Mesud Pezeşkiyan'ın 5 Temmuz'da İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Türk kökenli olduğunu saklamayan bir cumhurbaşkanının neler yapabileceğine ilişkin beklentiler sürerken, aynı zamanda neler yapamayacağına dair yorumlar da kesilmiyor.
Pezeşkiyan'ın neleri yapıp neleri yapamayacağına ilişkin Independent Türkçe'nin sorularını senelerce İran'da gazetecilik yapmış Azerbaycanlı uzman Rıfat Muradlı cevaplandırdı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Azerbaycan Türklerinin senelerdir çiğnenen ekonomik ve eğitim haklarının verilmesini becerecek mi?"
Genelde iktidarın 100'üncü gününde değerlendirme yapılırken, Pezeşkiyan örneğinde biz bunu daha öne alabiliriz.
Rıfat Muradlı'ya göre bunun esas nedeni, Mesud Pezeşkiyan'ın seçim propagandası döneminde kendi Türk etnik kimliğini saklamaması ve İran'daki ulusal azınlıkların haklarına ilişkin vaatlerde bulunması.
Muradlı şu ifadeleri kullandı:
Seçim öncesinde 'Sizi yalnız koymayacağıma şerefim ve namusum üzerine yemin ederim' diyen Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, öncelikle ağır ekonomik koşullar altında yaşayan toplumun bu yöndeki beklentilerine çare arıyor mu? İran Anayasası'nın 15 ve 19'uncu maddeleri etnik azınlıkların haklarını teminat altına alırken, Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan bu konuda etki sergileyebilecek mi? Bu bağlamda siyasi tutukluların serbest bırakılması için herhangi bir girişimde bulunacak mı? Seçilmesinde en önemli paya sahip Azerbaycan Türklerinin yıllardır çiğnenen ekonomik ve eğitim haklarının verilmesini başarabilecek mi? Veya özellikle Batı Azerbaycan bölgesinde zaman zaman ortaya çıkan Kürt başkaldırılarına karşı nasıl bir yaklaşım sergileyecek?
Rıfat Muradlı, "Sayın Pezeşkiyan'ın seçim öncesi konuşmalarında nedenini sorgulamadan kendi milli kimliğini açıkça ifade etmesi, gerek Pehleviler döneminde gerekse mevcut rejimin iktidarda olduğu yıllarda siyasi elitte 'Türk' kimliğine karşı hep mevcut olan tabuyu kırabildiğini itiraf etmemiz gerekir. Ve sadece bu durum Sayın Pezeşkiyan'ın ulusal konulara kayıtsız kalmayacağına ilişkin bir izlenim ve hatta ümit oluşturuyor. Aslında İran gibi katı dini-etnik gerçekliklerin mevcut olduğu bir ortamda Türk kimliğinin Cumhurbaşkanı seçilmiş bir kişilik düzeyinde gündeme getirilmesi bile başarının bir parçası sayılabilir" dedi.
Ayrıca seçim öncesinde uzmanlarla gerçekleştirdiği görüntülü televizyon yayını sırasında Mesud Pezeşkiyan'ın 'ülkede Pantürkizmin varoluş sebebinin adaletsizlik' olduğunu vurguladığını hatırlatan Muradlı, Yani, daha Cumhurbaşkanı seçilmeden önce Mesud Pezeşkiyan milli meselelerin çözümü yolunda tüm aygıtlarıyla kararlılık sergileyeceğini ortaya koymuştu. Fakat her şeye rağmen seçim öncesi yapılmış bu açıklamaların ne ölçüde gerçekleşme şansının olduğunu görmek için ilk 100 günü beklememiz gerekecek diye düşünüyorum" diye konuştu.
"Atanmasının üzerinden 2 hafta bile geçmeden Zarif'in görevinden istifa etmesi bu ihtimali ortadan kaldırdı"
İran dış politikasını cumhurbaşkanının değil, ülkenin dini lideri ve liderin emrindeki 'Beyt Rehberi' kurumunun belirlediğini hatırlatan Rıfat Muradlı, "Özellikle dış politikanın ana çizgileri dini liderin dış politika danışmanınca açıklanıyor. Bunun yanı sıra Dışişleri Bakanının atamasını da sonunda dini lider onaylıyor. Buna rağmen seçim öncesinde eski Dışişleri Bakanı Cevat Zarif'in, Pezeşkiyan'ı desteklemesi, yeni dönemde İslam Cumhuriyeti'nin dış politikasında değişikliklere neden olabileceği konuşuluyordu. Ancak Cumhurbaşkanı Yardımcısı görevine atanmasının üzerinden iki hafta bile geçmeden Zarif'in görevinden istifa etmesi bu ihtimali ortadan kaldırdı" ifadelerini kullandı.
"Uluslararası sahnede zor durumda bulunan İran'ın yıllardır yürüttüğü dış politika artık çıkmaza girdi" diyen Muradlı, sözlerine şunları ekledi:
Bundan önceki Cumhurbaşkanlarından farklı olarak ülkenin muhafazakar yönetimi, uygar dünyayla ilişki kurma niyetinde olan Pezeşkiyan gibi bir şahsiyetin elini-kolunu az da olsa gevşeterek bundan yararlanmayı düşünebilir. Ahmedinejad'ın, Ruhani'nin ve Reisi'nin Batı'yla arasının iyi olmadığını göz önünde bulundurduğumuzda Tahran rejiminin bu gereksinimi hesaba katacağını düşünebiliriz.
"İran'ın bölgesel siyasetinde değişiklikler mümkün mü?"
Rıfat Muradlı'ya göre, İran'ın halihazırdaki varlığı bakımından bu ülkeler ve örgütler üzerindeki etkisini koruması hayati öneme sahip.
"Yani, rejim için hepsi bir nevi sigorta niteliği taşıyor" diyen Muradlı, "Çok ufak kozmetik değişiklikler ihtimalinin bulunmasına rağmen genel politikada herhangi bir değişikliğe gidilmesi imkansız" şeklinde konuştu.
"Azerbaycan-İsrail 'stratejik işbirliği', İran ile ilişkilerinin hep kırılgan düzeyde kalmasının esas nedeni olacaktır"
Geçen sene diplomatik ilişkilerde yaşanan radikal düzeydeki sertleşmelerden sonra Azerbaycan ile görünürde bir yumuşama olabilleceğini söyleyen Rıfat Muradlı, "Özellikle ekonomi alanındaki ilişkiler belirleyici olacaktır. Ancak bölgesel bazda baktığımızda Azerbaycan'ın, İsrail ile ilişkilerinde izlediği 'Stratejik İşbirliği', İran ile ilişkilerinin hep kırılgan düzeyde kalmasının esas nedeni olacaktır. Bakü yönetimi İran ile ilişkilerin normalleşmesini önemli sayıyor, ancak İran siyasi elitindeki Türk karşıtı zihniyetin yanı sıra Azerbaycan'ın izlediği dış politikanın Tahran rejimi bakımından kabul edilemez olması normalleşmenin üzerine büyük bir soru işareti koyuyor. Halihazırda 'Kılavuza ihtiyaç olmaksızın' görünen köy budur" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.
© The Independentturkish