TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, AGİT PA 23’üncü Sonbahar Genel Kurul Toplantısı'na katıldı. Toplantıda konuşma yapan Kurtulmuş, “Kuruluşunun 50’inci yılında bu önemli toplantıda bir arada bulunmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim. Helsinki Nihai Sözleşmesi'nin imzalanmasından bu yana 50 yılı aşkın bir süre geride kaldı” dedi.
Bu süre içerisinde, özellikle son dönemde güvenlik bakımından küresel ölçekte yaşananların Helsinki Nihai Senedi’nin temel maddelerinin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
Hepimizin bildiği gibi dünya belki de insanlık tarihinin en karışık, en karmaşık süreçlerinden birisini yaşıyor. Diyebiliriz ki bu derin krizler her birisinin çözülmesi için çok önemli çabaları gerektiriyor. İklim krizlerinden göçmen krizlerine kadar, gelir dağılımı adaletsizliğinden küresel güç mücadelelerine kadar, olağanüstü yüksek silahlanmadan iç çatışmalar ve savaşlara kadar büyük gerilimleri, büyük krizleri hep beraber yaşıyoruz. Bu krizlerin önceki krizlerden farkı sadece belli bir bölge ile sınırlı olmaması hemen hemen dünyanın bütün bölgelerini kapsıyor olması, çok boyutlu, çok taraflı ve çok karmaşık bir yapıyı arz ediyor olmasıdır.
“Yeni bir küresel siyasi ve iktisadi mimarinin şart olduğunun altını çizmek isterim”
Bu vesileyle bu devasa sorunların çözümü için artık bildik, alışıldık yöntemlerle ve usullerle yol alınması mümkün görünmüyor. Onun için bu çerçevede yeni bir küresel siyasi ve iktisadi mimarinin şart olduğunun altını çizmek isterim. Kendilerinin çözüm bulması gereken, kendilerinin sorunları çözmesi beklenen uluslararası kuruluşların başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere bu sorunları çözmekte aciz kaldığı, hatta daha ileri bir ifadeyle bu sorunları çözmek şöyle dursun, yeryüzündeki küresel sorunların bizatihi nedeni haline geldiği artık ayan beyan görülüyor. Dolayısıyla yeni bir küresel sistem bulmak için mücadele etmek bütün uluslararası camianın en temel yükümlülüklerinden birisidir.
Bu çerçevede, önümüzdeki dönem hem siyasetçiler olarak hem akademisyenler olarak hem dünyanın birçok yerinde fikir sahibi olan fikir insanları olarak üzerinde odaklanmamız gereken en temel insani meselelerden birisi 'Yeni bir dünyayı nasıl kurabiliriz’ sorusuna cevap vermek olmalıdır. Bu çerçevede, yeni adil küresel bir sistemin kurulabilmesi için ilkelerden başlayarak, bu sistemin genel çerçevesini açık yüreklilikle tartışmak, müzakere etmek zorundayız.
"Yeni, adil, küresel, ekonomik ve siyasi sistemin ilk ilkesi, mutlaka eşitlik ilkesi olmalıdır”
Hiç şüphesiz birkaç temel ilkeyi sizlerle birlikte paylaşmak isterim. Yeni, adil, küresel, ekonomik ve siyasi sistemin ilk ilkesi, mutlaka eşitlik ilkesi olmalıdır. Diyeceksiniz ki ‘Zaten uluslararası sözleşmelerde bu ilke var.’ Ama bu ilke, uygulanmayan bir ilke vaziyetindedir. İnsanların yaratılışta eşitliği ve ülkelerin egemenlikte eşitliği prensibi kurulacak olan yeni küresel sistemin çatısını oluşturmaktadır.
İnsanların soy, mezhep, zenginlik olarak, sınıf olarak ya da ten renkleri bakımından hala birbirlerinden farklı addedildiği bir dünya eşitlikçi bir dünya olarak kabul edilemez. Benzer şekilde kağıt üzerinde bütün ülkeler egemenlikte eşit olmakla birlikte dünyanın beş ülkesi diğer 195 ülkesinden daha üstte, daha etkin, daha hakim olamaz. Dolayısıyla eşitlik ilkesinin esas alınmadığı, dünya sisteminin çatısını oluşturmadığı bir sistem bizzatihi kendisi eşitsizlikleri üretecek demektir. Yeni dönemin, yeni sistemin ikinci temel özelliği ise adalet ve hakkaniyeti esas alması olmalıdır.
“Uluslararası sistem, Srebrenitsa kasaplarından hesap sorabilmiş olsaydı bugün dünyanın başka yerlerinde soykırımlar olmayacaktı”
Üçüncü temel ilkesi, hesap verebilirliği hem sistemin kurumları bakımından hem de bu kurumlara muhatap olanlar bakımından hesap verebilirliği ortaya koymalı, bunu sağlamalıdır. Az evvel Sayın Başkan konuşmasında çok haklı bir şekilde Srebrenitsa katliamından bahsetti. Srebrenitsa katliamı, 20’nci yüzyılın insanlık vicdanının kanadığı yerdir. Ama üzülerek ifade ediyorum ki uluslararası sistem, Srebrenitsa kasaplarından tam manasıyla hesap sorabilmiş olsaydı bugün dünyanın başka yerlerinde soykırımlar olmayacaktı. Bu vesileyle bu hesap verebilirliğin de altını çizerek çizmek, bunun üzerinde de yoğunlaşmak durumundayız.
Yine Srebrenitsa soykırımı dolayısıyla Bosna Hersek’in bilge lideri Aliya İzzetbegoviç'in söylediği 'Sakın ha soykırımı unutmayın çünkü unutulan soykırım tekrarlanır’ gibi bugün İstanbul’dan, AGİT PA’nın değerli delegasyonuna ifade etmek isterim: Sakın ha Gazze soykırımını unutmayın. Eğer unutursak, Gazze soykırımı başka yerlerde tekrarlanır.
"Çeşitli standartlardan uzak yepyeni bir sistemi kurmak zorundayız”
Hiç şüphesiz uluslararası sistemin bir başka özelliği kapsayıcılık olmalıdır. Tüm farklılıkları, bütün dünyadaki insanları ve farklı görüşleri, siyasi görüşleri kapsayıcı bir sistem olmalıdır. Bu sistemin bir başka özelliği ise tutarlılığı ve inandırıcılığı olmalıdır. İlke ve değerleri, güçlülere farklı, zayıflara farklı uygulanmamalıdır. Güçlünün de zayıfın da hakkını hukukunu koruyacak, uluslararası ilke ve standartları ortaya koyacak yeni bir sisteme ihtiyaç var. Çeşitli standartlardan uzak yepyeni bir sistemi kurmak zorundayız. İnanın ki önümüzdeki 10 yılların uluslararası camianın bir numaralı ödevi bu konudur. Yeni bir küresel sistemi nasıl kurabileceğimiz konusudur.
“AGİT PA'nın önümüzdeki dönemde savaşları önlemek noktasında önemli bir fonksiyon icra edeceğine inanıyorum”
AGİT ve AGİT PA’nın 50 yıllık tecrübesinin öneminin altını çizen Kurtulmuş, “50 yılda hem ilgilendiği konulardaki yetkinliğini geliştirmiş hem de büyük bir kapasite inşa etmiştir” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
AGİT PA'nın bu özelliğinin artırılarak sürdürülmesinden yanayız. Kuzey Amerika'dan Orta Asya'ya kadar çok geniş bir coğrafyada neredeyse en önemli ve en yaygın güvenlik kurumu olarak AGİT PA'nın önümüzdeki dönemde çatışmaları önlemek, savaşları önlemek noktasında fevkalade önemli bir fonksiyon icra edeceğine yürekten inanıyorum. Bir kere daha ifade etmek isterim ki, Helsinki Nihai Senedi’nde dile getirilen temel ilkelerin bugün de her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan ilkeler olduğu aşikardır. Bu vesileyle özellikle AGİT PA'nın içinde bulunduğu coğrafyada önemli birkaç sorunu paylaşarak sözlerimi tamamlamak isterim.
“Rusya-Ukrayna savaşı, önce Rusya ile Avrupa arasında giderek, doğu ile batı arasında bir büyük savaş olma potansiyeline sahip”
Kurtulmuş, devam eden Rusya ve Ukrayna savaşına ilişkin de şunları kaydetti:
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, maalesef 3 yılı geride bırakmış on binlerce insanın öldüğü, şehirlerin yıkıldığı ve büyük kayıpların ortaya çıktığı küresel bir savaşın potansiyelini oluşturmuştur. Türkiye olarak başından itibaren Rusya ve Ukrayna arasında yapıcı diyalog ve iş birliği ile kalıcı bir balışın sağlanabileceğine inandık ve bunun için de bütün gücümüzü ortaya koyduk. Hatta Mart 2022'de burada İstanbul'da her iki heyetin arasında neredeyse nihai anlaşma anlamına gelecek anlaşma imzalandı. Fakat maalesef bazı bölge dışı ülkelerin istememesi nedeniyle Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş 2022'den bugüne kadar da devam etti.
Bu çerçevede Türkiye, her iki ülkenin de komşusu. Her iki ülke ile de konuşabilen, görüşebilen bir ülke olarak başından itibaren şunun farkındadır: Bu savaş sadece iki ülke arasında savaş değil; bu savaş, önce Rusya ile Avrupa arasında giderek, doğu ile batı arasında bir büyük savaş olma potansiyeline sahiptir. Bunun için en kısa süre içerisinde kalıcı ve adil bir barışın sağlanması Türkiye'nin en temel önceliklerindendir. Bunun için bugün de başta esir takası olmak üzere tahıl anlaşmaları olmak üzere insani konuları ele alarak, bu savaşın sonlandırılması için üzerimize düşen bütün sorumluluğu yerine getirmeye devam ediyoruz.
“Azerbaycan ve Ermenistan, aralarındaki sorunları tam da AGİT'in konusu olduğu şekilde müzakereyle halletme yoluna girmiştir”
Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan barış anlaşmasına da değinen Kurtulmuş, şunları söyledi:
Bölgemizde 30 yılı aşkın bir süredir devam eden çatışma potansiyeli taşıyan bir başka konu ise Azerbaycan'la Ermenistan arasında ortaya konulan barış anlaşmaları, barış görüşmeleridir. Bu çerçevede, 30 yıldır Kafkaslar'da istikrarsızlık konusu olan iki ülke arasındaki anlaşmazlık, Karabağ'ın işgalden kurtarılmasıyla birlikte yeni bir safhaya ulaşmış, Azerbaycan ve Ermenistan, aralarındaki sorunları tam da AGİT'in konusu olduğu şekilde müzakereyle tartışarak, görüşerek halletme yoluna girmiştir. Ümit ediyorum ki iki ülke arasında kalıcı bir anlaşmanın sağlanmasıyla birlikte hem Kafkasya bölgesi hem geniş anlamda bölgemiz büyük bir barış iklimine kavuşacaktır.
“Artık Filistin Devleti'nin de aramızda olmasının, AGİT PA bünyesinde olmasının vakti gelmiştir”
“AGİT PA'nın Akdeniz Havzası, Orta Doğu ve Asya'da üye olmayan ülkelerle ilişkilerini geliştirmesini de fevkalade olumlu ve önemli olarak gördüğümüzü ifade etmek isterim” diyen Kurtulmuş, şöyle konuştu:
Bu toplantı vesilesiyle Akdeniz Formu Toplantısı’nda Gazze konusunun ele alınacak olmasından da fevkalade büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isterim. Artık Filistin Devleti'nin de aramızda olmasının, AGİT PA bünyesinde olmasının vakti gelmiştir, tam zamanıdır. Şimdi önümüzde Gazze'de kalıcı bir ateşkesin sağlanması vardır. Her ne kadar kâğıt üzerinde bir ateşkes sağlandıysa da hala Netanyahu hükümeti, birtakım uluslararası sistemin güçlü aktörlerinden aldığı desteklerle maalesef soykırıma bir şekilde devam etmektedir. Artık uluslararası sistemin üzerindeki rehaveti atması lazım. Nasılsa bir ateşkes sağlandı, bundan sonra işler yoluna girer diye düşünemeyiz.
İsrail’in ateşkese rağmen Gazze’deki katliamlarına devam ettiğini belirten Kurtulmuş, şu ifadeleri kaydetti:
Uluslararası sistem, Netanyahu ve çetesine karşı rehaveti bir kenara bırakarak gerekli tedbirleri almalı ve varılan anlaşmaya uyması konusunda da her türlü baskıyı gerçekleştirmelidir. Bunun en başında gelen iki devletli çözümü ortaya koymaktır. 4 Haziran 1967 temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti kurulmadan İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar asla sona ermeyecektir. Bunun için Filistin halkının yaşadıkları bu zulmü, bu soykırımı sessiz kalmadan sonuna kadar takip etmek ve demin ifade ettiğim gibi soykırımın cezasız kalmaması için gayret sarf etmek durumundayız.
Uluslararası sistemin acziyetinden, uluslararası sistemin sessizliğinden ve bazı aktörlerin de verdiği destekten cesaret alan Netanyahu ve hükümeti aslında soykırımı, sadece Gazze bölgesinde değil; Batı Şeria'da da devam ettirmekte, Batı Şeria'da da masum sivil insanlara hayatı zindan etmektedir. Bunun önüne geçmenin yolu, sokaklara çıkan ve her platformda avazı çıktığı kadar soykırımı durdurun diye bağıran milyonlarca yüz milyonlarca insanın sesine kulak vermek ve insanlık cephesini uluslararası platformlarda tahkim etmektir.
"Netanyahu ve çetesinin cezalandırılması için mücadele edeceğiz”
“Meclisler ve uluslararası asambleler bundan sonra insani suçlar konusunda müteyakkız olmak ve en güçlü şekilde ortaya tepkilerini koymak durumundadırlar” ifadesini kullanan, Kurtulmuş şöyle konuştu:
Nasılsa ‘Kınıyoruz’ diyerek geçiştirilecek bir durum söz konusu değildir. İki tane önemli olay günümüz dünyasının bütün insanlığın gönlüne değen turnusol kağıdı gibidir. Bu iki olay karşısında kim ne tavır veriyorsa nasıl bir insan olduğunu da ortaya koyuyor demektir. Bunlardan birisi, Ukrayna'daki kriz karşısında sessiz kalanların, orada yaşanan insani drama karşı hala politik birtakım sözlerle konuyu geçiştirmeye çalışanların ortaya koyduğu tavırdır. Bir diğeri de Filistin halkının yaşadığı, 70 bini aşkın insanın öldürüldüğü, en az 20-30 bin insanın da hala enkaz altında cesedinin olduğu bu soykırıma karşı cılız sözlerle geçiştirme cümlelerinin kurulmasıdır.
Sadece Ukrayna'dakiler, sadece Filistin'dekiler imtihan olmuyor. Hep beraber imtihan oluyoruz. Bu soykırıma karşı, bu insanlık suçuna karşı hep beraber ayağa kalkacağız. Bir güvenlik ve iş birliği örgütü olarak AGİT'in imkanlarından da istifade ederek, İsrail hükümetinin yaptığı bütün bu soykırımların uluslararası alanda takipçisi olacağız. Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'de sadece kağıt üzerinde birer örgüt olmadığını gösterecek. Bizler de bu mahkemelerde davaları sonuna kadar takip ederek, Netanyahu ve çetesinin cezalandırılması için mücadele edeceğiz. Eğer böyle bir sonuç alırsak bu insanlığın kazanımı olacak. İnsanlığın zaferi olacak ve Filistin halkının yaşadığı acıları bir nebze olsun hafifletecek bir büyük kazanım olacaktır.
Independent Türkçe