İçki, sigara, vergi...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Mikhail Tereshchenko/Journal

İçki ve sigaraya düzenli olarak zam yapılıyor. Bu zamların önemli kısmı vergi.

Sigara 'zararlı', içki 'günah' diye kimse açıktan bu zamlara karşı çıkamıyor. İktidar da zamları birbiri peşi sıra dayıyor.

Eskiden bir işçi akşam evine giderken biraz balık alır, bir ufak rakıyı gazete kağıdına sardırır, evinde keyif yapardı. Ya da iş çıkışı yan tezgahta çalışanlar birahanede iki tek atar, orada evlere dağılırdı.

Şimdi böyle bir imkan yok. Emekçilerin içki içmesi mümkün değil.

Etil alkolden sağlıksız içki üretmeye başladı çoğu insan, bu sefer etil alkol satışına yasak koydular.

Vergiden kaçış yok!

Yoksullar tütün sarmaya başladı, hemen akabinde tütüncü baskınları da başladı. Hatta Adıyaman'da, daha başka bir sürü yerde tütün üreticilerine türlü baskılar yapıldı.

Bandrollü tütün satışına geçildi. Tütünün kilosu 400 küsur lira, çoğu vergi.

Tütün ve alkol ürünlerindeki fahiş vergi en çok göze çarpanı. Akaryakıt fiyatlarını artıran, otomotiv piyasasını altüst eden vergileri de buna ekleyebiliriz.

Lakin attığımız her adım vergi. Türlü çeşit vergiyle muhatabız.

Bunlara 'dolaylı vergi' diyoruz. Alışveriş yaparken uygulanan tüm vergiler bu kategoriye giriyor.

Gelir vergisi ise dolaysız, yani gelire göre doğrudan vergi.

Emekçiler, bordrolu çalışan herkes gelirinden vergisini peşin peşin ödüyor.

Patronlar ise, herkesin malumu, türlü vergi kaçırma oyunlarıyla bu dolaysız vergiyi sembolik rakamlara indiriyor.

Kuyumcuların, petrol istasyonu sahiplerinin bir işçiden daha az vergi ödediği haberlerini hepiniz hatırlarsınız.

Kapitalist bir ülkede göreli 'vergi adaleti' dolaysız vergilerin payının yüksekliğiyle ölçülür.

Daha çok kazananın daha çok vergi verdiği bir sistem, yani dolaysız vergilerin yüksekliği o ülkenin vergi düzeninin daha adil olduğunu gösterir.

Bir ürün satın alırken ödenen vergi gelire göre değil, standarttır zira. Yani, Koç, Sabancı ya da Cengiz Holding sahipleri de, asgari ücretli bir işçi de domates alırken aynı vergiyi ödemektedir.

Oysa gelire göre vergi ödemesi yüksekse ürünler üzerindeki vergi yükü hafifletilebilir ve yoksullar bu yükten kurtarılmış olur.

Kapitalist bile olsa, toplumda en azından bu bakımdan göreli bir adalet sağlanmıştır.

Türkiye'de bu anlamda bir 'vergi adaleti' bakımından ne durumdayız?

Berbat bir durumdayız!

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı rakamlarına göre 2021 yılı dolaysız vergilerin toplam vergiye oranı yüzde 33,2'dir.

Dolaylı vergi oranı da bu durumda 66,8 oluyor! (Hesaplama ve yorumlama için Vergi Uzmanı Dr. Ozan Bingöl'ün yazısına bakılabilir.)

Yani, ürünler üzerinden herkesin eşit ödediği vergi, gelire göre alınan verginin iki katından fazla!

Mesela Almanya'da bu oran tam tersi. Dolaylı vergi yüzde 30'un da altında.

Gelirden alınan doğrudan vergi yüzde 70'i aşıyor.

Bir de biliyorsunuz, bizde herkesin ödediği vergilerden sermayedarlara teşvik adı altında hibeler, uzun süre geri ödemesiz ve neredeyse sıfır faizli krediler, vergi afları falan uygulanıyor.

Başta Mehmet Cengiz olmak üzere büyük holding patronlarına uygulanan milyarlık vergi aflarını duymayan kaldıysa, bir sefer daha duyurmuş olalım.

Böylelikle Türkiye, zaten yoğun emek sömürüsü koşullarında yaşam sürdüren yoksullardan alınıp zenginlere dağıtılan kaynaklar ülkesidir diyebiliriz.

Adında 'adalet' ve 'kalkınma' olan partinin iktisadi bakımdan kalkınma yerine çöküş getirmiş olduğunu sadece dış borcun milli gelire hızla yaklaşması olgusuyla göstermek mümkündür.

'Adalet'le ilgili olarak da dolaylı-dolaysız vergiler tablosunu ortaya koyarak bir fikir edinebiliriz.

Vatandaşın ödediği tüm vergilerin adını bilen var mıdır?

Gelir, Kurumlar, KDV, ÖTV, BSMV, Damga, Harç ve 'Diğer' başlıkları altında toplanıyor.

O 'diğer' kısmına neler giriyor, tam bilemiyorum.  Özel İletişim Vergisi, Veraset Vergisi, Gümrük Vergisi falan olsa gerek...

Biz bunların altında ezilip dururken, ödediğimiz deve yüküyle vergi zenginlerin cebine gidiyor.

Tabii bir de karadelik gibi milyarları emen Saray'a ve AKP bürokrasisinin 'makam'larına...

Saçma sapan günler yaşıyoruz...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU