Çin: Artık her şey Batı için çok geç

Doç. Dr. Mehmet Perinçek, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Independent Türkçe

ABD’de Washington’dan New York’a, Kaliforniya’dan Teksas’a, Şikago’dan Atlanta’ya birçok şehir ve eyaletinde bulundum. Japonya dışında bütün G-8 ülkelerini görmüşüm. G-8 dışında kalan Avrupa’nın çok sayıda ülkesini de gezdim. Rusya’nın en doğusundan en batısına önemli şehirlerini biliyorum. Körfez’de Dubai’ye gittim. Bu çaptaki ülkeler arasında bir tek Çin kalmıştı.

11 günlük Çin seyahati

16-27 Kasım 2025 tarihleri arasında Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) davetlisi olarak Vatan Partisi’ni temsilen, ülkenin farklı şehirlerinde 11 gün süren “Dünya Komünist Partilerinin Teorik Araştırma Kadrolarına Yönelik Atölye Çalışması”na katılmak üzere ilk kez Çin’deydim.

Aralarında iktidar ve ana muhalefet partilerinin de olduğu Avrupa’dan Güney Amerika’ya, Asya’dan Afrika’ya çok sayıda komünist partisinin katıldığı etkinlikte ÇKP’nin üst düzey yetkilileriyle görüşmelerin yanı sıra kamu ve özel şirketlerinin, farklı bölgelerin parti okullarının, hatta köy kooperatiflerinin yöneticileriyle birçok toplantı yaptık. Toplantılarda dünya komünist hareketinin görevlerinden Çin tarzı sosyalizme, ülkelerin içinde bulunduğu siyasal gelişmelere kadar çok sayıda konu teorik düzlemde ele alındı, tartışmalar geçirildi.

Pekin, haricinde Guizhou, Moutai, Zunyi, Bozhou, Huamao, Guiyang, Fujian, Fuzhou, Sanming, Xiamen gibi bölge, şehir, kasaba ve köylerinde gözlemlerde bulunma fırsatım oldu.

Bu geziden izlenimlerimin ve çıkardığım tespitlerin bazılarını paylaşmak istiyorum:

Artık size geçmiş olsun!

1. Artık her şey Batı için çok geç. Atlantik cephesinin Çin’i durdurma şansı kalmamış. 15-20 sene önce, bir şekilde, “ejderhanın başını” ezselerdi, belki, bir sonuç alabilirlerdi. Ama artık geçmiş olsun!

Çin’i görünce Trump’ın histerilerini, Merz’in hıçkırıklarını daha iyi anladım. Duygularını paylaşmamakla birlikte, endişeleri kendi açılarından çok haklı.

Yukarıda ifade ettiğim gibi dünyanın gelişmiş kapitalist-emperyalist ülkelerinin çoğunu görme fırsatım oldu. Ama Çin’deki gelişim hızı ve dinamizm sadece kâğıt üzerindeki sayılardan ya da bize yapılan sunumlardan anlaşılmıyor, doğrudan şehirlerinde dolaşırken çıplak gözle bile sizi etkiliyor.

Çin’de bir Pekin, bir Şangay yok. Gördüğümüz her şehir New York, İstanbul, gördüğümüz her şehir merkez… Şehrin içinde uzun yol gidiyorsunuz, şehrin dışına çıktığınızı düşünüyorsunuz ama devasa yapılar, gerçekten gökleri delen konutlar, ticaret ve finans merkezleri bitmiyor.

Şehirlerarası yollarda giderken gördüğümüz köy ve kasabalarda dahi o yenileşmeye ve hareketliliğe şahit oluyorsunuz.

Bundan 75 sene önce ülkenin ciddi bir kısmının afyon bağımlısı olduğu düşünüldüğünde bu sonuç muazzam.


(Dünya Komünist Partiler heyeti, Pekin’de Mao Zedung’un mozolesinde. Fotoğraf: Independent Türkçe)

Konu Çin’e gelince herkes komünist olmak zorunda

2. Çin seyahatimden sonra başka bir kesin düşüncem de şu: Dünyanın neresinde olursanız olun, hangi ideoloji ve siyasal görüş, hangi inançtan olursanız olun, ister liberal, ister anti-komünist, ister koyu Katolik veya İslamcı, fark etmez, nefes alıp veren her insan evladı, konu Çin olunca komünist olmak, ÇKP’yi desteklemek zorunda. Ülkenizde komünistleri hiç sevmeyebilirsiniz ama Çin’de ÇKP’nin sosyalizm yolunda başarısı için dua etmelisiniz.

Düşünebiliyor musunuz yaklaşık 1,5 milyar nüfusa sahip bu ekonomik, askeri, siyasal gücün ve dinamizmin tepesinde Trump, Biden ya da Macron gibi birinin oturduğunu? Açık konuşayım, dünyanın tozunu attırırlardı. Dolayısıyla Çin’de sosyalizmin geleceği sadece Çin halkını ilgilendirmiyor, tüm dünyayı ilgilendiriyor. 

Çin’de sosyalizmin geleceği, dünyada eşit paylaşımın ve barışın da teminatı olacaktır. Sosyalist Çin, gelişmekte olan ve ezilen ülkeler açısından emperyalizme karşı mücadelede ve kalkınma yolunda önemli bir müttefik. Çin’in “Paylaşarak Gelişme” çizgisi bu açıdan önemli.

Ama diğer taraftan Çin’de görüştüğümüz uluslararası çapta büyük bir şirketin genel müdürü, devletler arası ilişkilerde “dayanışma” söz konusu olabilecekken şirketlerinin diğer ülkelerle ilişkilerini serbest piyasanın belirlediğini de ifade ediyor.

Liberalizmin “öcü devlet” masalının sonu

3. Çin’in kalkınmada yakaladığı dinamizm, liberalizmin devletin ekonomiye müdahalesi konusundaki bütün olumsuz dayatmalarını yerle bir ediyor. Açık ki, Çin, üretimdeki patlamayı ve teknolojik ilerlemeyi tamamen devlet planlaması ve müdahalesine borçlu. 

Atıştırmalık üreterek işe başlayan küçük bir aile işletmesinin bazı başarılar elde etmesinden sonra devletin şemsiyesi altına girerek nasıl bir dünya devi haline geldiğini görünce bunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Kamu şirketleri özelleşerek değil, özel şirketler kamulaşarak büyüyor. Devlet, tüm ülke ve hatta dünya çapında bir planlama ve destekle dokunduğu işletmeyi uluslararası çapta başarılara taşıyor. 

Aynı iyi bir orkestra şefinin yetenekli müzisyenleri uyum içinde yönetmesi gibi.

Çin gezisinde bunun birçok örneğine doğrudan birinci elden tanık olduk. Fabrikalarını gezdik, genel müdürleriyle uzun uzun görüşmeler yaptık.

Bütün bunlardan sonra anlıyoruz ki, özellikle pandemiden sonra emperyalist-kapitalist merkezlerin dahi devlet müdahalesine mecbur kalması boşuna değil. Artık ekonomide devletin verimliliği düşürdüğü yalanına kendileri bile inanmıyor.

Devletin ekonomideki müdahalesi, yoksullukla mücadele açısından da önem taşıyor. Gelinen noktada üniversite mezunları arasında işçiliğe ve köylülüğe yönelim de başlamış. Hatta şartların düzelmesi ve iyi gelir getirmesi bakımından ters göç de yaşanıyormuş, üniversite mezunlarından köye gidip tarımla uğraşanların sayısı da az değilmiş.

Bütün bunlarla birlikte ÇKP yetkilileri, eskiye oranla kamu ekonomisiyle-serbest piyasa ekonomisi arasındaki dengenin serbest piyasa lehine biraz daha bozulduğunu da ifade ediyorlar. Geniş köylü kitlelerinin varlığının bunu meşru kıldığını, sosyalizmin ilk aşamalarında bulunduklarını, ileri aşamaları ancak pratiğin göstereceğini vurguluyorlar.

 

(Zunyi’de Uzun Yürüyüş’e dair müzede. Fotoğraf: Independent Türkçe)

Sosyalizm ama Çin tarzı

4. Eğer Çin’de kendi pratikleri üzerinden sosyalizmden söz geçiyorsa, “sosyalizm”in başına mutlaka “Çin tarzı” ifadesini ekliyorlar. Yani sosyalizmin her ülkenin kendi koşullarına göre uygulanmasına büyük önem veriyorlar. Evrensel ideolojiyi millileştiriyorlar. 

Ülkelerin kendi yaşadıkları pratikler diğer ülkelere örnek olması açısından önemli ama her ülkenin “kendi tarzı” sosyalizmi olacağını düşünüyorlar.

Çin malı mı? Ver öyleyse…

5. Günlük hayattan fabrikaların üretim bantlarına kadar birçok alanda Çin’in teknoloji ve yapay zekâ alanında da büyük bir atılım yaptığını görüyorsunuz. Çin’de bazı kanallarda haberleri yapay zekâ spiker sunuyor, neredeyse günlük hayatta bırakalım parayı, banka kartı bile kullanılmıyor. Üretilen malların kalitesi de o eski “Çin malı” imajını yıkmış durumda.

Sarmaşıklarla kaplı viyadükler

6. Çin özellikle de Pekin, hava kirliliğinden zamanında çok çekmiş. O nedenle yeşil enerji ve çevreyi koruyarak kalkınma konusuna büyük dikkat gösteriyorlar. Pekin’de taksilerin hepsi elektrikli. Haliyle petrol üreten ülkelere göre de daha ucuz. 

Hatta hava akımını kestiği ve hava kirliliğine neden olduğu için bazı gökdelenler de yakın zamanda yıkılmış. Pekin yerel hükümeti, havayı temizlemek için 120 milyar dolarlık dev bir bütçe ayırmış.

Sadece yeşil enerjiyle üretilen yiyeceklerin ikram edildiği de oldu. Bunu özellikle vurguluyorlar. “Ekoloji” sözü dillerinden düşmüyor.

Şehirlerde yeşillik sadece korunmamış, özel bir çalışmayla da belli ki çoğaltılmış. Örneğin büyük şehirlerde hep gözüme batan havada yılan gibi kıvrılan koca koca viyadüklerin tek santim kalmayacak şekilde sarmaşıklarla kaplandığına da şahit oldum. Çok hoşuma gitti.

Nüfus kalabalık, konut ihtiyacı çok, yeşili de korumak gerekiyor, dolayısıyla enine değil de binalar dikine büyüyor. Bu kadar çok yüksek binaya başka yerde rastlamadım.

Kadınlar önde ve güvende

7. Üst düzey devlet ve parti yetkilileri ve kamu/özel şirketlerinin genel müdürleri ve yöneticileri arasında çok sayıda kadının olduğunu da görüyorsunuz. Sadece büyük şehirlerde ve şirketlerde değil, örneğin Huamao köyünün 90 üyeli parti komitesinin başkanı olarak da bir kadın her yerde olduğu gibi bütün özgüveniyle bizi karşılıyor. 

Sosyalizm kadını da özgürleştiriyor ve lider konumlara taşıyor.

Sadece devlet ve partide değil. Kadınlar hayatın her yerinde. Kadın otobüs şoförlerine denk gelmek sıradan bir durum. Çin İstatistik Bürosu’na göre toplam istihdamın yüzde 43’ten fazlası kadın. Çin, bu konuda dünyada ilk sıralarda.

En çok kadınları ve çocukları ilgilendiren güvenlik sorunu da Çin’de ciddi anlamda çözülmüş durumda. Sosyalizmle yakından uzaktan ilgili olmayan bazı Türk iş adamlarından da bunu duymuştum. ÇKP Uluslararası İlişkiler Departmanı Bakan Yardımcısı Jin Hin de Amerikan istatistiklerine göre de Çin’in en güvenli üç ülke arasında bulunduğunu bize aktarıyor.

Gece geç saatlerde sokaklarda sakince yürüyen kadınlar da bu verileri doğruluyor.

 

(Huamao köyünün 90 üyeli parti komitesinin kadın başkanı, bütün özgüveniyle bizi karşılıyor. Fotoğraf: Independent Türkçe)

İdeolojik birlik ve disiplin

8. Gittiğimiz şehirlerde parti okullarını da ziyaret ettik. Parti okulu dediğimiz yerler, devasa büyüklükte binalara sahip. Üniversite gibi. İdeolojik birlik ve disipline, sosyalist Çin’in inşasında büyük önem veriliyor. Kongre kararlarından bilmem kaçıncı ekonomik planın ilke ve uygulamalarına, kalkınma modellerinden siyasal gelişmelere kadar çok sayıda konuda parti üyeleri ülkenin dört bir yanında bu eğitimlerden geçiyor. Partinin yüzbinlerce parti okulu öğretmeni olduğunu da not düşelim.

Devrimin lideri ve devletin kurucusu olarak Mao elbette birinci sırada. Ama söz ekonomiye gelince Deng Şiaoping ön plana geçiyor.

Fabrika ve şirketlerde parti temel örgütleri de disiplinli bir şekilde çalışıyor. Bunların varlığını duvarlardaki duyuru, pano ve afişlerden de görebiliyorsunuz.

Bütün bunlarla birlikte bir bölgenin ekonomik kalkınma konusunda yakaladığı ivme anlatılırken yabancı sermayenin ülkeye çekilmesinin önemli bir başarısı olarak o bölgede açılan ilk McDonalds’ı örnek gösterebiliyorlar. Ya da şehrin tarihi yerlerini gezdiren rehberimiz 11 sene önce açılan ilk Starbucks’ı bize gururla anlatabiliyor.

Çin’de LGBT propagandasına bakışla ilgili sorumuza bir üniversitenin Marksizm Okulu profesörleri hiçbir şekilde suya sabuna dokunmadan cevap verebiliyor ve herkesin dikkatin çektiği üzere bu konuda tavır almaktan kaçınabiliyor.

Ayrıca Batı kültürünün etkilerini sokakta gençler arasında kimi yerlerde de görmek mümkün. 

Bunlar da tabii günümüz Çin’inin başka bir yönü.

Herkesin söz söylediği toplantı

9. Komünist Partiler için aslında tipiktir. Evet, merkeziyetçidir ama demokratik merkeziyetçi.

Etkinliğin sonunda değerlendirme oturumu yapılır. Herkes etkinlik boyunca kafasında oluşan fikirlerini, eleştirilerini anlatır. (Xiamen’de benim yaptığım konuşmayı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. 

Ama tipik olan bu değil.

Tipik olan bu toplantıda herkes söz alır. Sadece yabancı konuklar ve üst düzey ÇKP yetkilileri değil. Tercüman da mihmandar kız da partinin heyete eşlik eden en alt kadroları da. O gün de öyle oldu. ÇKP’nin en tepesinden en altına istese de istemese de herkese söz verildi, 11 günlük etkinliği değerlendirmesi istendi.

Sosyalizmin inşası ve devlet geleneğinin önemi

10. Elbette Çin’in bu başarıları, derin kökleri olan bir devlet geleneğinin üstünde yükseliyor. Binlerce yıl öncesine dayanan bu medeniyet mirasını ve devlet geleneğini Pekin’deki Çin Milli Müzesi’nde görebilirsiniz. Bugünün Çin’ini anlamak sadece bugüne bakarak değil, derin tarihini de kavrayarak mümkün. (Bu müzede Türk devlet geleneğinin ve medeniyetinin köklerinin derinliğine de şahit olduğumuzu ekleyelim.)

Bunlara sadece Pekin’de değil, başka şehirlerinde gezdiğimiz ÇKP ve devrim tarihini anlatan müzeleri ve sergileri de eklemek gerek. 

Bütün bu müzelerde bilimin, sanatın ve teknolojinin çok iyi kullanıldığının, genç nesillere hitap ettiğinin, oldukça ziyaretçi aldığının ve girişin ücretsiz olduğunun da altını çizelim.

Çin, geleceği inşa ederken tarihini de bir üretim aracı olarak kullanıyor.

Futbol üzerinden yaratılan kalkınma modeli

11. Bu anlamda kültür-sanat ve spor da ön planda. Çin’in sanat ve sportif başarılarından bahsetmek bu yazının işi değil. Bir iki gözlem aktaralım.

Guizhou bölgesinde bir kalkınma projesinde özel olarak kurulan uluslararası çerçevesi de olan bir futbol ligi, nasıl ekonomik kalkınmayla sporun iç içe kullanıldığının çarpıcı bir örneğiydi. Zunyi Parti Okulu’nda birkaç saat bu futbol ligi çevresinde oluşturulan ekonomik kalkınma modelini dinledik ama değdi.

Gezdiğimiz köylerde sanat ve elişi atölyelerinin eksik olmadığını gördük. Sadece büyükler değil, küçücük çocuklar da bu atölyelerde kurs alıyorlar.

Xiamen Havaalanı’nda uçağa biniş kapılarının bulunduğu devasa alanın ortasında duran ve uçak beklerken isteyenin çalabileceği piyano da sanatın sadece bir zümreye ait olmadığını, toplumsallaştığını göstermesi açısından da dikkat çekiciydi.

 

(Xiamen Havaalanı’nda uçak beklerken herkesin çalabileceği piyano. Fotoğraf: Independent Türkçe)

Peki ya Uygur sorunu?

12. Herkes, Uygur meselesinde de bir şeyler yazmamı bekliyor olabilir. Sincan-Uygur bölgesine gitmedik. Daha önceden giden heyetlerin gözlemlerini de burada aktarmanın anlamı yok.

Ancak Çin’in en büyük müzesi olan ve girebilmek için (yukarıda belirttiğimiz gibi ücretsiz) günler öncesinden internetten rezervasyon yapmak gereken, yani tıka basa dolu olan Çin Milli Müzesi’nde altında İngilizce ve Çince yazdığı üzere “Türk Adam Taşı” bütün heybetiyle duruyor. 618-907 yıllarından kalma bu heykel, Sincan-Uygur bölgesinde Altaylar’da bulunmuş. Türk medeniyetine ait eserler bu Çin Milli Müzesi’nde aslında Çin uygarlığının da bir parçası olarak gururla sergileniyor.

Zunyi şehrinde Bilim ve Teknoloji Müzesi’nde de Sincan Uygur bölgesinin gelenek ve kültürüne yönelik materyallere rastlayabiliyorsunuz. Hatta yapay zekânın yardımıyla Uygur geleneksel kıyafetleri içinde, hatta yüzünüz de bir Uygurluya benzetilerek fotoğraf çektirebiliyorsunuz.

 

(Çin Milli Müzesi’ndeki “Tük Adam Taşı” Fotoğraf: Independent Türkçe)

Xiamen’den zıplasan Tayvan’dasın

13. Batı geç kaldı tespitimiz Tayvan sorunu açısından da geçerli. Çin Ordusu ve donanması artık ciddi bir güç. ABD Pasifik Donanması’nın komutanlarının çaresizlik içinde yakınan değerlendirmelerini zaten okuyoruz. 

Ama benim dikkatimi başka bir şey çekti. Bilmiyordum. Çin’in en güneyi Xiamen şehrindeyiz. Sahile bakan bir gökdelenin en tepesinde. ÇKP yetkilisi eliyle camı gösterdi ve şöyle dedi: “Tayvan’la sınırımız burada sadece birkaç kilometre.” 

Yani Tayvan yönetimi altında bulunan adalar, Çin kıyılarının birkaç kilometre ötesinden başlıyor. 10 kilometreden fazla değil.

Dünyanın diğer ucundan nasıl Tayvan’ı Çin’den ayırabilirler, kimin gücü yeter? Pek mümkün değil.

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU