‘Marmara depreminin yorgun malzemesi, Van’da yıkımın nedenlerinden biri'

Doç. Dr. Gürsoy tartışılacak bir iddiadan söz etti: 1999 depreminde enkazdan çıkartılan yorgun malzeme Van depremindeki yıkımın sorumlusu. Deprem İzolasyon Derneği’nden Dr. Cüneyt Tüzün ise ‘Yüzde 10 ek bütçe ile binalar depremden kurtulabilir’ dedi

Fotoğraf: AA

Neden Japonya’da 7 şiddetinde depremler binaları yıkmıyor? Kentsel dönüşüm depreme karşı ne kadar etkili oldu? Yeni teknolojiler, binaları depreme karşı koruyabilir mi? Uzmanlar bu soruları Independent Türkçe için yanıtladı.

sgursoy.jpg
Dr. Şenol Gürsoy / Fotoğraf: Karabük Üniversitesi

 

Japonya ile Türkiye’nin depremleri birbirinden farklı

Karabük Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şenol Gürsoy, depremlerle yaşamaya alışkın Japonya ile Türkiye’nin karşılaştırılmasının çok doğru olmadığını belirtti. Sadece yapı stoklarına bakarak değerlendirme yapmanın doğru bir yaklaşım olmadığını aktaran Gürsoy şunları söyledi: 

Yapıların depremde alacakları hasar, depremin özeliklerine bağlı olarak da değişir. Japonya’daki depremler okyanus tabanlı depremler. Dolayısıyla yapılarda yıkıcı hasara neden olan S dalgaları suda yayılmıyor. Bizdekiler ise kara tabanlı depremler. Yani Türkiye’deki depremler ile Japonya’daki depremlerin özellikleri farklı. Japonya’nın depremlerde az hasar görmesinin en büyük nedenlerinden birisi de yapı kalitesi ve az katlı binaları.

Kentsel dönüşüm rant kurbanı oldu

Kentsel dönüşüm çalışmalarını da değerlendiren Gürsoy, çalışmaların ranta kurban edildiğini iddia etti:

Kentsel dönüşümlerle birlikte yapı stokunda bir iyileşme oldu ama bazıları bu işi ranta dönüştürdü. Yönetmelikler değişiyor, projeler gelişiyor ama uygulama noktasında çok büyük eksikler yaşanıyor. Riskli bölgeler, yerleşime açılmaması gereken yerler, imara açılıyor. İyi bir kent planlaması yapılamıyor. Ranta dayalı bir kent planlaması uygulanıyor.

Depreme karşı inşaat teknolojisinde de gelişmeler yaşandığını belirten Gürsoy, tek kriterin teknoloji olmadığını, kullanılan malzemelerin de hayati önem taşıdığını söyledi:

Depremin verdiği hasarda, derinliği, süresi, açığa çıkan enerjinin büyüklüğü, zemin koşulları, binanın yapım ve malzeme özellikleri gibi bir çok kriter var. .Japonya’da 1995 Kobe depreminde çok büyük hasar oldu. Depremden korunmak için yapılarda raylı sistem kullandılar. Ancak depremin süresi 45 saniye gibi uzun olunca, kullanılan malzeme yoruldu. Binalar çöktü, çok büyük kayıplar yaşandı. Yapının özelliklerinden çok malzemenin özelikleri belirleyici oldu.

Kayıpların nedeni ‘yorgun malzeme’

Gürsoy, 2011’de yaşanan 644 kişinin hayatını kaybettiği 7.2 büyüklüğündeki Van depremi ile ilgili de çarpıcı bir iddiayı gündeme getirdi:

Van depreminde hasarın bu kadar büyük olmasının birçok nedeni var. Bunlar arasında, yanlış yer seçimi, yönetmeliğe uygun olmayan projeler, inşaat aşamasındaki denetimsizlik ve kötü malzeme kullanımı gibi etkenler var. 1999 Kocaeli ve Düzce depremlerindeki yorgun malzemenin Van'daki inşaatlarda kullanılmasının da yıkıma neden olduğu iddia ediliyor. İddiaya göre, enkazdan çıkartılan çelikler eritilerek dönüştürüldü. Büyük kentlerdeki denetimlerden kaçırılan malzemeler taşraya gönderildi. Müteahhitler de daha uygun fiyatlı bu malzemeleri tercih etti. Yorgun malzeme Van depreminde istenilen performansı gösteremedi, binaların hasar görmesine çökmesine neden oldu.

Depremden korunabilmek için Türkiye’de riskli bölgelerde daha az katlı binalar yapılmasını öneren Gürsoy, yapılması gerekenleri şöyle anlattı:   

Ülke olarak özellikle riskli bölgelerimizde az katlı binalar yapmamız gerekir. Sıvılaşma olan yerlerde bodrum kat uygulaması yapmak önemli. Boşluk suyunu kusacağı kuyular yapmamız lazım. Ama maalesef bunların hiçbiri ülkemizde uygulanmıyor.

Her yere inşaat fakülteleri açıldı

Eğitimdeki yetersizliği ve müteahhitlik sistemini de gündeme getiren Gürsoy şunları ifade etti.

Anadolu’nun her yerinde inşaat mühendisliği bölümleri açıldı. İnşaat mühendisliği hocası olmayan üniversitelerde, toplama hocalarla inşaat mühendisliği eğitimi veriliyor. Yani gençler mesleğin formasyonunu almadan mezun oluyorlar.

Müteahhitlerin meslekten olması taraftarıyım. Şimdiki sistemde bazı müteahhitler işine gerekli saygıyı göstermiyor. Yanında çalıştırdığı mühendisler de, düşük ücretlere onların uygun olmayan projelerine imza atmak zorunda kalıyor.

doktor cüneyt tüzün.jpg
Dr. Cüneyt Tüzün / Fotoğraf: YADEM

 

İstanbul’daki binaların yarısı ruhsatsız

Deprem İzolasyon Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Cüneyt Tüzün de kentsel dönüşümün arzulanan hedefe ulaşamadığını aktardı:

Kentsel dönüşüm iyi niyetle ve hızlı bir şekilde başladı ancak sonuçları etkili ve yaralı olmadı. Bunlar daha büyük ölçekte yapılması gerekirken ancak bina bazında kaldı. Geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında dönüşüm hızının da düştüğünü görüyoruz. Türkiye’nin mevcut bina stoku oldukça kötü durumda. Çeşitli çalışmalar gösteriyor ki İstanbul’daki bina stokunun önemli bir oranı ruhsatsız ve kaçak durumdadır. Bu binalar herhangi bir mühendislik hizmeti görmemiştir. Bu sorun sadece İstanbul’a da özgü bir sorun değildir.  Ülkenin genelinde bina stoku kötü durumda.

Türkiye’de yapı üretim süreci iyi kurgulanmamış

Dr. Tüzün, Japonya-Türkiye kıyaslaması için ise şunları söyledi:

İstanbul’u etkileyecek deprem kaynakları şehre çok yakın. Ancak Japonya’da depremler daha çok anakaranın açıklarında meydana geliyor. Bir de deprem tasarım sürecinin teknik boyutu yanında hukuksal, mesleki etik ve sistem problemi var. Japonya’da binaların yapım aşamalarında gerek tasarım, gerek uygulama çok sıkı bir şekilde kontrol ediliyor ve yetkin mühendisler tarafından yapılıyor. Ülkemizde yapı üretim süreci iyi kurgulanmamış, yeterli derecede kontrol edilmiyor. Türkiye’de tasarım ve uygulamalar yetkin olmayan, hatta mühendis olmayan insanlar tarafından yapılıyor. Durum böyle olunca yapı stokunun deprem dayanımı yeterli olmamaktadır

Gelişen teknoloji sayesinde depremleri hasarsız atlatmak mümkün

Deprem İzolasyon Derneği olarak, deprem esnasında can kayıplarını ve yapılarda oluşacak hasarları önlemek için çaba harcadıklarını aktaran Dr. Tüzün, gelişen teknolojinin güvenli binalar inşa etmek için kullanılabileceğini belirtti:

Bu teknolojiler dünyada yıllardır kullanılıyor. Geçmiş depremlerle doğa tarafından test edilerek etkinlikleri ve yararları da onaylanmış durumda. Japonya, ABD, İtalya Yeni Zelenda gibi ülkelerde uygulanan bu teknolojiler Türkiye’de de kullanılmaya başladı ancak sayıları çok az, şimdilik sadece hastanelerde uygulanıyor. Bu tarz teknolojiler konutlar gibi bina stokunun çoğunu oluşturan yapılarda uygulanırsa depremde meydana gelmesi beklenen hasar ciddi oranda azaltılabilir. Deprem yalıtımı ile yapılmış binalar bu teknoloji sayesinde depremleri hasarsız ya da en hasarla atlatacaklar. Birçok ülkede bu teknolojiler güvenirliklerini ispatlamıştır. Şiddetli depremlerde binalarda hasar bile olmamış, güvenli bir şekilde depremleri atlatmışlardır.

Yüzde 10 fazla harcayarak güvenli binalar yapmak mümkün

Deprem izolasyon yöntemlerini uygulanması için gerekli teknik tasarım ve uygulama birikiminin Türkiye’de de olduğunu aktaran Dr. Tüzün şunları söyledi:

Karar verici ve uygulayıcıların bu yöntemleri kullanmayı kabul etmesi ve desteklemesi gerekli. Binaların depremlerden hasar görmeden çıkmasını sağlayacak bu yöntemler, toplam maliyetin yüzde 5 ya da 10’u kadar arttırır. Klasik yaklaşımlar ile tasarlanan binalarda meydana gelecek hasar düzeyleri düşünüldüğünde söz konusu maliyet artışının pek önemi kalmamaktadır.

İnşaat sektörünü yöneten ve yönlendiren birimlerin akıllarında, rant ve kısa yoldan işi bitirmek olduğu için ne yeni teknolojilere ve ne alternatif tasarımlara açıklar. Açık olanlar elbette var ama bunlar çok çok az. Bu tarz teknolojileri kullanabilmek için Deprem İzolasyon Derneği olarak bu konuda birçok toplantılar yaptık ama bakış açısını değiştirmek kolay değil. Ancak bu konudaki çalışmalarımız ısrarla devam edecektir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU