Türk teknik adamlar neden Avrupa'ya gidemiyor?

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Uzun süredir camialarına, hayal kurmayı da bıraktırdı birçok kulüp. Oksijen çadırında olan kulüpler, şimdilik günlük mutluluklarla avunmak zorunda.

Mesela artık yabancı teknik adam getirmek, daha zor. Zaten görevi tamamlaması zor olan yabancı teknik adamların, tazminatları daha da sorun olacak.

Belki de haftalar önce Vitor Pereira'yı göndermek isteyen Fenerbahçe, belki de bu yüzden gönderemedi Portekizliyi. Acı olan da bunu yapabilecek özgürlüğü kalmadı kulüplerin.

Bu yüzden teknik adam seçiminde hata yapma lüksü azaldı. Bu şekilde, zorunlu istikrar dönemine girebilir kulüpler. Fakat bu istikrar, istikrarsızlık da yaratabilir mevcut futbol aktörleri ile.

Çünkü yabancı teknik direktörün yarattığı risklerden kaçınmak için Türk teknik adamların somut vaatler yaratması gerekiyor. Sadece kazanılan şampiyonluk üzerinden olmamalı bu vaatler. Ya da bir şampiyonluk, başarı tanımlaması için yetmemeli.
 

2.jpg
Kolaj: Independent Türkçe

 

Peki, Türkiye'de şampiyonluk için yeterli olan Türk teknik adamlar, Avrupa'da neden bir kulübü çalıştıramıyor?

Avrupa'nın orta sınıf bir kulübü, neden takımını bir Türk teknik adama emanet etmiyor?

Ya da Türkiye Süper Ligi'nde şampiyonluk yaşamış bir teknik adamın şampiyonluk bileziği, Avrupa'daki kulüpler için bir şey ifade ediyor mu?

Muhtemelen etmiyor ve Avrupa'daki kulüpler için Türk teknik adamlar yeterli bulunmuyor. Bu yüzden de futbol sistemi içinde oluşan teknik adam dengesine göre, yurtdışından gelen yabancı teknik adam kalibresi de düşmüş oluyor.

Bununla beraber, potansiyelli bir yabancı teknik adamı ikna etmek için para dışında bir motivasyon yaratmak zor oluyor. Sene başında Fenerbahçe'nin yaşadığı, buydu aslında.
 

1.jpg
Kolaj: Independent Türkçe

 

Türkiye'deki başarısı ile Avrupa'da çalışan tek isim Fatih Terim

Bakıldığında Türk futbol tarihinde vadettiği potansiyel ile Avrupa topraklarına ihraç edilen teknik adam sayısı, yalnızca bir olmuş. Galatasaray ile yaşadığı UEFA Kupası şampiyonluğu sonrasında, Fatih Terim'e Avrupa'nın kapıları İtalya'dan açılmış ve o güne kadar Türk futbolu için yaşanmamış bir durum yaşanmıştı.

Fiorentina sonrası, Milan'ın yolunu tutan Fatih Terim, Türkiye'deki başarısı ile Avrupa'da çalışma fırsatı bulan tek hocası oldu belki de.

Avrupa'nın 5 büyük liginde 98 takım, her hafta 49 maç yapıyor. Ve bu 98 takımda bir Türk teknik adam, bu 49 maçtan pay almıyor ve o rekabet seviyesinde bulunamıyor. Dolayısı ile teknik adamların test seviyesi, hep en düşükte kalıyor.

Süper Lig, aslında konformist bir alan sunuyor hem teknik adamlara hem de oyunculara. Ve maalesef Süper Lig'de şampiyonluk, birçok sorunun dondurucuya koyulmasına sebep olurken, teknik adam yeterliliği sorgulanamıyor.

Kendi dünyasında ve kendi ekonomisinde yaşayan bir futbol sistemi, bu sebeple Avrupa'ya entegre olamıyor. Mesela yıllardır hep aynı isimlerin, aynı hatlarda bulunması ve kulüplerin çözüm reflekslerinin hep aynı isimler üzerinden çalışması, bundan kaynaklanıyor.
 

3.jpg
Fotoğraf: AA 

 

Süper Lig'in tasarımı yerel başarılara göre şekillendi

Mesela teknik direktör ihtiyacı hissedilen büyük takımların teknik adam havuzu, Şenol Güneş, Aykut Kocaman, Mustafa Denizli, Ersun Yanal, Abdullah Avcı oldu. Şimdi artık şampiyonluk bilezikleri ile bu isimlere, Sergen Yalçın ve Okan Buruk eklendi.

Aynı şekilde orta sıralarda ya da küme düşme potasındaki teknik adam havuzu da aynı. Mesut Bakkal, Hikmet Karaman Bülent Korkmaz, Bülent Uygun ve çok zorunlu hallerde Yılmaz Vural. Yani yıllardır duraklardan, hep aynı yolcuları alıyor Türk futbol otobüsü.

Ve bu otobüse binmek, yeterli olduğu için de gelişim olmuyor ve bu otobüs de Avrupa sınırlarına giremiyor. 

Avrupa'daki kulüpler içinse artık, gerekli olan oyun gelişimi, taktiksel yeterlilik, planlama, oyuncu gelişimi ve kulübe değer katma kriterleri, seçim yapmak için belirleyici oluyor.

Türkiye'de ise Süper Lig'i bilme, tanıma ve sistemin dengesini bilmek, yeterli kalıyor. Yorumcuların bile "Ligi bilen hoca" tanımlaması buradan çıkıyor.

Maalesef Süper Lig'in tasarımı, yerel başarılara göre şekillendi. Yorumcusu, futbolcusu, teknik adamı ve yöneticisi belli bir standart belirledi. Bu standart, gelişim ile değil, popülizm parıltısı ile parladı.

Fakat bu parıltı, Avrupa kulüpleri için bir şey ifade etmiyor maalesef.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU