Diyarbakır'da düzenlenen "Barış Süreçlerinde Basın ve Medyanın Rolü Paneli" sonuç bildirgesi açıklandı

Bildiride, "Medya, barış süreçlerinde hakikatin ve vicdanın sesi olmalıdır. Gazeteciler, nefret ve şiddet dilinden uzak, barış diliyle haber üretmelidir" denildi

Fotoğraf: X

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti tarafından 11 Ekim'de Diyarbakır'da düzenlenen ve Türkiye'nin değişik yerlerinden çok sayıda gazetecinin katıldığı "Barış süreçlerinde medyanın rolü paneli"nin sonuc bildirgesi açıklandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bildirgede şunlar yer aldı:

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) tarafından düzenlenen “Barış Süreçlerinde Basın ve Medyanın Rolü” paneli 11 Ekim 2025 tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirilmiştir. Panelde, medya temsilcileri, gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri bir araya gelerek, barış süreçlerinde medyanın dili, etik sorumluluğu, toplumsal etkisi ve rolü üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulunmuştur.

İki oturumdan oluşan panelde, Türkiye’nin yeni barış sürecine ilişkin toplumsal beklentiler, geçmiş deneyimlerin ışığında medya pratikleri ve gazetecilerin sorumlulukları ele alınmıştır. Katılımcıların görüşleri doğrultusunda aşağıdaki sonuç ve öneriler ortaya çıkmıştır.

1: Medyanın Dili, Tarafsızlık ve Barış Gazeteciliği

Panelde vurgulanan ortak nokta, barış dilinin medyada inşa edilmesi gerekliliğidir. Türkiye’de yıllardır süren çatışma ortamında kullanılan haber dili, toplumsal barışa değil, kutuplaşmaya hizmet etmiştir. Katılımcılar, medyanın kullandığı dilin, toplumun sinir uçlarına dokunan bir yapıya dönüştüğünü ve bu dilin değişmesinin toplumsal barışa ve huzura katkı sağlayacağını ifade etmiştir. Gazetecilerin, şiddeti, nefreti ve ötekileştirmeyi yeniden üreten bir dil yerine, barış, empati ve duygudaşlığı önceleyen bir dili tercih etmeleri gerektiği vurgulanmıştır. Barış gazeteciliği; eşit mesafe, doğruluk ve hakikat temelinde insanlığın ortak vicdanını merkeze almalıdır. Katılımcılar ayrıca, barış süreçlerinde dezenformasyonun ve manipülatif haberlerin toplumsal güveni zedelediğini, bu nedenle doğru bilgiye erişimin ve basın özgürlüğünün barış için temel koşul olduğunu belirtmiştir.

2: Yerel Medyanın Rolü

Bölgedeki gazeteciler, yerel medyanın barış süreçlerinde hayati bir rol üstlendiğini ancak ekonomik ve idari baskılar nedeniyle işlevsiz hale geldiğini ifade etmiştir. Maddi ve politik faktörler birçok medya kuruluşunu bağımsız haber üretmekten alıkoymuştur. Bu nedenle, yerel medyanın güçlendirilmesi, bağımsızlık ve güvenli çalışma koşullarının sağlanması gerektiği dile getirilmiştir. Ayrıca, bölgede görev yapan gazetecilerin haber dili nedeniyle yargılandığı, tehdit edildiği ve bazı durumlarda yaşamını yitirdiği hatırlatılarak, gazetecilerin korunmasına yönelik yasal düzenlemelerin yapılması çağrısı yapılmıştır. Gazetecilerin “dokunulmazlık” benzeri güvence mekanizmalarına sahip olması, barış süreçlerinde haberciliğin daha özgür biçimde yapılmasına olanak sağlayacaktır.

3: Toplumsal Güven, Müzakere Kültürü ve Meclis Komisyonu

Panelde, mevcut sürece ilişkin güven sorununun en büyük engellerden biri olduğu vurgulanmıştır. Katılımcılar, güven artırıcı adımların atılmaması durumunda sürecin kırılgan hale geleceğini belirtmiştir. Meclis bünyesinde kurulan komisyonun, gazetecileri ve medya temsilcilerini dinlemesinin hayati önemde olduğu belirtilmiş; medyanın süreçte tanıklık eden bir kesim olarak dışarıda bırakılmasının eksiklik olduğu vurgulanmıştır. Komisyonun, barış sürecine ilişkin tanıklıkları doğrudan gazetecilerden dinlemesi, sürecin şeffaflığı ve yaşananların gerçekliği açısından hayati önemdedir. Zira, 50 yıla yakın zamandır devam eden şiddet ortamının birinci derece tanığı gazetecilerdir. Takdir edilmesi gerekir ki, bu sürecin birinci derece tanıklarının tanıklıkları olmadan yapılan çalışma eksik kalacaktır. Ayrıca, Türkiye’de müzakere kültürünün gelişmesi, empati duygusunun tüm toplum kesimlerince içselleştirilmesinde medya dilinin ve haber anlatılarının katkı sunabileceği belirtilmiştir.

4: Dijital Medya, Dezenformasyon ve Yeni Dönem Haberciliği

İkinci oturumda, medyanın barış süreçlerindeki sorumluluğu öne çıkarılmıştır. Sosyal medya ortamında linç kültürünün ve trol saldırılarının süreci sabote ettiğine dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda, dijital mecralarda dezenformasyonla mücadele edecek bağımsız mekanizmaların oluşturulması ve etik ilkelerin yeniden tanımlanması gerektiği belirtilmiştir. Katılımcılar, “hangi medya” sorusunu da gündeme getirmiş; geleneksel medyanın büyük oranda iktidarın denetimine girdiği, ancak buna rağmen merkez medyada bir barış dili geliştirilemediği, bu nedenle barış gazeteciliğinin dijital alanda güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

5:Hakikat, Empati ve Kolektif Hafızanın Onarımı

Panelde, barışın sadece politik değil, insani bir mesele olduğu vurgulanmıştır. Çatışma bölgelerinde yalnızca ölümler değil, insanlığın da yitirildiği ifade edilmiştir. Medya, insan hikâyelerini ve travmaları görünür kılarak toplumlar arasında köprü kurmalıdır. Akademisyenlerin katkılarıyla, Türkiye toplumunun kolektif hafızasında derin travmaların bulunduğu, bu travmaların affetme ve yüzleşme süreçleriyle aşılabileceği belirtilmiştir. Barışın sağlanabilmesi için toplumun “ihanet” ve “bölünme” korkularından arınması, bunun da yeni bir anlatı ve yeni bir dil üzerinden mümkün olacağı dile getirilmiştir

6: Sonuç ve Öneriler

1: Medya, barış süreçlerinde hakikatin ve vicdanın sesi olmalıdır.

2: Gazeteciler, nefret ve şiddet dilinden uzak, barış diliyle haber üretmelidir.

3:Yerel medyanın güçlendirilmesi, gazetecilerin güvenliği ve özgürlüğü sağlanmalıdır.

4:Meclis Komisyonu, gazetecilerin tanıklıklarını dinlemelidir.

5:Dijital mecralarda dezenformasyona karşı ortak etik ilkeler belirlenmelidir.

6:Barış gazeteciliği eğitimleri düzenlenmeli, medya kurumları ortak dil oluşturmalıdır.

7:Kolektif hafızanın onarımı ve empati temelli habercilik desteklenmelidir.

8:Yürütülen bu süreci ilk andan itibaren destekleyen Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, sivil bir inisiyatif olarak ulusal ve uluslararası alanda çalışmalar yürütmeyi sürdürecektir.

Sonuç olarak;

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti olarak barışın ve toplumsal mutabakatın inşasında medyanın taşıdığı sorumluluğun farkındayız. Gazeteciliği, bir tarafın değil hakikatin, adaletin ve insanlığın yanında konumlandırıyoruz. Barış dilinin egemen olduğu bir medya, barışın toplumsal teminatıdır. Bu nedenle tüm medya kuruluşlarını etik değerlerden ödün vermeden toplumsal barışa ve mutabakata katkı sunmaya davet ediyoruz.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU