ABD hegemonyası daralırken: NSS-2025 bir çöküşü engelleme girişimi mi?

Dr. Osman Gazi Kandemir, Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

2025 tarihli ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), Washington’ın kendisini nasıl konumlandırdığına dair önemli ipuçları barındırıyor. Belge ilk bakışta klasik bir strateji metni gibi görünse de satır aralarında hissedilen ton çok farklı: ABD artık “dünyanın yükünü taşıyan güç” olmayı sürdüremeyeceğini açıkça itiraf ediyor. Müttefiklerin daha fazla sorumluluk üstlenmesini talep ederken yalnızca yük paylaşımını değil, küresel düzenin maliyetini de başkalarına devretmeye çalışıyor.

Bu yönüyle NSS-2025, bir hegemonun yeni bir atılım belgesinden ziyade, küresel bir gücün kendi sınırlarını idrak etmeye başladığı bir dönemin işareti olarak okunabilir. Bu durum, uluslararası ilişkiler literatüründeki pek çok teoriyle doğrudan temas ediyor.

Aslında soru basit:

Bu belge, ABD’nin yıkılmaktan kaçınmak için çare arayışının bir ifadesi mi?

“Eğer şu olursa ABD çöker”: Teorilerin ortak uyarıları

Paul Kennedy: Aşırı genişleyen imparatorluklar çöker

Kennedy’nin imperial overstretch tezine göre, büyük güçlerin çöküşü çoğu zaman dış politikanın fazla genişlemesinden kaynaklanır. Ekonomik kapasite ile askerî taahhütler arasındaki denge bozulduğunda, gerileme kaçınılmaz hâle gelir.

Kennedy’nin formülünü bugüne uyarlarsak:

“Eğer ABD küresel askerî taahhütlerini ekonomik kapasitesinin ötesine taşırsa, sistem çöker.”

NSS-2025’in “müttefikler daha fazla yük üstlenmeli” vurgusu tam da bu kaygıya yanıt niteliğinde. ABD’nin artık Avrupa’nın, Orta Doğu’nun, Pasifik’in ve Latin Amerika’nın güvenlik maliyetlerini aynı anda taşıyacak kapasiteye sahip olmadığı örtük biçimde kabul ediliyor. Belgenin, Avrupa’yı dördüncü sıraya koyması da bu yeniden önceliklendirme çabasının yansıması.

Peter Turchin: İç toplumsal kriz dış politikayı sürdürülemez kılar

Peter Turchin’in yapısal-demografik teoriye dayanan yaklaşımına göre imparatorluklar dış baskılarla değil, iç toplumsal gerilimlerin birikmesiyle çöker. Elit aşırı üretimi, gelir eşitsizliği, siyasi kutuplaşma ve devlet kapasitesinin aşınması büyük gücü içeriden zayıflatır.

Bu bakış açısından formül şöyle:

“Eğer ABD’de iç siyasi çatışma derinleşir ve devlet kapasitesi erirse, dış angajmanlar çöker.”

NSS-2025 bu iç kapasite sorununa doğrudan atıf yapmasa da, dış politika yükünün azaltılması talebi aslında iç baskılardan kaynaklanan bir zorunluluğu yansıtıyor. Kısacası ABD artık içerideki krizlerini yönetebilmek için dışarıdaki yüklerden arınmak istiyor.

Andrew Bacevich: Sonsuz savaşlar devleti çürütür

Bacevich’e göre ABD’nin Soğuk Savaş sonrası benimsediği müdahaleci çizgi, ülkeyi gereksiz ve maliyetli savaşlara sürükledi. Bu savaşlar yalnızca ekonomik bir yük değil; aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir yorgunluk kaynağı.

Bu perspektiften bakınca denklem net:

“Eğer ABD küresel askerî yayılımını sürdürürse, iç düzen çöker.”

NSS-2025’te Orta Doğu’nun artık öncelik olmaması, “sonsuz savaşlar” döneminin kapandığının altını çiziyor. Washington, bölgeyi artık enerji güvenliği ya da terörle mücadele bağlamında değil, yalnızca istikrarın ekonomik yararı üzerinden değerlendiriyor.

John Mearsheimer: Liberal hegemonya sürdürülemez

Mearsheimer’ın saldırgan realizmi, NSS 2025’in omurgasında açık biçimde hissediliyor. Ona göre ABD’nin en büyük hatası, Soğuk Savaş sonrası idealist bir “liberal hegemonya” peşine düşmesi ve kapasitesini aşan bir normatif proje yürütmesiydi. Mearsheimer’ın perspektifinden bakıldığında, NSS 2025’in “dünya çapında demokrasi yayma” iddiasını terk etmesi rasyonel bir geri çekiliş anlamına geliyor. Ancak o da uyarıyor: Eğer ABD Çin’i çevrelemeye çalışırken aynı hatayı — yani kapasiteyi aşma hatasını — Pasifik’te tekrar ederse, yeni bir overstretch dalgası derin bir stratejik kırılmayı tetikleyebilir. Bu nedenle belge her ne kadar realizme yaklaşsa da, rekabetin dozunu doğru ayarlamak ABD’nin hayatta kalması için kritik olacaktır.

Onun formülü şöyle okunabilir:

“Eğer ABD liberal hegemonya ısrarını sürdürürse, büyük güç rekabetinde kaybeder.”

NSS-2025 bu açıdan realist çizgiye çok yakın duruyor. Washington, artık demokrasiyi yayma iddiasını geri plana çekiyor; bunun yerine ekonomik çıkarlar, bölgesel güç dengeleri ve ulusal egemenlik vurgusunu öne çıkarıyor.

Stephen Walt: İyi niyetli emperyalizm, kötü sonuçlar üretir

Walt’a göre ABD dış politikasının temel sorunu iyi niyetli müdahalelerin beklenen sonucu üretmemesi. Walt, özellikle müttefik bağımlılığı ve gereksiz risk üstlenme gibi sorunlara dikkat çekiyor.

Bu yaklaşımın uyarısı:

“Eğer ABD müttefiklerinin yükünü taşımaya devam ederse, hem etkisi hem kapasitesi zayıflar.”

NSS-2025’in “müttefikler daha fazla harcamalı” biçimindeki açık talebi, Walt’ın önerdiği yönelişe oldukça paralel.

Dördüncü Döngü Teorisi: Bannon’ın arka plan deneyimi

Bütün bu yaklaşımların üzerine bir de Strauss-Howe tarafından geliştirilen ve Steve Bannon’ın düşünsel omurgasını oluşturan Fourth Turning teorisini koyduğumuzda tablo daha belirgin hâle geliyor. (Bu konuları daha önce yazmıştım.)

Teoriye göre toplumlar yaklaşık her 80–100 yılda bir büyük bir kırılma, yani “dördüncü döngü” yaşar. Bu dönem, eski düzenin yıkılıp yenisinin doğduğu sert bir kriz evresidir. Bannon, ABD’nin şu anda tam da bu kırılma döneminden geçtiğine inanıyor. Ona göre:

  • Kurumlar yıpranmış durumda,
  • Siyasi çatışma arttı,
  • Ekonomik düzen sorgulanıyor,
  • Eski hegemonya modeli çöktü.

Bu bakış açısından hareketle,

“Eğer ABD dördüncü döngüyü yönetemezse, sistem kendiliğinden çöker.”

Bu nedenle NSS-2025, yalnızca bir güvenlik doktrini değil, aynı zamanda bir “yeniden kurucu hamle” arayışı olarak okunabilir. Belgenin yazımında görev alan çevrelerin, özellikle Trump’a yakın kadroların, bu tarihsel kırılma fikrini taşıdığı biliniyor. Sattığı umut, ABD’nin bu krizden yeniden güçlü çıkabileceği.

Peki bu inanç, yani ‘dördüncü döngü’, NSS-2025’e yön vermiş olabilir mi?

Belgeyi bir bütün olarak ele aldığımızda, şu tespit yanlış olmaz:

NSS-2025 yalnızca bir dış politika programı değil, bir rejim dönüşümü vizyonudur.

  • Müttefiklere yük devretme,
  • İç kapasiteyi güçlendirme,
  • Ekonomiyi yeniden millîleştirme,
  • İmparatorluk tarzı yayılmacılıktan kaçınma,
  • Ulusal kimlik ve egemenliği merkeze alma…

 

Bütün bunlar dördüncü döngü teorisinin “yeniden kuruluş” temasına denk düşüyor.

Müesses nizam yalnızca bir başkan tarafından değiştirilebilir mi?

ABD’de dış ve güvenlik politikası genellikle “müesses nizam” tarafından şekillendirilir; yani Pentagon, Dışişleri, ulusal güvenlik bürokrasisi ve Kongre üçgeni güçlü bir süreklilik sağlar. Ancak Trump döneminde görüldüğü üzere, başkanın kişisel yönelimi bu bürokratik sürekliliği ciddi biçimde sarsabilir. NSS-2025 de zaten “Başkan’ın vizyonu” olarak sunuluyor.

Dolayısıyla şu soru önemli:

2026 seçimlerinde Trump’a destek ciddi biçimde düşerse, bu strateji devam eder mi?

Muhtemelen hayır. Çünkü NSS-2025 Trump’ın siyasi çizgisini yansıtıyor; ABD bürokrasisinin klasik yaklaşımıyla tam uyumlu değil. Kongre dengeleri değişirse, müttefiklere yük devretme politikasının yumuşatılması mümkün. Bu nedenle mevcut strateji, ABD’deki iç politik dengelere aşırı bağımlı.

Sonuç: Bir süre daha savrulan bir ABD dış politikası göreceğiz

Tablonun bütününe baktığımızda şu belirgin gerçek ortaya çıkıyor:

ABD bir yeniden yapılanma sürecinde.

Bu süreç bir restorasyon mu, yoksa bir çözülme mi olacak, öngörmek güç. Ancak NSS-2025’in dili ve yönelimi, Washington’ın artık eski hegemonya modelini sürdüremeyeceğini kabul ettiğini gösteriyor.

Bu nedenle önümüzdeki dönemde:

Amerikan iç politikasındaki kırılmalar dış politikayı belirlemeye devam edecek,

Müttefiklere yük devredilmesi Washington’ın yeni normu hâline gelecek,

ABD’nin küresel rolü netleşene kadar belirsizlik artacak.

Ve gerçekten de…

Herkes kendine “mukayyet” olmalı.

Çünkü ABD’nin kendi iç çalkantıları bitmeden, uluslararası düzenin yeniden istikrara kavuşması pek mümkün görünmüyor.

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU