Türkiye ekonomisi neden batmaya mahkum?

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Twitter

Türkiye ekonomisinin, mevcut kamu idaresi tarzıyla, iyileşme ihtimali bile yok.

Niye mi?

Ekonominin dümeninde konuyu idrak etmekten hayli uzak bir kadro var, sadece bu başlı başına yeterli bir sebep olabilir ama dahası da mevcut…

Bakınız, iktidara yakın olduğu herkesin malumu olan bir müteahhitlik şirketine, ki aynı grup bir medya grubunun da sahibidir, yaklaşık 10 milyarlık 'teşvik' verildi.

Yetmedi, bunun haber yapılması da yasaklandı. Zaten nerede haber olacaktı, orası ayrı konu.

Söz konusu müteahhitlik şirketine verilen yine yaklaşık 10 milyarlık demiryolu ihalesine sadece beş müteahhitlik şirketi davet edilmişti. Çünkü artık ihaleler ya yapılmıyor ve hükümetin keyfine uygun şekilde dağıtılıyor ya da davet usulü gerçekleştiriliyor.

Şimdi biz vatandaş olarak bu duruma itiraz edebiliyor muyuz? Misal, Yargı'ya başvurup, hükümetin uygulamalarından şikayetçi olup, haksız kazancın önüne geçebiliyor muyuz?

Yapamıyoruz.

Zira ekonominin trajik ve bir yandan da komik görünümü Yargı'ya da hakim.

Türkiye'deki adalet hiyerarşisinin en tepesindeki mahkemenin kararları uygulanmayabiliyor. Keyfe kalmış.

Şimdi gitsek, Artvin Murgul'da kendisine maden sahası verilmiş hükümete yakın bir başka şirketin, tam da siyanür havuzu yapmaya niyetlendiği noktada orman yangını çıktığını ve halkın yangına müdahalesinin engellendiğini belirterek suç duyurusunda bulunsak, söz konusu şirket hakkında araştırma başlatılabilir mi dersiniz?

Şirketin sahibi, millet hakkında, küfürle ifade ettiği hisler besliyordu, başına hiç bela gelmediği gibi, bahis konusu ihalelerden bol bol aldı. Garantili ödemelerle cebini dolduruyor. Yargı seyretti, seyrediyor…

Sadece Yargı değil, bir bütün olarak bürokrasi tam anlamıyla facia…

Kamu yönetiminde işinin ehli hiç kimse yok gibi. Düşünsenize, rektörlük makamları bile iktidarın keyfine göre dağıtılıyor.

Bilimsel kriterler, en olması gereken yerde olmayınca, başka yerde hiç olmuyor.

Evet, Türkiye hem komik, hem trajik bir hal yaşıyor.

'Yeliz' namıyla tanınan bir milletvekilimiz var mesela. Siyaseten bile pek bir ağırlığı kalmayan vekillik ulufe gibi dağıtılıyor artık.

Bir eski içişleri bakanı, eski komutanlar ve yeni tahliye edilmiş bir suç örgütü liderinin hep beraber kameralara poz verdiği bir ülkede yaşıyoruz.

Beri yandan, iktidara muhalefet ettiği için yurdundan kaçmak zorunda kalan bir gazetecinin evine el konuyor.

Kural yok, kurumlar bitmiş… İktidarda keyfiyet var…

Sokaklara altta kalanın canı çıksın yasası hakim. Her popüler televizyon kanalında bir mafya dizisi var. İnfaz emirleri havada uçuşuyor, bitmeyen şarjörlerle mermi yakıp duruyorlar… Çocuklar mühendis ya da doktor olmak istemiyor artık, 'arıza' olmak istiyor.

İktisadi, siyasi, ahlaki ve kültürel bakımdan tel tel dökülen bir toplumsal yapı var karşımızda. Bunlardan sadece birini düzeltmek mümkün olabilir mi sizce?.. Olmaz, olamaz…

Hele kara deliğe dönüşmüş, durmadan para emen ve emdiği paraları uluslararası tefecilere faiz olarak pompalayan ekonomik sistemimizin kendi kendini toparlayabilmesi hiç mümkün değil.

Tüm dünya da durumun farkında... Kimse Türkiye'ye borç vermek istemiyor çünkü ülkemizin borcu hızla milli gelirine yaklaşıyor. Bu, tam olarak bir faciadır. Bu nedenle artık ancak fahiş faizlerle borçlanabiliyoruz.

Halkımız sürekli yeni vergilerle faiz ödemeye çalışıyor.

Katar'dan, Libya'dan hibe alabilmek için bölgede yeni yeni maceralara girişiyoruz.

Bütün iktisadi süreç, 'biraz daha idare etmek' üzerine kurulmuş. İdare edildiği müddetçe daha fazla kaynak, daha fazla kamu malı, daha fazla maden, yeraltı yerüstü zenginlikleri imtiyazlı gruplara aktarılıyor.

Ülke batarken, halk fakirleşirken, insanlar çöplerden yiyecek toplarken, o imtiyazlı gruplar çılgın gibi ceplerini dolduruyor.

Türkiye böyle süratli bir servet birikimini tarihinde görmedi.

Bu süreç, kendi ahlaki ve kültürel seviyesini de tüm topluma dayatıyor.

Evet, Türkiye iktisadi, siyasi, ahlaki ve kültürel bakımdan tel tel dökülüyor.

Ülkemiz bir düzlüğe çıkacaksa, tüm bu alanlarda topyekûn bir istiklal ve istikbal mücadelesi verilmek zorundadır. Daha azı olmaz…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU