Oxford-AstraZeneca aşısı tehlikeli mi?

Bu hızla giderse dünya çapında makul bir bağışıklık düzeyine ulaşmak yıllar alacak. Böylece salgını kontrol etmek ve yavaş yavaş normal hayata dönmek de zorlaşacak

Fotoğraf: Reuters

Çoğunluğu Avrupa'da olmak üzere bazı ülkelerin, sınırlı sayıda bir grupta aşı vurulduktan sonra kan pıhtılaşması görülmesinin ardından koruma ilkesi çerçevesinde aşının kullanımını askıya aldıklarını duyurmasıyla bu soru çok sorulmaya başlandı.

Bu adım bilim insanları ve uzmanlar tarafından eleştiriyle karşılandı. Uzmanlar aşıyı kan pıhtılaşmasıyla bağlayan ve kullanımının askıya alınmasını gerekçelendirecek kesin bir kanıt ya da yeterli bir açıklama olmadan böyle bir adım atmanın aşılama programına zarar verip insanları paniğe sevk ettiğini söylediler.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Oxford-AstraZeneca aşısı ile yapılan aşılama faaliyetlerinin durdurulmaması çağrısında bulunan ve aşıyı kullanmanın Kovid-19 vakaları ve ölümlerini azaltmadaki faydalarının, aşıyı kullanmamanın zararlarından çok daha fazla olduğunu vurgulayan bilim insanları, doktorlar ve uzmanlar ile aynı fikirde.


Oxford-AstraZeneca tarafından yayımlanan veriler, İngiltere ve Avrupa'da 17 milyon kişiye aşı yapıldığını ve yalnızca 40'tan az kişide kan pıhtılaşması görüldüğünü ortaya koyuyor.

Bu da bu büyüklükteki bir popülasyonda herhangi bir aşı almamış olsalar bile doğal olarak meydana gelen durumlardan çok daha az bir orana işaret ediyor.

Aynı zamanda AstraZeneca tarafından yapılan bir açıklamada aşısını yaptıran kişiler arasındaki kan pıhtılaşma oranının, kullanımına izin verilen diğer Kovid-19 aşılarını yaptıranlar arasındaki kan pıhtılaşma oranını aşmadığı belirtildi.

Bu görüşü destekleyen bağımsız uzmanlar, Avrupa'nın üçüncü bir salgın dalgasıyla mücadele etmek için insanlarını aşılaması gerektiği göz önüne alındığında Avrupa tarafından gelen tepkilerin abartılı olduğunu ve yarardan çok zararı olduğunu vurguladılar.


Bazı uzmanlar, örneğin kadınların doğum kontrol hapı almasının bir sonucu olarak kan pıhtısı oluşma riskinin Kovid-19 aşılarının risklerinden daha yüksek olabileceğini, bununla birlikte doğum kontrol haplarının oluşturduğu risklerin asgari düzeyde olduğunu, bu risklerin yaygaraya ya da kullanımının askıya alınması veya tamamen durdurulmasına yönelik kararlar alınmasına sebep olmadığına işaret etti.

Avrupa, Londra ile Avrupa Birliği'ndeki (AB) eski ortakları arasındaki bir soğuk savaşın fitilini ateşleyen İngiliz aşısı konusunda ikiye bölünmüş durumda.

Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, İsveç ve Danimarka gibi ülkeler aşının kullanımını askıya almaya karar verirken, diğer ülkeler aşıyı kullanmaya devam etme kararı aldı.

Avrupa medyasının bir kısmı bile kıtanın insanlarını aşılamada İngiltere, ABD ve diğer ülkelerin gerisinde kaldığı ve ihtiyaçlarını temin etmede sorunlar yaşadığı bir dönemde, aşının kullanımını askıya alma adımı karşısında eleştirel bir tutum benimsedi.


Dünya genelinde tıp camiası, şu anda piyasada bulunan tüm Kovid-19 aşıları rekor bir hızda geliştirilip onaylandığı için yüz milyonlarca kişinin aşılanmasıyla birlikte yan etkileri hakkında her zaman yeni bilgilerin ortaya çıkacağı konusunda hem fikir.

Ancak bu, aşıların salgının yayılması ile mücadelede ve mutasyona uğramış yeni türlerin ortaya çıkmasını önlemede temel unsur olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Hatta Avrupa İlaç Ajansı (EMA) bile, Oxford-AstraZeneca aşısının faydalarının olası risklerinden daha fazla olduğuna tamamen ikna olduğunu açıkladı.

Ancak yine de EMA, Avrupa kamuoyunu tatmin etmek için "bir endişe kaynağı olan ve ciddi ve ayrıntılı bir bilimsel değerlendirme gerektiren" izole edilmiş kan pıhtıları vakaları hakkında bir soruşturma yürüteceğini söyledi. Soruşturmanın sonuçlarının bugün açıklanacağını bildirdi.

EMA'nın aşının güvenli olduğu, faydalarının herhangi bir olası zarardan çok daha fazla olduğu ve aşıyı kan pıhtısı oluşumu ile ilişkilendirecek güçlü bir biyolojik etkisinin olmadığını açıklaması bekleniyor.


EMA ne siyasi bir oluşum ne de izole edilmiş vakalar hakkında geniş çaplı haberler yapılması veya İngiltere ile ABD'ye kıyasla aşı dağıtımı ve aşılama sürecini ağırdan aldıklarına dair kendilerine yöneltilen eleştiriler yüzünden siyasetçilerin maruz kaldığı baskıya boyun eğiyor.

Bazı Avrupalı yetkililerin, İngiltere İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu'nun (MHRA) Oxford-AstraZeneca aşısını hızlı bir şekilde onaylamasından ötürü aşı hakkında başından beri şüpheleri vardı.

Bunların başında aşının 65 yaşın üzerindeki kişiler için yararlı olmadığını söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geliyordu. Ancak daha sonra açıklanan rakamlar sözlerini yalanladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Ancak Macron ve diğer Avrupalı ​​liderlerin açıklamaları Avrupalı vatandaşlarda endişe uyandırdı. Bu da Oxford-AstraZeneca aşısının kullanımının yavaşlamasına sebep oldu.

Halihazırda Almanya ve Fransa'nın elinde kullanılmadan son kullanma tarihi geçebilecek kadar aşı bulunuyor.

Her ne kadar Macron ve İtalya Başbakanı Mario Draghi iki gün önce ortak bir açıklama yapıp EMA'nın Oxford-AstraZeneca aşısına yeşil ışık yaktığı takdirde aşılamaya "hızla" geri dönme konusunda uzlaştıklarını söyleyerek aşının kullanımının askıya alınma kararının iptal edilmesine zemin hazırlamış olsalar da, Avrupa'nın başından beri salgına karşı aşılama programını yönetme şeklinden ötürü dünya çapındaki imajı çoktan çizilmiş oldu.


Avrupa'nın aşı konusunda yavaş ve değişken tutumları, Avrupa medyasının hükümetlere ve AB Komisyonu'na geniş çaplı eleştiriler yöneltmesine sebep oldu.

Siyasi faktörler, Brexit (İngiltere'nin AB'den ayrılması) sonrası dönem ve özellikle de İngiltere hükümetinin hızlı hamlesinin Avrupa başkentlerini zor durumda bırakması AB ile Londra arasında aşı konusunda yaşanan gerginliği iki katına çıkardı.

İngiltere hükümetindeki yetkililerin aşıları onaylamak ve tedariklerini güvence altına almak için hızlı hamleler yapmasının sebebi Brexit kararının doğru alınmış bir karar olduğunu göstermek içinmiş gibi duruyor.

Avrupa hükümetleri aşı konusunu bürokratik olarak çok yavaş hareket eden AB Komisyonu'na bıraktı.

Bu da Avrupa'nın aşıların onaylanması ve tedariklerinin güvence altına alınması için sözleşmeler yapılmasında gecikme yaşanmasına sebep oldu.


ABD, kendi şirketleri tarafından üretilen aşıdan büyük miktarlarda satın almış olmasına rağmen AB ülkeleri eleştiri oklarını eski ortakları İngiltere'ye doğrulttular.

Avrupalı ​​yetkililer, özellikle üzerinde anlaşılan miktarları teslim etme konusunda ağır davranmak ve İngiltere'yi kayırmakla suçladıkları AstraZeneca'ya eleştirilerde bulundular.

Buna ek olarak, İngiltere'nin aşıları onaylama hızı, Avrupa'da riskli bir pervasızlık olarak yorumlandı, ancak Londra'nın mantığı daha önce benzeri görülmemiş ve çözüm gerektiren bir zorluk içinde yaşıyor olmamızdı.


Şu ana kadar yaşanan gelişmeler, İngiltere'nin yaklaşımının en iyi yaklaşım olduğunu gösterdi. Zira olağanüstü zamanlardan geçiyoruz.

Aşılar konusunda koruma ilkesi tartışma konusu olmasa da kararlar almada yavaş hareket edilmesi daha pahalıya patlayabilir.

İhtimaller terazisinde değerlendirildiğinde aşının faydaları, zararından çok daha fazla. Dolayısıyla, Avrupa, İngiltere'ye eleştirilerde bulunsa da vatandaşlarını aşılama programını devam ettirmek için zamana karşı yarışıyor gibi görünüyor.

Yavaş davranılmasının Avrupa ve dünya için sağlık ve ekonomik açıdan çok kötü sonuçları olacak.

Bu da DSÖ'nün dünya ülkelerine, salgını kontrol altına almada tek umut olduklarından ötürü aşılama programlarını durdurmamaları için bir çağrı başlatmasına neden oldu.


Dünya çapında 128 ülkede yaklaşık 395 milyon kişi Kovid-19 aşısı oldu. Bunun 112 milyonunu ABD'deki kişiler oluşturuyor.

Dünya nüfusu göz önüne alındığında bu sayılar oldukça düşük kalıyor. Zira bilim insanları normal hayata dönmeyi sağlayacak kadar bir bağışıklık seviyesine ulaşmak için nüfusun yüzde 70 ila 85'inin aşılanması gerektiğini söylüyor.

Bu hızla giderse dünya çapında makul bir bağışıklık düzeyine ulaşmak yıllar alacak. Bu nedenle bazı ülkelerdeki sağlık uzmanları, şu an Avrupa'da aşılarla ilgili yaşanan karmaşanın, halkın güveni yıkılırsa tüm aşı stratejisinin çökmesine yol açabileceği konusunda uyarıda bulunuyorlar.

Aşının alınması isteğe bağlı ve dünya nüfusunun çoğu aşılanmadığı sürece gerekli bağışıklık seviyesine ulaşılamayacak ve bir kısır döngü içine gireceğiz.

Böylece salgını kontrol etmek ve yavaş yavaş normal hayata dönmek de zorlaşacak.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU