İstanbul'da kurulan barış masasından ne çıkar?

Doç. Dr. Mehmet Perinçek, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Trump'ın iktidara gelmesiyle birlikte Ukrayna'da barışın sağlanmasına yönelik temaslar Washington-Moskova arasında başlamış, ardından Trump ekibi sadece Rusya tarafıyla değil, Avrupa ve Ukrayna cephesinde de ciddi bir mesai yapmıştı. 

Münih Güvenlik Konferansı'ndan Zelenskiy'in Beyaz Saray ziyaretine Avrupa'daki görüşmelerden Ukrayna'daki buluşmalara kadar çok sayıda girişim sonuç vermemişti.

Trump, tatlı ya da sert ne yaptıysa da sözünü Avrupa'nın şahinlerine ve Kiev yönetimine geçiremedi.

Bu sürece paralel Avrupa, ABD'den bağımsız yeni güvenlik sistemi üzerinde yoğun bir çalışma başlattı.

Türkiye ise hem doğrudan Rusya'ya karşı olan bu sistem içerisinde rol oynamak istediğini en yetkili ağızlardan kamuoyuyla paylaştı hem de Ukrayna'ya "şemsiye tutmaya" devam etti.
Elbette bu gelişmeler, Kiev'in barış masasına oturmasına değil, tam tersine savaşı sürdürme iradesine hizmet etti.


Putin'in Kiev'i köşeye sıkıştıran hamlesi

Tam bu noktada Putin'den akıllıca bir hamle geldi.

Ukrayna tarafından gelen ateşkes teklifinin de ötesinde barış masasına koşulsuz oturmaya hazır olduklarını açıkladı ve bu masanın kurulması için İstanbul'a işaret etti.

Putin, bu hamlesiyle Ukrayna'nın güç toplamak ve silahlanmak için ateşkesi kullanma planını engellemiş oldu. Ama daha da ötesinde Rusya, bu şekilde Kiev'i köşeye sıkıştırdı.

Kiev ya masaya oturacak ya da arabuluculuğunu reddederek Ankara'yı kaybetme riskini göze alacaktı.

Putin, ayrıca bu çağrısıyla Ukrayna'yı savaşa devam etmeye zorlayan Avrupa'daki şahinlerle Ankara'da Türkiye'yi Avrupa güvenlik sistemine sokmaya hevesli olanlar arasına da kama soktu.

Böylece Moskova, savaş kışkırtıcılarının yoluna taş koydu ve Kiev İstanbul'da masaya oturmak zorunda kaldı.


Barış, o kadar da yakın değil

Elbette bu, barış adına iyi bir gelişme.

Hatta ilk meyvesini bu günlerde yaşanan esir takasıyla da verdi.

Ancak barış sürecinin Trump'ın ilk başta vadettiği kadar çabuk sonuca varmayacağını öngörebiliriz.


Avrupalı şahinlerin sabotajları ve Trump hesabı

Birincisi; savaş taraftarları ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bir önceki yazımızda Avrupa'daki silahlanma sürecini ele almıştık ve bu silahlanmaya bağlı planların Ukrayna savaşının devamına bağlı olduğunu açıklamıştık.

Açık ki Avrupa'nın şahinleri kışkırtmalarına devam edecekler.

Zaten hatırlanacağı üzere 2022'deki İstanbul görüşmelerini de özellikle İngilizler sabote etmiş, sonuca yürüyen ve bazı konularda anlaşmaya varılan müzakerelerden Ukrayna'yı Boris Johnson Kiev ziyaretiyle caydırmıştı.

Benzer çabalar, şu an da göze çarpıyor.

Ayrıca Avrupa'nın şahinleri, ABD'yi tekrardan Biden çizgisine çekmek konusunda umudunu tamamen kaybetmiş değil.

Ukrayna savaşı konusunda ısrarcı olmaları ve vakit kazanmaya çalışmaları bundan da kaynaklanıyor.

Trump'la Putin son kertede anlaşamazlarsa, ABD Rusya'yı tam anlamıyla bu konuda tatmin edemezse Moskova-Washington gerginliğinin yükselmesini bekleyenler Avrupa'da az değil. 

Diğer taraftan bir buçuk sene sonra ABD'de senato seçimleri var.

Trump'ın gümrük tarifeleri atakları sonuç vermedi ve içeride sıkıntı oluştu. Senato seçimleri, Trump'ın topal ördek durumuna düşmesine de yol açabilir.

İşte o zaman Avrupa'daki savaş kışkırtıcılarına Ukrayna meselesinde yine gün doğabilir.

Kısacası Avrupalı şahinler bu işten kolay kolay vazgeçmeyecek.


Savaş yoksa Kiev rejimi de yok

İkincisi; Kiev iktidarının da kaderi savaşa bağlı.

Özellikle de Zelenskiy ve çevresinin.

Bir düşünün, savaş şu an bitse: Ukrayna yıkılmış, ciddi insan ve toprak kaybı yaşanmış, önemli bir yenilgi söz konusu.

Üstüne üstlük Kiev iktidarı savaştan zengin de oldu.

Bizzat Trump ve ekibi Ukrayna'ya giden yardımların yolsuzluklarla iç edildiğini söylediler.

Böyle bir tabloda savaşın bitmesi Zelenskiy ve çevresi için hoş olmayan sürprizler doğurabilir.

Ülkeleri açısından değil ama kendileri açısından savaşın devamı, ölüm-kalım meselesi.


Rusya, yaz harekâtına hazırlanıyor

En az bu yazın savaşla geçeceği kesin.

Hatta Trump, tamamen bu süreçten çekilebilir ve "ne haliniz varsa görün" diyebilir.

Belki Ukrayna'ya silah yardımını keser ama Avrupa üzerinden parasıyla satmaya devam eder.

O durumda artık savaşı ancak cephedeki bir tarafın kesin üstünlüğü bitirebilir. 

Rusya, bunun farkında.

Yazın geniş çaplı bir operasyona başlayabilir.

Moskova, savaş alanında kazandığı inisiyatifi daha ciddi ilerlemelerle sürdürmek istiyor.

Ne de olsa anayasasına Rusya toprağı olarak geçirdiği birçok bölge hala Ukrayna'nın kontrolü altında. 

Ukrayna tarafında da Rusya'nın bu üstünlüğünü görmeyen yok değil.

Örneğin Ukrayna eski Genelkurmay Başkanı, şu an Londra Büyükelçisi Valeriy Zalujnıy, ülkesinin 1991 ve hatta 2022 sınırlarına dönmesini sağlayacak bir mucize beklenmemesi gerektiğini söyledi.


Zelenskiy'in yerine düşünülen isimler

Elbette bu tür çıkışlar, ülkedeki iktidar mücadelesiyle de ilgili.

Çünkü artık her türlü krediyi tüketen ve Trump karşısında da her şeye rağmen esnemek zorunda kalabilecek Zelenskiy'in yerine başka alternatifler de düşünülüyor.

Bunlardan biri de Zalujnıy. Hatta önceki cumhurbaşkanlarından Petro Poroşenko'nun da adı geçiyor.

Başta İngiltere olmak üzere Avrupa'nın şahinleri savaşı sürdürebilecek taze kan arıyor.


Avrupa, silahlandıkça diktatörleşiyor

Elbette Avrupa'da savaşın bitmesini isteyenler de var.

Hatta birçok ülkede iktidara da yakınlar.

Ancak bu partiler, Avrupa'da akıl almaz kumpaslarla ve antidemokratik uygulamalarla karşı karşıya kalıyor.

Almanya'da, Fransa'da, Romanya'da, Avusturya'da örneklerini görüyoruz.

Hatta AB Konseyi, Macaristan'ın oy hakkının elinden alınması olasılığını görüşmek için 27 Mayıs'ta bir oturum düzenleyecek.

Avrupa silahlandıkça ve savaş yüzünden ekonomisi krizi battıkça diktatörleşiyor da…


Barış nasıl gelecek?

Öyleyse barış Ukrayna'ya nasıl gelecek?

Bu noktada barış isteyen gerçek güçlerin tüm dünyada birlikte harekete geçmesi lazım.

Barış konusunda bir ağırlık yaratılabilir ve Atlantik güçleri artık Rusya'yı ve aslında tüm Avrasya'yı tehdit edemez hale gelirse, o zaman hem Avrupa'nın şahinleri bu çizgisinde ısrar edemez hem de Trump'ın eli kuvvetlenir ve Moskova'yla çok daha kolay uzlaşır.


Türkiye'ye düşen rol

Tabii ki Türkiye'ye düşen sorumluluklar da var.

Bu sorumluluklar da doğrudan kendi çıkarlarıyla ilgili.

Çünkü karşılaştığı tehditleri bertaraf edebilmesi için Ukrayna'daki Atlantik planlarının da bozulması gerekiyor. 

Evet, Türkiye, barış görüşmelerinin ev sahibi. Ama daha fazlasını da yapabilir.

Türkiye'nin arabuluculuğu ancak Ukrayna üzerindeki Avrupalı şahinlerin etkisini azalttığı takdirde barışa ve ülkemizin çıkarlarına hizmet edecektir.

Savaş kışkırtıcılarının bu sürece müdahalesi engellenebilirse, işte o zaman Türkiye, gerçekten önemli bir rol oynayacaktır.

Elbette ilk önce özellikle son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra girilen 'Atlanktikle uyumlu dış politikadan, Ukrayna'ya "şemsiye tutmaktan" ve Avrupa güvenlik sisteminde rol üstlenmeye çalışmaktan vazgeçmek gerekiyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU