Hadis yazım tarihinde oryantalist paradigmanın aşılması mümkün mü?

Ömercan Kaçar Independent Türkçe için yazdı

Oryantalist yaklaşım

Oryantalist hadis çalışmalarının şüphecilik etrafında şekillendiği söylenebilir.

"Tarihî tenkit metodu"nu hadis sahasına uygulayan araştırmacıların temel yaklaşımı şüphecilik olmuştur.

Bunun bir sonucu olarak hadis metinlerinin otantikliği ve ilk ne zaman ortaya çıktığı tartışılmıştır.

Bu bağlamda, hadislerin yazım tarihi, oryantalist çalışmaların odaklandığı temel konulardan biridir.

Aloys Sprenger (ö. 1893), Ignaz Goldziher (ö. 1921), Nabia Abbott ve Gregor Schoeler gibi önemli oryantalistlerin bu konuda çeşitli tespitleri olmuştur. 

Hadis yazımının temel tartışmalarından biri Hz. Peygamber'in hadislerin yazılmasını yasaklayıp yasaklamadığı üzerinedir.

Aloys Sprenger, Hz. Peygamber'in hadislerin yazımını kesin kes yasakladığını düşünenlerdendir.

Hz. Peygamber'in yazıyı yasaklamasını ve sahabelerin de bunu takip etmesini hadis mecmualarının geç ortaya çıkmasının sebebi olarak açıklar. 1

Ona göre hicrî I. asrın sonlarında hadis defterleri ortaya çıkarak şifâhî aktarımdan yazılı aktarıma geçilmiştir. 

Bununla birlikte Sprenger gibi düşünmeyen ve Hz. Peygamber'in yazıyı yasaklamadığını düşünenler de vardır.

Yazının Hz. Peygamber tarafından yasaklanmadığını düşünen Goldziher'e göre hadislerin yazılmasına yönelik tartışmanın sebebi ehl-i hadis-ehl-i rey tartışmasıdır.

Yani bu iki grup arasındaki tartışmalar geriye dönük bir tarih oluşturulmasına sebep olmuş ve her bir grup kendini destekleyecek şekilde Hz. Peygamber'in hadis yazımını yasakladığını ya da yasaklamadığını savunmuştur.

Ayrıca, o, ilk dönemde kitabın günümüzdeki manasından çok alınan notlar olarak anlaşıldığını ifade etmiştir. 2

Gregor Schoeler de ilk dönemdeki yazılı literatürün ders notlarına dayandığını düşünmektedir.

Goldziher, hadislerin İslam'ın başlangıcıyla ilgili değil, gelişim sürecindeki İslam toplumunda görülen eğilimleri yansıtan belgeler olduğu görüşündedir. 3

Bu bağlamda o, hadisleri siyasî, ekonomik ve toplumsal gelişmelerin bir ürünü olarak görmektedir.

Bununla birlikte Goldziher, sahabeye ait olduğu söylenen sahifelerin varlığını kabul etmekledir.

Sad b. Ubade'nin Sahife'si ve Abdullah b. Amr b. el-As'ın Sahifetü's-sadıka'sı buna örnek gösterilebilir.

Ancak onun bu kabulü şartlıdır ve her zaman bunların otantikliğine şüpheyle yaklaşır.

Goldziher'den bir adım öteye giden Nabia Abbott'a göre ise erken dönemlerden itibaren hadisler yazılmakta ve bu yazım faaliyeti kesintisiz sürmektedir.

Onun en kritik iddiası ise bizzât Hz. Peygamber'in de yazı yazabiliyor oluşudur.

Abbott tarihte ilk kez bu iddiayı ortaya atan kişi değildir. Endülüslü âlim Bâcî (d. 474/1081) "Hz. Peygamber çok iyi yazamıyordu ama yine de o yazdı" 6 ifadesiyle Hz. Peygamber'in yazabildiğini iddia etmiştir.

Bâcî'nin ifadeleri döneminde büyük bir tartışma başlatmıştır. Bununla birlikte genel kabul Hz. Peygamber'in ümmî olduğudur.

Bâcî'nin ortaya attığı iddia ile Abbott'un iddiası arasında fark olduğuna da değinmek gerekir.

Bâcî, yaşadığı 5-11'inci asırda klasik İslamî paradigma içerisinde bu iddiasını dile getirmiştir. Ancak Abbott oryantalist paradigma içerisinde iddiasını şekillendirmiştir.

Onun kendinden önceki literatürün yazının rolünü önemsemeyen ya da yok sayan yaklaşımına bir eleştiri olarak yazıyla ilgili daha ileri iddiaları öne sürdüğü söylenebilir. 

Abbott, ilk dönemde hadislerin standartlaşmasının sebebinin Kur'an ve hadislerin karışma endişesi değil Hz. Ömer'in yasaklaması olduğunu düşünmektedir.

Bunun sonucunda hicrî I. asrın ikinci yarısında yaşanan olaylar sonucunda sözlü ve yazılı olarak hadislerin aktarımı önünde bir engel kalmamıştır. 7

Schoeler, İslam'da öğretim metodunu sema, kıraat ve vicade ya da kitabet olarak sıralamaktadır. Ona göre sema, modern akademik derse en yakın olan metoddur.

Bir hocanın ezberinden ya da yazılı notlarından aktardıklarının dinlenmesi/öğrenilmesi olan semâ en makbul öğretim metodudur.

Ancak kitabet, semâ veya kıraat ile eş değer değildi. 8 Sahabenin hadisleri yazdığını kabul eden Schoeler, ancak bu durumun sistemli olmadığını ifade eder. 

Oryantalistlerin ilk dönemlerde daha şüpheci bir yaklaşımla hadislerin yazımına karşı takındıkları tavırla paralel olarak hadislerin belirli eserlerle aktarıldığına dair olumsuz tutum sergiledikleri görülmektedir.

Bu durum ilk dönemlerde yazının tamamen reddedilmesi değildir. Dönemin şartlarına bağlı olarak hadislerin sistemli olarak aktarımının reddi ve sıhhate dair eleştirilerin bir sonucudur.


Oryantalist yaklaşıma eleştiriler

İslam'ın ilk dönemlerinde yazının olmadığını veya olsa bile çok az ve notlar şeklinde olduğunu savunan oryantalist yaklaşıma karşı Fuat Sezgin, hicrî I. asırda yazılı literatürün bulunduğunu ve temel hadis kaynaklarının bu yazılı literatürü kaynak olarak kullandığını savunmuştur.

Sezgin, bu dönemde kitap denilebilecek eserler olduğunu savunmaktadır. Buhârî'nin Kaynakları eserinde hadis literatürünün gelişimin aktaran Sezgin'e göre literatürün gelişimi şöyledir:

Kitâbetü'l-hadis: sahabe ve tâbiîn döneminde hadislerin sahife ve cüzlere yazılması; Tedvînü'l-hadis: dağınık şekilde var olan malzemenin bir araya getirilmesi; tasnifü'l-hadis: 125 senesinden sonra toplanan malzemenin bablara göre tasnif edilmesi. 10

Sezgin'in yazılı literatüre yoğun vurgusunun oryantalist paradigmanın İslam'ın kaynaklarına yönelik şüpheci yaklaşımına bir tepki olduğu söylenebilir.

Yazının, hadislerin aktarımında kullanılmadığına ve aktarımın sadece sözlü olduğuna dair yaklaşımın ve hadislerin Hz. Peygamber'e aidiyetinin reddedilmesinin Sezgin'in üzerinde etkisi olduğu açıktır.

Özellikle Buhârî'nin Kaynakları'nın yazıldığı dönemde hadis çalışmalarının azlığı ve oryantalistlerin alandaki hakimiyeti bir Müslüman araştırmacı olarak savunmacı cevap vermeyi gerektirmiştir denilebilir.

Sezgin, Buhârî'nin "haddesenâ" gibi rivayet sigalarıyla hocalarından aktardığı hadisleri onların eserlerinden aldığı görüşündedir.  

O, bu görüşüyle klasik anlamdaki rivayet sistemini farklı bir şekilde yorumlamış ve hadis rivayetini yazılı kaynaklara odaklamıştır.

Ancak bu durum sistemli hadis rivayetinin önemli bir parçası olan sözlü rivayeti görmezden gelmeye sebep olmakta ve geleneğin tam olarak anlaşılmasını zorlaştırmaktadır.


İlk asırlardaki yazılı literatüre yeni yaklaşım

Oryantalistlerin kendi paradigmaları içinde şüpheci yaklaşımları ve onların bu yaklaşıma karşı tüm hadislerin yazılı aktarıldığını göstermeye çalışan savunmacı yaklaşım meselenin tam anlaşılmasını zorlaştırmaktadır.

İlgili dönemin yeniden ele alınması ve yazılı literatürün boyutlarının yeniden incelenmesi önem taşımaktadır.

Hicrî ilk asırda hem yazılı hem sözlü aktarımın birlikte bulunduğu bilinmektedir. Hz. Peygamber ve sahabe döneminde sözlü rivayet devam ettiği gibi bazı sahabîlerin hadisleri yazdığı da bilinmektedir.

Abdullah b. Amr ve Ebû Hureyre'nin Sahife'leri bu dönem litaratürünün en meşhur örnekleridir.

Ancak bu dönemde sistemli bir yazım faaliyetinin olmadığı genellikle sahabenin belirli konulardaki az sayıdaki hadisleri yazdığı bilinmektedir.

Bu bakımdan Schoeler'in ilk dönemde sistemli bir yazım faaliyeti olmadığına dair ifadelerinin isabetli olduğu söylenebilir.

Hicrî I. ve II. asırlarda hadislerin aktarımında ne oryantalistlerin iddia ettiği gibi yazı yok denecek kadar yoktu ne de bazı müslüman araştırmacıların iddia ettiği gibi temel hadis kaynaklarının neredeyse tüm kaynakları yazılıdır.

Bununla birlikte azımsanamayacak bir yazılı literatür bulunmaktadır. Bu literatürün ortaya konulması ve üzerinde yeterli araştırmanın yapılması bu dönemde hadis yazım tarihinin aydınlanmasına katkı sağlayacaktır.

Hemmam b. Münebbih'in (ö. 132/750) Sahife'si, Süheyl b. Ebî Sâlih'in (ö. 138/756) Nüsha'sı, İbn Cüreyc'in (ö. 150/767) Cüz'ü, Mamer b. Râşid'in (ö. 153/770) el-Câmi'i, İbn Ebû Arûbe'nin (ö. 156/773) Kitâbü'l-Menâsik, Malik b. Enes'in (ö. 179/795) Muvatta'ı, Rebî‘ b. Habîb (ö. 180?) el-Câmi'i, İsmâîl b. Ca‘fer'in (ö. 180/796) Hadîsü Ali b. Hucr'ü,  Ebû Yusuf'un (ö. 182/798) Kitâbü'l-Âsâr'ı ve Vekî‘ b. el-Cerrâh'ın (ö. 197/812) Cüzʾ fi'l-hadîs'i bu dönemde yazılan eserlere örnek olarak verilebilir.

Oryantalistlerin hadis yazımıyla ilgili şüpheci yaklaşımları ve hadislerin sıhhatine dair red esaslı yaklaşımları Müslüman araştırmacıların savunmacı bir yaklaşımla ilk dönem hadis nakil sürecinde yazının esas alındığını söylemelerine sebep olmuştur.

Hadislerin nakledilirken bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde aktarıldıklarını ispatlamak için hadislerin hepsinin yazıldığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Ancak sistemli hadis naklinin güvenilirliği onların sadece yazılı olmalarına dayanılarak ulaşılacak bir sonuç değildir.

Hem sözlü hem yazılı olarak hadisler aktarılmış ancak ilk dönemde yazı tüm nakil sürecini etkisi altına alacak kadar yoğun kullanılmamıştır.

Bununla birlikte sahabe döneminden itibaren sahifeler ve cüzler yazılmıştır.

İlk dönemdeki yazı faaliyeti sonraki dönemdeki hacimli eserlerin yazımı öncesinde bir hazırlık dönemi olarak değerlendirilebilir.

Hadis meclislerinde hadis rivayetinin sistemli bir şekilde yapılması aynı zamanda âlimlerin belirli konular etrafında hadisleri kitap olarak toplamasına da yol açmıştır.

Erken dönemdeki sahifelerin ve cüzlerin yerini belirli konularda yazılan eserler ve daha hacimli musannefler almıştır.

Hicrî II. asrın ilk yarısında yazım faaliyetinin daha da arttığı görülmektedir. Tedvin dönemiyle birlikte eldeki hadislerin çeşitli konulara göre tasnif edilmesi gündeme gelmiştir.

Bu dönemdeki rivayet lafızlarının zamanla bu yüzyılın ikinci yarısı itibariyle standartlaştığı ve tedlisi önlemek için an lafzının dışındaki lafızların kullanılmaya başladığı görülmektedir.

İlk dönemdeki yazım faaliyetinin günümüze ulaşan eserlerin azlığı sebebiyle tam olarak tespit edilebilmesi zordur. Ancak eldeki veriler ışığında dönemin bir tablosu ortaya çıkarılabilir.

Yazılan eserlerin ve aktarılan hadislerin sistemli bir faaliyetin sonucu olduğu hesaba katıldığında hadis aktarım süreçlerinin hem sözlü ve yazılı olarak devam ettiği söylenebilir.

 

 

Notlar:

1. Nimetullah, Akın. “Hadislerin Yazılı Kaydı ve Literatür Esaslı Bir Disiplin Olma Süreci: A. Sprenger, I. Goldziher ve G. Schoeler'in Yaklaşımları”, Hadis Tetkikleri Dergisi, VI, I, 2008, 47-70, s. 50.
2. Akın, “Hadislerin Yazılı Kaydı ve Literatür Esaslı Bir Disiplin Olma Süreci: A. Sprenger, I. Goldziher ve G. Schoeler'in Yaklaşımları”, s. 55-57.
3. Dilek, Tekin. “Batılı Araştırmacıların Hadislerin Yazılı-Şifâhî Rivayeti Meselesine Bakışları”, Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2/1, 2015, 41-62, s. 45.
4. Tekin, “Batılı Araştırmacıların Hadislerin Yazılı-Şifâhî Rivayeti Meselesine Bakışları”, s. 47.
5. Tekin, “Batılı Araştırmacıların Hadislerin Yazılı-Şifâhî Rivayeti Meselesine Bakışları”, s. 50.
6. Bâcî, Tahkîkü’l-mezheb ( thk. Ebû Abdurrahman İbn Akîl), Riyad: Ālamü’l-kütüb, 1983, s. 170.
7. Tekin, “Batılı Araştırmacıların Hadislerin Yazılı-Şifâhî Rivayeti Meselesine Bakışları”, s. 52.
8. Gregor, Schoeler. İslam’ın İlk Dönemlerinde Yazı ve Rivâyet (trc. Güllü Yıldız), İstanbul: Vakıfbank, 2022, s. 48.
9. Schoeler, The Biography of Muhammad: Nature and Authenticity, Londra ve New
York: Routledge, 2010, s. 20.
10. Fuat, Sezgin. Buhâri’nin Kaynakları, Ankara: Kitâbiyat Yayınları, 2000, s. 25.
11. Sezgin, Buhâri’nin Kaynakları, s. 75.

Kaynaklar:

Akın, Nimetullah.  "Hadislerin Yazılı Kaydı ve Literatür Esaslı Bir Disiplin Olma Süreci: A. Sprenger,  I. Goldziher ve G. Schoeler'in Yaklaşımları", Hadis Tetkikleri Dergisi, VI, I, 2008, 47-70.
Bâcî, Tahkîkü'l-mezheb ( thk. Ebû Abdurrahman İbn Akîl), Riyad: Âlamü'l-kütüb, 1983.
Dilek, Tekin. "Batılı Araştırmacıların Hadislerin Yazılı-Şifâhî Rivayeti Meselesine Bakışları", Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2/1, 2015, 41-62.
Güşen, Seyit Ali. İlk İki Asır Hadis Eserlerindeki Rivayetlerin Temel Hadis Kaynaklarına İntikali (doktora tezi),  İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014
Sezgin, Fuat.  Buhâri'nin Kaynakları, Ankara: Kitâbiyat Yayınları, 2000.
Schoeler, Gregor. İslam'ın İlk Dönemlerinde Yazı ve Rivâyet (trc. Güllü Yıldız), İstanbul: Vakıfbank, 2022.
----------, The Biography of Muhammad: Nature and Authenticity, Londra ve New York: Routledge, 2010.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU