Yerlileşme ve millileşme hamleleri her zaman büyük stratejilerin ürünü değildir. Kimi zaman bir üsteğmenin, bir mühendis kadının ya da bir generalin cesaretiyle başlar. Emekli Korgeneral Alpaslan Erdoğan'ın tanıklığı, Türk Savunma Sanayiinin kırılma anlarından birine ışık tutuyor.
Türkiye'nin savunma sanayiinde yerlileşme ve bağımsızlık yolculuğu, devlet politikalarının yanında, görev başındaki askerlerin ve mühendislerin kararlılığıyla da şekillendi.
2000'li yılların başında, bir ABD firmasıyla yürütülen helikopter sözleşmesi görüşmeleri sırasında yaşananlar, bugün ATAK helikopterlerinde kullanılan yerli görev bilgisayarının temelini oluşturdu.
O günlerde ABD'nin "Yüzde 5'ini vermeyiz çünkü bize karşı kullanabilirsiniz" dediği teknoloji, bir üsteğmenin önerisi, yerli mühendislerin emeği ve kararlı komutanların iradesiyle Türkiye'de üretildi.
Emekli Korgeneral Alpaslan Erdoğan'ın kendi sözleriyle aktardığı bu hikâye, Türkiye'nin bağımsız savunma sanayi hedefinin nasıl adım adım inşa edildiğini gösteren önemli bir tanıklık.*
Bir tanıklık: Görev bilgisayarının hikâyesi
"2001 yılında Kara Kuvvetleri Karargâhında Savunma Araştırma Şubesi Müdürü olarak görev yapıyordum. ABD Bell şirketinden alınacak olan AH-1Z silahlı helikopterlerinin sözleşme görüşmeleri devam ediyor. Yurtdışı görevinden gelince dönemin Gn.P.P Başkanı bana, 'Albayım sen de bu sözleşme görüşmelerine giriyorsun' dedi.
Sözleşme görüşmeleri ABD'lilerle devam ediyor. Bell şirketi temsilcileri var, kendini beğenmiş ABD'liler, helikopterin mevcut konfigürasyonuna dokundurtmayacaklarını söylüyor. Bizim de o dönemki Kara Havacılık perspektifi içerisinde helikopterlerin, envanterimizdeki AH-1P helikopterlerinin aksine kızak yerine tekerlekli olması isteniyor. ABD'liler de 'Bizimkiler kızaklıdır, dokundurtmayız' diyor. Böyle günlerce devam edip gidiyor.
Sonunda bir üsteğmen bana yanaştı, 'Komutanım siz bana bir saatinizi ayırırsanız ben size önemli bir şey anlatacağım. Asıl burada önemli olan bu helikopterin görev bilgisayarıdır' dedi.
'Nedir bu görev bilgisayarı?' dedim.
'Bunun yazılımını bizim yapmamız lazım komutanım.'
'Nasıl yapacağız?'
'Komutanım bu görev bilgisayarının yazılımına dahil olalım. Zorlayalım, tamamını Türkiye Cumhuriyeti yaptığı takdirde biz çoğu şeye hâkim oluruz.'
'Tamam, ertesi gün gündeme getirelim' dedim.
Başladık gündeme getirmeye. ABD'liler 'Dokundurtmayız, açmayız, biz size böyle vereceğiz, hiç karıştırmayız' dediler.
Bir haftanın sonunda epey ilerleme kaydedildi ve dediler ki, 'Yüzde 95 yazılımını size açarız.'
Kahve molasında o heyet başkanına dedim ki, 'Yüzde 95'i veriyorsunuz da bu yüzde 5'i niye vermiyorsunuz? Nedir buradaki kritiklik?'
'Albayım, siz bana bu helikopterin bir gün ABD'ye karşı kullanılmayacağının garantisini verebiliyor musunuz? Veriyorsanız bu yüzde 5'i de verelim.'
Bu beni çok rahatsız etti. Hemen Gn. P.P başkanımıza gittim. 'Komutanım böyle diyorlar' dedim.
'Sözleşme görüşmelerini kesin. O üsteğmeni de bana getir' dedi.
Gittik, üsteğmenimiz de anlattı. Peki ne yapacağız?
'TÜBİTAK MAM'da bir doçent hanımefendi var, kendisi bu işleri biliyor. Onu davet edelim' dedi.
SSB de o zaman emekli generalimiz vardı, Havacılık Daire Başkanı Celal Paşa, onunla da koordine ettik.
Bitiştiren Sokak'taki SSB binasında bir toplantı yaptık. O hanımefendi de geldi:
'Bunlar olabilir, bana bir hafta müsaade edin' dedi.
Bir hafta sonra toplandık. Bir matris hazırlamış. 17 kalem var. 17'ye bölmüş. Alta da firmaları sıralamış.
Hiç unutmuyorum, birinci sıraya yazmış:
'NETAŞ bu görev bilgisayarının kutusunu yapar, AYESAŞ şurayı yazar, MAM şurayı yapar, MİLSOFT şurayı yapar' vs.
Sonunda dedi ki: 'Biz bunu yaparız.'
'Nedir bunun maliyeti?' diye sorduk.
'80.000 TL verirseniz biz bu işi çalışıp gelelim.'
SSB tarafından Ar-Ge 2001 diye bir proje başlatıldı.
Ar-Ge 2001'de o görev bilgisayarı laboratuvarda çalıştı.
Yazılım da yapılınca top o yana dönüyor, bu yana dönüyor. Her şey tamam.
Ar-Ge 2004 projesi peşinden geldi. TUSAŞ'a bir helikopter verildi. ASELSAN, MAM ve TUSAŞ'ın katılımıyla AS-MA-TA diye bir konsorsiyum kuruldu.
Laboratuvar ortamında geliştirilen sistem AH-1S helikopteri üzerine giydirildi ve 2007 yılının Eylül ayında bu helikopter bu görev bilgisayarıyla atışa gitti.
Şereflikoçhisar'a atışa gittik. Orada yabancılar da gelmiş, büyükelçiliklerden gelenler var, firma temsilcileri var ve içimizdeki İrlandalılar da var.
'Bunlar yapamaz, edemez' diye arkada konuşuyorlar.
'Şu yırtık pantolonlu kızın yazdığı, bu at kuyruklu küpeli oğlanın yaptığı mı vuracak?'
Böyle konuşmalar. Çok üzüldüm ben.
Vecdi Gönül Bey o zamanki Milli Savunma Bakanımız, 'Ne oldu Generalim, niye böyle üzgünsün' dedi.
'Arkada çok önemli bir ekip var. Başarısızlığı bekleyen, kınaları hazırlamışlar. Başarısız olursak yakılacak kına' dedim.
'İnşallah ellerinde kalır' dedi.
Helikopter; 4, 5 km mesafeden füzeyi attı ve hedefi göbeğinden vurdu. Benim gibi bazı arkadaşlarımız ağlayıp birbirine sarılırken; öbür tarafta da 'Aa cidden vurdu ya' diyen bir güruh oluştu.
….
O üsteğmenin zorlamasıyla biz bir görev bilgisayarına sahip olduk. ATAK helikopterlerinin üzerinde o görev bilgisayarı uçuyor. O görev bilgisayarı evrilerek başka şeylere de dönüştü. Ar-Ge'yle biz oralara gittik."
Bağımsızlık iradesinin sembolü
Bugün ATAK helikopterlerinde kullanılan görev bilgisayarları, bir zamanlar ABD'lilerin "Yüzde 5'ini vermeyiz çünkü bize karşı kullanırsınız" dediği teknolojiye karşı geliştirilen yerli çözümün ürünüdür.
O günlerde bir üsteğmenin önerisi, TÜBİTAK MAM'daki mühendislerin gayreti ve vizyoner komutanların kararıyla başlayan bu süreç, Türkiye'nin savunma sanayiinde kendi yazılım ve görev sistemlerini geliştirme iradesinin simgesi haline geldi.
Yerli mühendislerin "yırtık pantolonlu" ve "at kuyruklu" diye küçümsendiği o günler, bugün genç mühendislerin uluslararası alanda saygı duyulan işler yaptığı bir noktaya dönüştü.
Bu hikâye, Türkiye'nin bağımsız savunma sanayi hedefinin ancak inatla, cesaretle ve iş birliğiyle mümkün olduğunu gösteriyor.
*Bu yazıdaki anekdot, STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş tarafından 2021'de yayınlanan"Türk Savunma Sanayiinin Yükselişi ve Ambargolar" isimli kitaptan alınmıştır.
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish