Şili'de Latin Amerika baharı soldan esiyor

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Keystone

Güney Amerika ülkesi Şili'de halk, geçtiğimiz hafta sonu sandık başına giderek yeni cumhurbaşkanını seçti. Dünyanın en büyük bakır üreticisi ve 19 milyonluk bir nüfusa sahip olan ülkenin yeni cumhurbaşkanı, solcu aday Gabriel Boric oldu.

İlk turda oyların yüzde 25,8'ini alan Boric, 19 Aralık'ta Hristiyan Sosyal Cephesi'nin yüzde 27,9'unu alan aşırı sağcı aday Jose Antonio Kast ile karşı karşıya geldi ve oyların yüzde 56'sını alarak net bir zafer elde etti. Aşırı sağcı aday Jose Antonio Kast ise, oyların yüzde 44'ünü aldı.

Şilililer, Senato'nun 27 üyesini ve Temsilciler Meclisi'nin 155 üyesinin tamamını seçerek, Senato'nun üstünlüğünü merkez soldan sağa geçmesine ve alt mecliste de çeşitli küçük grupların oluşmasına neden oldu.

Latin Amerika'da 2019 yılında Şili, Ekvador, Arjantin, Peru ve Kolombiya'da gerçekleşen sokak gösterileri sağcı hükümetleri hedef almış; prostestolara koronavirüs nedeniyle bir süre ara verilmişti. Bu süre içerisinde Şili, Peru, Bolivya, Arjantin'de sol partiler/adaylar seçimleri açık ara kazanırken; sağcı partiler/ittifaklar sadece Ekvador'da üstünlüklerini korumayı başardı. 

Kolombiya yerel seçimlerinde sol(cu) parti/adaylar, psikolojik üstünlüğü 2022 genel seçimlerine taşımış; Brezilya'da ise solcu Lula da Silva şimdiden 2022 yılında yapılacak seçimin muhtemelen galibiydi.

Latin Amerika'da devam eden sol rüzgarına Honduras ve Guetemela'da katılmış. Solcu adaylar net sonuçlarla seçimlerden galip çıkmayı başarmıştı. Bu bağlamda son Şili seçimleri, 2022'de gerçekleşecek olan Brezilya ve Kolombiya başkanlık seçimleri açısından referans niteliği taşımıştır.

Sonuç olarak Boric, Şili'yi 4 yıl boyunca sol siyasetle yönetmeye çalışacak; ancak ne kadar başarı gösterecek onu zaman gösterecek.

Nitekim seçim zaferinin kabullenilmesiyle birlikte Boric, yaptığı açıklamada, 2,5 milyar dolar (2,2 milyar euro) değerindeki tartışmalı Dominga demir, bakır ve altın madenciliği projesi dahil; bunun gibi doğal çevreyi "tahrip eden" madencilik girişimlerine karşı çıkacağını açıkladı. Dolayısıyla bu tutum Şili statükosu ve iş çevreleri açısından tedirginliğe neden oldu.


Boric, Şili'nin Biden'ı oldu

Şili seçimleri, son yıllarda en kutuplaşmış seçimlerden biri oldu ve ülkede hükümet karşıtı protestoların ardından geldi.

Her iki aday da ülke için tamamen farklı vizyonlar sunuyor ve ikisi de hiçbir zaman hükümette yer almamış siyasi partileri temsil eden yabancı kökenli aktörler oldular.

Çünkü Boric Hırvat kökenli, Kast ise Alman kökenli bir aileden geliyordu. Seçim sonucunun açıklanmasıyla birlikte 35 yaşındaki Boric, dünyanın en genç siyasi liderlerinden biri ve Şili tarihinin en genç başkanı oldu.

Bir zamanlar Latin Amerika'nın en istikrarlı ekonomisi olan Şili, Birleşmiş Milletler'e göre, nüfusun yüzde birinin ülkenin zenginliğinin yüzde 25'ine sahip olmasıyla dünyanın en büyük gelir uçurumlarından birine sahip.

Ancak Boric'in Şili'de elde ettiği zafer, diğer ülkelerdeki solcu adayların/aktörlerin eko-politik söylem ve tavırlarından farklı değil. Zira Boric ve diğer ülkelerdeki başkanlar, aşırı sol bir retorik kullanarak başkan oldular.

Bu süreç içerisinde sağcı başkanlar da özellikle koronavirüs nedeniyle ekonomik ve politik nedenlerden ötürü çok fazla yıprandılar. Başkan olduktan sonra veya seçimin ikinci tura kaldığı ara dönemde tüm başkan adayları söylemlerini yumuşattı ve çeşitli ittifaklar kurdu. 

Neredeyse tüm solcu aktörler LGBT destekçisi, ekolojik, eşcinsel evlilik ve kürtaj karşıtı yasaların kaldırılmasını ve uyuşturucu kullanımını serbesiyeti konularında haklar talep etti. Sağcı politikacılar da göç(men), LGBT, uyuşturucu, kürtaj, ötenizi, iklim ve aşı karşıtı, ABD ve İsrail yanlısı politikaları destekledi.

Dolayısıyla Latin Amerika'da 2020-ABD başkanlık seçimine benzeyen bir Trump-Biden rekabetinin yaşandığını ifade edebiliriz. Bu bağlamda Şili'de de bu yarışın 2021 etabı son buldu. Kuvvetle muhtemel Brezilya ve Kolombiya seçimlerinde de benzer söylemler gerçekleşecektir.


Solcu Boric'i, başkan yapan dinamikler

İkinci tur oylamasında Apruebo Dignidad (AD) isimli sol koalisyon platformu, Gabriel Boric'e oy vermeleri için Şilili işçilere ve gençlere baskı uyguladı.

Çünkü Şilili işçiler açısından aşırı sağın seçimlerde büyümesine engel olmak gerekti. Zira sağcı başkan adayı Kast'ın kamu harcamalarını kısma, süper zenginler için vergileri düşürme ve bir polis devleti kurma programı gibi vaatleri söz konusu oldu.

Şili'de zaten bir polis devleti çerçevesi var. Son üç yılda, Ulusal İstihbarat Teşkilatı askeri, güvenlik ve asayiş bölümlerini birleştirerek geniş istihbarat toplama operasyonlarına izin verecek şekilde yenilendi.

Askeri kuvvetler, polis operasyonlarını ulusal olarak kullanmalarının bir öncüsü olarak yürütmek üzere güneydeki yerli bölgelere konuşlandırıldı ve Bolivya, Arjantin ve Peru sınırındaki ülkenin kuzey çevreleri yoğun askeri ve polis devriyesi ve gözetimi altına alındı.

Bu güvenlikçi anlayış, birçok sağcı politikacının bile Boric'i desteklemesine neden oldu.

Mart ayında göreve başlayacak olan Boric, Şili'nin on yıllardır süren hızlı ekonomik büyümeye yardımcı olduğu, ancak eşitsizliği körüklediği kabul edilen piyasa odaklı ekonomik modeline karşı kamuoyunun öfkesine dokundu.

Bu yüzden Boric, özellikle General Augusto Pinochet diktatörlüğünün ekonomik modelin alameti farikası olan özel emeklilik sistemini sona erdirme sözü de verdi.

Ayrıca Boric, Şili'nin emeklilik ve sağlık sistemlerinde reform yaparak, çalışma süresini 45 saatten 40 saate indirerek ve yeşil yatırımı artırarak eşitsizliği giderme sözü verdi.

Şili parlamentosunda muhalif olan sağcı ve solcu birçok isim de Boric'e destek verdiklerini açıkladı. Başkan adayı Kast'ın Alman kökenli bir Nazi üyesinin oğlu olması ve kendisinin otoriter vaatleri Hıristiyan Demokratlardan Sosyalist Partiye kadar, Kast'ın yükselişine karşı bir doğal ittifak oluşmasına neden oldu.

Kast ailesi Şili'de bilinmiyor. José Antonio, Hitler'in Sovyetler Birliği'ne karşı soykırım savaşı verdiği Barbarossa Operasyonuna katılan bir Nazi subayı olan Michael Kast'ın oğludur.

İtalya üzerinden Arjantin'e kaçan ve sonunda bir restoran zinciri kurmak için güney Şili'ye yerleştiler. Jose Antonio Kast ve diğer kardeşleri babalarının görüşüne sıkı sıkıya bağlıdırlar.

