ABD’li bilim insanları: Uzaylıların Dünya'ya tıpatıp benzeyen gezegenlerde bulunma olasılığı daha düşük

Bilim insanları, Dünya dışı yaşam arayışında öncelikle okyanus akıntıları bizimkine benzemeyen gezegenlerin araştırılması gerektiğini öne sürdü

Bilim insanları Dünya dışı yaşam arayışında birçok yeni yöntem geliştiriyor (Pixabay)

Güneş Sistemi’nin ötesinde binlerce gezegenle karşı karşıya kalan bilim insanları, hangilerinin yaşam barındırma ihtimalinin daha yüksek olduğunu öngörmek ve incelenecek gezegen sayısını azaltmak için yöntemlere ihtiyaç duyuyor. Üstelik bu gezegenlerin boyut, kütle ve atmosfer bileşimi gibi genel özelliklerine dayalı tahmin yapma zorunluluğu, işleri daha da karıştırıyor.

Hakemli bilim dergisi The Astrophysical Journal’da yayımlanan yeni çalışmada, Chicago Üniversitesi’nden gezegen bilimci Stephanie Olson ve ekibi, gezegenlerin okyanus akıntılarının yaşam olasılığını nasıl etkilediğini gösteren bir model üretti.

Böylece bilim insanları, başka dünyalarda canlılık ararken kullanabilecekleri yeni etkenler eklenmiş oldu. Ancak bulgular Dünya’ya tıpatıp benzeyen gezegenlerin Dünya dışı yaşam aramak için en iyi adaylar olmadığını da gösterdi.

Chicago Üniversitesi’nden Doç. Dr. Dorian Abbot, “Ötegezegen okyanuslarıyla ilgili az sayıdaki çalışma, çoğunlukla iklime yönelik etkilere odaklandı” dedi ve ekledi:

Bu çalışma ise okyanus akıntısının besin döngüsüne, biyolojik üretkenliğe ve potansiyel olarak ötegezeenlerdeki yaşamın saptanabilirliğine etkilerini değerlendirme sürecini başlatıyor.

Üniversitenin internet sitesinde yer alan bilgiye göre akıntı düzeni, okyanusların yaşama elverişliliğini çarpıcı biçimde etkileyebiliyor. Dünya’daki okyanuslarda canlılığın büyük kısmı, Güneş ışığını alan ve atmosferle gaz değişiminin gerçekleştiği en üst katmanda yer alıyor. Bu katmanda ölen canlıların yerçekimiyle dibe çökmesi sonucunda besleyici maddelerin büyük kısmı, derin katmanlara inerek kayboluyor.

Alt katmanlara çöken besinlerin üst tabakaya dönerek yaşamı desteklemeyi sürdürmesi ise “derin suların yüzeye yükselişi” diye bilinen bir sürece dayanıyor. Bu akıntı besin maddelerinin geri dönüşümünü sağlayarak yüzeydeki canlılığı besliyor.

Olson, “Eğer okyanuslarımızdaki canlılığa bakarsanız, büyük oranda derin suların yüzeye yükseldiği bölgelerde yoğunlaştığını görürsünüz” dedi.

Bu yüzden jeofizikçi, gezegenlerin boyutu ve dönüş hızı gibi gözlemlenebilir özelliklerindeki küçük değişimlere odaklandı. Çünkü bu değişimler, derin suların yüzeye yükseliş miktarını önemli ölçüde etkileyebiliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Olson, “Dünya’dan daha yavaş dönen, daha yüksek yüzey basıncına sahip veya daha tuzlu okyanusları olan gezegenlerin hepsinde derin suların yüzeye daha fazla yükselebileceğini keşfettik. Bu gezegen biçimlerine yaşam arayışında öncelik verilmeli” dedi.

Öte yandan söz konusu çıkarımlar, Dünya’ya en benzer özelliklere sahip gezegenlere bakmanın yaşam bulma olasılığını arttıracağını ileri süren genel görüşle çelişiyor.

Olson, “Bu çalışma, arayışımızı Dünya benzerlerinin ötesine genişletmeye sevk ediyor. Ayrıca yaşama Dünya’dan daha iyi ev sahipliği yapan gezegenler olup olmadığını değerlendirmemizi sağlayacak” dedi.

Olson’a göre ötegezegenlerin bazı özellikleri, atmosferde biyolojik etkinliğe işaret eden gaz belirtilerini daha fazla göstermesini sağlayabilir. Bu da söz konusu gezegenlerdeki yaşamın uzaktan tespit edilmesini kolaylaştırabilir.

Olson’un modeli aynı zamanda Dünya’daki okyanus akıntılarına dair de bilgi sağlayabilir ve gezegendeki yaşamın hem geçmişi hem de geleceğiyle ilgili yeni bir kavrayış sunabilir.

Dünya'nın dönüş hızı, yüzey basıncı ve Güneş’in parlaklığı tarih boyunca değişim halindeydi. Yeni model de bu değişimlerin zaman içinde derin suların yüzeye daha fazla yükselmesini sağlayarak okyanuslardaki yaşamı zenginleştirmiş olabileceğini gösteriyor.

Ayrıca okyanusların tuzluluk oranındaki artışın iklimi büyük ölçüde etkileyebildiğini keşfetmek de araştırmacıları şaşırttı. Model, Dünya okyanuslarındaki tuz oranının iki katına çıktığı durumda deniz yüzeyindeki tüm buzların erimesine ve gezegenin ortalama 6 santigrad derece ısınmasına yol açacağını gösterdi. 

Olson bunu şöyle açıkladı:

Tuzluluktaki bu değişim iklim üzerinde bu kadar etkiliyse okyanusların tuzluluğu gezenimizin iklim evrimi için gerçekten göz önünde bulundurmamız gereken bir şey.

Araştırmacılar ayrıca modelin sadece tek bir değişken için bu sonuca ulaştığını söyledi. Buna göre diğer değişimler de hesaba katılırsa sonuç çok daha çarpıcı olabilir.

“Okyanuslar gerçekten devingen yaşam ortamları ve biz burada sadece ilk adımı attık” diyen Olson, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bence insanlar bundan heyecan duyacak, üzerinde çalışmayı sürdürecek ve daha da tuhaf olasılıkları keşfedecek.

Chicago Üniversitesi

 

Independent Türkçe için çeviren: İdil Söylemez

DAHA FAZLA HABER OKU