Parlamenter olarak geçirdiği 37 yılın çoğunda Jeremy Corbyn kendi partisi içinde pek dikkate alınmayan bir konumdaydı. Şimdi, beklenmedik şekilde son 5 yılını İşçi Partisi'nin zirvesinde geçirdikten sonra alışık olduğu sınırlara geri döndü. Corbyn, Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu'nun (EHRC) parti içindeki antisemitizmle ilgili tahkikatına verdiği cevaptan ötürü parti üyeliğinin askıya alınması kararını iptal eden bir panel tarafından parti üyeliğine yeniden kabul edildi. Buna karşın Keir Starmer, İşçi Partisi denetimini Corbyn'e iade etmeyi reddetti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Corbyn'le ilk kez parti tarihindeki en dramatik konferanslardan biri olan 1981 İşçi Partisi Konferansı'nda karşılaştım. O dönemki başkan yardımcısı Denis Healey'e partinin sol kanadından Tony Benn'in meydan okuduğu başkan yardımcısı seçimlerinde sağla sol kanat arasındaki kavga doruk noktasına ulaşmıştı. O zamanlar sendika yetkilisi ve Haringey meclis üyesi olan Corbyn, kahramanı Benn'in kampanyasında çalışmış ve ağzına kadar dolu, heyecan verici bir dizi yan toplantıda Benn'in açılış konuşmasını yapmıştı. Sol kanat için önemli bir başarıydı ama yeterince iyi değildi: Healey, yüzde 49,6'ya karşı yüzde 50,4 oy oranıyla Benn'i mağlup etti.
Daha sonra İşçi Partisi Troçkist Militant grubunun üyelerini cezalandırdığında Corbyn, "cadı avını durdurun" kampanyasının düzenleyicisi olarak muhalefete öncülük etti. Militant'ın veya başka aşırı sol grupların üyesi olmadığı halde bu, sol kanattaki yoldaşlarına karşı beslediği ve mesele daha sonra antisemitizme geldiğinde ona pahalıya patlayacak olan hoşgörünün erken bir göstergesiydi.
Tony Blair ve Gordon Brown'ın Avam Kamarası'na girdiği 1983’te Islington North'tan parlamenter seçilen Corbyn, Kampanya Grubu'nda sosyalist olduklarını söylemekten gurur duyan ruh ikizleri buldu. Fakat İşçi Partisi Neil Kinnock, John Smith ve daha sonra Blair yönetiminde yine merkeze yaklaştıkça, solcu kardeşler ekibi de partinin uçlarına itildi. Zaman zaman az kişinin katıldığı etkinliklerde ve basın toplantılarında kızıl bayrağı dalgalandırmaya devam ettiler.
Blair'in 1997'de büyük çoğunluğun oyuyla seçimleri kazanmasının ardından Corbyn, Parlamenter İşçi Partisi'nin (PLP) yarı bağımsız bir üyesi oldu. En asi İşçi Partisi parlamenteri olarak, partinin 13 yıllık iktidarı boyunca 400'den fazla kez parti denetçisine karşı geldi. Bir noktada, hükümet denetçileri disiplin işlemi ihtimalini ortaya attı. İç mücadelelerden çok yönetime odaklanan Blair, uyuyan yılanın kuyruğuna basmamaya karar verdi. Öyle yapmasaydı tarih çok farklı olabilirdi.
Savaşı Durdur Koalisyonu'na başkanlık eden ve Nükleer Silahsızlanma Kampanyası (CND) destekçisi olan Corbyn, 2003 Irak işgali meselesinde Blair'in sesini yükseltmekten çekinmeyen bir muhalifiydi. Birleşik bir İrlanda'nın güçlü bir destekçisi olarak, 1984'te Margaret Thatcher'ı hedef alan Brighton bombalı saldırısının üzerinden sadece birkaç hafta geçmişken Gerry Adams'ı ve diğer Sinn Fein liderlerini Avam Kamarası'na davet ederek tartışma yaratmıştı.
Corbyn'in yakın arkadaşı ve müttefiki John McDonnell'ın 2007 ve 2010'da İşçi Partisi parlamenterlerinden parti liderliği için Brown'a meydan okuyacak kadar destek alamaması, katı solun marjinalleştiğini gösterdi. 5 yıl sonra, sol kanattakiler parti politikalarının tartışılmasını sağlamak için kimin aday olmayı deneyebileceğini tartışırken Corbyn "Sanırım sıra bende" dedi. Yarışın başlarında, 200'e karşı 1 kazanma şansıyla aykırı bir tipken "Ne yazık ki aday olan benim" diye konuştu. Oylarıyla kendisini desteklemeyen ama daha kapsamlı bir tartışma ortamı isteyen Margaret Beckett, David Lammy, Sadiq Khan ve Frank Field gibi parlamenterlerin adaylığını kazandıktan sonra son dakikada ismini oy pusulasına sessizce sokarak beklentileri tersine çevirdi.
Solun sembolik bir eylemi gibi görünen şey bir anda beklenmedik bir ivme kazandı. Televizyonda yayımlanan ilk seçim konuşmalarında, Corbyn'in seyirci üzerinde rakipleri Liz Kendal, Yvette Cooper ve ilk başta yarışı önde götüren Andy Burnham'ı şaşırtan heyecan verici bir etkisi oldu. İşçi Partisi çekimser kalıp rakipleri tereddüt ederken Corbyn, beklendiği üzere hükümetin sosyal yardım kesintilerine karşı çıktı. Cesareti, kayıtlı destekçiler ve parti üyelerinden oluşan ve önceki parti lideri Ed Miliband tarafından genişletilen bir seçmen kitlesinin kalbini kazandı. Oy verenlerin anketleri ortaya çıktığında, sürpriz atın kendi müttefiklerini bile şaşırtarak gayet de yarışta olduğu açıktı.
Etkili bir kampanyadan sonra o dönem 66 yaşında olan Corbyn, yüzde 19'la ikinci sıraya yerleşen Burnham'ın epey önünde, yüzde 60 oyla kapsamlı bir zafer kazandı. Sonuçların açıklandığı gün, İşçi Partisi merkezi çalışanlarından bazıları, daha sonra antisemitizm tartışmaları sırasında yeniden belirecek Corbyn düşmanlıklarının bir nişanesi olarak siyah giydi.
Bazı İşçi Partisi parlamenterleri de Corbyn'in görevini kabul etme konusunda isteksizdi. Başbakanlık seçimleri için seçilemez olduğu yönündeki inançları, 2016'da PLP'nin 172'ye karşı 40 oyla Corbyn'e güvensizlik oyu vermesine yol açacaktı. İşçi Partisi'nden birçok parlamenter, Corbyn'in Avam Kamarası'ndaki ön sıra ekibinden istifa etti. Parti başkanı olarak ona karşı resmi bir meydan okuma kaçınılmazdı. Fakat Corbyn karşıtı aday Owen Smith, hayran kulübü Momentum'un gayet iyi örgütlediği ve tabandaki üyelerin desteğine hâlâ sahip bir liderden kendini ayırmaktan çekiniyordu. Smith'i yüzde 62'ye karşı yüzde 38 oranla yenen Corbyn, bu meydan okumayı rahatça atlattı.
Corbyn'e şüpheyle yaklaşanlar, onun liderliğine son darbeyi seçmenlerin indirmesini beklemeyi kabul etmek zorunda kalmıştı. Theresa May 2017'de erken seçim çağrısı yaptığında, bekledikleri anın geldiğini düşündüler. Halkın 1983'ten bu yana İşçi Partisi'nin en solcu manifestosuna sıcak bakacağına pek güvenmiyorlardı. Söz konusu manifesto, gelir sahiplerinin yüzde 5'lik en üst kesimine daha yüksek vergi getirilmesini ve temel hizmetlerin kamulaştırılmasını içeriyordu. Fakat Corbyn, muhaliflerini bir kez daha hayrete düşürdü.
Kampanya gezisinde Westminster'de deli gömleğinden kurtulmuş, farklı biri olmuştu. Çoğunlukla kendisine düşmanca yaklaşan bir medya tarafından sorgulandığında bile, her zamanki hırçınlığını bastırıyordu. Ülke genelindeki mitingleri hınca hınç doluydu. Şehir dışında odalar ve fazladan ekran sağlamak zorunda kalındı. "Oh, Jeremy Corbyn" çığlıkları yalnızca halihazırda ikna olmuşlardan değil, yeni ve daha genç bir neslin coşkusundan da yükseliyordu. Kişi kültünden hoşlanmadığı konusunda ısrarcıydı. Yakınındaki isimlerden bazılarıysa aynı fikirde değildi. Biri bana "Buna bayılıyordu" demişti.
Parlak seçim kampanyasına rağmen muhalifleri repliklerini hazırlamış, sonuçlar belli olur olmaz onu çekilmeye çağırmaya hazır bekliyordu. Repliklerini asla söyleyemediler. Corbyn, Tory'lerin kazandığı yüzde 42'ye karşı yüzde 40 oy toplayarak İşçi Partisi'nin 30 sandalye kazanmasını sağladı ve May'i parlamentodaki salt çoğunluktan mahrum etti. Bu, Corbyn'in en başarılı anıydı. Muhalifleri bile başbakan olmak için ikinci bir şans elde ettiğini kabul etti.
Ne var ki Corbyn için doruk noktası burasıydı. İkinci genel seçimine giden döneme Brexit damga vurmuştu. İşçi Partisi'ni bölen Brexit, uzun zamandır AB'ye şüpheyle yaklaşan Corbyn'in Avrupa yanlısı parti üyeleri tarafından Son Söz referandumunu desteklemeye zorlandığı, buna karşın bu meselede tarafsız kalacağını söylediği karmaşık anlaşmaya yol açmıştı.
Konu, geçen aralıktaki seçimlerde İşçi Partisi'ni altüst etti. Gayet anlaşılır bir şekilde Corbyn, 2017'deki kampanya ve manifestosunun en çok beğenilen kısımlarını tekrarladı. Ne var ki mitinglere katılım 2017'ye nazaran daha azdı ve halk yoluna devam etmişti. “Brexit'i halletmek" veya en azından meselenin artık kapanmasını istediler. Corbyn, May'in zayıflığından çok farklı şekilde Boris Johnson'da güçlü bir rakip bulmuştu.
Artık sevimli bir yabancı değil iktidar için mücadele eden güçlü bir yarışmacıydı. Rusya'yı Salisbury'deki sinir gazı saldırısından mesul tutmada önce tereddüt etmiş olmasının gösterdiği üzere, güvenlik hususundaki duruşuna dair şüpheler tekrar başına musallat olmaya başlayınca güvenilir bir başbakan olarak görülme sınavında başarısız oldu. May'in deneyip başarısız olduğu noktada Johnson, kuzeyde ve Midlands'te İşçi Partisi koltuklarından oluşan geleneksel kızıl duvarı yıkarak galip geldi. İşçi Partisi, 1935'ten bu yana görülen en kötü seçim sonucunda 59 sandalye kaybetti.
Artık 70'ine gelmiş olan Corbyn'in liderlikten istifası bir formaliteydi. Bu felaket sonuç, Corbyn'e hâlâ saygı duyan birçok parti üyesini, tercih edilen halefi Rebecca Long-Bailey'den uzak durmaya ikna etti. Nisanda onun yerine Keir Starmer başkan seçildi.
Corbyn'in 2015'teki İşçi Partisi liderliği zaferi, daha sonra onu ıssızlığa tekrar sürükleyecek olan antisemitizm tartışmasının da tohumlarını ekmişti. Başkan olarak seçilmesi, Blair-Brown döneminde İşçi Partisi'nden uzaklaşan birçok solcu için mıknatıs görevi görmüştü. Partinin üye sayısının, Avrupa'nın batısında görülen en yüksek oranla 550 bine çıkması kayda değer bir başarıydı.
Fakat bu akın, Filistin davasına verdikleri destekle bazen çizgiyi aşan bazı isimleri de içeriyordu. "Daha nazik ve yumuşak bir siyaset" isteyen Corbyn, bu tartışmanın ne kadar zarar verebileceğini çabuk fark edemedi. Başlangıçta, kendisine yöneltilen bütün suçlamaları "tamamen reddeden" Ken Livingstone gibi eski müttefiklerine karşı harekete geçmekte isteksiz davrandı.
İşçi Partisi parlamenterlerinin çoğu, Corbyn'in son derece Filistin yanlısı kendi görüşleri sebebiyle bu meseleyi önyargıyla görmezden geldiğine ikna olmuştu. Olası hasarı görememesi, en yakın müttefiki McDonnell'le aralarının ciddi derecede açılmasına yol açtı. Bunun sonucunda 2018 yazında ikili aylar boyu birbiriyle konuşmadı. Gölge Maliye Bakanı iktidarı kazanma şansına sahip olmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı; Corbyn'se değildi.
Gerçekten de parti yönetimi söz konusu olduğunda o ve ekibi dertliydi; "MSM'ye" (ana akım medya) duydukları nefret, ters tepen inatçı bir damar doğurdu. Corbyn'in bedeninde ırkçı bir damar bulunmadığına kesinlikle inanan yardımcıları, suçlamaların parti ve medya içindeki düşmanları tarafından kamçılanıp büyütüldüğünden emindi. Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu'nun (EHRC) yürüttüğü soruşturmanın artık doğruladığı üzere Corbyn'in makamı, şikayetlerin ele alınması ve hangi şikayetlerin soruşturulması gerektiğinin belirlenmesiyle yakından ilgiliydi.
Corbyn'in varsayılan hamlesi kurbanı oynamaktı. Bunu hâlâ yapıyor. Muhaliflerinin gözünde Corbyn, EHRC'nin raporundan sonra dahi sorunun boyutlarını inkar etmeye devam ediyor. Bu, suçlama konusunda onu diğerlerinden ayırmadı; aksine partinin üst kademesinde kolektif bir kusur olduğuna işaret etti. Başta Starmer, selefine karşı disiplin işlemi başlatma konusunda temkinli görünüyordu. Fakat Corbyn, partinin sorununun "siyasi nedenlerle dramatik bir şekilde abartıldığında" ısrar eden ve karakteristik olarak pişmanlıktan uzak bir açıklamada bulunarak Starmer'ın ekmeğine yağ sürdü. İşçi Partisi bu açıklamaya Corbyn'in üyeliğini askıya alıp parti denetimini geri çekerek karşılık verdi.
19 günün ve müttefiklerinin yaptığı barış hamlelerinin ardından Corbyn'in çekildiği ıssız köşeden hızla dönebileceği ortaya çıktı. Antisemitizmle ilgili endişelerin "ne 'büyütüldüğünü' ne de 'abartıldığını'" dile getirerek tartışma yaratan açıklamasına açıklık getirdi. Fakat tipik bir şekilde, EHRC raporuna verdiği ilk tepki için özür dilemedi. Durumu kötü yönettiğini düşünen kadim bir müttefiki "Jeremy pişmanlık falan duymuyor" dedi.
Fakat sözleri, bir Ulusal Yürütme Komitesi (NEC) panelinin Corbyn'in parti üyesi olarak geri dönmesine izin vermesi için yeterliydi. Ama Corbyn'e şüpheyle yaklaşan İşçi Partisi parlamenterlerinin parti denetimini restore etmeme yönündeki baskılarına boyun eğen Starmer için yeterli değildi. Karar tersine çevrilmediği sürece Corbyn gelecek seçimlerde İşçi Partisi'nden aday olamayacak ve uzun kariyerinin sonuna gelmiş olacak. Starmer'ın hamlesi İşçi Partisi'ndeki iç savaşın yeniden patlak vermesine yol açtı; eğer Corbyn EHRC soruşturmasına farklı bir karşılık verseydi bu savaş önlenebilirdi.
İşçi Partisi'ndeki iç savaş, Corbyn'in beklenmedik parti hükümdarlığı döneminde de asla yüzeyin çok altında sayılmazdı. Bunda iki tarafın da suçu var: Hem onun yönetimine asla saygı duymayan muhaliflerin, hem de ona karşı çıkanları sindirmek ve onlara zorbalık etmekle suçlanan destekçilerinin. Liderliği hakkındaki son karar ne olursa olsun, "daha nazik ve yumuşak bir siyaset" değildi.
Tüm zorluklara rağmen Corbyn, biri 2015'te İşçi Partisi liderliği, diğeri de 2017'deki genel seçimler olmak üzere olağanüstü iki kampanya yürüttü. Kemer sıkma politikalarına karşı çıkarken kamuoyundaki hakim havayla uyum içindeydi ve Britanya siyasetinin çehresini değiştirdi. Ne var ki, Johnson hükümeti koronavirüsle mücadeleye milyarlar harcamaya başladıktan sonra iddia ettiği gibi tartışmayı kazanamadı.
Aksine Corbyn partisine, Johnson'ın kuzeydeki mevcut sıkıntılarına rağmen gerçekleşmesi birden fazla seçime mal olabilecek kızıl duvarı yeniden inşa etme yönünde muazzam bir görev bıraktı.
* Andrew Grice'in makalesinin tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Jeremy Corbyn'in yavaş yükselişi ve hızlı düşüşü: İşçi Partisi'nin çeperlerinden zirvesine gidiş ve geri dönüş
independent.co.uk/independentpremium/voices
Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral
© The Independent