Kast, Şili'yi kanun, düzen ve demir bir yumrukla yönetmeyi ve kurtarmayı vadediyordu. Bir konuşmasında, şunları söylemişti:

Yapacağım şey, kendimi, bedenimi ve ruhumu adamaya, suç, uyuşturucu kaçakçılığı ve terörle mücadeleye adamak ve bu suçları kovuşturmak, yargılamak ve cezalandırmak ve Şili'yi sakinleştirmek için mevcut tüm kaynakları ve polis güçlerimizin tüm gücünü kullanmaktır.

Ordudan korkmuyoruz ve kimse korkmamalı; tam tersine: Silahlı kuvvetlerle gurur duyuyorum ve onlarla birlikte Araucanía'yı geri alacağımızdan ve gerekirse Şili'de suç ve organize uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele için daha fazla yetki ve düzene ihtiyaç duyan tüm yerleri geri alacağımızdan eminim.


Dolayısıyla sağcı Kast'ın otoriterliğe götüren seçim vaatleri, Şili tarihinde yaşanan darbe travmasıyla birleşince; birinci turda 1,5-2 puan önde kapatmasına rağmen ikinci turda 11 puan fark yemesine neden oldu.

Nitekim Hristiyan Demokrat cumhurbaşkanı adayı Yasna Provoste, ilk tur seçimleri kaybettikten bir gün sonra, "Gabriel Boric'e oy vereceğim" dedi. "José Antonio Kast, tüm ilerlemelerin tersine çevrildiğini ve ülkeyi yeni bir şiddet dalgasına sürüklemenin ciddi riskini temsil ediyor…" şeklinde kişisel bir tutum ortaya koydu.

Demokrasi Partisi (PPD) senatörü Guido Girardi, Boric'i desteklemek için "İster liberal bir demokrat, ister sağcı bir demokrat ve bir merkez sol demokrat, ister bir solcu demokrat olsun, bugün herhangi bir demokratın yapacağı şeydir… Bugün tehlikede olan demokrasidir, bugün tehlikede olan insan haklarına saygıdır" şeklinde konuştu.

Onun bu sözlerinin benzerlerini Ricardo Lagos (PPD), Álvaro Elizalde (PS), Jaime Naranjo (PPD) gibi merkez koalisyonun diğer politikacıları tarafından da tekrarlandı.

35 yaşındaki Boric, mart ayında göreve başladığında Şili'nin en genç cumhurbaşkanı olacak. 


Yeni başkanın en büyük handikabı; imajı olacak

Boric, siyasi programını tamamlayabilmek için mart ayından itibaren sağ muhalefetle diyalog kurmak zorunda kalacak ve programının tamamını yerine getirmesi pek olası değil.

Çok hırslı olmasına rağmen hükümet programı oluştururken çeşitli ittifaklar arayacağı için ılılımlı bir siyaset izlemesi yüksek bir ihtimal gözüküyor.

Boric genel olarak ülkenin toplumsal taleplerini anlayan bir Cumhurbaşkanı adayı olarak algılandı.Bu yüzden Kürtaj ve LGBT haklarının destekçisi oldu.

Fakat muhafazakar aile değerlerini savunan toplumsal taleplerde göz ardı edilmemeli. Çünkü muhafazakar talepler, halen Şili'de en güçlü toplumsal şikayetlerin başında geliyor.

Kast, her ne kadar 11 puan fark ile seçimi kaybetse de; koronavirüs ve Pinera hükümetinin başarısızlığı en önemli etken oldu. İşte bu nüans farkı Boric gibi yeni bir siyasetçinin ön plana çıkmasına neden oldu.

Kast ayrıca, bir darbeyle iktidarı ele geçiren ve 1973'ten 1990'a kadar ülkeyi yöneten eski askeri diktatör General Augusto Pinochet'nin mirasını da savundu. Hatta vergi ve sosyal harcamalarda kesinti sözü verdi! Dolayısıyla bu yanlış adımlara rağmen yüzde 44 gibi bir oy almayı başardı.


Şilili Yahudiler tercih yapmakta zorlandı

Jose Antonio Kast'ın babası Nazi Almanya'sında Wehrmacht'taydı; Gabriel Boric ise Şili'deki Yahudilerin İsrail'in politikalarını kınamasını talep etti. Bu nedenle Şilili Yahudiler kimden yana olduklarından çok kime karşı oldukları bir seçimde çıkmazda kaldı.

Şilililer pazar günü yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına giderken, Yahudi cemaatinin üyeleri zor bir seçimle karşı karşıya kaldı. Bir yanda Şilili Filistin toplumuyla güçlü bağları olan solcu Gabriel Boric, diğer yanda ise Pinochet rejimiyle ve Nazi partisiyle aile bağları olan Kast.

Dolayısıyla "Şilili Yahudiler, sağcı popülistlere mi oy veriyorlar?

Ya da "İsrail'i 'soykırımcı' bir devlet olarak kınayan ve komünistlerle işbirliği içinde olan solcuları mı tercih edecekler?"  

Bu sorular birçok Yahudi seçmen için çelişkili bir tercihe neden oldu. Bu bağlamda Yahudi cemaati için kimden olduklarından daha çok, kime karşı oldukları belirleyici oldu.

Bu çıkmaza rağmen, Yahudilerin çoğunun sağcı aday Kast için oylarını kullandığına inanılıyor. 

Çünkü Boric'in İsrail'in 'soykırımcı' ve 'öldürücü' bir devlet olduğu ve İsrail'in eylemlerinden Yahudi cemaatini sorumlu tutmasından ötürü rahatsızlık duyuluyor.

Ayrıca Boric, Şilili-Yahudilerin önce "İsrail'in yasadışı olarak işgal edilmiş Filistin topraklarını geri vermesini" talep etmelerini tavsiye eden görüş beyan etmesinden ötürü ülkedeki Yahudiler arasında tedirginlik yaratıyordu.

Zira Boric'in Batı Şeria yerleşimlerinde üretilen tüm ürünlerin Şili'ye ithalatını yasaklayacak bir yasa tasarısından endişe duyuluyor.

Bugün Şili'de tahminen 18 bin Yahudi yaşıyor ve bu sayı Latin Amerika'daki (Arjantin, Brezilya ve Meksika'dan sonra) dördüncü en büyük Yahudi topluluğunu oluşturuyor.

Şili Yahudilerin çoğu başkent Santiago'da yaşıyor. Ayrıca 400 binden fazla Filistin kökenli vatandaşıyla Şili, Ortadoğu dışında dünyanın en büyük Filistin topluluğuna ev sahipliği yapıyor.

Bu bağlamda birçok Şili Yahudisi, Boric'in seçilmesinden ötürü hükümet kurmak için komünistlerin desteğine ihtiyaç duymasından ötürü Komünist parti yöneticisi Jadue'nin; Boriç'in kabinesinde bakan olarak görev almasından korkuyor.

Çünkü Yahudi cemaatinden düzenli olarak "Siyonist topluluk" olarak söz eden Filistin dayanışma hareketinde uzun zamandır aktivist olan Jadue, sık sık antisemitizmle suçlanıyordu.

Dolayısıyla sağcı başkan adayı Kast'ın İsrail'i iki kez ziyaret ettiği, yerel Yahudi cemaati tarafından düzenlenen etkinliklere düzenli olarak konuk olduğu ve Şili-İsrail parlementolar arası komitenin bir üyesi olduğu için Şili-yahudileri açısından tercih nedeni oldu.

Bunun dışında Şilili Yahudilerin Boric'i tercih etmemesi; sadece Boric'in İsrail karşıtı düşüncelerinden kaynaklanmıyor. İsrail'e ve Yahudi topluluğuna açık düşmanlığıyla tanınan Filistin kökenli bir komünist olan Daniel Jadue'nin Şili'nin bir sonraki başkanı olmasından daha çok endişe ediliyor.

Bu nedenle Şili Yahudilerinin bu günlerde gergin olduklarını söylemek yetersiz kalıyor.


Sonuç olarak Boric'in iddialı hedefi, Küba'dan Venezuela'ya Nikaragua'ya kadar Latin Amerika'da sol hükümetlerin benimsediği otoriterlikten uzak; ancak Avrupa tarzı sosyal demokrasinden yana bir yönetim tarzını oluşturmak olduğu anlaşılıyor. 

Boric'in zaferi, Latin Amerika ülkelerinin iç siyasetinde hissedilecek gibi görünüyor 

Boric'in genç ve deneyimsiz olması; komünistlerle ittifak yapması; Şili iç siyasetinde muhalefetin en büyük kozu; kendisinin de handikabı olacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU