“Terörsüz Türkiye” projesi adım adım hayata geçiyor. Riskleri, fırsatları ve yol haritasını öğrenmek için önce Ankara’nın görüşünü sonra da Süleymaniye ve Erbil’de sürecin nasıl karşılandığını öğrenmek için muhataplarını dinlediğimde çok net şunu söyleyebilirim: Süreç normal şekilde “buz üstünde” devam ediyor.
Siyasi iradenin güçlü durmasının önemli olduğu, Cumhurbaşkanı ve Bahçeli’nin bu anlamda aldıkları riskle birlikte meselenin “devlet projesi” olmasının önemine özel bir atıf yapılıyor.
Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün katıldığı AK Parti Teşkilat Akademisi Liderlik Okulu programında konuştu, “Terörsüz Türkiye” projesi için “En büyük eserimizi inşa ediyoruz” dedi.
“Bölgemizde terörün kullanım süresi bitmiştir. Yabancı aktörlere bel bağlanma dönemi kapanmıştır. Terörsüz Türkiye ile inşallah en büyük eserimizi inşa ediyoruz. Terör meselesini tamamen bıraktıktan sonra inşallah Türkiye bambaşka bir Türkiye olacak” sözleriyle meselesi net olarak özetledi.
"MİT aktif olarak çalışıyor"
Gördüğüm kadarıyla silah bırakma noktasında komşu ülkelerle bir mekanizma kurulmuş durumda. Millî İstihbarat Teşkilâtı bünyesinde yoğun çalışmalar yapılıyor. Sürecin içeride ve dışarıda enfekte edilmemesi için gerekli önlemler alınmış durumda. A-B-C planları da hazır. 2013 yılında yaşanan olumsuzlukların hepsi masaya yatırılmış durumda. Gördüğüm kadarıyla devlet net şekilde ne istediğini, gelecek inşasını, bölgesel ve uluslararası güçlerle örgütten isteklerini ve kırmızı çizgilerini çok net belirtmiş.
Açıkça ifade edeyim ki zorlu bir süreç olsa da umudum daha da pekişti. Güvenlik bürokrasisi açısından süreci özetleyecek olursam durum şu:
1- PKK’nın silah bırakması bir süreç değil. Sürece bir bütün olarak bakılmalı. 2 Trilyon dolar maliyeti olan, 65 bin insanın hayatına mal olan bir süreci konuşuyoruz dolayısıyla silah bırakma bunun en önemli adımı ama olsa da bütün adım bu değil.
2-MİT ve başındaki isim olarak İbrahim Kalın tarafından emek emek işlenerek bugünlere getirilen süreçte, İbrahim Hoca’nın ve ekibinin bakış açısı ve hedefleri çok net. Bu konuda çok büyük bir inşa sürecine odaklanmış durumdalar.
3-PKK’nın silahsızlanması ve örgütün kendini feshetmesi önemli. Önemli olan bu süreçte bunun yerine ne koyacağımız meselesi. Ne koyacağız meselesi bu ve benzeri örgütlerin tekrar oluşmaması, zeminin kurutulması açısından yapılması gereken işleri belirtiyor. Bu bağlamda kimyayı bozmadan Türkiye en büyük eserini inşa etmek için herkese büyük çaba düştüğü ve Meclis inisiyatifini toplumsallaşma açısından önemine özel bir atıf yapılıyor.
4-PKK’nın ortaya koyduğu metnin okumasında bir sorun olduğu ifade ediliyor. Metin okumasında sanki Türkiye Cumhuriyeti ve PKK arasında yapılmış bir anlaşma gibi bir sonuç üzerinden değerlendirme yapıldığı belirtiyor. PKK ile ilgili herhangi bir pazarlığın asla yapılmadığının altı çiziliyor.
Örgütün metninin kendi tabanına bir seslenme olarak ele alınması gerektiği ifade ediliyor. Lozan vb. maddeler üzerinden yapılan değerlendirmelerin örgütün kendi tabanıyla yaptığı değerlendirmeler olduğu, Türkiye Cumhuriyeti’ni bağlayan herhangi bir şeyin olmadığı belirtiliyor.
5-“PKK terörü bırakmaz, silahlara veda etmez” umutsuzluğu, yahut beklentisi içinde olanlara; Suriye’de 52 yıllık BAAS rejiminin 10 gün içerisinde çözülüp dağılmasını, ABD’nin 10 milyon dolar ödül koyduğu Ahmet Şara’nın Başkan Trump ile tokalaşmasını hatırlatan kaynaklar bölge dinamiğinin ve paradigmasının değiştiğini herkesin görmesi gerektiğini ifade ediyorlar.
6-Yeni bir paradigma dönemi ortaya konacak. Bu bağlamda silah atılacak adımlardan bir tanesi. Bununla ilgili olarak bir mekanizmanın kurulduğu ve her ülkenin modeli, siyasi yapısı ve PKK’nın konumlanması farklı olduğu için her ülke özelinde özel çalışma yapılacağı belirtiliyor. Irak’ta silahların bırakılma pratiğiyle Suriye’deki PKK’lıların silah bırakma pratiğinin farklı olduğu belirtiliyor.
7-DEM’in daha cesur hareket etmesi, politika üretmesi gerektiği ve süreçte özgür hareket etmesinin kıymetli ve değerli olduğu, bunun DEM’in de özgürleşmesi anlamına geleceği belirtiliyor.
8-Zamanı geldiğinde güvenlik bürokrasinin CHP Genel Başkanı başta olmak siyasilere bilgilendirme yapılacağı belirtiliyor. Özgür Özel’in sürece karşı negatif tavır geliştirmemesinin kıymetli olduğu ve toplumsallaşma adına bunun çok değerli olduğu belirtiliyor
9-Amerika’nın da bölgede SDG’yi bırakma eğilimi göstermesi meselenin çözümü noktasında son derece önemli hale geldi. ABD’nin Suriye’de asker sayısını 400’e kadar düşüreceği beklentisi hakim. Trump’ın yaptırımları kaldırma kararı SDG açısından tam bir hayal kırıklığı oldu. Onlar, ABD arkamda duracak, fiili özerk yapıyı koruyacak diyorlardı. Oysa Trump, hem yaptırımları kaldırdı hem de Şara ile yüz yüze görüştü. Hakkında, üç ay sonra gider mi sorusu sorulan Şara ve yeni yönetim bu şekilde legalize olduğu görüşü hakim.
10-Suriye’de üniter yapının oluşturulması fikrine ABD’nin de sıcak baktığı ve bu fikre ikna olduğu belirtiliyor.
11-Türkiye, Suriye’de bir Barzani modeli ya da federatif, özerklik vb. bir yönetim şekline asla sıcak bakmıyor ve bu konuda oluşan politika belirleyici halde. Gerek Irak’ta gerek Lübnan’da oluşturulan kota sistemlerinin çatışma üretmekten başka bir işe yaramadığı ve meseleyi uluslararası güçler için bir zemin haline getirdiği belirtiliyor.
12-Gelinen aşamada özellikle İsrail ve İran’ın tavırlarının çok olumlu olmadığı ancak bunun “Terörsüz Türkiye hedefi”ne zarar verecek boyuta gelmemesi için net olarak beklentilerin ve uyarıların kendilerine yapıldığı ifade ediliyor.
13-İsrail’in bölgede Kürtleri bir vekalet gücü haline getirmeye çalıştığı ancak Türkiye’nin bu konuda kararlı olduğu ve böyle bir durum karşısında “Eğer vekalet gücü olarak kullanmaya kalkar ve sınırımıza getirirseniz bunun savaş nedeni sayılacağımı muhataplarımıza iletmiş durumdayız” dendi. İsrail’in de özellikle Trump’ın son Ortadoğu turundan sonra anladığı durumun daha da pekişmesini bekledikleri belirtiliyor.
14-İsrail politikasında Suriye konusunda iki görüş öne çıktığı; bir görüşün “Suriye’yi devlet olarak tutalım ve devletler arası ilişki sürdürelim” dediğini diğer görüşün ise “Suriye’de bir devlete izin vermeyelim, fiili olarak bölelim ve kontrol altında tutalım” dediği belirtiliyor. Bu konuda Türkiye’nin asla Suriye’nin Lübnanlaşmasına izin vermeyeceği belirtiliyor.
15-ENKS ve SDG arasında yapılan toplantıda ele alınan kararların iç kamuoyuna yönelik olduğu ve el yükselttiği belirtiliyor ve bunun saha pratiği olmadığı ifade ediliyor.
16-Suriye’de Kürtlerin karar alma ve karar verme süreçleri içerisine girmesiyle birlikte onların da rahatlayacağı, bu bağlamda diğer unsurlar gibi kültürel ve anayasal haklarını almaları gerektiği belirtiliyor. Üniter yapısı kurulmuş bir Suriye’de herkesin demokratik haklarının Suriye bütünlüğü içerisinde güvence altına alınacağı belirtiliyor. SDG’nin Anayasa yazımında bu fırsatı kaçırdığı belirtiliyor.
17-SDG’nin de Suriye’de bir bütün silah bırakacağı ve bunun için bir zaman gerektiği dillendiriliyor.
18-Avrupa’da PKK’nın ciddi bir finans gücü olduğu bu noktada finans gücünü kaybetmek istemeyen örgüt mensuplarının süreci zorladığını ama başaramadıkları ifade edilirken, PKK’nın Avrupa yapılanmasıyla artık Avrupa’nın uğraşacağı belirtiliyor.
19-PKK’nın silah bırakmasına çok yüksek itirazların olmadığı, geçmişte Suriye’den örgüte katılan ve örgütün Suriye kolunda aktif olan Bahoz Erdal’ın sürece itirazı olduğunu, bunun da örgüt tarafından not edildiği ve gerekenin yapılacağı belirtiliyor. Bahoz Eral’ın itirazının daha çok yürüttüğü çete faaliyetlerini kaybetmek istememesinden kaynaklandığı ama Abdullah Öcalan’ın çağrısına uymamanın maliyetini de ödeyebileceğinin farkında olduğu belirtiliyor ve ciddiye alınacak bir itiraz olmadığı söyleniyor.
20-Atılacak her olumlu adımın bir sonraki olumlu adımı besleyeceği belirtiliyor ve bu konuda tam anlamıyla bir uyum sağlanması gerektiği ifade ediliyor.
21-317 Diyarbakır annesinin 61 tanesinin çocuğunun geldiği ve aileleriyle buluştuğu belirtilerek ilk etapta Diyarbakır annelerinin çocuklarının getirilmesinin psikolojik açıdan da önemli olduğu belirtiliyor. Bu konuda çalışmaların yoğunlaştığı dilendirildi.
22-PKK içerisinde 1000’e yakın örgüt mensubunun suça karışmadığı belirtiliyor ve bunların Türkiye’ye gelmesiyle birlikte topluma kazandırma sürecinin başlayacağı ifade ediliyor. Geçmiş dönemde de buna benzer örneklerin yaşandığı söylendi.
23-PKK’nın silah bırakmasından yaralanan DHKP- örgütlerin de “Silah bırakmak istemiyorsanız gelin bizimle savaşın” çağrıları yaptıklarını, istihbaratın bunları takip ettiğini ve yol kazası yaşanmaması için gerekli tedbir ve operasyonların yapıldığı” belirtiliyor.
24-Dünya örnekliğinde silah bırakmanın yıllar aldığı ancak Türkiye modeliyle bu sürecin çok hızlanacağı ifade ediyor. Dört ay içerisinde sonuç alınmasının beklendiği bu konuda MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Irak, Suriye ve İran’da muhataplarıyla sürekli görüştüğü belirtiliyor.
25-Bu inşa sürecinde Irak ve Suriye Kürtlerin hamisinin de Türkiye olması hedeflenecek. Bütün Kürtlerin yönünün Türkiye’ye dönmesi sağlanacak. Zemin ortadan kaldırılacak ve süreç büyük bir medeniyet adımı olacak.
26- Duhok valisinin açıkladığı gibi PKK’nın işgal ettiği köyleri boşaltması, Süleymaniye Havaalanı’na Türkiye’den uçak seferlerinin tekrar başlatılması, Suriye’de Kürtlerin yeni yönetime katılması normalleşmeyle birlikte sayılacak adımlar olarak sıralanıyor.
27-Sürecin toplumsallaşması açısından MHP Lideri Devlet Bahçeli, PKK’nın fesih kararının ardından “Terörsüz Türkiye” için TBMM’de 16 siyasi partinin katılımıyla 100 üyeli bir komisyon kurulmasını önerdi. “Ok yaydan çıktı, geriye dönüş yok” söyleminin çok önemli olduğu ve Meclis’in sürece vereceği katkının toplumdaki “güveni” daha da pekiştirileceği belirtiliyor.
28- Sürecin enfekte edilmemesi için gerek gerek siyasetin gerek basının daha dikkatli olması gerektiği belirtilirken özellikle basının yeni bir dil inşa etmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
29- Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ahlat'taki "iç cepheyi güçlendirelim” sözüyle başlayan, Devlet Bahçeli’nin tokalaşmasıyla başlayan ve çağrısı ile devam eden sürecin “Güven- normalleşme ve topyekûn bir inşa süreci” ile devam ettiği ve aşamalarının olduğu belirtiliyor. Beş aşamalı olan yol haritasında silah bırakmayla birlikte atılacak adımların hızlanacağı ifade edilirken yasal değişikler sonrası bütünleşmenin uzun vadede en önemli mesele olduğu söylendi. Bu bağlamda bu inşa sürenin tamamlanmasıyla birlikte güçlü Türkiye’nin her vatandaşın hayatına dokunduğu gibi bölge ülkelerindeki Kürtlerinde hayatına olumlu dokunacağı belirtiliyor.
30- Abdullah Öcalan’ın şartlarının adada düzeltileceği, DEM üzerinden temasların devam edeceği belirtiliyor. Bu bağlamda önümüzdeki günlerde daha farklı rahatlatıcı adımların adımları doğuracağının altı çizilirken. İsteyen örgüt elebaşların Irak’ta silahsız kalabilecekleri, isteyenlerin farklı ülkelere gönderilebileceği sayının 30-40 bandında olduğu söyleniyor.
© The Independentturkish