Yüksek strateji

Gürsel Tokmakoğlu Independent Türkçe için yazdı

İllüstrasyon: Aïda Amer/Axios

Strateji konusunu özümsemeden zikredenler çoktur.

Stratejiyi yaşamında bizatihi çeşitli uygulamalar içinde yaşayanlar için ise durum farklıdır. 

Diğer nokta, salt literatür taramayı bilim yerine koymak en yanlış husustur.

Gücü hissetmeyenlerin yolu kısadır.

Gücü hafife alanlar ancak zayıf olanlardır.

Burada size yüksek stratejiyi açıklayacağım.

Neden?

Her uzmanın ağzında sakız olan büyük stratejiyi duyarsınız ama yüksek stratejinin neden söz edilmez? 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Gücü olanların hiyerarşisinde böylesi farklı kavramlar vardır.

Güç parametrelerini say dediğimizde kolaylıkla sayanalar çıkar.

Ama neden sahadaki gelişmeleri buna göre tasnif edemezler veya yanlı tutum takınarak uzmanlık dışı konulara saparlar?

Önce kavramlarda mutabık kalmak gerekir ki sonra olup bitene bir açıklama yapma hakkımız olsun.

Basil Henry Liddell Hart, "Tarihin Kesin Sonuçlu Savaşları" ile 1929'dan itibaren ilgilenmeye başlamıştır.

Burada "Dolaylı Tutum Stratejisi" konusundan bahsetmiştir.

Dolaylı tutumun dolaysız tutuma üstünlüğü fikri o dönem aklına gelmiştir.

Hart, Strateji, Dolaylı Tutum, isimli kitabında modern strateji hakkında bize önemli bilgiler sunmaktadır. 1

Hart, dolaylı tutum dediği konuyu özetle yeni kitabında şöyle açıklamaktadır:

Her alanı kapsayan bir yaşama kanunu ve bir gerçek felsefedir. 2


II. Dünya Savaşı sonrasında strateji tartışılırken Hart'ın görüşlerinden fazlasıyla istifade edilmiştir.

Antik Roma savaş biçiminden II. Dünya Savaşı'na gelinen uzun süre içinde belki de en belirgin stratejik konu, ABD'nin Japonya'ya attığı nükleer silahlar çerçevesinde, Kitle İmha Silahları (KİS) ile olmuştur.

Nükleer silah Japonya'nın teslim olması ve genel bakılırsa, Dünya Savaşı'nın sonu, demek olmuştur.

Demek ki dünya, o dönem çok yeni bir kavram olarak bilinecek Soğuk Savaş'a giriyorken, tarafların belirleyeceği stratejilerde artık bu kıyamet senaryoları, caydırıcılık etkisi, terörizm ve diplomatik yöntemler önemli bir yer tutacaktır. 

Stratejide (kazanmada) insan faktörü en önemli unsurdur.

Hart, dolaylı tutumu politikada ve ticarette de en önemli konu olarak açıklamaktadır.

Bu düşüncelerle dünyada, hatta yeni dünyada, "yumuşak güç" ile kazanmanın yöntemleri ortaya çıkmaktadır.

Öyleyse burada, bir ülke için, dünya ölçeğinde kazanmak adına, ancak doğrudan hasma yönelik etraflıca düzenlenmiş bir stratejiyle hareket etmenin gereği ortaya çıkmaktadır. 

İşte bu noktada artık, stratejik yönden, dolaylı ve dolaysız saldırıların, yumuşak sert ve akıllı güç uygulamalarının, kitle imha silahları dahil her türlü silahın kullanılması ve caydırıcılık yaratmasının, hepsinin birden geniş perspektifte ele alınarak büyük bir planlama yapılmasının, böyle ciddi bir dönemde bulunulduğunun, tehdidin ve mücadelenin asla bitmediğinin, küresel düşünmek gerektiğinin ortay çıkması söz konudur. 

Bu dönemde Hart'ın "Yüksek Strateji" 3 olarak gördüğü terimi kullanacağım, ancak onun işaret ettiği kapsamı kullanmakla beraber, asıl olarak özneyi buna uygulayarak açıklama yapacağım. 

Büyük strateji (grand strategy) öncelikle büyük güç sahibi ülkeler (ABD, Rusya, Çin…) için geçerlidir.

Başka ifadeyle, başat gücün, hegemonik mücadele ve emperyal iddia içinde olanların büyük stratejisi olur. 

Peki başat gücün büyük stratejisi olur da, iddiası olan, büyümek veya daha fazla büyümek isteyen bir ülkenin nesi olur?

Böyle bir ülkenin de yüksek stratejisi (high strategy) olur.

Bu bir milli ideal ile de işaret edilmelidir.

Ben Türkiye'yi bu sınıfa yerleştiriyorum.

Strateji yön verir, referans oluşturur.

Diğerlerine oranla her yönüyle kendini kabul ettirmiş ağırlıktaki bir büyük güç, uzun dönemde ve geniş coğrafyada uygulanacak türden şartları düzenler.

Büyük gücün büyük stratejisi hedefindeki alanda kabul edilecek şartların ana güzergahını belirler. 

Örneğin, ülkelere ki içinde rakipler de var, "sizin ekonominiz benim gösterdiğim sistemle ve kurallarla işletilecek" demek için neler yapılması gerekiyor az çok düşünebiliriz.

Çünkü bu konu olan bir şeyi açıklama kolaylığını içerir.

Fakat bulunduğunuz noktadan örneğin 50 yıl sonrası dünyaya bir istikamet çizecekseniz, "sizin stratejiniz ne olmalı ki bu diğerlerini bir hizaya sokabilsin" mesele bu noktada öne çıktığında düşündürücüdür.

Yüksek strateji, bir milletin veya milletler grubunun, tüm kaynaklarını, kuruluş felsefesi doğrultusundaki temel politik hedeflerini elde etmek maksadıyla, ülkesine ve içinde bulunduğu aynı bakışa sahip ülkeler topluluğuna rehberlik edecek türden bir ülküyle yönlenmesidir.

Bu yönelim, doğrudan bir rakibi alt etmeye odaklanmaz, büyümeye, sürekli kazanmaya odaklanmayı, eğer ülke ise ülkenin, ortak grup ise ortak olanların gelişme istikametini belirginleştirmeyi kapsar.

Yüksek stratejiyi belirginleştirenler, büyümek için rekabeti, sürdürebilirliği, kendini ve gerektiğinde ortaklarını savunmayı, çıkarları korumayı, gücüne güç katmayı, kaybetmemeyi esas alır.

Eğer bu yüksek strateji bir öncelikler ve zaman listesine dökülürse politika metinleri ve hedeflerin somut açıklamaları haline dönüşür. 

Yüksek strateji, savaş ve barış hizmetlerini sürdürmek için ulusların ekonomik kaynaklarını ve insan gücünü hem hesaplamalı hem de geliştirmelidir.

Ayrıca rakibin iradesini zayıflatmak için finansal baskı gücünü ve en azından moral değerlerine ait baskıyı dikkate almalı ve uygulaması gereken moral değerlerin esas alındığı kaynaklara yönelmelidir.

Barış derken bir adım ilerisi var, yüksek strateji gelecekteki barış durumuna zarar vermekten kaçınacak adımları da vizyon sahibi yaklaşımlarla atabilen bir tanımı kapsar.

Yüksek stratejiyi iyi anlayabilmek için stratejinin;

  • İlk olarak, on yıllarla kapsanan dönemini, geniş coğrafyayı veya mekânı ile büyük güç unsurlarını ihtiva etmesini elimizde tutmamız,
  • İkincisi, yüksek değerli ve etkisi olan uluslararası veya küresel kısıtlamalardan bahsetmemiz,
  • Üçüncü olarak ise ülke çıkarlarıyla ve bunlara ulaşmak adına kendinde olan ve ortaklarından katacağı bütün kaynakların kullanılma yöntemlerini açıklamamız gerekmektedir. 

Savaşların ve barış şartlarının sürdürülmesinin, hatta çevre konusundaki sürdürülebilirliğin yüksek strateji ile ilgisi açıktır.

Büyük savaşlarda ve barış çabalarında, ülkelerin uzun vadeli yüksek menfaatlerinin kapsanması ve milli güç unsurlarının tümünün tanımlanan bir amacı elde etmesi için her kaynağın koordinasyon ve iş birliğiyle kullanılması söz konusudur.

Bu nedenle yüksek strateji çerçevesindeki açıklamaların hemen yanında büyük savaşlardan, barışçı yaklaşımlardan ve yüksek politik çabalardan söz edilmesi de çok normaldir. 

Paul Kennedy gibi tarihçiler stratejiden bahsederlerken ülkelerin hem askeri hem de askeri olmayan tüm milli güç unsurlarının savaşları ve barışları kapsayan uzun vadelerde çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi gerektiğini açıklamaktadır. 

Kennedy'nin ileri sürdüğü hususlar şunlardır:

  • Birinci konu, strateji hem savaşla hem de barışla ilgilidir;
  • İkincisi, kazanmak adına araç ve amaçlar dengelenmelidir, maliyetler çok iyi hesaplanmalıdır;
  • Üçüncü husus, kazanma süreçlerini tamamlamak gerekir, savaşın dışında bunun için milli kaynaklar yerinde harcanmalıdır, müttefiklik, tarafsızların desteği, düşmanı azaltmak gibi tedbirler çok önemlidir, amaç her adımda güçlenmektir ve diplomasi bunun için kullanılan araçtır; dördüncüsü, ülkede milli moral ve motivasyon bütün süreçleri göğüsleyebilmelidir, politik kültür bu hususları tamamlamalıdır, dolayısıyla stratejide en önemli konu politikadır. 4

Paul Kennedy, "büyük stratejinin püf noktası politikadadır" diyor. 5

Benim ifade ettiğim ise "stratejide kazanmak için politikayı uyandırmak şart" manasına geliyor. 

Politika ne yapar?

Savaşı da barışı da birlikte görür, bütüne bakar, ama sonuçta mutlaka kazanmayı hedefler.

Liderler en iyi çıkar noktası nerede, bunu hesap eder ve adımını tam zamanında atar.

Mevcudu korumak, milli güç unsurlarını daha da güçlendirmek, bunların uyumunu sağlamak, bütün kapasiteyi yekvücut hale getirmek ve planlı biçimde bunları yerinde kullanmak esastır.

Ancak karşı taraf da benzerlerini yapacaktır, hatta beklenmedik dış etkiler de söz konusu olacaktır.

Bu da ortaya büyük bir sürtünme hadisesi çıkarır.

Sürtünmenin bir kısmı öngörülebilir bir kısmı ise öngörülemez, ama olasılıklara göre gerekli bütün tedbirler mutlaka alınmalıdır.

Yüksek stratejinin sadece savaşlarla veya sadece uzun vadeli dış politika çabalarıyla ilgilendiğini düşünmek bazen eksik sonuçlar verebilir.

Eğer bir ülke yüksek çıkarlarını elde etmek amacıyla hasmıyla savaşı bile göze alarak (bizzat savaşsın veya başkalarıyla savaştırsın, bu değişmez,) yüksek bir mücadeleye giriştiyse ve bu ülkenin küresel ve/veya bölgesel ölçekteki yüksek yeri belirlenecekse, işte bu noktada bir yüksek strateji tanımlanabilir, eğer bu bir başat güç ise zaten tanım büyük strateji haline gelir, etki alanı ve etki derinliği hemen her ülkeyi ve güç unsurunu ilgilendirir.

İmkân ve kabiliyetler neler, bunlar nasıl, nerelerde ve hangi zamanlarda kullanılacaklar, bunlara ait büyük planlar ve projeler neler, en başta askeri, ekonomik ve politik araçlarla bunlar ne şekilde gerçekleştirilecek, bu gibi sorular yüksek stratejinin üzerinde durduğu konulardır.

Bu manadaki bir yüksek strateji bir ülkenin uzun vadeli bir seri düşüncesini, yol haritasını, kaynak kullanma ve kazanma biçimini içerir, bununla ilgili dünyaya nasıl yayılacağını tarif eder.

Çin örneğinden bir konuyu açıklayayım, küresel gelişimine ve dünyadaki etkisinin artmasına sadece proje bazlı bakmaya kalkarsanız, kapsanan zaman, coğrafyalar ve imkanlar her ne kadar çok büyük boyutlu olsa da Kuşak Yol Girişimi gibi bir-iki proje adını zikrederek sonuçta bu başat gücün yüksek stratejisini bütünüyle açıklayamazsınız, bu tür devasa projeler büyük stratejinin sadece bir unsuru olabilir.

(Kuşak Yol Girişimi burada sadece bir örnektir.)

O halde Çin'in stratejisini tarif ederken kullanacağınız plan ve hedeflerin çokluğu ve boyutları bile bu tür bir ülkenin ne denli dikkate değer ölçekte olduğunu, başka deyişle başat güç olduğunu gösterir.

Bundan dolayı ABD ve onun büyük stratejisi ile mukayese edebilirsiniz.

Çalışma metodu nasıl olmalıdır?

Bir yüksek strateji çalışmasını yaparken mevcut ve gelişmelere paralel tarif edilecek türden uluslararası ve küresel sistemin doğası ve işletilmesi, temel düşünce, ülkü, çıkarlar, tehditler, fırsatlar ele alınır, mantıksal yaklaşımlar ve araçlar kullanılır, böylelikle ülke hakkında rasyonel bir tarif meydana getirilir. 

Yüksek strateji, geleneksel strateji fikrini üç şekilde genişletir.

  • Bunlardan birincisi, stratejiyi askeri araçların ötesine, diplomatik, finansal, ekonomik, bilgi sistemleri, vs. araçları da kapsayacak şekilde genişletmektir.
  • İkincisi, dış güçlere ek olarak (hem çeşitli iktidar araçlarını hem de bunların uygulanması için gerekli olan iç politikaları hesaba katarak) iç güçleri incelemektir.
  • Üçüncüsü ise savaş zamanına ilave olarak barış zamanını kapsamaktır. Ama aslında barış zamanında kazanmayı bilebilmektir. Strateji bunun için temel yöntemdir.

İddiası olan ve büyümek isteyen bir ülkenin milli çıkarları (milli menfaati) tüm dünya ölçeğindedir.

Şimdiden sonra buna uzay dahildir.

Eğer bugünün koşullarıyla işaret edecek olursak, milli çıkarların aranacağı kapsam küreseldir, dememiz gerekir.

Bu manada dış politika fedakâr değildir, menfaatlere dayalıdır.

İddiası olan ve büyümek isteyen bir ülke, sıfır toplamlı değil, pozitif toplamlı müttefikliklere (ve ortaklara) sürekli açıktır.

Politikanın arka planındaki güç, bütün bu hususları deruhte eder, savunur, korur ve günün icaplarına göre geliştirir.

Hangi tür iktidar veya lider işbaşına gelirse gelsin, arka planın sağlamlığı, o ülkenin ideallerine hizmet eder.

O ülkenin demokrasisi anayasal olarak korunur.

Ülküsünü ise milli politika ve onu besleyen arka plan güçleri korur.
 


Türkiye'yi bu bakımdan değerlendirelim: 

Türkiye Cumhuriyeti'nin ülküsü, milli menfaatlerini garanti eder, aynı zamanda diğer dostlarının yararına imkanlar yaratır, uluslararası ve küresel sistemi kullanışlı ve yararlı hale getirir, refahı geliştirir, güvenliği temin eder ve bütün bunlara karşı olanların politik yaklaşımlarını kısıtlar, kendi politikasının kabulünü sağlar.

Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlam devlet yönetimi, demokratik değerleri ve kapsayıcı milli değerleri savunur, tarihsel perspektifte hâkim güç olma hedefine ulaşmak için atacağı ileri adımlarını garanti eder. 

Ülke, anarşik değildir, dar görüşlü, bağnaz ve yozlaşmış değildir, sıradan bir güç değildir, üzerinde oynamak yerine birlikte yürümek gerektiği fikrini uyandırandır, her daim dikkate alınmaya değerdir.

Hükümetlerin ödevi sadece ülke içinde değil, aynı zamanda dünya ölçeğinde tespit edilen sorunları en kısa yoldan onarmaktır.

İktidardakiler, ülkenin jeopolitik ve kültürel avantajlarıyla, küresel rekabetin yeni çağı için vizyonunu ve bu yöndeki hedeflerini sürekli güncel tutar, hasarı olan alanlara pozitif katkı verir.

Bütün iddiası olan ülkelerin bulunduğu ortamın bir küresel güç rekabetini gerekli kıldığını iyi bilir ve buna göre hazırlıklıdır.

Başlıca onarılacak alanlar, ortaklıklar, uluslararası kurumlar, bunlarla olan ilişkiler, ulusaşırı konularda işbirlikleridir ve başat güçlere yönelik belirgin bir politika sergilemektir.

İddiası olan ve büyümek isteyen bir ülkenin kolay anlatımla yüksek stratejisi, uluslararası sistemi güçlendirmek, ülkeyi bağımlı yapan konu varsa o hususlardan kurtulmak, düşman ülkelerle ilişkisi olanların ekonomik, askeri, teknolojik ve ideolojik bağlantılarını kesmektir. 

Böyle bir ülke, diğer sağlam demokrasilerle (ülke, lider, parti, STK, vs.) iş birliği yapar, dayanışma içine girer, jeopolitik bağ sistemini inşa eder ve işletir.

Bu hususlar için mutlaka yumuşak güçle hareket eder, aynı zamanda akıllı gücü iyi kullanır.

Ülkenin kredibilitesi ve güveni (ethos'u) sürekli sağlam tutulur. 

Stratejik hedefler sert güç ile desteklenir.

Sert güç için silahlanma programları geliştirilerek küresel ve bölgesel dengede üstünlük ve gerekli caydırıcılık sağlanır.

Sert güç için en öncelik verilecek konu caydırıcılıktır.

Ulus temelli ülke ve yapılar ile uluslararası sistem devam etmektedir.

İddiası olan ve büyümek isteyen ulus, kendisi ve tüm dünya ulusları için demokraside, bilimde ve geçerli olan ekonomik sistemde örneklik teşkil eder, standartları muhafaza eder ve imkânı olur ise geliştirir, bütün ileri değerlerin yükselmesini sağlayacak adımları atar.

Böyle bir ülke, her fırsatta uluslararası sistemi ve hukuku savunur, ama her ülkeyi ve toplumu kendi başına bırakmaz.

Çünkü ortada büyük bir rekabet var.

Açıklanan ve savunulan ülke ve insanlık ideali doğrultusundaki politik hedeflerin uygulaması sonucunda mutlak surette kendi çıkarlarını garanti altına alır, bunun için net olmak durumundadır.

 

 

1.  Hart, B. H. Liddell, Strateji, Dolaylı Tutum, Çev. Selma Koçak, Doruk Yayınları, 2022, İstanbul.
2.  A.g.e: s. 17.
3.  A.g.e: s. 486-495.
4.  Kennedy, Paul, Savaş ve Barışta Büyük Stratejiler, Çev. Ahmet Fethi, Totem Yayınları, 2014, İstanbul, s. 14.
5.  A.g.e., 16.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU