Tsunami geliyor! Batı Avrupa'da hava döndü; hükümetler ve kamuoyu İsrail'in Gazze'deki vahşetine karşı ayakta!

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Yarısı çocuk 60 bin Gazzelinin ölümüne, 150 bin kişinin yaralanmasına ve bir o kadarının da kaybolmasına neden olan İsrail saldırısı, 19 aydır hızlanarak devam ediyor. 

Şimdilerde hava döndü; İsrail'de ve Batılı ülkelerde Başbakan Binyamin Netanyahu'nun imha maksadıyla sürdürdüğü savaşa karşı çıkan tavırlar yaygınlaşıyor.

Birkaç örnek paylaşalım: 

  • İsrail Askeri İstihbaratının (AMAN) eski şube başkanı Tuğgeneral Tamir Heiman, "Başbakan Netanyahu yüzünden İsrail, Gazze Savaşı'nın bedelini ödüyor, ceremesini çekiyor!" dedi. 
     
  • Yaklaşık 300 Fransız yazar Gazze'deki imha savaşını ortak açıklamayla eleştirip kınadı. (Libération gazetesi, 27 Mayıs 2025) 
     
  • İngiltere'de 800 hukuk uzmanı, hükümetten "İsrail'e yaptırım uygulamasını, bu ülkeyle yapılan ticari sözleşmelerin tekrar gözden geçirmesini ve ortak yol haritasının askıya almasını" talep etti. (26 Mayıs 2025)
     


Tepkilerin nedenleri 

ABD'nin başkentinde bulunan Capital Jewish Museum'da iki İsrail büyükelçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez, bu eylemi, işgalci İsrail'in Filistinlilere yönelik savaşına karşı bir misilleme olarak yaptığını açıkladı. (20 Mayıs 2025)

Tepkilerin uç noktası sayılan bu cinayet, her ne kadar Başbakan Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Trump tarafından "Antisemitizm" (Yahudi düşmanlığı) olarak pazarlandıysa da, Batı kamuoyunda yeterli kabul görmedi.

Yahudi düşmanlığını gerçekten körükleyenlerin bizzat Netanyahu ile sağında yer alan iki aşırı ırkçı/dinci Siyonist olan Güvenlik Bakanı İtamar Ben Gvir ile Maliye Bakanı Bezalel Smotriç'in bizzat kendileridir.

Dünya ölçeğinde tepki çeken ve nefret toplayan kimi hadiselere de kısaca değinelim:

26 Mayıs 2025'te ırkçı-dinci Siyonist Yahudi yerleşimciler, Arapların yaşadığı Doğu Kudüs'ün Bab'ul Amud beldesindeki Filistinlilere saldırdılar.

İsrail radyosu, "Polis eşliğinde yapılan bu etkinlikte saldırgan yüz kişiden sadece ikisinin yakalandığını" duyurdu. 

Aynı tarihte İsrail Haaretz gazetesinde ilginç bir haber yayımlandı:

Batı Şeria bölgesindeki silahlı Yahudi yerleşimciler, bölgedeki Filistinliler için büyük tehdit ve tehlike kayağıdır. Çünkü insanların mallarını mülklerini silah zoruyla gasp ediyorlar. Onları korkutup yaşadıkları yerlerden göç ettiriyorlar. Kuşkusuz bu tür hadiseler İsrail'in bölgeye ilişkin iç siyasetinin bir parçasıdır.

Öyle ki Gazze savaşı başlar başlamaz hükümet ve yöredeki sorumlular, topraklara el koymak için yeni bir yöntem icat ettiler: Önce Filistinlilere ait arsa ve arazilerin 100-200 metre yakınına çok sayıda Yahudi yerleşimleri (köy-kent tarzında) inşa ettiler. Sonra da oraları birer üs olarak kullanıp komşu Arap köylerine saldırmaya başladılar.


Her yıl "Bayrak Yürüyüşü" veya "Bayrak Dansı Yürüyüşü" adı altında gerçekleştirilen mitinge katılan on binlerce radikal dinci Siyonist "Araplara ölüm!", "Beldeyi yakıp yıkalım!" naralarıyla Doğu Kudüs'ü istila eder, Mescid-i Aksa sahanlığını doldurup kışkırtıcı sloganlar atarlar.

Radikal Siyonistler, her yıl "Kudüs Günü" adı altında sayısı 2 bin ile 10 bin arasında değişen katılımcıyla birlikte Mescid-i Aksa sahasını işgal ederler.

"Burası bizimdir, Süleyman Peygamberimizin kutsal tapınağının bulunduğu yerdir!" iddiasıyla kışkırtıcı sloganlar eşliğinde Arapların çoğunlukta olduğu kadim şehir Doğu Kudüs'ün, Yahudi çoğunluğun yerleştiği modern şehir Batı Kudüs'e ilhak edilmesini isterler.


Tepki gösteren Batılılar  

Almanya Başbakanı Friedrich Merz:

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları siviller arasında insan kayıplarına yol açıyor. Artık terörizme karşı bir savaş olarak kabul edilemez bu. İsrail hükümeti, en iyi dostlarının bile kabul edemeyeceği şeyleri yapamaz. İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki eylemleri hangi hedefe yöneliktir, dürüst olmak gerekirse ben artık anlayamıyorum. (26 Mayıs 2025)


AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Eski Yüksek Temsilcisi Josep Borrell:

İsrail hükümeti Gazze'de soykırım yapıyor. Niçin? Gazze'den milyonlarca ton moloz kaldırılıp Filistinliler ölünce veya göç edince, harika bir turizm merkezi yaratmak için. II. Dünya Savaşı'ndan buyana en büyük etnik temizlikle karşı karşıyayız. 

Gazze'ye Hiroşima'da kullanılan bombanın üç katından fazla patlayıcı güç atıldı. (Binyamin) Netanyahu'nun bakanları bunu söyledi ve yaptılar. Gazze'ye düşen bombaların yarısını biz (Batılılar) gönderiyoruz.

Aylardır Gazze'ye hiçbir şey girmiyor. Hiçbir şey yok: Su yok, yiyecek yok, elektrik yok, yakıt yok, sağlık hizmetleri yok.

Eğer gerçekten çok sayıda insanın öldüğüne inanıyorsak, doğal tepki silah tedarikini azaltmak ve ortaklık anlaşmasını kullanarak uluslararası insani hukuka saygı gösterilmesini talep etmek olmalı, bunun yapılmadığından şikâyet etmekle yetinmemeliyiz. (10 Mayıs 2025) 


France Inter radyosuna konuşan Devlet Başkanı Emmanuel Macron:

Bence bugün öncelikli olan, siyasi çözüme geri dönmemiz ve Gazze'de savaşmak üzere kullanılan silah sevkiyatını durdurmamızdır. Fransa hiç silah vermiyor.


Kanada ve Fransa'nın ülkesiyle yaptığı ortak açıklamaya atıfta bulunan Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer

İsrail'in (Gazze'de) gerilimi tırmandırmasından dehşete düştüğümüzü kayda geçirmek istiyorum. Gazze'de masum çocukların tekrar bombalanarak acı çekmesi son derece tahammül edilemezdir. Şehirdeki insani durum kabul edilemez seviyede. 

Bu tırmanış tamamen orantısızdır. Netanyahu hükümeti korkunç eylemlerini sürdürürken durup izleyemeyiz. İsrail yeni askeri operasyonlarını durdurmaz ve insani yardıma koyduğu engelleri kaldırmazsa bunlara karşı daha somut adımlar atacağız.

Gazze'ye gönderilen yardımlar yetersizdir. İnsani yardımın büyük ölçüde arttırılması talebimizi tekrarlıyoruz.

Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim yerlerinin genişletilmesine yönelik her türlü girişime karşıyız. İsrail, yasa dışı olan, Filistin devletinin yaşayabilmesini zorlaştıran ve İsrailliler ile Filistinlilerin güvenliğini baltalayan bu yerleşim yerlerini durdurmalı. Bu konuda daha fazla adım atmaktan ve yaptırımlar uygulamaktan kaçınmayacağız. 

Arap ülkelerinin Gazze'nin geleceği için öngördüğü plan doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz. İki devletli çözüme katkı sağlayacak Filistin devletini tanımaya ve bu konuda çalışmaya hazırız. Filistin Yönetimi, bölgesel ortaklar, İsrail ve ABD ile Gazze'nin geleceğine dair bir uzlaşıyı sonuçlandırmak üzere çalışmayı sürdüreceğiz. 
18 Haziran'da New York şehrinde düzenlenecek olan konferans, bu konuda uluslararası iş birliğini geliştirmeyi amaçlıyor. (19 Mayıs 2025)


Japonya, Yeni Zelanda ve Avustralya'nın da aralarında yer aldığı 22 ülke ve AB üyesi devlet temsilcilerinin yaptıkları ortak açıklama ise şöyle: 

Yardımların sınırlı ölçüde yeniden başladığına dair bazı işaretler bulunduğunu kabul ediyoruz. Fakat İsrail, iki aydan fazla bir süre boyunca Gazze'ye insani yardım girişini engellemiştir. Gıda, ilaç ve temel ihtiyaç malzemeleri tükendi; halk açlıkla karşı karşıya. Gazze halkı, şiddetle ihtiyaç duyduğu yardımları almalıdır.

İnsani yardım bağışçıları olarak İsrail hükümetine iki net mesajımız var: Gazze'ye yardımların tamamen yeniden başlamasına derhal izin verin ve BM ile insani yardım kuruluşlarının hayat kurtarmak, acıları hafifletmek ve insan onurunu korumak için bağımsız ve tarafsız bir şekilde çalışmalarına olanak sağlayın.


Birleşmiş Millet teşkilatına bağlı Gıda ve Tarım örgütü (FAO) da "İsrail'in yakıp yıktığı Gazze'de tarla ve bostanların yüzde 95'i tarıma elverişli olmaktan çıktı" tespitine ilaveten "kitlesel açlık tehlikesi baş gösterdi" yolunda bir duyuru yaptı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamada Kahire hükümeti, ırkçı Siyonist İtamar Ben Gvir'in fanatik taraftarlarıyla birlikte Mescid-i Aksa'da gövde gösterisi yapmasını "İsrail'in provokatif eylemlerinin devamı" olarak gördüğünü belirterek şu uyarıda bulundu: 

Dünya genelinde yüz milyonlarca Müslümanın inanç ve duygularını etkileyen bu tür provokatif eylemlerin yansımaları olabilir. Pervasız davranışlar bölgenin güvenlik ve istikrarı açısından ağır sonuçlara yol açabilir. Dolayısıyla uluslararası toplum İsrail'in ‘ihlallerini' ele almalıdır. Ayrıca Filistin halkının meşru haklarını, özellikle 4 Haziran 1967 sınırları içindeki başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurma hakkını desteklemelidir. (27 Mayıs 2025) 


Katar Dışişleri Bakanlığı da buna benzer bir açıklama yaparak özellikle İtamar ben Gvir'in Mescid-i Aksa sahanlığını işgal edip Tevrat'tan bazı parçalar okumasını kınadı. 


Netanyahu'dan "eski dostlara" sitem ve eleştiriler

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, uluslararası toplumdan gelen yoğun eleştirilere rağmen Gazze Şeridi'nin tamamının İsrail'in kontrolüne alınacağını açıkladı.

Yayımladığı videoda Netanyahu, "Çatışmalar şiddetli ancak ilerleme kaydediyoruz" dedi ve "Hamas'ın elinde tuttuğu 58 rehinenin serbest bırakılması ve örgütün tamamen yok edilmesinin bu zaferin temel unsurları olacağını" söyledi.

Netanyahu'nun açıklamaları, artan uluslararası baskılar sonucu mart ayında uygulamaya konulan yardım ablukasının kısmen kaldırılmasının hemen ardından geldi. (19 Mayıs 2025)

Başbakanın yakın adamı Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Batılı dost ve müttefiklerinin Gazze'deki imha savaşına karşı çıkmasını anlamazlıktan gelerek onlara hem sitem ediyor hem de suçluyor.

Başbakan Netanyahu, işgalin 58'inci yıldönümü münasebetiyle Arapların yaşadığı Kudüs'e bağlı olan Silvan'da gerçekleştirdiği kabine toplantısında "Kudüs'ün birleştirilmesi" faaliyetleri kapsamında bu şehri başkent olarak kabul edip Tel Aviv'deki büyükelçiliklerini oraya taşıyacak ülkelere milyonlarca dolar yardımda bulunacağını vadetti. 

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei ise İsrail'e verdiği destekten ötürü ocak ayında hak kazandığı 1 milyon dolarlık Genesis Ödülü'nü almak üzere İsrail'e gidiyor.

11 Haziran'da Milei'nin İsrail parlamentosu Knesset'te düzenlenecek bir törenle ödülü alması ve İsrail parlamentosunda bir konuşma yapması bekleniyor. (26 Mayıs) 

Malum, şimdiye kadar Kudüs'ü başkent tanıyıp taşınan ülkelerin sayısı çok azdı: ABD, Kosova, Honduras, Guatemala, Papua Yeni Gine ve Paraguay. Bakalım yenileri katılacak mı?


Netanyahu'ya karşı büyük Tsunami dalgası 

İsrail medyası, Netanyahu hükümetinin ülkenin Filistin halkına karşı işlediği suçlar ve kötü muamele nedeniyle dünya kamuoyunda tepki gördüğünü ve bu karşıt dalganın yakında Tsunami'ye dönüşebileceğini yazdı.

Fanatik Siyonist Yahudi Gücü Partisi üyesi Zvi Sukkut'un KAN 11 TV programında şöyle diyor:

Bir gecede Gazze'de 100 kişiyi öldürmeyi herkes kanıksadı artık!


Bu pervasız söze itiraz eden TV sunucusu ise "Sayın Sukkut, acaba bu dünyada mı yaşıyorsunuz?" demekten kendini alamıyor. (21 Mayıs)

Ve İsrail dünya âlem önünde bir kez daha rezil ediliyor.

Aynı sunucu herkesin katliama alışmadığını göstermek için birkaç örnek veriyor: 

  • ABD Başkanı D. Trump: Gazze'de işler çök kötü; baktığımızda çok sayıda insanın açlıktan kıvrandığını görüyoruz.
  • Fransa Başkanı E. Macron: Ne su, ne ilaç ne de çıkış yolu var. Bu akıl almaz bir insanlık dramı (trajedisi).
  • İtalya Başbakanı G. Meloni: Uluslararası yasalar ve insanlık kurallarına uyulmalı.
  • İspanya Başbakanı Pedro Sánchez: Biz, soykırım yapan bir devlet (İsrail) ile ticari anlaşma yapmayız!

KAN 13 TV sunucusu Baroh (Baruch) Kara ise bir zamanlar (Hamas'ın 7 Ekim 2023 tarihli büyük yankı yapan ünlü baskınından sonra-FB) Avrupalıların ama veya fakat demeden "İsrail'in arkasında durduklarını" belirterek, eski Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak'ın "İsrail'in kendini savunma hakkını destekliyoruz" demesini ve Fransız Başkan Macron'un söz konusu o baskının ardından gittiği İsrail'de "Dayanışma ve destek için buradayım" yolundaki ifadesini örnekliyor.

B. Kara, mevcut durumu şöyle sorguluyor:

Büyük devletler bize ekonomik yaptırım yapmaya hazırlanıyorlar. Lanet olsun! Ne ve nasıl oldu da bu hale düştük!


KAN 12 televizyonuna konuşan İsrail ordusu sözcüsü Tuğgeneral Ronen Manelis de "Savaşı böylesine (vahşice ve berbat şekilde) sürdüren İsrail yönetimini destekleyecek hiçbir dünya yetkilisi bulamazsınız!" demekteydi.

İsrail merkezli KAN 14 TV muhabiri ise "Batılı ülkelerin İsrail yönetimine siyasi baskı yaptığını" söylüyor:

Avrupa başkentlerinden İsrail'e doğru büyük bir baskı dalgası (tsunami) geliyor. Brüksel'de toplanan AB Dışişleri Bakanları, Hollandalı mevkidaşlarının sunduğu ‘Avrupa Birliği ile İsrail arasında imzalanmış olan ortaklık anlaşmasının yeniden gözden geçirilmesini içeren öneriyi tartışıyorlar.


Demokratlar Partisi Başkanı Yair Golan ise, "Akıllı devlet, heva ve hevesi için çocukları katletmez!" sözüyle Netanyahu'nun insanlık dışı savaşına karşı çıkıyordu. 

Daha önce de İsrail medyası, Lübnan'da saldırıp duran İsrail için şöyle demişti:

Hem melun hem lanetli bir devlet haline geldik. Lübnan'daki kara delik bizi içine çekip duruyor.


İspanya hükümetinin İsrail ile ticareti yasakladığını açıklamasından sonra Fransız Dışişleri Bakanlığı da "Filistin devletini tanımaya kararlı olduklarını" duyurdu. 

İsrail eski Başbakanı Ehud Olmert, BBC kanalındaki söyleşisinde "Netanyahu hükümetinin sürdürdüğü askeri harekâtın savaş suçu olduğunu" söyledi. (21 Mayıs 2025)

Batılı devlet yetkililerinin tutumları çok iyi güzel de kimse çıkıp şu tespiti yapmıyor:

İsrail'in bu pervasızlığı ve azgınlığı, geçen yüzyıldaki sömürgeci imparatorlukların ve emperyalist kapışmaların Ortadoğu'daki çıkar çatışmaların bir neticesidir.

Yani İsrail, Batı'nın bölgedeki ön karakoludur. Sömürgeciler adına veya onlardan destek alarak imha savaşını sürdürebilmektedir.

Nitekim Kahire merkezli El Şaab (Halk) gazetesi yayın yönetmeni Mecdi Ahmed Hüseyin de "Avrupa'nın eskiden İsrail'e müzahir olan tavrında büyük bir dönüşüm yaşandığını ve hatta ABD'nin bile İsrail ile ihtilafa düştüğünü" belirterek noktayı koyuyor:

Yakın döneme kadar kendilerinin demokrasi ve insan hakları savunucusu olduklarını iddia eden Avrupalılar, (Hamas baskınını bahane ederek) son iki yılda İsrail'e mutlak destek verip onun Gazze'de imha ve tehcir uygulamasına göz yumdular.

Ancak Gazze'deki son askeri harekât insanlık suçu ve soykırım sınırlarını aşınca Avrupa, tekrar İsrail'in vahşi uygulamaları ile gerçeği karatma ve gizleme gayretlerine karşıt bir yerde durmaya başladı.


Bu değişiklik salt Avrupa hükümetlerinin değişmesiyle açıklanamaz.

Batı kamuoyunda da köklü dönüşümler yaşanıyor.

Kitlesel hareketlenmeler, protesto ve benzeri faaliyetler yönetimler üzerinde bir baskı oluşturabiliyor.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU