Hıfzısıhha yahut Silistre…

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

"Dolarla maaş mı alıyorsunuz?" diyerek döviz kuru yükselişini değerlendiren bir Hazine ve Maliye Bakanı sahibiyiz. Büyük mutluluk. Olabilirdi…

Gelin görün ki, hayatın gerçekleri mutlu olmamıza izin vermiyor.

Sağlık Bakanlığı yurtdışından temin edilen tıbbi malzemenin parasını ithalatçı şirketlere ödeyemiyor.

Tıbbi malzeme şirketleri batma noktasında.

İlaçlar ya da hammaddeler ithal. Yük giderek büyüyor. 'Müşteri garantili' hastanelerin yarattığı yük de işin eşantiyonu.

Tüm bunların üzerine salgın sürecinin yıpratıcı etkisi geldi. Hekimler arka arkaya istifalarını veriyor, emekliye ayrılıyorlar.

Salgın dönemi için karar verilen ek ödemeler ya da 'ödememeler' başlı başına bir sorun haline geldi.

Hekimlere verilen, diğer sağlık personeline verilmeyen ek ödemeler ya da virüse yakalanıp yatmak zorunda kalan sağlık personelinin ödeme alamaması, huzursuzluğu büyütüyor…

Bir bütün olarak sağlık sistemi alarm veriyor.


Ankara'da salgın neden patladı?

Bu arada, Ankara'da salgının patlak vermesini nasıl izah ediyoruz? Mantıklı izah yapılmayınca dünya kadar senaryo yazılıyor.

En revaçta senaryo şöyle:

Ayasofya'nın açılışına Ankara'daki resmi kurumlardan otobüs kaldırıldığı, orada iç içe namaz kılan kalabalığın virüsü de paylaştığı ve Ankara'da böylelikle ciddi bir yükseliş yaşandı… Deniyor…

Sahi, yüksek rakımlı mevkilerdeki kimseler nerelerde tedavi oluyor?

Yandaşlara her istediklerinde test yapıldığı, sıradan vatandaşın kaderiyle baş başa bırakıldığı iddiaları var. İddia bile denmez, aşikar.

Neyse…

Birkaç sene içinde sağlık sisteminin bir bütün olarak nasıl çöktüğüne hep beraber tanık olacağız.

Aslında işin mantığı çöktü bile. Hem de tüm dünyada.

Sağlık, kârın girdiği bir alan haline geldi ve sağlığın artık alınır satılır bir 'meta' muamelesi görüyor olması kanıksandı.

Aslında doğada bulunan virüs ve benzeri musibetler her zaman karşılaşacağımız vakalar. Yaşadığımız salgının bu kadar yıkıcı olmasının nedeni, insan etkinliğinin doğayı dikkate almaması kadar, hem doğanın hem sağlığın kapitalizmin kâr sahaları haline getirilmesidir.

Doğa demişken…

Şimdi, malum beş inşaat şirketinden birine yine bir Karadeniz yol ihalesi verildi, yaklaşık 1 milyar lira…

Bu yoklukta, salgın için tedbir ve desteğe ihtiyaç varken, halk sağlığına harcama yapmak gerekirken, Karadeniz'in nadide güzelliklerini daha 'ulaşılabilir' yapacak, bozacak bu ihale neden?

Bu sorunun cevabını vermekte milletçe zorlanıyoruz.

Aslında pek çok sorunun cevabını vermekte zorlanıyoruz.

Aslında konuşmakta zorlanıyoruz…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU