Bir milyarder yat satın alırsa işlerinin bozulmasını bekleyin

Güvertede sere serpe yatarken geçen zaman iş yönetmeden geçirilen zamandır. Arcadia'nın çöküşü acıklı bir masal ama uyarı işaretleri de orada

Çok zengin olanların pek çoğunun fazla vergi ödemedikleri yerlerde yaşıyor olmasında iç karartıcı bir şey var (Reuters)

Sir Philip Green tarafından yönetilen, 2005'te 1,2 milyar sterlin değerindeki (yaklaşık 12,5 milyar TL) o dönemin en yüksek kâr payını alan ve Monaco'da yaşayan eşi Tina'nın sahibi olduğu perakende imparatorluğunun temelini oluşturan Arcadia'nın çöküşünden çıkarılabilecek en az 6 farklı hikaye var.

Bu berbat masalın nihai sonucunu bilmesek de, alıcılar Topshop, Miss Selfridge, Wallis Evans, Dorothy Perkins ve Burton gibi Arcadia markalarından bazılarını kapabilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ne var ki şunları biliyoruz. Birincisi, bu gösterişli olmak üzerine bir hikaye. Kurumsal yutturmacalara asla kanmayın. Şirket internet sayfasında "Modada küresel bir gücüz. Dinamik ve kapsamlı ekibimiz sektörün en iyisi” diye övünüyor. Makul bir temel kural var; herhangi bir şirket herhangi bir konuda kendisiyle böbürleniyorsa bu bir zayıflığı telafi etmek içindir. Bu nedenle, örneğin değerleri önemsediklerini söylüyorlarsa, bu muhtemelen tedarikçilerini sıkıştırma yönünde bir itibarları olduğu anlamına gelir. Bu örnekte şirketi ele veren şey "dinamik ve çeşitli". Arcadia gerçekten dinamik olsaydı internette ortalamanın üzerinde olurdu ve cadde üzerinden çeşitli alanlara yönelememişti.

İkincisi, bu ana caddenin geleceği hakkında bir hikaye. Perakendecilik çökmedi, satışlar bir önceki yıla göre neredeyse yüzde 6 arttı fakat ana caddede satışlar düştü. Yaklaşık 8 yıla bedel yapısal değişimi 8 aylık zamanda yaşadık, Kovid öncesinde çevrimiçi işlemler perakende satışların yüzde 20'sini oluştururken bu oran şimdi yüzde 28'e çıktı. Ana caddeler halihazırda banka şubeleri tarafından restoranlara ve apartman daireleri gibi başka kullanım alanlarına dönüştürülüyordu, şimdi perakendecilik buna yeni bir ivme kazandırıyor. Dükkanlar kapanacak fakat binalar orada kalmaya devam edecek ve insanlar onlar için yeni kullanım alanları bulacak. Örneğin yeni açılmaya başlayan küçük özel gıda mağazaları var, artık Britanya'daki ana caddelerin kasvetli tekdüzeliğinin yerini artan çeşitlilik alacak. Ne kadar çok alan boş olursa dönüşüm o kadar hızlı olur.

Üçüncüsü, bu emekli maaşlarıyla ilgili bir hikaye. Bu hikayenin gerçekten rahatsız edici taraflarından biri, çalışanların emekli maaşlarına ne olacağı. Şirketler tepetaklak olmaya devam edecek ve mantıklı bir dünyada emekli maaşları şirket finansmanından tamamen ayrı olurdu. Ama öyle değiller. Arcadia'nın hesaplarında bir süredir emekli maaşı açığı vardı ve geçen yıl, şimdi Lord Field olan Parlamenter Frank Field, bu açığı kapatması için Sir Philip'e çağrı yapmıştı. İşletme sahipleri firmalarından büyük miktarlarda para alabildiği halde emeklileri emeklilik birikimlerini kaybetmeye terk etmeleri doğru olamaz. Evet, bir tazminat düzenlemesi var fakat bu hatalı bir sistemin yamanmasından ibaret. Sistemin nasıl değiştirilmesi gerektiğini düşünmemiz gerekiyor.
 


4. sırada temettü ve borç sorunu var. Usule göre, şirket yönetim kurulları işletmenin performansını göz önünde bulundurarak güvenle ödenebilecek temettü tutarını belirler. Bazen yetkililer müdahale eder, tıpkı bu sene hükümetin bankaların temettü ödemelerini çok fazla müşterilerinin iflas etmesi ihtimaline karşı parayı korumaları gerektiğini söyleyerek yasaklamasında olduğu gibi. Bu konuda rahatsız hissediyorum, kısmen emeklilik fonları emekli maaşlarını ödemek için temettüye ihtiyaç duyduğu için, ama aynı zamanda bir yönetim kurulunun bu çağrıyı yapma yönünde yasal bir sorumluluğu bulunduğu ve yöneticiler işletmeleri hakkında bazı politikacılardan veya memurlardan daha fazla bilgi sahibi olduğu için. Ne var ki, çok düşük faiz oranlarında bile bir işletmeye borç yükleyip tüm parayı çekmek doğru olamaz. Kısa vadede akıllıca görünen şey uzun vadede felaket olabilir. Bu nedenle, teşvikleri değiştirmemiz gerekiyor fakat bunun nasıl yapılması gerektiği hayli karmaşık.

Beş, vergi cennetleri. Çok zengin olanların pek çoğunun fazla vergi ödemedikleri yerlerde yaşıyor olmasında iç karartıcı bir şey var. Bu sadece büyük iş insanlarıyla ilgili değil aktörler, spor alanındaki isimler, varlıklı emekliler ve benzerleriyle de ilgili. Hiçbir iyi ülke halkının yaşamak için başka bir yere gitmesine engel olamaz ve eğer bir ülke varlıklı yabancıları çekmek için vergi teşvikleri oluşturmayı seçerse bu konuda yapılabilecek hiçbir şey yok. İtalya ve Portekiz dahil birçok ülke bunu yapıyor, o yüzden mevzu yalnızca Monako'dan veya Karayipler'deki adalardan ibaret değil. Fakat bu, demokrasinin kendisini zayıflattığı için, demokratik toplumların son derece moral bozucu bir yönüdür.

Son olarak, yatlar. Yatlar harika bir satış sinyalidir. Bir iş dünyası lideri bir yata milyonlar harcıyorsa bu onun üzerinde zaman geçireceği anlamına gelir ve güvertede sere serpe yatarken geçirilen zaman iş yönetmeden geçen zamandır. Herkesin tatil hakkı var ve iyi iş çıkaran herkes parasını yasal yollarla istediği şekilde harcama hakkına sahip. Arcadia özel bir işletme olduğu için hisseleri satamayız. Fakat bir sonraki defa bir milyarderin yat satın aldığına dair bir haber gördüğünüzde, işlerinin gelecek yıllarda bozulmaya başlamasını bekleyebilirsiniz.

 

* Hamish McRae'nin makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Philip Green'in imparatorluğunun ölümü bir ders: Bir milyarder yat satın aldığında, işlerin bozulmasını bekleyin

independent.co.uk/independentpremium/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU