geride bırakmamak üzere acil ihtiyacı karşılayabilmeleri için desteklenmeleri gerekiyor.

Sorunun boyutları çok büyük. UNHCR bana, 100'den fazla ülkede zorla yerlerinden edilmiş yaklaşık 80 milyon insanın Kovid-19 aşıları ve tedavilerinin arzına dahil edilmesini sağlamak için çalıştığını bildirdi. Bu kişiler arasında yaklaşık 29,6 milyon mülteci de var.

Bu zorlu bir iş. Mültecilerin yüzde 85'inden fazlası gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. Bu ülkeler, mülteciler bir yana kendi vatandaşları için aşıların ücretini ödeyecek yollar bulmakta zorlanacak. Aşılar satın alınsa bile, lojistik meseleler bir kabus: Şu anda onaylanmış aşılardan biri son adıma kadar ultra-soğuk depolama gerektiriyor, bu nedenle diğer aşılar gibi merkezi olmayan bir aşılama yöntemi uygulamak mümkün değil.

Bu konu üzerinde çalışan ana mekanizma, tüm ülkeler için Kovid-19 aşılarına hızlı ve hakkaniyetli erişim sağlayarak "aşı milliyetçiliğiyle" mücadele etmeyi amaçlayan Dünya Sağlık Örgütü öncülüğündeki COVAX programı. Geçen ay DSÖ, COVAX'ın bunu sağlamaya yetecek kadar aşı temin edebilmek için bu yıl 6,8 milyar dolar (yaklaşık 51 milyar TL) daha toplaması gerektiğini söyledi.

Yani COVAX, herkesin korunmasını sağlamak için yeterli olmayabilir; bu nedenle UNHCR gibi kurumlar tüm ülkeleri adım atmaya çağırıyor.

UNHCR, şu ana dek halihazırda ulusal Kovid-19 aşılama stratejileri geliştiren 90 ülkeden yalnızca yaklaşık yarısının mültecileri aşılama planlarına dahil ettiğini söylüyor.

Birleşik Krallık'ta sığınmacılar ve mülteciler de dahil olmak üzere NHS'ye (Ulusal Sağlık Hizmeti) erişimi olan herkes, hükümetin halihazırda devam eden aşı uygulamasının bir parçası olmalıdır. Geçen yıl Britanya, UNHCR'ın acil durum çağrısına 26,5 milyon dolar (yaklaşık 200 milyon TL) vermişti ki bu iyi bir başlangıç.

UNHCR tüm ülkelerin aynısını yapacağını ve daha fazlasını bağışlayacağını umuyor. Mali paketlerin yanı sıra bir acil aşı stoğu oluşturmak için daha zengin ülkelerin temin ettikleri aşıların belirli bir kısmını bağışlamasına yönelik çağrılar da var.

Dünya kasvetli zamanlardan geçiyor ve John Donne'un "Hiç kimse bir ada değildir" mısrası bugüne dek hiç bu kadar doğru olmamıştı.

Ve aslında söz konusu şiirin sonu, bunu görmezden gelmeyi seçtiğimiz takdirde karşılaşacağımız sonuçlarla ilgili bir uyarı olarak okunmalı: Donne, "Hiç sorma çanların kimin için çaldığını, Onlar senin için çalıyor" diye uyarıyor.

Bu pandemide kaderlerimiz ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı: Bir birey ancak herkes korunursa korunabilir.


 

independent.co.uk/independentpremium/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU