Grevlerin gölgesinde kutlanan Tıp Bayramı'nda hekimler: Gitmiyoruz, hakkımızı istiyoruz

"Beni Türk hekimlerine emanet edin" söyleminden "Giderlerse gitsinler"e nasıl gelindiğini, sağlıkta reform iddiasıyla çıkılan yolda varılan noktayı ve hekimlerin sorunlarını ele aldık

2003 yılında dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın hekimleri hedef alarak sarfettiği "Hastanın cebinden elinizi çekin" söylemi çok tartışılmıştı. Sağlık alanındaki en tartışmalı hamlelerden biri de seneler sonra yürürlüğe giren tam gün yasası oldu / Fotoğraf: Pixabay

Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. İlk kez 1919'da İngiliz işgaline karşı bir yurt savunması olarak kutlanan 14 Mart'ın üzerinden tam 103 yıl geçti.

Belki de ilk kez hekimler bir "Tıp Bayramı"na bu denli yılgın, yorgun, kırgın ve tepkili girdi.

Oysa kulağa klişe bir tabir olarak gelse de bir hekim gerçekten kolay yetişmiyor. 

Onlar bu yola ömrünü adarken, insanlar onlara canını emanet ediyor.

Aslında bilinenin aksine üniversite sınavı uzun bir yolun yalnızca ilk basamağı.

Zira milyonlarca gencin arasından sıyrılıp tıp fakültesine girebilmekle iş bitmiyor.

Gençleri birbirinden zor dersler, uykusuz geceler ve sayısız sınavın yer aldığı uzun, meşakkatli bir süreç bekliyor.

Güçlü bir psikoloji, soğukkanlılık, zorluklarla baş etme düzeyinin yüksekliği gibi kişisel özellikler de şart.

Diğer yandan işin mali boyutu da azımsanacak gibi değil. Tıp fakültelerinde kaynak olarak kullanılan kitaplar, öğrenciler için ateş pahası.

Büyük şehirlerdeki konaklama, yeme içme ve ulaşım gibi giderlere bir de kaynaklar eklendiğinde, aylık masraf en düşük haliyle bile 5-6 bin TL'yi buluyor. 

6 yıllık eğitim döneminin ardından sıra dünyanın en zor sınavlarından biri olarak nitelendirilen Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) geliyor.

Burada da başarılı olup uzmanlığını tamamlayanların sonraki basamağı mecburi hizmet oluyor.

Yani bir gencin doktor olarak görev yapabilmesine giden yol yaklaşık 15 yıl sürüyor.

Eğitimler bu sürecin ardından da bitmiyor, hekimlik mesleği bir yaşam biçimine dönüşüyor.

"Varsın, giderlerse gitsinler…"

Ancak sağlık çalışanlarının, şiddet başta olmak üzere karşılaştığı sorunlar çözülebilmiş değil. 

Bu nedenle binlercesi devletteki görevinden istifa ederken bir o kadarı da yurtdışının yolunu tuttu.

Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) verileri, göç yolundaki hekim sayısının katlandığına işaret ediyor.

Bir nevi meslek ehliyeti olan "iyi hal" belgesi alabilmek için birliğe başvuran hekim sayısı 2010'ların ilk yıllarında 40 civarındayken, 2020'de bine yaklaştı.

2021'de bin 400'ü aşarken, bu yıl 14 Mart'a kadar olan süreçte ülkeyi terk eden doktor sayısı 400'ü geçti.

"Sağlıkta reform" söylemlerinden 5 dakikalık muayenelere

Hekimleri yıldırıp kaçıran nedenlerin arasında sağlıkta şiddet, malpraktis davaları, hekimlik mesleğinin eski saygınlığının kalmaması, uzun nöbetler, insanüstü çalışma süreleri ve düşük ücret tartışmaları var.

"AK Parti döneminde Türkiye sağlıkta çağ atlıyor" söylemlerinin yerini 5 dakikalık hasta randevularına, nitelik kaybına ve sağlık sektöründe krize varan sorunlara bıraktığı görüşü güçleniyor.

Hekimler, zaman zaman gerçekleştirdikleri iş bırakma eylemleriyle seslerini duyurmaya çalıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen günlerde ülkeyi terk eden hekimleri hedef alıp "Varsın, giderlerse gitsinler" demesi ise işleri farklı bir noktaya taşıdı.

Ya gerçekten gitmeye devam ederlerse…

İşte bu yıl "14 Mart Tıp Bayramı" tüm bu tartışmaların gölgesinde kutlanıyor.

Hekimler tepkilerini 14-15-16 Mart'ta iş bırakarak gösterme yoluna gidiyor. 

Amaçları giderlerse sağlık sisteminin ne denli zorlanacağını göstermek. 

Independent Türkçe'de 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle hem hekim yetiştirmenin zorluklarını ele aldık hem de son yıllarda sağlık sektörünün geldiği noktayı konuştuk.

"Ne oldu da Türkiye, 'Beni Türk hekimlerine emanet edin' söyleminden 'Varsın, giderlerse gitsinler'e geldi" sorusuna yanıt ararken, "Ya gerçekten gitmeye devam ederlerse" diye de sorduk.

Grevlerin gölgesinde kutlanan Tıp Bayramı'nda hekimler, "Bir yere gitmiyoruz, hakkımızı istiyoruz" mesajını iletti.

Peki onları yıldıran, binlercesini ülkeden kaçıran süreç nasıl başladı?

 

sağlık çalışanları hekim doktor yorgun Envato.png
Hekimler artık alkış değil, emeklerinin karşılığını bekliyor, birçoğu "Hakkımızı alıp ülkemizde kalmak istiyoruz" diyor / Fotoğraf: Envato

 

"Bugün yaşananlar, 11 yıl önce tam gün yasasının çıkarılmasının bir yansıması"

Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Güner Sönmez'e göre sürecin kırılma noktası, devlet hastaneleri ve üniversitelerde çalışan hekimlerin muayene açmasını engelleyen "tam gün yasası" oldu:

"Bugün yaşananlar, 11 yıl önce tam gün yasasının çıkarılmasının bir yansıması. O dönemde siyasetçilerin hekimlere yönelik kullandığı olumsuz dil, bir meslek grubunu zan altında bırakan söylemler, bugün bu noktaya gelinmesine etki etti."

Eski Bakan Akdağ: Hastanın cebinden elinizi çekin

Sönmez'in açıklamaları akıllara, dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın 2003'te sarf ettiği "Hastanın cebinden elinizi çekin" sözünü getirdi.

Hekimlere yönelik olumsuz söylemler günümüze dek katlanarak büyüdü ve toplumdaki "doktor" algısını etkiledi.

Sönmez, tıp fakültesine girebilmek için milyonların arasından ismini ilk 15-20 binlik puan dilimine yazdıranların bugün karşılaştıkları durum için "Yaşananlar sadece doktorların sorunu değil, ülkenin sorunu" dedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Sağlıkta şiddet, malpraktis davaları ve hekimlerin hak ettiği saygıyı görmemesi ana nedenler"

Bu sorunların başında sağlıkta şiddete karşı caydırıcı bir yasanın çıkartılmamasının geldiğini ifade eden Prof. Dr. Güner Sönmez'e göre doktorların mesleki itibarının zedelenmesi, çalışma şartlarının ağırlığı ve emeklerin karşılığının alınmaması da diğer etkenler.

Özetle doktorların sadece mali açıdan değil manevi olarak da hak ettikleri muameleyi göremedikleri eleştirisinde bulunan Sönmez'e göre malpraktis davaları da hekimleri bıktırmış durumda. Yüklü tazminat davaları nedeniyle hekimlerin riskli, büyük ameliyatları yapmaktan imtina ettiğini savunan Sönmez, "Cerrahi operasyonlarda, örneğin apandisit ameliyatı sonrasında çeşitli komplikasyon çıkma ihtimali yüksek. Bunlar da malpraktis olarak değerlendirilince hekimler risk almak istemeyebiliyor. Ekonomik açıdan karşılaması çok güç çünkü 1-2 milyon TL'ye varan davalarla karşılaşıyorsunuz ve kurumunuz arkanızda durmuyor" şeklinde konuştu.

 

Prof. Dr. Güner Sönmez Twitter DrGunerSonmez.jpg
Prof. Dr. Güner Sönmez / Fotoğraf: Twitter / @DrGunerSonmez

 

"‘Açığı nasıl olsa kapatırız' yaklaşımı doğru değil"

Liseden sonra bir uzman hekimin yetişmesinin ortalama 10-12 yıl aldığını; gastroenteroloji, onkoloji veya alerji hastalıkları gibi yan dallar da katıldığında bunun 13-17 seneye çıkabildiğini belirten Prof. Dr. Güner Sönmez, "Tecrübeli olma kısmı katılmadığında dahi 10 yılı aşkın bir süre söz konusuyken, ‘Açığı nasıl olsa kapatırız' yaklaşımı doğru değil. Yeni mezunlar da haksızlıkları, şiddet olaylarını görüp ayrılıyor. Gençler de artık ülkede kalmıyor" yorumunu yaptı.

"5 dakikalık muayenede bunları yapabilmeniz için sihirbaz olmanız lazım"

Sönmez'e göre yönetimsel sorunların faturası da hekimlere çıkarılıyor. Sağlıkta şiddetin nedeni de aslında sağlık çalışanlarından kaynaklanmıyor, sistemsel sorunlar nedeniyle gerçekleşiyor.

Randevu bulamayan ya da istediği ilaç yazılmayan hasta ya da yakınlarının olay çıkarttığına değinen Prof. Dr. Sönmez, şöyle konuştu:

"5 dakika arayla hasta geldiğinden boşluk olmuyor. Randevusuz şekilde acil gelenleri bile araya alma şansınız bulunmuyor. Yaşlı hastaların yürümesi bile 4-5 dakika sürüyor. Tetkik bakıp, muayene edip, şikayet dinleyip, doğru tanı koyup, ilgili birime yönlendireceksiniz ve hata yapmayacaksınız. 5 dakikalık muayenede bunları yapabilmeniz için sihirbaz olmanız lazım. Davalık da olmamalısınız!"

"Tedbir alınmazsa sistem durma noktasına gelecek"

Türkiye'nin nüfusu yaşlandıkça kronik hastalıklar ile hastane müracaatlarının çoğaldığına değinen Prof. Dr. Güner Sönmez, hekimler gitmeye devam ettikçe doktor sayısı azalacağından yoğunluğun artacağını, bu durumunun poliklinik süreleri ve ameliyatlara da yansıyacağını savunarak, "Tedbir alınmazsa daha büyük sorunlar yaşanacak, sistem durma noktasına gelecek" dedi.

"Sürekli maaşın gündeme getirilmesi rahatsız edici"

Güner Sönmez, kamuoyunda hekimlerin tek sorunun düşük maaşlarmış gibi gösterilmesine de tepkili. Hekimlerin büyük çoğunluğu geçim sıkıntısı çekse de diğer problemlerin de en az gelir kadar önemli olduğunu savunan Sönmez, "İyi bir hekimin katma değeri sadece ekonomik açıdan değerlendirilemez. Atmayan kalbi çalıştıran, beyindeki tıkanmış damarları açıp felçten kurtaran, kanserden kurtaran kişilerdir hekimler. Bunların parasal bir karşılığı yok. Sürekli bunu gündem getirmek bile büyük ayıp. Biz bu vatandan, köyden, kasabadan, ortalama Anadolu insanı neyi temsil ediyorsa, aynı yerlerden geçmiş insanlarız. Ama saygısızlık görmek ve sürekli maaşın gündeme getirilmesi rahatsız edici" şeklinde konuştu.

14 Mart Tıp Bayramı'na ilişkin mesajını da sorduğumuz Prof. Dr. Sönmez, her şeyden önce hekimlik mesleğinin eski saygınlığına kavuşturulmasını diledi.

 

Hekim
Fotoğraf: AA

 

"Bir uzman hekimin sıfırdan yetişmesi için asgari 22-24 sene lazım"

Anestezi Uzmanı Dağıstan Ayan da benzer görüşleri paylaştı.

Hekimlerin zorlu mücadelesine değinen Ayan, kendi yaşadıklarından yola çıkarak şu sözleri söyledi:

"Ortada çok büyük bir emek ve özveri var. Ben ilkokul yıllarımdan itibaren gece gündüz çalıştım, sınavda derece yaparak Fen Lisesi kazandım. Ve yine üniversite sınavında derece ile Tıp Fakültesine yerleştim. 6 sene boyunca yoğun bir şekilde hem teorik hem de pratik dersler aldık. Üniversite yıllarında geçinebilmek için boş zamanlarımda çok çalıştım. Ailem bu süreçte çok zorlandı çünkü kitaplarımız bile çok pahalıydı. Mezun olur olmaz mecburi hizmete gittim. Tam 24 ay doğuda kırsal bir bölgede mecburi hizmetimi yaptım. Ardından tekrar dünyanın en zor sınavlarından biri olan Tıpta Uzmanlık Sınavına girerek iyi bir üniversite hastanesinde anestezi doktoru olarak hem eğitim görmeye hem de çalışmaya devam ediyorum. Uzman hekim olmak için tüm bu yolları geçmem ve tam 24 yılımı vermem gerekti. Yani bir uzman hekimin sıfırdan yetişmesi için asgari 22-24 sene lazım."

 

Dr. Dağıstan Ayan Anestezi Doktoru Twitter.jpg
Dağıstan Ayan / Fotoğraf: Twitter / @antihistamink

 

"Bizim hiçbir yere gitmeye niyetimiz yok"

Mustafa Kemal Atatürk"ün "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz" sözlerinin ışığında vatanına, milletine ve bu ülkenin insanlarına sonsuz sevgiyle bağlı olduğunu ve işini severek yaptığını ifade eden Dağıstan Ayan, son zamanlarda sağlıkta artan şiddet olayları, ağır malpraktis davaları, zor çalışma şartları ve 'hak edilen emeğin karşılığını alamamanın' kendilerini üzdüğünü de sözlerine ekledi.

Yurtdışına gitmeyi düşünmediğini belirten Ayan'ın 14 Mart'a ilişkin talebi ise gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi oldu:

"Eskiden kutsal meslek denilen, çok saygı gören bu mesleğin geldiği durum gerçekten içler acısı. Bunları hak ettiğimizi düşünmüyorum. Bunun yanı sıra hekimin geçinebilmek, hayatını idame ettirebilmek gibi bir endişesi olmamalı ama biz o endişeyi çok derinden yaşıyoruz artık. Bu yüzden 14 Mart Tıp bayramında ülke tarihinde ilk kez başta Türk Tabipler Birliği olmak üzere Tabip-Sen, Hekimsen, Hekimler Birliği Sendikası iş bırakma kararı aldı. Neredeyse tüm uzmanlık dernekleri duyurular yayınladı ve belki de hekimler ilk kez tek vücut oldu. Umarım artık yetkililer, hekimlerin çığlıklarına kulak verir ve gerekli düzenlemeler yapılır. Son olarak bizim hiçbir yere gitmeye niyetimiz yok. Hep buradaydık ve hep burada olacağız. Halkımıza seve seve hizmet vermeye devam edeceğiz."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU