Tanrı tövbe edenleri sever: Vargas Llosa solculuktan neden vazgeçti?

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Perulu roman, öykü ve oyun yazarı, eleştirmen Mario Vargas Llosa, 2010 yılında Nobel Ödülü kazanmıştı / Fotoğraf: Felix Clay/The Guardian

Modern Latin Amerika edebiyatının başlıca ustalarından, Perulu yazar Mario Vargas Llosa, geçen 14 Nisan'da, 89 yaşında hayata gözlerini yumdu. 

Adı Márquez, Cortázar, Carlos Fuentes, Juan Rulfo gibi 1950 sonrası ortaya çıkan Latin Amerika edebiyat patlamasının fitilini ateşleyenler arasında yazıldı.

Eserlerinde özellikle diktatörlük ve ona karşı bireysel direniş konusunu işledi.

İktidar, toplumsal yozlaşma ve yolsuzluk gibi Latin Amerika'nın kronik rahatsızlıklarını da ele aldı.

1963'te "Kent ve Köpekler"i çıkardığından bu yana Vargas Llosa'nın kaleminin gücü hiçbir zaman tartışma konusu olmadı. 

Sayısız defa aday olduğu Nobel Edebiyat Ödülünü ise ancak 2010'da alabilmişti.  

Ancak Llosa'nın siyasi duruşu 70'lerin başından bu yana sert eleştirilerle karşılanmıştı.

Çünkü Perulu yazarın siyasi kariyeri, hem ülkesinin kaderini derinden etkiledi hem de Latin Amerika'daki siyasi çatışmaya benzin döktü.
 

Mario Vargas Llosa
Mario Vargas Llosa, 14 Nisan 2025'te, 89 yaşında hayata gözlerini yumdu

 

Vargas Llosa, bir edebiyatçıdan çok, Latin Amerika'daki siyasi mücadelede, halk güçlerine karşı elitlerden yana aktif siyaset yürüten bir politikacı olarak tanınır.

Özellikle 2000'lerin başından itibaren Latin Amerika ya da İspanya'da nerede bir neoliberal, sağcı ve sermaye yanlısı bir toplantı varsa en başında onu gördük.

Bu açıdan bakıldığında Meksikalı usta yazar Carlos Fuentes'e benzetilebilirdi.  

Carlos Fuentes de muhafazakâr bir siyasi duruşa sahipti: Meksika'da 60 yıldan uzun süre hüküm süren PRI rejimiyle sorun yaşamadı. Daima elitlerle, zengin ve güçlü kişilerle boy göstermekten hoşlandı.

Fakat Fuentes, Vargas Llosa gibi aktif siyasete pek bulaşmadı.

Llosa'dan en önemli farkı ise bizzat Fuentes'in diplomat ailesinden gelen bir elit olmasıydı. 

O sınıfsal konumuyla doğuştan bir muhafazakârdı.

Buna karşılık Vargas Llosa yoksul bir aileden gelmiyordu ama bir elit de sayılmazdı. 

"Criollo" denilen İspanyol göçmenlerle yerli halkın karışımından oluşan melez sınıfın bir üyesiydi. 

Yıllar sonra 2011'de İspanyol kralı, Perulu yazarın bu "eksiğini" ona Markiz unvanı vererek kapatacaktı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Daha da önemlisi Vargas Llosa üniversitede gizli Peru Komünist Parti hücresinin bir üyesi ve 1970'lerin ortasına kadar sosyalist bir solcuydu.

Her ne kadar Sovyet dogmatizminin Soljenitsin gibi entelektüellere uyguladığı sansürü eleştirse de "hâlâ mükemmelliğe giden yolda olan Sovyet rejiminin hatalarını düzeltebileceğini" yazıyordu. 

Vargas Llosa, Küba Devrimi'ne daha fazla sempati duysa da Sovyetler tarafından sosyalist ideallerle bağlantılı biri olarak görülüyordu.

Sovyetlerle ile arasında bağların zayıflaması 1968'de Moskova ziyaretiyle başladı.

Kent ve Köpekler

Llosa'nın "Kent ve Köpekler"i 1963'te İspanya'da basıldıktan 2 yıl sonra Sovyetlerde de yayımlanmıştı.

Resmi olarak kitap 115 bin adet basılmıştı.

İlginçtir; Llosa'nın eseri Franco İspanyasında olduğu gibi Sovyetler Birliğinde de sansüre uğramıştı.

Homoerotizm içeren kısımlar iki ülke rejimlerince sakıncalı bulunmuştu.

Ancak Franco rejimi, Katolik Kilisesi'ni veya orduyu eleştiren bölümleri keserken Sovyetlerde kitabın toplamda 12 sayfası elenmişti. 

Llosa, Moskova yolculuğunu prestij kazandıran bir ziyarete dönüştürmek istiyordu ama yazdıklarına bakılırsa "travmatik" oldu.

Açıkçası Llosa, Sovyetlerin "kültürel diplomasi"sinden pek faydalanamamıştı.

Biraz da kendisini kazıklanmış hissediyordu; çünkü Moskova'dakiler ona verdikleri parayı ziyaret süresince harcattılar.

(Carlos Aguirre-Kristina Buynova, Cinco Días en Moscú: Mario Vargas Llosa y el socialismo soviético (1968), Reino de Almagro Editorial, Trujillo/Peru, 2024)

1 yıl sonra Sovyetler Birliği, Çekoslavakya'yı işgale girişince Llosa'nın hayal kırıklığı açık bir karşı duruşa dönüştü.

Daha da ileri giderek Fidel Castro'yu da işgali desteklediği için eleştirdi. 

Fakat Llosa'nın sosyalizm ve Küba Devrimi'yle bağları 1971 yılında şair Herberto Padilla'nın 30 gün gözaltına alınmasıyla kopacaktı.

Şair Padilla'nın Sovyetler Birliği ziyaretinden sonra yazdığı reel sosyalizme yönelik eleştirel şiir kitabı ve tiyatro eseri 1968'de Küba Yazarlar ve Sanatçılar Birliği'nin (UNEAC) belirlediği komisyon tarafından ödüle layık görülmüştü.

Fakat eserin rejime yönelik eleştirel tarzı UNEAC yönetimi tarafından tepkiyle karşılandı.

Ancak yine de UNEAC iki eserin de devrime aykırı olduğu notuyla da olsa yayımlamasına karar verdi. 

Küba yönetimi tarafından "sinsi bir devrim düşmanı olarak görülen" Padilla, 3 yıl daha Havana Üniversitesi'ndeki işine devam etti.

Ve bir gün "Provakasyonlar" isimli bir şiir resitali sonrası gözaltına alındı.

Aralarında Jean-Paul Sartre gibi Küba Devrimi'ne sempatiyle yaklaşan filozofların bulunduğu birçok uluslararası yazar, şairin serbest bırakılması için kampanya başlattı.

Vargas Llosa bu kampanyanın öncülerindendi.

Padilla serbest kalınca da UNEAC salonunda jüri üyeleri karşısına çıkarak "özeleştiri" verdi. 

Şair; devrime düşmanlık, Fidel'e nankörlük ve haksızlık ettiğini; karşı devrimci tutumundan pişmanlık duyduğunu söyledi.

Vargas Llosa ve bir grup yazar, Latin Amerikalı aydınların toplandığı "Casa de las Américas" dergisinin komitesine yazdığı bir mektupla istifa etti. (Vargas Llosa, La llamada de la tribu, Editorial Alfaguara, Barcelona, 2018)

Llosa,  UNEAC salonunda verilen özeleştiriye atfen, "Hepsini, bu acınası gösterinin kendiliğinden olmadığını, daha ziyade 1930'lardaki Stalinist davalar gibi uydurulduğunu anlayacak kadar iyi tanıyorum" dedi.

İlk mektupta yer alan Julio Cortázar imzasını çeker ve Fidel'e gönderdiği mektupta Vargas Llosa'ya şöyle cevap verir: 

Her narsist yazar, kendi adını savunarak kendini tatmin eder. Zira Batı onu yalnızlık gururuyla doldurmuştur. Tuz ve yaşam için mücadele eden halkların karşısında ben kimim, hangi hakla daha fazla sayfayı olumsuzluklar ve kişisel görüşlerle dolduracağım?


Uruguaylı şair Mario Benedetti ise yaşananları alaya alırcasına "Muhafazakar Özgür Dünya'nın tüm ana akım basınının saldırısının şimdi ne olacağını ancak hayal edebiliyorum: bunun Stalinizmin bir başka örneği olduğunu, mektubun Prag Mahkemeleri tarzı bir itiraf olduğunu vb. şeyler. Ama 'Vahşice işkence gördü' diyemeyecekler çünkü (Padilla) her zamanki kadar pembe yanaklı ve sağlıklı görünecek" diye yorumlayacaktı.

Esasında Padilla, Küba için sıradan bir entelektüeldi.

Mesele Küba'ya karşı bir kampanyaya dönüştürülecek, hele işin içine Sartre gibi isimlerin katılacağı büyük bir skandal değildi.

Ayrıca yaşananı Stalin yargılanmalarıyla karşılaştırmak cahilceydi.

Bununla beraber Llosa, entelektüel kaygılarını besleyen Padilla olayını soldan kopuş için bir fırsat olarak değerlendirdi.

Şili'de sosyalist lider Salvador Allende'yi deviren General Pinochet rejimin destekçisi Frederick Hayek'le yakınlaştı. 

Hiçbir zaman bir Pinochet destekçisi olmadı ama o tarihten sonra solun karşında ne varsa onu destekledi.
 

Mario Vargas Llosa, 1990 yılında Peru'nun Lima kentinde seçim kampanyası sırasında görülüyor / Fotoğraf: Sipa Press/Rex Features
Mario Vargas Llosa, 1990 yılında Peru'nun Lima kentinde seçim kampanyası sırasında görülüyor / Fotoğraf: Sipa Press/Rex Features

 

1980'lerde Pinochet rejimini ayakta tutan Thatcher-Reagan "muhafazakar devrimi"ni savundu.

2021 seçimlerinde Şili'de solcu Gabriel Boric'e karşı Pinochetçi Jose Antonio Kast'a "koşulsuz destek" verdi.

Küba Devrimi'nin savunuculuğundan 1980'lerde "Thatcherism"e uzanan ideolojik evrimi ve 2000'leri İspanyol kraliyet ailesine bağlılıkla geçirmesi onun istikrarlı sağcı çizgisinin geldiği noktayı gösteriyordu.

Nobel'i İspanyol kralının elinden alması şaşırtıcı olmadı.

Prestijli Cervantes Vakfında adına bir kürsü ve 75 bin avroluk bir yarışma açmaları da sürpriz sayılmazdı.

Ama İspanyolca yazan bir yazarın ilk kez Fransız Akademisine alınmasını kimse edebiyatla ilişkilendirmedi.

Gerçi kendisini hiçbir zaman "sağcı" olarak tanımlamadı.

Ona göre gerçek bir "liberal"di; ve "liberalizmin" sağcılık olarak gösterilmesinin solun başarılı bir propagandası olduğunu söylüyordu.

Fakat gerçek şu ki Llosa, toplumu liberal bir entelektüel uzlaşmaya çağırmayacak kadar radikal bir sağcıydı.  

1990'da Peru'da devlet başkanlığına adaylığını koyup ikinci tura kaldığında, rakibi Alberto Fujimori'yi "El Chino" diye aşağılamaya kalkınca büyük bir hezimete uğradı. 

"Peruyu İsviçre yapacağım" ifadesi daha sonra hatıralarında itiraf edeceği gibi halkta tiksintiye yol açtı. (Vargas Llosa, El pez en el agua, Editorial Seix Barral, Barcelona, 1993)
 

Mario Vargas Llosa, 1990
Mario Vargas Llosa, 1990

 

2021'de Peru'da ilk kez halkçı bir seçenek ortaya çıkıp yoksul bir öğretmen Pedro Castillo devlet başkanı olacağı zaman da gidip yolsuzluktan, darbe ve katliamdan hapiste olan Fujimori'nin partisini destekledi.

2010 Honduras, 2015 Paraguay, 2016 Brezilya'da devlet başkanlarının doğrudan askeri ya da parlamenter yoldan devrildiği darbelerin anayasaya uygun olduğunu savundu.

Belki de çağdaşı olan hiçbir sağcı yazar Vargas Llosa kadar monarşileri, sömürgeciliği ve neoliberalizmi kutsamamıştır.

ABD'nin Irak'ı işgalini savundu ve bunun Saddam diktatörlüğünü yıkmak için gerçekleştirildiğini söyledi. 

İspanyol sömürgeciliğinin Amerika'yı fethi sırasında ve sonrasında "o kadar çok kişiyi öldürmediğini", Meksika'nın İspanya sayesinde bu dünyanın bir parçası haline geldiğini iddia etti. 

Sonuç olarak Vargas Llosa; güç, iktidar, diktatörlük, yozlaşma ve insan kötülüğünün siyasal biçimleri hakkında çok iyi eserler verdi. 

Ama ömrünü kanlı dünyanın temellerini atmış krallıklar, Batı'nın sömürgeci mirasına sahip çıkan politikacılar ve eşitsizliği bir ideoloji haline getiren sermaye güçlerinin yanında tamamladı.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU