Güney Afrika'da Apartheid rejimine karşı ragbici yetiştiren Türk kökenli aile: Efendizadeler

Dr. Halim Gençoğlu Independent Türkçe için yazdı

Muhammed Nathri Efendi Walmer Estate semtindeki evinde, 2022

Irkçılık mefhumu, şüphesiz sadece Afrika kıtasına ait değildir; lakin Afrika'daki sistematik katliamların ve ırkçılığın kökenlerine baktığımızda hepsinde Avrupa'nın izleri görülür.

1960 yılında Harvard Üniversitesi'nde sömürgecilik üzerine bir doktora tezi yazan Fatma Mansur, ırksal ayrımcılığın en şiddetli olduğu iki Afrika ülkesinin Güney Afrika ve Kongo olduğunu söylemekten kendini alamamıştır. 


Apartheid nedir?

Apartheid rejimi Güney Afrika'da 1948 yılından 1994 yılına kadar süregelen zaman diliminde son derece ırkçı bir dönem olup, tüm Afrika kıtasında ırkçılığın resmen en son yıkıldığı anayasal düzenin adıdır.

Öyle ki, 1948 yılından önce gayri-resmi olarak toplumda hissedilen ırkçılık 1948 yılında Ulusal Parti'nin resmi devlet politikası olarak uygulamaya koyduğu düzenle artık resmen toplumu siyah, melez ve beyaz olarak sınıflara ayırmış olup halkı yalnızca kendilerine tahsis edilen semtlerde ikamete zorlanmıştı.

Fakat Güney Afrika'daki ırkçı rejim, Apartheid denilince genel olarak yerli siyahilerin ezildiği ve ikinci sınıf vatandaş olarak muamele gördüğü bir idare şekli akıllara gelir.

Halbuki fetvayı Dutch Reform Kilisesi'nden alan bu rejimin tanımadığı bir başka değer ise İslam diniydi.

Dolayısıyla 1948-1994 yılları arasında Apartheid rejiminden mağdur olanlar arasında Türk kökenli Güney Afrikalı Müslümanlar da vardı.

İşte bunlardan biri olan ve Meneer Efendi olarak tanınan Mahmud Efendi, bu ırkçı düzene karşı bir metot geliştirmişti; Ragbi sporu.

Afrikaansca Bay anlamına gelen Meneer kelimesi aslında Mahmud Efendi'nin kimliğiyle bütünleşen bir terim olmuş, Bay/Bey manasıyla Mahmud Efendi halk arasında tüm ülkede ‘Bey Efendi' olarak nam salmıştı. 
 

1.jpg
Meneer Efendi öğrencileriyle, Cape Town, 1983

 

Meneer Efendi, Ragbi sporu hocası olarak binlerce genci Apartheid Hükümetine karşı örgütlemişti.

Onun 1949 yılında başlayan bu mücadelesi 1994 senesine, bu ırkçı rejimin yıkılmasına kadar devam etmişti.


Meneer Efendi kimdir?

Meneer Efendi Osmanlı Devleti'nin Güney Afrika'da görevlendirdiği Müderris Mahmud Fakih Efendi'nin torunu ve son Osmanlı alimi Muhammed Derviş Efendi'nin oğlu olarak 1923 yılında Cape Town'da doğdu. Tarafalgar lisesinde okudu ve sonra Cape Teknik Meslek yüksekokulundan mezun oldu.

Bir süre Chapell ilköğretim okulunda öğretmenlik yaptı. 1948 yılında Apartheid Rejimi başlayınca Müslümanların ikinci sınıf vatandaş olarak sınıflandırılmasını protesto etti.

Aynı tarihte Filistin'de İsrail Devleti'nin kurulmasına karşı eylem düzenledi. Hakkında defalarca soruşturma açıldı fakat halk arasında sevildiği için imza toplanarak ceza almadan kurtuldu.

Eylemlerine daha sessiz devam etti. Bu tarihlerde Nelson Mandela ile tanıştı. Kriket ve Ragbi sporuna ilgi duyan öğrencileri bu etkinlikler altında yurt dışına çıkardı ve bu şekilde ezilen halkın sesini oralarda duyurdu.

1949 yılında Ragbi öğrencilerini Avusturalya'ya götürdü. İlk defa ülkede ikinci sınıf sayılan bir spor takımının başarısı tüm ezilen kesime büyük bir moral oldu.

İlerleyen yıllarda oğlu M. Nathri'yi Rugby sporunda yetiştirdi. Nathri Efendi Güney Afrika Ragbi camiasında oyun taktiği ve cüsseliyle Tabi adıyla meşhur oldu.

Babası emekli olmadan önce Nathri takım kaptanı oldu ve takımı babasından devraldı. Bir taraftan spora devam ederken diğer yandan okuyup inşaat mühendisi olmuştu.

Hayatı boyunca Ragbi oynayamayacağını ve ailesini de geçindirmesi gerektiğini biliyordu. Babası Meneer Efendi gönül rahatlığıyla inzivaya çekilmiş ve sonra hacca gitmişti.

Hac vazifesini yaparken dedesinin hep bahsettiği şehir İstanbul'a uğramayı da ihmal etmemişti.
 

2.jpg
Meneer Efendi akraba ve Güney Afrikalı hemşerileriyle, İstanbul'da 1991

 

Meneer Efendi emekli olunca Nelson Mandela'nın spor bakanı olması için kendisine verdiği teklifi "Biz görevimizi sahada tamamladık, politika başkasına kalsın" deyip reddeder.


Ragbi'nin son ustası Nathri Efendi

Nathri Efendi 1956 yılında Cape Town'ın Müslüman mahallesi Bo-Kaap'ta 71 Wale Sokağı üzerindeki evde doğdu.

Babası Güney Afrika'da Ragbi sporunun ilk duayen hocalarından Mahmud Efendi ve dedesi bölgedeki Müslümanlara İslami eğitim veren son Osmanlı alimlerinden İmam Muhammed Derviş Efendi'dir. Ailesi Efendi unvanını daha sonra soyismi olarak kullanmıştır.

Nathri Efendi'nin doğduğu yıllarda ülke, Afrika Ulusal Kongresinin (ANC) idaresine geçmişti. ANC hükümeti son derece ırkçı bir kanun yürürlüğe sokarak halkı siyah, beyaz ve melez diye sınıflara ayırmıştı.

Nathri Efendi hayatının bu dönemini şöyle anlatıyor:

Apartheid döneminde sadece bize ayrılan otobüs ve tirenlerde seyahat edip yine bizlere tahsis edilen bölgelerde oturmaya zorlandık. Hastalanınca bile bizden birini hastahaneye götüren ambulans ayrıydı. Biz bu ülkede böyle saçmalıklar içerisinde büyüdük.
 

3.jpg
Ragbi sahalarında Tabi olarak tanınan Nathri Efendi 1994 yılında Güney Afrika Ragbi Federasyonundan üstün hizmet ödülü almıştı

 

Nathri Efendi'ye göre Osmanlı kökenli ailelerin Apartheid döneminde yaşamı diğer yerlilerden daha zordu.

Şöyle ki, ten rengi beyaz olduğu halde dini inançlarından ötürü siyah olarak addedildiler. Meselâ bir market sırasında beklerken güvenlik görevlisi tarafından uyarılıp yanlış sırada neden durduğu sorulduğunda kimliğini gösterdiği zaman ten renkleri güvenlik görevlisini dahi şaşkına çeviriyordu.

Zira bu aileler Türk kanı taşıdıkları için beyaz tenliydiler. Fakat Apartheid döneminde İslâm dininin tanınmaması nedeniyle, Müslümanlar beyaz ten reklerine rağmen Melez (Coloured) olarak sınıflandırıldılar.

Ülkede bütün imkân ve kazançlı işlerin beyazlara verilmiş olmasından ötürü bu şekilde Müslüman aileler gittikçe fakirleştiler.

Nathri Efendi'ye Apartheid döneminde Nelson Mandela'nın mücadelesini sorduğumuzda ondan kitaplarda yazılmayan bir hikâye dinledik:


Müslümanlar için Mandela bir kahraman mıydı?

"Nelson Mandela muhakkak Güney Afrika'da demokrasi için savaştı. Hayatını ortaya koydu. Fakat o hapisteyken dışarıda biz savaştık. Babam Mahmud Efendi kurduğu Ragbi klubünü Apartheid rejimine karşı bir kışla gibi kullandı. Çok önemli Ragbiciler yetiştirdi fakat ömrünü Nelson Mandela'nın eylemlerini organize etmeye adadı. Onun gibi birçok Müslüman lider Güney Afrika'ya demokrasi gelmesi için hayatlarını kaybettiler ya da yurt dışına kaçarak eylemlerine orada devam ettiler. İmam Abdullah Harun bu ölenlerden birisidir. Benim kuzenim Prof. Dilaver Khan İngiltere'de okurken babamın verdiği talimatlarla Birmingham Üniversitesi'nde arkadaşlarıyla yürüyüşler düzenliyorlardı.

Apartheid hükümetinin insani olmayan bir rejimle halka zulmettiğini İngiltere kamuoyuna taşıyan babamın organize ettiği eylemlerdi. Benim 1978'de Cape Town'da katıldığım bazı eylemlerden ötürü polis tarafından arandığımı duyunca babam beni Durban'a göndererek sakladı. Oradaki Ragbi klubunün başkanı oldum ve hatta şampiyon olduk. Bizim camiada bir söz vardır. 'Ragbi berduş adamların oynayıp centilmenlerin izlediği, futbol ise centilmenlerin oynadığı berduşların izlediği bir spordur' derler. Hakikaten oyunumuzu seyretmeye şehir dışından gelen zengin seyirciler olurdu. Fakat bizi asıl sıkı Ragbici yapan Apartheid rejimidir. Orası Apartheid rejimine karşı savaşan bir komando okuluydu.

Ülke genelinde tüm bunların organize edilmesi babamın marifetiydi. Nelson Mandela hapisten çıkınca herkesin umudu oldu. Ülkeye demokrasi geldi. Fakat anayasaya Siyahileri Güçlendirme Siyaseti (BEP) adında bir yasa getirildi. Bu yasanın içerisinde biz Müslümanlara yer yoktu. Elbette Mandela'ya yakın Ahmed Katrada, İbrahim Patel gibi birkaç kişi bir yerlere geldi. Lakin siyahiler için çıkarılan bir yasa gibi siyahilerle beyazlar arasında kalan bizim gibi kesim için genel manada bir şey yapılmadı. Hatta doğup büyüdüğümüz evimizden zorla çıkarıldığımız zaman, Apartheid hükümeti 1978 yılında o evi müze yapmıştı.

Apartheid'den sonra bile müzede çalışanlar siyahi Hristiyanlardı. En azından Bo-Kaap semtinin Müslüman mahallesi olmasından ötürü sadece hürmeten o bina çalışanları Müslümanlardan seçilebilirdi. O ev sıradan birisinin değil, Osmanlı kökenli Professör Mahmud Fakih Efendi'nin eviydi. Anlayacağınız Nelson Mandela'nın önderliğinde siyahi hükümet idareyi ele alınca biz Müslüman kesim unutulduk."


Gençlik yıllarında yaşadığı ve unutamadığı bir anısını paylaşmasını istediğimde Nathri Efendi yine Apartheid rejiminin ırkçılık tarafını ortaya koyan ilginç bir hatırasını anlattı.

Apartheid rejimi döneminde beyaz sayılan kesimle beyazlardan başka kimsenin yasal olarak evlenememe yasası vardı. Nathri Efendi bu konuyu izah ederken sözlerine şöyle başladı:


Evlilik yasağı

"Unutamadığım hatıralarım Güney Afrika'nın tarihinin bir parçasıdır. Apartheid hükümeti ırklar arası evliliği yasaklamıştı. Bunun için kanun vardı. Bir beyaz bir siyahla ya da Hintliyle evlenemezdi. Biz Osmanlı kökenli Türkler de Malay olarak sınıflandırılmıştık. O dönemde benimle Durban şehrinde Ragbi oynayan Fırtına Tarık adında bir arkadaşımız vardı. Takım kaptanı bendim. Fakat Tarık'da muhteşem bir oyun kurma yeteneği vardı. O zaman Apartheid hükümeti de bazen bizim kulübu denetliyordu. Bir gün yine hükümet yetkilileri gelip maçımızı seyrettiler.

O dönemde Güney Afrika milli takımı da çok başarılıydı, fakat ırkçı politikalardan ötürü sadece beyaz oyunculardan oluşuyordu. Ogün öğrendik ki, milli takımın bazı elemanları sakatlanmıştı ve denetlemeye gelen yetkililerin arasında Ragbi kaptanları da vardı. Maç sonunda o kaptanlardan birisi beni buldu. Takım kaptanı sen misin dedi, Evet dedim. Milli takımın İngiltere'yle maçı var, sizin Fırtına Tarık bu maçta bizle oynasın dedi.

Yok deme gibi bir şansımız zaten yoktu. Tarık bavulunu topladı gitti. Bir ay milli takımla çalıştı. İngiltere'ye gitti ve çok iyi bir maç çıkardı. Milli takım onu bırakmadı. Biz de onunla gurur duyuyorduk. Hem de bize hükümet hakkında istihbarat bilgisi gönderiyordu. Ramazan bayramında Durban'a ailesinin yanına geldi. Bizim kulübü de ziyaret etti. Bana Johannesburg'da takım kaptanının kızını sevdiğini ve onla evleneceğini söyledi.

Ona bu yasal olarak mümkün değil, dedim. Yok kız babasına diyecekmiş, babası tanınmış bir kaptan o halledecek, dedi. Aklımız yatmadı. Bir ay sonra haber geldi. Tarık kızla evlenemeyince üzüntüsünden intihar etmiş dediler. Kızı arayıp buldum görüştüm. O da perişandı fakat biz Fırtına Tarık'ın intihar ettiğine inanamadık. Ne oldu bilinmez lakin, Apartheid dönemi böyle fail-i meçhul cinayetlerle doludur."


Yaser Arafat'ın ilgisi

Nathri Efendi bunları anlatırken çok hüzünlendi. Ben de sanki bir filmin içerisine girip çıkmış gibi oldum. Halbuki anlattıkları 40 yıl önce yaşadığı anılarıydı.

Nathri Efendi daha benzer birçok hatırasını benimle paylaştı. Apartheid döneminde Filistin lideri Yaser Arafat'ın sürekli Nelson Mandela ile münasebetler kurduğu ve özgür bir Güney Afrika için her daim destek olduğunu söyledi.

Nathri Efendi bu sebeple Filistinlilere de minnet borçlu. Apartheid rejimi sona erdiği halde bunun toplumdaki sancılarının uzun yıllar devam edeceğini söyleyen Nathri Efendi, evinde Türk bayrağı ve dedesinden kalan siyah fesiyle nereden geldiğinin bilinciyle yaşıyor.

Diğer Osmanlı kökenli aileler gibi onun da tek arzusu bir gün Türkiye'ye Türk pasaportuyla gidebilmek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU