Batı, kritik bir anda Sudan'ı kurtarabilirdi... Kurtarmadı

Batı, Sudan'ın askeri yönetimden sivil yönetime geçerek bir nebze de olsa demokrasiye kavuşmasına katkı sağlama şansına sahipti. Bu şansı heba etti

Ülkenin yeni bir döneme girdiğine dair umutlar çoktan maziye karıştı (AP)

Rakip silahlı kuvvetler başkentin sokaklarında birbirleriyle savaşıyor. Birleşik Devletler ülkedeki tüm büyükelçilik personelinin tahliye edildiğini açıkladı ama çatışmaların ceremesini, sokaklarda ölü yatan veya kalabalık hastanelerde yaralı halde olan sivil tanıklar çekiyor. Kırsal kesimde, uzun süredir büyüyen isyan tekrar alevleniyor.

Sudan parçalanıyor. Sudan'ın uzun süredir iktidarda olan liderini deviren barışçıl bir halk ayaklanmasının ardından ülkenin yeni bir döneme girdiğine dair sadece 4 yıl önceki umutlar, çoktan maziye karıştı.

En büyük trajediyse, 46 milyonluk ülkenin mevcut hukuksuzluktan ve vahşetten kaçınmış olabileceği. Uluslararası toplum daha fazla devreye girseydi ya da iktidar savaşındaki general ve askerler ülkelerinin refahını kendi çıkarlarının önüne koysaydı veya Sudan'ın sivil kurumları daha omurgalı bir şekilde desteklenseydi ve ülkenin liderleri dış güçlerden daha fazla destek alabilseydi, belki de bu gerçekleşebilirdi.

Ancak ülkenin gidişatındaki kilit dönemeçte Batı da Sudan'ı yüzüstü bıraktı ve Birleşik Devletler'in o zamanki başkanı Donald Trump, Sudan'ın kırılgan demokrasi deneyini desteklemek yerine durumu kendi siyasi çıkarları için kullandı. Batı, Sudan'ın içinde bulunduğu umutsuzluğun tek, hatta baş mimarı değil ama mevcut sefaletin ortaya çıkmasına katkı sunan bir rol oynadı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sudan'daki demokrasi hareketi yıllardır mücadele ediyor fakat onlarca yıldır süren askeri yönetimden kurtulma yönündeki son girişimi, ekmek fiyatlarına yapılan zammın protestoları tetiklemesiyle Aralık 2018'de başladı. Tepkiler hızla arttı ve Arap Baharı'ndan 8 yıl sonraki protestolar, 2010-11'deki ayaklanmalarda büyük ölçüde kenarda kalan Cezayir, Lübnan ve Irak gibi ülkeleri kasıp kavuran ikinci bir huzursuzluk dalgasıyla birleşerek yayıldı.

Diğer Arap ülkelerindeki demokratik değişim hareketleri gibi Sudan'daki ayaklanmanın da başını kısmen idealist, eğitimli profesyoneller çekiyordu. Bunların birçoğu değişim mücadelesini sürgünde değil, ülke içinde yürütüyordu. Suriye veya Libya gibi ülkelerin aksine Sudan'daki aktivistler, savaş suçlarıyla suçlanan ilk devlet başkanı olmak gibi kötü bir şöhrete sahip bir askeri güç figürü olan ve uzun süre devleti yöneten Ömer el-Beşir'i devirirken ve sivil yönetim talebiyle protesto yaparken hiç silaha sarılmadı.

Ancak aktivistler ve sivil toplum liderlerinin pek siyasi deneyimi yoktu. Ordu tarafından alt edildiler, Sudan'da demokrasiyi, hatta tam sivil yönetimi bile tesis edemediler. Beşir'in Nisan 2019'daki düşüşünden sonra Afrika Birliği'nin ayarlamasıyla yapılan anlaşma sonucu askeri figürlerden ve protesto liderlerinden oluşan bir geçiş konseyi kurdu. Bu konseyin nihayetinde sivil hükümetin kurulmasına öncülük etmesi amaçlanıyordu.

Bu, başından beri rahatsız edici bir anlaşmaydı. Aktivistler ve sivil toplum liderleri, daha birkaç hafta önce diğer yurttaşları sokaklarda vurup öldüren ve onlarca yıldır fikirlerini söyledikleri için onları hapse atan aynı haydutlarla iktidarı paylaşmak zorunda kalmıştı.

O günlerde Sudan'ı izleyen pek çok kişi, Mısır ve Ürdün'de eğitim görmüş bir ordu mensubu olan General Abdülfettah Burhan'ın da Darfur'daki katliamların arkasında olduğu iddia edilen soykırımcı Cancavid milislerinden meydana gelen bir kuvveti yöneten General Muhammed Hamdan'ın da sivil yönetime bağlı olmadığı uyarısında bulunuyordu. Burhan ve Hamdan, sadece zorunda bırakıldıkları zaman demokratik tavizler verecekti. Güvenlik güçleri elinin altında olan Burhan ülkedeki gerçek iktidar haline geldi.

Aktivistler, Arap dünyasına ilham verebilecek herhangi bir gerçek demokrasiyi engellemek için Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'ın nüfuzlarını ve paralarını kullanmaya çalışacağından şüpheleniyordu. Artık eski ortağı Hamdan'a (sıklıkla Hemeti diye anılır) karşı savaşan askeri liderlerden Burhan'la, Mısır'ın da güçlü bağları vardı.
 


Ancak Beşir'in devrilmesinden ve sivil konseyin kurulmasından sonraki haftalarda her şey değişken, moraller yüksekti ve kimse ülkenin nereye gittiğine dair kesin bir tahmin yürütemiyordu. En büyük endişe durgun ekonomiydi. ABD 2017'de yaptırımları kaldırsa da Sudan'ın terörü destekleyen bir devlet olarak tanımlamayı sürdürmüş, bu da yatırım yapmak isteyen şirketleri ürküterek uluslararası kuruluşlardan gelen yardım akışını engellemişti.

İşte bu, ABD ve diğer dünya liderlerinin Sudan'ı yüzüstü bıraktığı o kritik andı. Halkı sokaklara döken ekonomik sefaleti hafifletmek için ülkeye kaynak yağdırabilir ve böylece hükümetteki sivillere destek verebilirlerdi. Bunun yerine, 2019 ve 2020 boyunca çeşitli kalkınma projelerine küçük ölçeklerde yardım sağladılar.

ABD, Sudan'ın istikrara kavuşmasına katkı sağlayacak ve Başbakan Abdullah Hamduk'la müttefiklerinin elini güçlendirecek kilit finansmanın önünü kesen, terörü destekleyen devlet tanımlamasını hızla kaldırabilirdi. Fakat ABD, 11 Eylül kurbanlarının yakınlarını inciteceği endişesiyle bu tanımlamayı kaldırmayı aylarca erteledi.

2020 seçimleri öncesinde dış politikada zafer kazanmak isteyen çıkarcı Trump yönetimi en sonunda Sudan'ın, terörü destekleyen devletler listesinden çıkarılmadan önce İsrail'le İbrahim Anlaşmaları isimli barış anlaşmasını imzalamasını talep etti. Anlaşmanın imzalanması, milyarlarca dolarlık IMF ve Dünya Bankası fonunun kullanılmasına imkan sağlayacaktı. Buna ek olarak Sudan, ülkenin henüz devirdiği rejimle bağlantılı, 1998 ve 2000'deki terör saldırılarının kurbanları için nihayetinde 335 milyon dolar tazminat ödemek zorunda bırakıldı.

İsrail'e karşı genellikle düşmanca tutumlara sahip tipik bir Müslüman Arap ülkesi olan Sudan, gururunu bir kenara bırakarak 6 Ocak 2021'de İbrahim Anlaşmaları'nı imzaladı. Ancak artık, popüler halk ayaklanmasının üstünden tam 20 ay geçmişti. Bu süreçte Sudan ekonomisi, küresel Kovid kısıtlamalarının ağırlığı ve generallerle yandaşlarının gözetiminde yolsuzluk ve kötü yönetimin devam etmesi nedeniyle daha da zarar gördü. Demokrasiye yönelik sinizm alevlendi.

Ekim 2021'de ordu, birçok Sudan uzmanının öngördüğü şeyi yaptı. Burhan ve Hemeti iktidarı ele geçirdi. Askerler Hamduk'u ev hapsine aldı.

Askerlerin kışlalarına geri dönmeyi reddetmesinin nedeni sır değil. Sivil yönetim, generallerin savaş başlatma yetkisini kısıtlayacak, onları geçmişte yaptıkları zulümler nedeniyle soruşturmaya tabi tutacak ve çeşitli iş anlaşmalarını ifşa etme tehdidi yaratacaktı.

Hamduk sonunda serbest bırakıldı ama Burhan'a yakın gelecekte fiili güç sağlamaya devam edecek aşağılayıcı şartları imzalamayı reddetti. Halihazırda birbirleriyle savaşan ve evlerinde sinmiş haldeki sivilleri öldüren iki general görevi devraldı.

Sudan'ın demokrasi deneyi sona erdi. Elbette bu deneyin başarısızlığının en büyük sorumlusu Sudanlıların kendileri. Rusya, Mısır, BAE ve Suudi Arabistan da duruma karıştı. Fakat Batı, doğru olanı yapma ve Sudan'ın askeri yönetimden sivil yönetime geçerek bir nebze de olsa demokrasiye kavuşmasına katkı sağlama şansına sahipti. Bu şansı heba etti.



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU