Dini Lider'in danışmanına... ekmek, su ve silah hakkında

İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'in Danışmanı Ali Ekber Velayeti / Fotoğraf: AFP

İran Dini Lideri'nin Danışmanı Ali Ekber Velayeti, Lübnanlıların yaşamını ve önceliklerini yorumlarken oldukça ileri gitti.

Velayeti, kendi ideolojik önceliklerine uygun bir yaklaşım kurmak için kutsal metinlerden alıntılar yaptı; ancak bu alıntılar Lübnanlıların gündelik ihtiyaçlarını değil, kendi siyasi bakışını yansıtıyordu.

Onun değerlendirmesine göre artık ekmek ve su, Lübnanlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için tek unsur değildi.

Velayeti silahı, ekmek ve suyun da üzerine koyarak temel bir yaşam şartı olarak tanımladı ve Lübnanlıların buna böyle yaklaşması gerektiğini savundu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Velayeti'nin bakış açısında, Lübnanlıların yaşam haritası ve birlikte yaşama koşulları yeniden çiziliyor.

Silahın değeri, ekmek ve suyla eşitlenerek sabit bir gereklilik düzeyine yükseltiliyor ve ona göre silah, "onurlu bir yaşamı" sağlayan unsur hâline geliyor.

İnsan, toplum, kabile ya da devlet için mutlak bir ihtiyaç olan ekmek ve su nasıl vazgeçilmezse, Velayeti'ye göre silah da aynı konuma yerleştiriliyor.

Üstelik silahın gerekliliği artık yalnızca doğrudan bir tehdit varlığıyla açıklanmıyor; varlığı devletle sınırlı bir alan olmaktan çıkarılıyor.

Bu yaklaşım sanki görev dağılımı yapıyormuş gibi bir anlam taşıyor: Devlet vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını karşılayacak, belirli bir grup ise kendi ideolojik gerekliliklerini…

Buna rağmen Velayeti, bu iki alan arasında bir eşitlik de tanımıyor. Ona göre silahın ve onu taşıyanların statüsü, ekmek ve suyun; yani halkın en temel ihtiyaçlarının üzerinde tutuluyor.

Dini Lider'in danışmanı, Hizbullah'ın silah varlığını Lübnanlılar açısından "mutlak" ya da "varoluşsal" bir önem düzeyine yükselttiğinde, güç araçlarını yaşam araçlarının önüne koymuş oluyor.

Bu söylem, silahın işlevini varoluşsal bir kategoriye taşıyor. Ancak ifadelerinin derininde, Lübnan için öngördüğü ve Lübnanlılara dayatmaya çalıştığı bir proje de belirginleşiyor:

Sizin biyolojik ihtiyaçlarınız var, bizim ise siyasi ihtiyaçlarımız.


Bu çerçevede silah, nüfuzu korumanın zorunlu bir aracı olarak tanımlanıyor.

Böylece silah, ekmek ve sudan öne geçtiği anda yaşamın ve varlığın birinci koşulu haline geliyor.

Eğer bu durum yoksulluğa ya da yokluğa yol açıyorsa, açlık ve susuzluk "fedakârlık" başlığı altında meşrulaştırılıyor; yoksulluk ise doğal bir sonuç gibi sunuluyor.

Bu bakışla birlikte anlamlar ve ölçütler değişiyor: silah -ya da onu taşıyan ve temsil eden proje- devletin üzerine çıkıyor; savaşçı, vatandaşın önüne yerleştiriliyor.

Bu yaklaşım, belirli bir toplulukta kolektif bilincin yeniden üretilmesine ve o topluluğun ‘ekmek ve suyu feda etmesinin güvenlik ve onuru koruyacağına' ikna edilmesine yol açıyor.

Oysa danışman, Alman stratejist Clausewitz'in "Ordular mideleri üzerinde yürür" sözünü duymamış gibi davranıyor.

Peki, aç kalan insanlar nasıl savaşacak?

Bir topluluk nasıl ayakta kalacak, devlet nasıl varlığını sürdürecek?
 


Lübnan tarihinin en kritik dönemlerinden birinde -İsrail'in demografiyi, coğrafyayı ve devleti hedef alan bir operasyon ihtimalini dillendirdiği; uluslararası temsilcilerin ise ülkeye akın ederek Lübnan'ın genelini, özellikle de Şii toplumu ağır bedellere sürükleyecek yıkıcı bir savaştan kaçınılması yönünde uyarılarda bulunduğu bir anda- İran Dini Lideri'nin danışmanı, ülkesinin Lübnan'a bakışını devlet ve halk düzeyinde ortaya koyuyor.

Lübnanlılara yeni bir yaşam düzeni dayatmaya çalışan bu yaklaşım, İran'ın Lübnan'daki projesini varoluşsal bir zorunluluk seviyesine çıkararak toplumun ihtiyaçlarının önüne koyuyor.

Böylece devlet bir cepheye, silah ise bir yönetim aracına dönüşüyor.

Sayın danışman, ideolojik önceliklerinizi yaşamsal önceliklerin üzerine koyarken, askeri ve stratejik cephaneliğinizin tüm unsurlarıyla birlikte Tahran'ın içme suyu krizini çözebileceğini düşünüyor musunuz?

Nükleer programda "ağır su" üretmek için harcadığınız ve düşmanınız (aynı zamanda bizim de düşmanımız) size saldırdığında sizi korumaya yetmeyen o büyük bütçeler, tüm İran'a içme suyu sağlamak için fazlasıyla yeterliydi.

Bizlere ve kendinize karşı biraz sorumluluk hissedin; çünkü bedenlerin sağlığı, vatanların sağlığının ön koşuludur.

Vesselam.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU