İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM'de düzenlenen grup toplantısına katılarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Dervişoğlu konuşmasına, Azerbaycan’dan Türkiye'ye gelmek üzere havalanan askeri uçağın düşmesiyle şehit olan 20 askeri anarak başladı. Dervişoğlu, şunları kaydetti:
İki gün önce 10 Kasım’dı. Huzurlarınızda, Cumhuriyetimizin banisi, Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kere daha saygı ve minnetle yad ediyorum. Allah gani gani rahmet eylesin. O’nu anlamak, O’nu anmaktan çok daha önemlidir. Çünkü her alanda yaşadığımız sefaletin iki sebebi var: Biri, O'nu anlamadan, anmak ile yetinenler, diğeri ise, anmaktan bile imtina edenler, Bir Fatiha dahi okumayan, bunu da marifet belleyenler. Öyle ki bu zavallıların bir kısmı, içtikleri kaba tükürmekten dahi ar etmezler. Bir kısmı, O’nun üzerine titrediği Milli Eğitimi tarumar etmekle memurdurlar. Ara tatili 10 Kasım’a denk getirirler. Yeni paralel yapıların taşeronluğunu üstlenirler. Bir de hepimizin zorla fonladığı ama hiçbirimizin izlemediği devlet kanalının hali var ki, 364 gün iktidar propagandası yapılır da 10 Kasım yayınında horon tepilir. Ama bu Cumhuriyet'in, ehli namus müftüleri, imamları, kaymakamları, valileri de vardır. Halen kin ekip, nefret biçmeyi beyhude bekleyen tekinsiz bakanlarına inat, Mustafa Kemal Atatürk’ü her gün daha çok seven, okuyan, anlayan, her fırsatta O’na koşan milyonlarca Cumhuriyet evladı vardır. Halen, o acı siren sesini duyduğunda, her ne iş yapıyorsa, tezgahını, direksiyonunu, bilgisayarını, imalatını, koşturmacasını bırakan 2 dakika da olsa O’na saygısını ve minnetini gösteren 86 milyon vatan evladı vardır. İşte o sebepledir ki, O'nun naçiz vücudunun toprak oluşunu, o toprağın da bu vatan olduğunu asla unutmayacağız. O'nun, bir avuç meczup ve gafil tarafından anılmaya da sevilmeye de ihtiyacı yoktur. Bu Cumhuriyeti ilelebet payidar kılmak istiyorsak, bu toprağı ekmeyi, bu toprağı işlemeyi, hakça bölüşüp, insanca yaşamak ülküsüyle çalışmayı asla unutmayacağız. Atatürk’ü sevmenin, Cumhuriyet’i sevmek olduğunu, Cumhuriyet'in de Türk milletinin hürriyet ve istiklali için tek yol olduğunu asla ama asla unutmayacağız.
Her konuda yasayı torbaya doldurmayı bilen iktidar, umarım ki teklifimizi komisyonlarda sümen altı edip, bu konuyu genelgelerle idare etme yolunu tercih etmez. Çünkü Sındırgı bölgesinin çok ivedi şekilde çözülmesi gereken, hayati problemleri var. Örnek mi? Vereyim: Sındırgı’da inşaatı devam eden bir devlet hastanesi var. Bugüne kadar tam 6 müteahhit değiştirmiş, ama halen bitmemiş. Sadece acil servis çalışıyor, diğer birimlerde hizmet yok. 3 ayda 15 bin deprem yaşayan bu insanlar, bu haldeyken, Balıkesir’e ya da çevre ilçelere gidiyorlar. Bu çağda hak mı, reva mı? İhmal ve vurdumduymazlığın, dahası kul hakkının çok acı bir örneğini daha Dilovası’nda yaşadık. 6 vatandaşımızı kaybettik, 7 vatandaşımız da yaralandı. Hepsi de kadın ve kız çocuklarıydı. Hepsi gariban emekçiler. Güvencesiz, sigortasız, asgari ücret bile almadığı açık olan vatandaşlarımız. Haberlerden anlıyoruz ki, yaşadıkları evler, mahalleler, nice şehidimizle, yahut benzeri şekilde can veren nice masum vatandaşımızla aynı. Küflü duvarlar, doğru dürüst eşyası bile olmayan eski evler. Allah rahmet eylesin, acılı ailelerinin baş sağlığı diyorum. AKP idaresinde geçen yaklaşık çeyrek asırda bu felaketleri alt alta dizsek, saymaya herhalde ömür yetmez. Ve hepsinde tablo aynı: Kuralsızlık, denetimsizlik, sorumsuzluk. Potansiyel olarak rüşvet, kayırma, umursamazlık!
"Yeterli çoğunluk olmadığı için önergemiz oylanamıyor"
Şikayet var, dinleyen yok. İhmal var, denetleyen yok. Her zamanki gibi önlenebilir can kayıpları var, umursayan yok. Çünkü, ruhsat olarak mesken görünen, hiçbir kurala uymayan o fabrikanın sahibinin, tanıdıkları var, dayıları var, abileri var. Ama 3 kuruşa tüm gün ölümle burun buruna çalışanlarınsa kimsesi yok. Oysa onlar, Kimsesiz olmasın diye kurulmuş Cumhuriyet, hukuk düzeni, denetim düzeni, Felç edilmiş. Dar çevrelerin küçük çıkarları uğruna rehin edilmiş. Bu konuyu araştıralım diye meclise önerge veriyoruz, iktidar mecliste yok. Yeterli çoğunluk olmadığı için önergemiz oylanamıyor bile. Bu nasıl bir sorumsuzluktur. İktidar olunca ne projeniz var diyor vatandaşımız, haklı olarak. Çeyrek asrın yılgınlığı ve yorgunluğu üzerine soruyor: Namuslu, vicdanlı ve adaletli olacağız diyorum. İyi olacağız diyorum. Nizamı, kanunu uygulayacağız diyorum. Yok yere ölmeyeceğiz, daha iyi yaşayacağız diyorum. Bunu yapmak aslında kolay diyorum. Yeter ki bu Cumhuriyeti, ehli namuslar yönetsin, iyiler yönetsin. Çözülemeyecek problemimiz yoktur diyorum.
"Hayat ne garip! Askeri vesayet bitti, asgari vesayet geldi!"
Gerçek şu; Merkez Bankası 2026 enflasyonunu yüzde 16 olarak tahmin ediyor da milletin 12 ay sonraki enflasyon beklentisini yüzde 54 ölçüyor. Fark neredeyse 4 kat. Merkez Bankası başka bir ülkede yaşıyor, Türk milleti başka bir ülkede. Bir başka gerçek de şu: Enflasyonun en büyük zulmü, temel gıdaya erişimde. Vatandaş aç, üretici sefil, bakalım asrın lideri ne yapıyor? Erdoğan Türkiye’sinde arpa, mısır üretilebiliyor mu? 8 Kasım 2025 tarihli Resmi Gazete’de bizzat Erdoğan imzası ile yayımlanan kararla 1 Milyon Ton Mısır ve 1 Milyon Ton Arpa, sıfır gümrükle ithal ediliyor. Yani Türk Çiftçisi, emeğinin karşılığını alamaz, toprağını ekip biçemezken, kendi çiftçisine para vermeyen bu iktidar, vatandaşın parasını yine oluk oluk yabancı çiftçiye akıtıyor. Kendi vatanında da milletimiz aç kalıyor. Atalarımız boşuna söylememiş: 'Yalan ile yol alınmaz, yalancı ile yola çıkılmaz'. Uzayan bu yolculuk milletimizi sefalete mahkum ediyor. Ekonomik ve sosyal hayatta onarılmaz yaralar açıyor. Vasatın iktidarında yaşadığımıza bakın, ya şu Dünya’da 200 küsür devlet var, bu kadar asgari ücret konuşulan başka bir ülke var mıdır? Bize reva görülene bakın: Asgari bir iktidarın idaresinde, asgari demokrasiyle, asgari hukukla, asgari liyakatle, asgari güvenlik, asgari eğitim, asgari sağlık, asgari mutluluk, asgari ücretle, asgari hayatlar yaşıyoruz. Hayat ne garip! Askeri vesayet bitti, asgari vesayet geldi! Bu da bu iktidarın hediyesidir.
"Mehmet Şimşek de SPK yönetimi de derhal istifa etmelidir"
Mehmet Şimşek geçen hafta çıktı, 'Bazı fonlar üzerinden manipülasyon yapıldığını biliyoruz' dedi. SPK Başkanı Ömer Gönül, 'Piyasa dolandırıcılarını biliyoruz' dedi. Bunca zamandır biliyorlarmış ama susmuşlar. Yani, biliyorlarmış ama önlememişler. Bu suskunluk, bu sessizlik, suça verilmiş açık izindir. Ve Şimdi yeni bir skandal daha ortaya çıktı: bir yatırım bankasının geçen hafta gözaltına alınan genel müdürü, özel bir bankanın davasında da yargılanmış. Evet, yanlış duymadınız. Piyasa dolandırıcılığı iddialarının ortasındaki bir banka yöneticisi, meğerse zaten davalıkmış. Kim korudu bu insanları? Kim izin verdi bu düzenin sürmesine? Tabi ki iktidar! Açıkça söylüyorum: Bu artık bireysel suç değildir. rganize suçtur. Bu, çürümeden kokma aşamasına geçmektir. Bu ülkenin borsasında dolandırıcılık yapılırken, iktidarın yapması gereken neydi? Vatandaşı korumaktı. Peki ne yaptılar? Rant çevrelerini, borsa çetelerini korudular. Bugün Türkiye’de küçük yatırımcı kaybediyor, 6,5 milyon insan! Aileleriyle 15-20 milyon! Manipülatör kazanıyor. Vatandaşın birikimi eriyor, rant çeteleri büyüyor. İktidar koruyor, kurumlar sessiz kalıyor. Bu düzen böyle gitmez, gitmemelidir. Sözlerim açık ve net: Mehmet Şimşek de, SPK yönetimi de derhal istifa etmelidir.
"Öcalan canisini cezaevinden çıkartmak için komisyonla uğraştığınız kadar küçük yatırımcının haklarıyla uğraşın"
Önerimi tekrarlıyorum: 1. Kuracaksanız bunun için bir komisyon kurun. Başta Borsa İstanbul olmak üzere Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Merkez Bankası, Rekabet Kurumu, Kamu Bankaları gibi tüm aktörlerin iş ve işlemlerini denetleyin. Hukukun, devlet olmanın, hukuk devleti olmanın gereği budur. İktidarlarının diyetini milli iradeye değil, yandaşın idamesine adayanlar için bu haykırışımız nafiledir. Ama bilsinler ki cevabını milli iradeden alacaklardır."
Dünya yuvarlaktır, cani Apo bebek katilidir, kim ki onunla fikir ortaklığı yapar o, onun suç ortağıdır. Abdullah Öcalan'a yanıt veremeyen kim varsa bu memlekette bana yanıt veriyor ya. Abdullah Öcalan'a yanıt verin bana değil. 'Bahçeli'ye bu çizgiye ben getirdim' diyor adam. 'Lozan bitti, devleti dönüştürüyoruz' diyor. Siz hala 'arslan yavrusu adam mı değil mi' onu tartıştırıp alkışlatıyorsunuz. Allahtan kötü bir şeye de benzetmemiş. Geçmişte kime neler söyleyip fikir değiştirdiğinizi dünya alem biliyor. Yaptığınız hareketlerin zerresi bile benim üzerime yapışmaz. Üzerimde hakkı olan kişilere saygısızlık yapmam ama yanlış düşüncelerine dünya yansa karşı çıkarım. Hamurumda tuzu olanlar beni gayet iyi tanırlar. Beni başka bir şeye benzetmenize gerek yok. Kurt yavrusu kurt olur.
Independent Türkçe