Demokrasi: Çin'in en çok ihtiyaç duyduğu aşı

"Sıfır Kovid" protestoları, Çin'in ve Başkan Şi'nin halkı düşündükleri gibi kontrol edemediğini kanıtlıyor

Çin'in başkenti Pekin'de polisler, Kovid-19 kısıtlamalarına karşı 27 Kasım'da eylem düzenleyen protestocuların başında bekliyor (Reuters)

Neden Çin? Ülke çapındaki protestolar niye? Neden Başkan Şi'ye görevi bırakması ve hatta Çin Komünist Partisi'ne (ÇKP) iktidarına son vermesi çağrıları yapılıyor? Neden şimdi?

Görünürde, sıfır Kovid politikası ve bir zamanlar teorik cazibesi ne olursa olsun, artık tamamen gerçek dışı olan bir politika hedefine ulaşmak için yetkililer tarafından alınan baskıcı önlemler yüzünden. Bu aşırılıkçı bir politika ve özellikle de bu pandemi sonrası ortamda daha az ölümcül varyantların dolaşımda olduğu ve aşıların insanları hastalığın en ciddi etkilerine karşı korumaya devam ettiği bir aşamada Kovid vakalarını düşük, yönetilebilir seviyelerde tutmak için gerekli olmamalı.

Batı ve dünyanın geri kalanının çoğu, bu konuda kayıtsız kalmadan Kovid'le "yaşamanın" bir yolunu buldu. Test yapmak, tecrit etmek, gerektiğinde mütevazı önlemler almak ve hatırlatma dozlarına devam etmek. Virüs ortadan kalkmadı ve halen potansiyel bir katil. Fakat artık (en azından şimdilik) sosyal etkileşime sert kısıtlamalar getirmemize gerek yok.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çin'de öyle değil. Anlaşılır bir şekilde, pek çok Çinli sürekli olarak uygulanan sokağa çıkma yasaklarından, seyahat özgürlüğünün ortadan kaldırılmasından ve internette ve resmi olarak onaylanmış medyada tartışma ve muhalefetin bastırılmasından bıkmış durumda. Haklı olarak kendilerini baskı altında hissediyorlar.

Halkın rızası olmadan hiçbir halk sağlığı yaklaşımı başarıya ulaşamaz ve geçmişte Çin yurttaşları koronavirüsle mücadeleye takdire şayan bir kararlılık ve birliktelikle katıldı. Dikkat ederseniz birçoğu, açık havada olsa bile hâlâ protestolarda yüz maskesi takmayı alışkanlık haline getirmiş durumda. Sosyal dinlenme seçeneklerini anlayıp kabul ettiler. Fakat şimdi bunun bir sonunu ve anlamını göremiyorlar. Tehlikeli ve sert bir tepki söz konusu.

Çin halkının tüm bu yaşananlarda mahrum kaldığı tek uygulama mucizevi bir ilaç ya da daha iyi bir aşı değil (Çin'in aşıları, farklı varyantlar ortaya çıkarken onlarla mücadele etmekte, Batı'nın en yeni iki değerlikli aşılarına kıyasla o kadar etkili olmayabilir). Mahrum kaldıkları şey demokrasi. Demokrasi, kişilerin insan haklarını koruyan ve aynı zamanda hükümetleri şiddet yoluyla devrilmeye karşı koruyan siyasi bir aşıdır. Bunun değerini pandemi boyunca gerçek zamanlı olarak gördük. Başkan Şi bunu dikkate almalı.

Batı'da sokağa çıkma yasakları uygulandığında medyada açık tartışmalar yaşandı. Halk ve politikacılar iş dünyasına maliyetleri, ruh sağlığı üzerindeki etkileri, çocuklar ve yalnızlar üzerindeki etkileri hakkında özgürce tartıştılar. Hükümetler acil durum yetkilerini üstlenmek için parlamentoda oy kazanmak zorundaydı. Muhalefet vardı. Basında ve sosyal medyada bitmek bilmeyen tartışmalar vardı ve hâlâ da var. Halk sağlığı yetkilileri, riskler dengesini ve kısıtlamaların nasıl ve ne zaman kaldırılacağını açıklamak zorunda kaldı.

Zarar veren yanlış bilgileriyle komplo teorileri dolaşmaya başladı ve tehlikeli efsaneler internet üzerinden hızla yayıldı. Bu da mücadele edilmesi gereken ve öldürme kabiliyetine sahip başka bir virüs. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, çamaşır suyunun çözüm olabileceğini öne sürdü.

Özgürlük ve demokrasinin bazen vahşileşen yolları böyledir. Bu tür ifade ve protesto özgürlüklerine sahip olacak kadar şanslı toplumlar, muhalefet ve protesto kanalları olduğu için sokağa çıkma yasaklarına ve diğer yoksunluklara dayanma gücüne sahip.

Yetkililer, parlamentolara ve medyaya karşı sorumludur. Hükümetler halkı yanlarında taşımak zorundadır. Bir virüsün bir halkın tüm özgürlüklerini yok etmesini önlemek için doğal, dahili şok emiciler, metaforik korkuluklar ve tamponlar vardır.

En leziz ironilerden biri de sosyal medyada, adı konmamış bir "onlar"ın seslerini bastırmak istediğine dair mitleri, kendileri hiç bastırılmadan sürdüren kişilerin sayısı. Uç görüşlü medya kurumlarında, kendini bilmez yorumcular "onların" görmenize izin vermedikleri gerçekler hakkında komplo teorileri üretiyor... ama şöyle de bir durum var ki bizzat onlar televizyonunuzda en son teorileri hakkında özgürce gevezelik ediyor. Aşıları itibarsızlaştırmak için insanların acılarını bile kullanıyorlar.

Görünüşe göre, 2020 ve 2021'de "onlar" herkesi sonsuza kadar kontrol etmek istedi ancak 2022'de öyle olmadı. "Yeni dünya düzeni" ve "Büyük Sıfırlama" asla gerçekleşmedi ve hepimiz istediğimiz gibi bara gidebiliriz (bazı kişiler hâlâ Twitter'da bunlardan ve Kovid'in nasıl bir aldatmaca olduğundan ısrarla bahsediyor olsa bile).

Batı, tecritlerden çıkıp aşıların birincil savunmamız haline geldiği bir dünyaya girdi ve halk sağlığı, refah ve özgürlük arasındaki dengenin risk dengesine bağlı olarak nasıl değişebileceğini anlamaya başladık. Tekrar ediyorum: Çin'de öyle değil. Orada ÇKP "sıfır Kovid"i katı bir inanç olarak benimsedi ve halk sağlığı ideolojik bir meseleye dönüşmüş durumda.

Çin'in, rahatlıkla sağlayabildiği en iyi aşılarla, örneğin Birleşik Krallık gibi nispeten rahat ve özgür bir yaşam sürmemesi için mantıklı bir neden yok. Hatta daha yüksek sosyal uyum duygusu ve yüzlerini örtme alışkanlıklarıyla, Kovid'den görülen ciddi zarar oranları pratikte mümkün mertebe düşük olmalı.

Yine de Çin liderliğinin aşırıcılığa yönelik dürtüsünün ters teptiği ve orantısız olduğu açık. Sıfır Kovid hedefinin Maocu bir niteliği var; tıpkı Büyük İleri Atılım gibi, sessizce bırakılmadan önce yıkıma kadar test edilmesi gereken bir ekonomik felaket.

Son on yıllarda ekonominin modernleştirilmesi, insan ve çevreye verilen zararı göz ardı ederek fanatik bir kararlılıkla sürdürülen bir başka kutsal hedef. Bir diktatörlükte olan budur ve yaptıkları yanlarına kâr kalır.

Fakat Çin artık farklı ve biz bunu görüyoruz. 1989'da, Çin'in sanayileşmesinin başlangıcında, Tiananmen Meydanı protestoları daha sorgulayıcı bir halkın kaçınılmaz sonucuydu. Pekin'de (öğrencilerin yanı sıra) işçiler de gösterilere katılmıştı fakat gösteriler ne kadar büyük olursa olsun ülke geneline yayılmamıştı.

Eğer yayılsaydı, bu kadar kolay bastırılmayabilirdi. Ama ezildiler. Bu sefer ne oldu? İnsanlar, internet erişimini kısıtlayan ve Dünya Kupası'ndaki maskesiz taraftarların görüntülerini bulanıklaştıran sansür altında bile neler olup bittiğini daha iyi anlıyor.

Maddi olduğu kadar siyasi ve kültürel beklentileri de var. Daha iyi eğitimliler ve daha fazla kişisel özerklik talep ediyorlar. Mao'nun ölümünden sonra 1980'lerde dünya ekonomisine yeniden katıldıklarında, kaçınılmaz olarak yeni fikirlere de maruz kaldılar.

Şu anda Amerika ve Avrupa'nın normale döndüğünü (ve Kovid'i daha iyi yönettiğini) görebiliyorlar ve neden süresiz olarak tecritte kalmak zorunda olduklarını anlamıyorlar. Öte yanda liderleri, sıfır Kovid politikasını gerekçelendirme ihtiyacı hissetmiyorlar (belki de hiç hissetmediler).

ÇKP, liderlik ettiğini öne sürdüğü halkın değişen doğasını yansıtmak için daha açık ve demokratik hale gelmek yerine, Şi yönetiminde aslında Stalinist kabuğuna çekildi. Şi şimdi bana "ömür boyu diktatör" gibi görünüyor ve ÇKP Politbürosu'nun kendini önemseyip devam ettiren bir grup tarafından kemikleşmesini önlemek için onlarca yıl önce Deng tarafından ortaya konan bir kuralı ihlal ediyor. Şi ve yandaşları giderek halktan uzaklaşıyor gibi görünüyor ve bu da gerçek bir krize yol açıyor.

Eğer biraz mantıklıysa ve özellikle de kendini koruma duygusu varsa, yerel salgınları öngörmek ve sınırlamak için güçlü bir kanalizasyon izleme, gönüllü test ve kendi kendini tecrit etme sistemiyle aşılamayı en üst düzeye çıkarmak için yenilenmiş bir kampanya yoluyla sıfır Kovid'e giden ustaca döndürülmüş "farklı bir yol" arayacak.

Tiananmen Meydanı'nda yaşanan türden kanlı bir vahşete kendi partisi içinde bile tekrar müsamaha gösterileceği açık değil. Şi bunu elbette görüyordur, değil mi?



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU