Trump'ın savunduğu kültür İç Savaş'tan geliyor ve ırk ayrımının da ötesine uzanıyor

ABD'nin güneyinden doğup bireysel silahlanmaya, kürtaja, Amerikan protestanlığına, paramiliter polis faaliyetlerine, suç ve ceza kurumlarına ve yönetimin toplumdaki rolüne uzanıyor

Trump, seçim konuşmalarında Afro-Amerikalılara, "Amerikan tarihini öğrenmelerini" salık veriyor (AFP)

Başkan Trump, Amerikan İç Savaşı'nın getirdiği kutuplaşmanın ülkede hala ne ölçüde sürdüğünü gözler önüne seriyor. Konfederasyon generallerinin ismini taşıyan askeri üslerin adlarının değiştirilmesi halinde 718 milyar dolarlık (yaklaşık 5 trilyon TL) Savunma Bütçesini veto etmekle tehdit etmesi 1861'i hatırlatıyor. Tutumu, tuhaf şekilde ABD Ordusu'nun ABD'yi ortadan kaldırmak için savaşan Braxton Bragg ve John Hood gibi Konfederasyon generallerinin isimlerini Kuzey Karolina'daki Fort Bragg ve Teksas'taki Fort Hood gibi askeri üslerine vermesinin altını tuhaf bir şekilde çiziyor.

Onu eleştiriyle takip eden yorumcular, yenilmiş düşmanların adlarının askeri tesislere verilmesi geleneğine istinaden gelecekteki üslerin isimlerinde ABD askerlerinin öldürdüğü El Kaide kurucusu Usame bin Ladin ve IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin isimlerine yer verilmesini önererek dalga geçiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Üslerin adlarının değiştirilmesiyle ilgili ihtilafın ve Konfederasyon komutanlarının heykellerinin kaldırılmasının yarattığı öfke, iç savaşın sonuçlarının güncel geçerliliğinin altını çiziyor. Trump'ın attığı bir tweet, Konfederasyon'un teslim olmasından 150 yıl sonra durumun neden böyle olduğuna dair bir ipucu veriyor. Trump, "Harikulade heykel ve anıtlarımızın ortadan kaldırılmasıyla şanlı ülkemizin tarih ve kültürünün paramparça edildiğini görmek üzücüydü" diye yazmıştı.

Peki Trump'ın bahsettiği, hangi "tarih ve kültür?" ABD'nin siyasi kültürünün iki kaynağı var: biri, Thomas Jefferson, James Madison ve uzaktaki sömürgeci güce karşı bir halk devriminden geliyor, diğeriyse bambaşka bir geleneğe sahip köleci eyaletlerden. ABD'li olmayanların çoğunun buraya özgü ve çelişkili bulduğu şey, demokratik ve otoriter öğeleri karşılıklı olarak birbirini iten ve çeken bu iki kültürün huzursuz birlikteliği. Amerikalılar çoğunlukla bu lekeli mirası inkar ediyor, olaylara daha ziyade kurucu babalar ve ilk yerleşimcilerin yaşadıkları zorlukların merceğinden bakıp kölelikle ilgili başlayan ve 750 bin ölümle sonuçlanan iç savaşı hafifsemeyi tercih ediyor.

Kültür ve tarihin Trump'ın savunduğu biçimi Amerikan Güney'inin hikayesi ve bu ağırlıkla siyahlar ve beyazlar arasındaki güncel ilişkilerle de alakalı. Konfederasyon savaş komutanlarının heykellerinin çoğu savaştan çok sonra dikilmiş ve beyazların üstünlükçülüğü fikri utanmadan savunulmuştu. 1864'te Fort Pillow'da teslim olan 300 siyahi Birlik (Kuzey -ed.n.) askerini katleden Konfederasyon süvari generali, plantasyon sahibi ve köle taciri Nathan Bedford Forrest'ın 1905'te Tennessee eyaletindeki Memphis'te dikilen heykeli, yakın geçmişe kadar da tüm haşmetiyle olduğu yerde duruyordu örneğin. Forrest daha sonra Ku Klux Klan'ın ilk lideri olmuştu. Forrest'ın bir başka heykeli Tennessee'nin Nashville kentinde 1998 gibi yakın bir tarihte dikilmişti.
 

 

"Kültür savaşlarının" ABD'de bu denli büyük yankı uyandırmasının sebebi, köklerinin gerçek bir savaşa uzanması ve işin İngiltere'de 17. yüzyıl Cavalierler (Kralcılar -ed.n.) ve Roundheadler ("Yuvarlak kafalar" - Parlamento yanlıları ed.n.) gibi giyinip iç savaş muharebelerini tekrardan sahneleyenlerin antika askeri nostaljisiyne pek benzememesi. Bu heykellerin taşıdığı asıl mesaj, Güney savaşı kaybetmiş ve kölelik ortadan kaldırılmış olsa da siyahların ırk ayrımına maruz kalmaya, ayrımcılığa uğramaya ve yurttaşlık haklarından mahrum bırakılmaya devam edecek olmasıydı.

Trump'ın ırkçılığı aşikar ve çekincesiz olabilir ama savunma sözü verdiği kültür, ırk ayrımının kapsamının epey ötesine geçiyor. Kadınlar, silah taşıma, kürtaj, Amerikan protestanlığı, paramiliter polis faaliyetleri, suç ve ceza, pozitif ayrımcılık ve yönetimin toplumdaki rolü gibi konularda sıkı sıkıya savunulan bütünlüklü bir dizi tavrı içeriyor. Bu önemli ve şaşırtıcı bir gelişme zira ABD, 1960'ta siyah Amerikalıların yurttaşlık haklarını hukuk önünde tanımıştı. Pek çok kişi için bu, ABD'nin geçmişi ardında bıraktığı ve Eski Güney'in toksik geleneklerinin tarihin çöplüğüne gittiği andı. Ne var ki böyle olmadı. Aksine, yurttaşlık haklarına karşı tepki, ırkçı statükoyu kırmayı hedefleyen orijinal hareketin karşısındakinden pek çok bakımdan daha güçlü ve etkili oldu.

Bu karşı tepki o kadar güçlüydü ki Güney, kültürünü kuzey ve batıya doğru olabilecek en geniş şekilde, Eski Konfederasyon'un sınırlarının çok daha ötesine yaymayı başardı. Godfrey Hodgson'ın yüzyıl başında yazdığı kehanet gibi kitabı More Equal Than Others: America from Nixon to the New Century'de (Diğerlerinden Daha Eşit: Nixon'dan Yeni Yüzyıla Amerika -ed.n.) belirttiği gibi, beklenen "Güney'in ülkenin geri kalanına daha fazla benzemesiydi, [ama] siyasette ve kültürün pek çok alanında ülkenin geri kalanı Güney'e daha çok benzedi."

Bu "güneyleşme" Amerikan kültürünün açıklanamaz görünen pek çok tuhaf yönünü açıklıyor, bireysel silahlanmadan kürtaja her şeye dair  tavırların birer aidiyet nişanesi haline gelmesi gibi. Bu Trump'ın, destekçilerinin çoğu da dahil olmak üzere çoğu ABD'liyi ve ABD dışındaki hemen herkesi şaşkına uğratan yükselişini de açıklıyor. Zaman zaman ondan "son Konfederasyon başkanı" diye bahsediliyor ki bu fazla indirgemeci, diğer yandan bu tarif, başarısızlıklarına rağmen sadakati zedelenmeyen tabanının aidiyetine giden yolu işaret ediyor.

Mağlup edilen Konfederasyon'un mutasyon geçiren düşünceleri ve değerleri Amerikan milliyetçiliğinin özgün bir biçimini oluşturdu. Ülkenin geri kalanında sağ-muhafazakarlıkla birleşip Richard Nixon, Ronald Reagan ve Donald Trump'ın kullandığı kazandıran formülü meydana getirdi. Bill Clinton gibi bir Demokrat başkan buna istisnaymış gibi göründü ama pek çok açıdan icraatları bu trendi doğrulamaktan ibaretti. New York Times'ın Atlanta muhabiri Peter Applebome, 1996'da Dixie Rising: How the South is Shaping American Values, Politics and Culture ( Dixie'nin Yükselişi: Güney Amerikan Değerlerini, Siyasetini ve Kültürünü Nasıl Şekillendiriyor -çn.) başlıklı kitabını yazdı. Applebome, Hodgson'ın alıntıladığı pasajda şöyle diyor: "Bill Clinton okullarda girdiği zorunlu dua etkinliklerinden sosyal devleti parçalayan ezici Cumhuriyetçi yasalarla çıkıyor" ve "Yüksek Mahkeme, sanki başında [Konfederasyon başkanı] Jefferson Davis varmış gibi davranıyor."

Applebome'un kitabının başlığı konuyu açıklıyor. Bitirirkense "ABD'yi anlayabilmek için Güney'i anlamak zorundasınız" diyor.

Aynısı Trump ve Trumpçılık için de geçerli. ABD'nin dört bir yanına sızan Güneyli siyasi kültür onun siyasi tabanı, bu da heykellerin ve askeri üs isimlerinin akıbetlerini niye bu kadar önemsediğini açıklıyor.

 

Patrick Cockburn'ün tasarımdan kaynaklanan nedenlerle kısalttığımız başlığının tamamı şöyledir: Trump'ın ırkçılığı bariz olabilir ama savunduğu kültür İç Savaş'tan geliyor ve ırk ayrımının da ötesine uzanıyor

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Şafak Küçüksezer

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU