Babacan'dan Kılıçdaroğlu-Akşener buluşması yorumu: Liderler arasındaki görüşmelerin sürekli olarak bir sorunun kaynağıymış gibi konumlandırılmasına hayret ediyorum

DEVA Partisi'nin Kadın Eylem Planı lansmanında konuşan Ali Babacan, Kılıçdaroğlu ve Akşener'in Ankara'daki buluşması ile ilgili olarak "Altı ayrı parti, aynı masada oturdu diye aynı parti haline gelmediler, ihtilaflar olacaktır" yorumunu yaptı

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan ve Kadın Politikaları Başkanı Elif Esen, partinin Ankara'daki genel merkezinde bugüne kadar açıkladıkları 19'uncu eylem planı olan "Kadın Eylem Planı"nı kamuoyu ile paylaştı. 

Toplantıda ilk sözü alan Babacan, Türkiye'de artık kadınlar üzerinden değil kadınlar için siyaset yapılması gerektiğini vurguladı. 

"Hukuksuzluktan, şiddetten kurtulmanın yolu kadınların emeğidir" diyen Babacan, "Ekonomik krizden kurtuluşun yolu kadınların aklıdır. Özgür ve zengin Türkiye'nin yolu kadın-erkek, genç-yaşlı topyekün birlikte çalışmaktan geçer" ifadelerini kullandı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Seçimi kaybedeceğini anlayanlar, 'Türkiye'yi kadınlar üzerinden kutuplaştırırsam acaba yine kazanır mıyım?'ın derdine düşmüş durumda" diyen Babacan'a göre son dönemde yeniden gündeme gelen başörtüsü tartışmaları, seçime 3-5 ay kala yapılan siyasi mühendislik. 

Babacan, "Soruyorum; başörtüsü ile ilgili düzenlemeler beş dönemden, 20 yıldan sonra şimdi mi aklınıza geliyor? Seçime 3-5 ay kala mı aklınıza geliyor? 28 Şubat'la mücadele edeceğim diye destek alanların yüzleri 20 yılın sonunda kadınların başörtüsünü, ‘siyasi pas almak', ‘siyasi gol atmak' konusu haline getirirken hiç mi kızarmıyor?" dedi. 

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 3 Ekim 2022'de yayınladığı bir videoda "Devlet yaraları kapatacak ki millet olarak dünya ile rekabete odaklanalım. Bu yaralardan biri de başörtüsü mevzusu. Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Değişmeyi ve öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı. Bu meseleyi toplum olarak aşma, geride bırakma zamanı" demiş ve sunacakları bir kanun teklifi ile "Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkaracaklarını" vurgulamıştı. 

Ancak bu, pek çok kesim tarafından "Başörtü sorunu kalmadı, neden şimdi?" eleştirilerine yol açmıştı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da "Farkında olmadan bize bir pas verdi, bizim de golü atmamız lazım" açıklamasını yapmıştı. 

Erdoğan, 5 Ekim'deki partisinin grup toplantısında "aileyi de güçlendirecek şekilde başörtüsüne anayasal güvence" çağrısı yapmış, anayasa değişikliğini hızla Meclis'e sunacaklarını açıklamıştı. Cumhurbaşkanı, 22 Ekim'de yaptığı açıklamada da Kılıçdaroğlu'na seslenerek "Başörtüsü meselesini sıkıyorsa referanduma götürelim" demişti. 

"Kılıçdaroğlu'nun 'başörtüsü' açıklaması helalleşme sürecinin bir devamı"

Independent Türkçe'nin Kılıçdaroğlu'nun başörtü meselesini son günlerin gündemine taşıyan ilk isim olduğunu hatırlatması üzerine Babacan şu açıklamayı yaptı: 
 

Sayın Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü ile ilgili teklifini, helalleşme sürecinin bir devamı olarak, insanların bu konuda varsa bir endişesi bu endişeleri kalıcı olarak ortadan kaldırmak üzere yapılmış bir girişim olarak görüyoruz. Bu konudaki niyetinin de değerli olduğunu düşünüyoruz. 

Fakat bizim itirazımız, ülkenin Cumhurbaşkanı'nın bunu hemen bir fırsat olarak eline alması, "pas geldi, gol atacağız" diyerek işi basitleştirmesi ve ayağa düşürmesine. 

Biz şu an Meclis'e sunulan teklifi inceliyoruz. Teklifte hatalar var. Teklifin ilerleyen sürecinde Anayasa komisyonunda gerekli görüşlerimizi, düzeltmelerimizi ve kendi tekliflerimizi sunacağız. 

Baştan da söylediğim gibi temel haklar, bir referandum konusu olamaz. Bir başka ülkede şunu görebilir misiniz? Sadece yüzde 10 oranında başörtülü kadının yaşadığı bir ülkede işi referanduma götürüp, referandumla başörtüyü yasaklatmak ne kadar yanlış bir işse temel bir hakkın, referandumla tekrar oylamaya sunulması da o kadar yanlış bir iş. 

Biz prensip olarak, bu konunun referanduma gitmemesi gerektiğini söylüyoruz. Temel haklar, tek bir kişinin hakkı bile olsa geri kalana oylatamayacağımızı söylüyoruz. Hakkı koruyan adalettir, ülkenin bağlı olduğu uluslararası sözleşmelerdir. 


Ali Babacan, sunum sırasında yaptığı konuşmada İstanbul Sözleşmesi'ne de değinerek "‘Kadınlar ‘İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönelim' diyor. Döneceğiz. Hem de Cumhurbaşkanı yemin töreninden sonraki ilk imzalardan birisi sözleşmeye geri dönüş imzası olacak. Çok kızgınız, öfkeliyiz. Gereğini yapacağız" dedi. 
 

Ali Babacan
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Kadın Politikaları Başkanı Elif Esen, 145 maddeden oluşan Kadın Eylem Planı'nı açıkladı/ Fotoğraf: DEVA Basın Birimi


"Altı ayrı parti, aynı masada oturdu diye aynı parti haline gelmediler"

Babacan'ın açılış konuşması ve Elif Esen'in eylem planı sunumunun ardından basın mensuplarına ayrılan sürede, gündeme gelen diğer bir konu da Altılı Masa'nın dinamikleriydi. 

Independent Türkçe'nin Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 27 Aralık'ta Ankara Ahlatlıbel'de gerçekleşen görüşmesini sorması üzerine Babacan şu değerlendirmeyi yaptı: 
 

Ben gerçekten hayret ediyorum. Gayet doğal olan liderler arasındaki görüşmelerin sürekli bir sorun kaynağı ya da sorun çözümü olarak konumlandırılmasını, altılı masadaki her liderin görüşmesine farklı anlamlar yüklenmesini doğru görmüyorum. 

Tabii ki Türkiye'de ilk defa yapılan bir iş gerçekleştiriyoruz. Altı ayrı parti var. Bunlar aynı masaya oturdu diye aynı parti haline gelmediler. Hâlâ altı ayrı partiden söz ediyoruz. Dolayısıyla tabii ki görüş farklılıkları olacak, tabii ki farklı iddialar olacak. 

Farklı konulardaki farklı yaklaşımları bazen liderler, bazen kurduğumuz komisyonlar aracılığı ile konuşa konuşa çözüyoruz. 

'Altılı Masa çatladı, dağılacak' dedikodularına hiç prim vermeyin. Türkiye'deki iktidarın tek alternatifi altılı masadır. Altılı masayı güçlü tutmak ve başarıya ulaştırmak ortak hedefimiz olmalıdır. 

Eğer altılı masadaki partilerin bireysel iddiaları varsa bu iddialarını çoktan yapmaları, denemeleri gerekirdi. 2018'de denendi, farklı farklı adaylarla seçime gidildi, sonuçta da büyük bir hezimet meydana geldi. 

Bu tartışmaları yapanlara ‘2018'e bakın, ders alın. Aynı hataları tekrar etmeyelim' diyorum. Ortak aday ve politika setiyle hep beraber seçime hazırlanalım. 

Benim bir hocamın çok önemli bir hayat dersi vardır: Sıhhatli olan her ilişkide ihtilaf, o ilişkinin tabiatında vardır. Eğer ihtilaf yoksa bir taraf, öbürünü eziyordur. Bu her ilişki için geçerlidir. Altılı masa ilişkilerinde de ihtilaf, tabiatında var. Ama ne yapıyoruz? Konuşa konuşa çözüyoruz. 


"Çocuk istismarını belli yapılar ve kurumlarla özdeşleştirmeyi doğru görmüyorum"

Hem Babacan'ın hem de DEVA Partisi Kadın Politikaları Başkanı Elif Esen'in konuşmalarında vurgu yaptıkları önemli bir konu vardı: Kız çocukları. 

"Benim bu ülkede ‘Yokluktan çocuğumu okutamıyorum' cümlesini duymaya tahammülüm yok" diyen Babacan'ın açıklamasına göre iktidarın değişmesi durumunda ihtiyacı olan ailelerin çocuklarına nakit desteği sağlanacak, eğitim için gereken masraflar, ihtiyacı olan her çocuk için çıkarılacak bir karta eğitim yılı başında yüklenecek. 

Babacan, "Kız çocuklarının her alanda yükselmeleri için elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Emin olun; dünya çapında bilim kadınları yetiştireceğiz" açıklamasını yaptı. 

Elif Esen'in bazı maddelerini detaylandırdığı Kadın Eylem Planı'nda da çocuk işçiliği ve çocuk evliliklerinin önüne geçileceği, kız çocuklarının eğitiminin ailelerin inisiyatifine bırakılmayacağı, hukuki düzenlemenin oluşturulacağı, kız çocuklarının bilhassa fen, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarında destekleneceği, yurtdışı programlara hak kazanan kız öğrencilere finansal destek verileceği, kız öğrencilerin mesleki ve teknik lise, üniversitelere katılımı konusunda teşvik edileceği başlıkları vardı. 

Son günlerde kız çocukları ile ilgili gündemde olan konulardan biri de istismar. 

Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G., babasının 6 yaşında iken kendisini 29 yaşındaki Kadir İstekli'yle imam nikahı kıyılarak 'evlendirmesi' sonucu çocukluğu boyunca cinsel istismara uğradığını anlatarak şikayetçi olmuş, bu şikayetle ilgili iki yıl boyunca dava açılmamıştı. 

Soruşturmanın 31 Ekim 2022'de sona ererek adli davaya dönüşmesinin ardından konu ilk kez kasım ayında BirGün gazetesinden Timur Soykan'ın haberiyle gündeme taşınmıştı. 

Kamuoyundan büyük tepki alan olaya pek çok siyasi lider tepki göstermişti. 

CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Bunu yapan, buna göz yuman, bunun sistemini kuran şerefsizdir ve haysiyetsizdir" açıklamasını yaparken Meral Akşener ise "Bunun takibini yapmazsam şerefsizim" diye konuşmuştu. 

Babacan ise 7 Aralık'ta yaptığı bir Twitter paylaşımında "6 yaşındaki çocuğu istismar etmek alçaklıktır, zulümdür. Bunun adı açıkça tecavüzdür. Biz, var gücümüzle adalet arayan H.K.G.'nin yanındayız. Çocuk istismarı bu topraklardan silinene kadar da mücadelemizi sürdüreceğiz" demişti. 
 


28 Aralık'ta DEVA Partisi'nin genel merkezinde gerçekleşen sunumda Independent Türkçe'nin tarikatlar ile ilgili bir planın olup olmadığı ile ilgili soruya Babacan şu yanıtı verdi: 
 

Maalesef çocuk istismarı Türkiye'de de dünyada da var. Bununla mücadele çok çok önemli. Ancak çocuk istismarını belli yapılar ve kurumlarla özdeşleştirmeyi doğru görmüyorum. 

Çocuk istismarına karşı mücadele edilecekse her alanda istismara karşı mücadele etmek lazım. 

Devletin de elindeki denetim mekanizmasını adamakıllı kullanması lazım. Devlet, kural koyar, düzenleme yapar ve arkasından da bu düzenlemelere uyulup uyulmadığının denetlemesini yapar. 

Devlet burada kural koymada gerekeni yapmıyor. Düzenlemeyi yapmıyor ve bu düzenlemelerin denetimini yapmıyor. Bu olmayınca her türlü istismar ve yanlış olur. Bunlarla ilgili sağlam bir duruş ve mücadele lazım. 


DEVA Partisi Genel Başkanı, 13 Ocak'ta KRT'ye verdiği demeçte "Cemaatler ve tarikatlar bu toprakların yüzlerce yıllık geleneği. Yasaklayarak hiçbir şeyi çözemiyorsunuz. Yasakladığınız anda kayıt dışına çıkıyorlar. Yasakladığınız anda daha gizli saklı oluyor her şey. Biz her zaman özgürlüklerden ve şeffaflıktan yanayız. Devletin denetim fonksiyonunun adil bir şekilde sürekli devrede olması gerektiğini düşünüyoruz. Yasakçı bir zihniyetle yüzyılların geleneğini yok edemezsiniz" demişti. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU