CHP bazı kanunlar ile Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptalini istedi

"İklim Kanunu'nun istisnasız tüm maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi başvurumuzu yapmış bulunuyoruz"

Fotoğraf: ANKA

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, 7548, 7549, 7550, 7551, 7552 sayılı kanunlar ile 186 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Günaydın başvurusunun ardından yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

TBMM, çalışmalarına, pazarı pazartesiye bağlayan gece 2'de son verdi. Ancak orada kapanış konuşmasını yaparken de ifade etmiştik; Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak bir tatil ortamı içerisinde değiliz ve olmayacağız. Öncelikle kamu yararına aykırı olarak çıkarttıkları tüm yasal düzenlemeleri, süresi içerisinde ve hatta süresinden çok önce Anayasa Mahkemesi'ne taşımaya devam ediyoruz.

"Önümüzdeki haftadan itibaren milletvekillerimiz saha çalışmalarına başlayacaklar"

Önümüzdeki haftadan itibaren milletvekillerimiz saha çalışmalarına başlayacaklar. 28. Dönem Yasama Yılı'nın iki dönemini geride bıraktık. İki çalışma yılını geride bıraktık. Bu iki çalışma yılı içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin verdiği 774 kanun teklifinin tamamını reddeden, bin 250 araştırma önergemizin hiçbirini gündeme almayan Cumhur İttifakı çoğunluğu ile karşı karşıyayız. Bu Cumhuriyet Halk Partisi açısından öyle. Diğer tüm muhalefet partileri açısından da benzer bir düzenlemenin, anlayışın ve üstten bakıcı kibrin meclise hakim olduğunu ifade edelim.

"İklim Kanunu'nun tüm maddelerinin iptali için buradayız"

Bugün 774 sayılı KHK'ye ilişkin üç ayrı paketi getirdik buraya. Bunun yanında 10. Yargı Paketi, 4. düzenleme olarak Anayasa Mahkemesi'ne sunuldu. İklim Kanunu'nun tüm maddelerinin iptali için buradayız ve nihayet bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptali de olmak üzere toplam 5 yasa ve bir CBK için Anayasa Mahkemesi'ne yürütmesinin durdurulması öncelikle ve her halükarda iptali için hazırladığımız dilekçeleri mahkemeye verdik.

"Adeta Cumhur İttifakı ile AYM arasında bir inatlaşma sürüyor"

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı’nın rektör atama yetkisini iptal etti. Ancak bu yetkiyi yine bir düzenleme itibarıyla meclisten geçirdiler. Yani adeta Cumhur İttifakı ile AYM arasında inatlaşma sürüyor. Muhalefet olarak hukuk tarafında olmaya devam ediyoruz. AYM, ‘Cumhurbaşkanı tek başına rektör atayamaz’ dedikçe, Cumhurbaşkanı rektörü tek başına atamaya devam ediyor ve biz bunun bir kere daha iptali için Anayasa Mahkemesi önündeyiz. Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Kredi Yurtlar Kurumu üzerinden memlekete yeterince yurt yapamıyorsunuz. Çocuklarımızın ve ailelerinin en temel sorunu beslenme ve barınma sorunu. Buna çözüm sağlamak ve katkı sunmak amacıyla belediyelerimiz yurt yapıyor. Ve siz tıpkı kreşlerle uğraştığınız gibi yurtlarla da uğraşıyorsunuz. Şimdi bir düzenleme getirdiniz. Neymiş? Belediyeler yurt yapamazmış. Bunu da bir yasal düzenleme olarak maalesef meclisten geçirdiler ve Resmi Gazete’de yayınladılar. Bunun da iptalini buraya getirdik.

"Yeni bir düzenlemeyle, 35 yaşını geçmişseniz kamuda çalışamazsınız. Bu düzenlemenin de iptali için buraya geldik"

35 yaşını geçmişseniz kamuda çalışamazsınız. Zaten yandaşlarınızın çoluğunu çocuğunu mülakatsız kamuya alıyorsunuz. Cumhur İttifakı'nın partilerine oy vermekle beraber o küçük elitin içerisinde yer almayan yurttaşlarımız ve adaletle bu işe kamu görevine girmeye çalışan insanlar hem sınavlarda hem mülakatlarda şakır şakır eleniyorlar. Şimdi 35 yaşını geçtiysen kamuda çalışamazsın. Zaten ekonomide büyük kriz var, reel sektör giderek daralıyor, memlekette geniş tanımlı işsizlik sayısı 11 milyonu aşmış. Bir de bunlara kamunun yolunu sürekli ve tamamen kapatmak insan haklarına aykırıdır. Bu düzenlemenin iptali için buraya geldik. Diyanet İşleri Başkanı’na erişimin engellenmesi ve içeriğin çıkartılmasına yönelik yetki verilmesi. Bu anlayışın da hukukla bağdaşır bir tarafı yoktur. Elbette bu bilimsel kurullar tarafından verilebilecek kararlardır. Dolayısıyla başvurumuzu yaptık.

"İşçilerimizin alınterini korumak zorundayız"

Rusya'da çalışan Türk işçileri yıllarca çalışıyorlar. Bazen maaşlarını, bazen kıdem tazminatlarını alamıyorlar ve sonra işçilerimizin Türk hukukundan ari tutulması ve çatışmalar hukuku çerçevesinde Rusya hukukuna tabi olmaları konusunda düzenleme getiriyorsunuz. Bunun en azından egemenlik hakkına aykırı olduğu açıktır. İşçilerimizi, işçilerimizin alınterini korumak zorundayız. Orada çalışan işçi kardeşimizin hangi partiye oy verdiğinin zerre önemi yoktur. Önemli olan burada doğru düzenlemeyi hayata geçirmektir. Nihayet İklim Kanunu. Amacı ve kapsamı da dahil İklim Kanunu'nun tüm maddelerinin öncelikle yürürlüğünün durdurulması ve her halükarda iptali için başvurumuzu yapmış bulunuyoruz.

"İklim Kanunu'nun istisnasız tüm maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi başvurumuzu yapmış bulunuyoruz"

Evet CHP grubu olarak bu başvuruyu yaptık ama mecliste tüm muhalefet partilerinin İklim Kanunlarına yönelik haklı itirazlarının olduğunu biliyoruz. Bir amaç ve kapsam maddesinin altına memleketin doğasını koruyan, geleceğini koruyan, yararını savunan bir İklim Kanunu'nun nasıl olması gerektiğine ilişkin açıklamalarımızı yaptık. Bundan öte karbon salınımını engellemeyen, yutak alanların varlığını korumayan, buna karşılık bu meseleyi sadece ticari iş olarak gören düzenlemenin Türkiye'nin yararına olmadığı açıktır. İklim Kanunu'nun istisnasız tüm maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi başvurumuzu yapmış bulunuyoruz. Peki görevimiz bununla bitiyor mu? Bugün altı düzenlemeyi getirdik. Ama meclis açıkken her hafta kamu yararına, hukuka ve anayasaya aykırı düzenlemeleri iptali istemi ile getireceğiz.

"Bir memlekette anayasal düzen kalmamışsa, hukuk kalmamışsa, adalet kalmamışsa geriye bir şey kalmaz"

Ben, Anayasa Mahkemesi üyelerini tıpkı bizim gibi tatile çıkmadan İklim Kanunu'nu ele almaları ve 10 yıldır vermedikleri yürürlüğünün durdurulması kararını vermeleri ve arkasından esastan incelemeyle iptal kararını vermelerine yönelik çağrıyı yapmak istiyorum. Bir memlekette anayasal düzen kalmamışsa, hukuk kalmamışsa, adalet kalmamışsa geriye bir şey kalmaz çünkü.

"Herhangi bir mezhebi, herhangi bir statü ile ilişkilendirmek bu memleketin kuruluş felsefesine aykırıdır"

Günaydın, bir gazetecinin kendisine yönelttiği, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Kürt, Alevi Cumhurbaşkanı Yardımcısı sözlerinin Lübnan'la ilişkilendirilmesine ilişkin sorusuna şu yanıtı verdi:

Takip edebildiğim kadarıyla neredeyse bir haftadır bu tartışma oluyor ve yalanlama daha yeni geldi. Yalanlamayla beraber aslında bu sözlerin doğrulaması geldi. Lübnan'la benzetmemeliymişiz. Niye Lübnan'la benzetmeyelim? Çünkü Lübnan Anayasası'nda hangi mezhepten kimlerin nerelere gelebileceği yazılıyor. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir memleket değildir. Türkiye Cumhuriyeti anayasal yapısı altında vatandaşlığın tanımlandığı bir memlekettir. Devlet, mezheplere kördür. Dolayısıyla herhangi bir mezhebi, herhangi bir statü ile ilişkilendirmek bu memleketin kuruluş felsefesine aykırıdır. Önemli olan tüm yurttaşları fırsat eşitliği içerisinde siyasete katılma ve buralarda kendilerini ve temsil ettikleri grupları doğru bir şekilde ifade etme yolunun sürekli açık tutulmasıdır.

"Memleketi Lübnanlaştırmanın, memleketi Balkanize etmenin kimseye yararı olmaz"

Türkiye'de, onların saydıkları değişik etnisitelerden çok sayıda insan bugüne kadar Cumhurbaşkanı olmuştur, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmuştur, Başbakan olmuştur, Bakan olmuştur. Ama biz onları etnisitelerinden ya da mezheplerinden dolayı oraya gelen insanlar olarak görmemişizdir. Memleketi Lübnanlaştırmanın, memleketi Balkanize etmenin kimseye yararı olmaz. Türkiye'nin altına dinamit koymaktan başka bir işe yaramaz bu iş.

 

ANKA 

DAHA FAZLA HABER OKU