Kimyasal hadım etik açıdan şüpheli bir uygulama ve işe yaramayacak

Mahkumların kimyasal hadımı Nürnberg Kodu’nu ihlal etme riski taşıyor. Ancak daha da önemlisi, bir kişinin cinsel şiddet uygulamasına neyin sebep olduğunu ele almadan, bu şiddetin yeni biçimlere bürünmesine yol açma riskini de yaratıyor

(Reuters)

Starmer liderliğindeki İşçi Partisi hükümetinin alameti farikası haline gelmiş gibi görünen bağımsız incelemelerin sonuçlarının açıklandığı bir başka gün daha. Bu kez konu cezaevi reformu ve Birleşik Krallık'taki aşırı kalabalık ve işlevsizleşmiş ceza infaz sistemiyle nasıl başa çıkılacağı. Eski Adalet Bakanı David Gauke tarafından sunulan pek çok öneri arasında beni etik açıdan rahatsız eden bir teklif de var: Cinsel suçlular için zorunlu kimyasal hadım.

Kimse ortalığı ayağa kaldırmadan söyleyeyim, bu suçlulara sempati duymuyorum. Hayatları mahvediyorlar ve mevcut yargı sistemimizde kolayca paçayı sıyırıyorlar. Ancak kimyasal hadım çözüm değil. Kamuoyunca pedofili için kesinlikle uygulanabilir bir "çözüm" olarak görülmesine rağmen bu yöntemin pedofillerin rehabilitasyonunda etkisine dair çok az kanıt var. Bu uygulama, hasta özerkliği olarak da bilinen, hastaların seçim hakkına ilişkin temel tıbbi etik ilkeleri ihlal ediyor ve Britanya'da artan kadın düşmanlığının önüne geçilmesine hiçbir katkı da sağlamayacak.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hastalar cezaevinde olsun olmasın sağlıkları hakkında kendi kararlarını verme hakkına sahiptir. Bunların "iyi" ya da "doğru" klinik kararlar olması önemli değildir; mesele bunun o kişi için doğru karar olmasıdır. Dolayısıyla bir kişi ölümcül kanser için palyatif bakım yerine agresif kemoterapiyi seçebilir. Her iki karar da yanlış değildir. Bu, o kişinin yaşamı, değerleri ve inançları dahilinde neyin işe yaradığıyla ilgilidir.

Ancak hasta özerkliğini desteklemek için bazı ön koşullar gereklidir ve bunlar sağlanmadan bireyin özgür bir karar vermesi mümkün değildir. Bunların başında, insanların herhangi bir kısıtlama veya zorlamaya maruz kalmadan kendi bilinçli kararlarını verme hakkına sahip olması ve aldıkları sağlık hizmetlerine özgürce rıza göstermeleri geliyor.

Cezaevi sistemi içinde özerklik bu ilk engele takılıp kalıyor. Mahkumlar kısıtlama veya zorlamadan muaf değil. Tanım gereği, kendi iradeleri dışında tutuldukları için günlük yaşamlarının çoğunda yaşananlara gönüllü rıza gösteremezler. Nerede yaşayacaklarını, ne yapacaklarını veya kiminle görüşeceklerini seçemezler. Ayrıca, çoğunlukla belirli bir cezaevinin kültürü ve yazısız kurallarıyla ilgili olan, bunlara uymamaları halinde cezalandırıldıkları ya da daha kötüsüyle karşılaştıkları bilinen bir baskı sisteminde yaşamaktadırlar.

Mahkumların özgürce rıza gösterebilecekleri düşünülmediğinden, onlara yönelik sağlık hizmetleri ve mahkumlar üzerinde yapılan araştırmalar sıkı şekilde kontrol edilmektedir. Bir prosedürü ya da tedaviyi kabul ettiklerinde bile bunu gerçekten isteyip istemedikleri sorusu cevapsız kalmaktadır.

Zorunlu kimyasal hadım önerisinin etik açıdan beni rahatsız etmesinin nedeni de tam olarak bu. Kimyasal hadım, yaşamı kökten değiştiren bir tıbbi prosedür. Katılmak isteyenlerin rızasını gerektirir. Mahkumlar tanım gereği, en azından etik açıdan, özerklik için gerekli temel kriterleri karşılayamadığından bu onayı veremez. Dolayısıyla Birleşik Krallık, mahkumların rızası alınmadan bir tıbbi prosedür uygulamış olacaktır. Bu prosedür devam eden tıbbi testlere tabi olduğundan, insan denekler üzerinde tıbbi deneylere rıza gerekliliğini düzenleyen Nürnberg Kodu'nu ihlal etmeye tehlikeli şekilde yaklaşıyor, hatta belki de bunu çoktan ihlal ediyor. Bu durum ne ülke ne de hükümet açısından iyi bir tablo çiziyor.

Nürnberg Kodu'ndan bahsetmişken, bu öneri ikinci bir hususu daha ihlal ediyor: Deneylerin, toplumun iyiliği için başka yollarla elde edilemeyecek faydalı sonuçlar sağlaması gerekliliği. Kimyasal hadımın, Birleşik Krallık'ta bu tür şiddet içeren cinsel suçlara neden olan kadın düşmanlığındaki büyük artışla etkili şekilde başa çıkacağına inanmak için halihazırda hiçbir neden yok.
 


Cinsel şiddetin temel sebepleri ele alınmadıkça bu şiddet büyük olasılıkla sürecek, sadece biçimi değişecektir. Şiddet devam edecektir zira kökenleri yerinde duruyor. Birleşik Krallık'ta kadın düşmanlığının tarihin karanlık köşelerine gönderileceği bir toplumsal dönüşümü sağlayacak politikaların nasıl oluşturulacağı üzerine çok daha fazla düşünülmesi gerekiyor. O zamana dek kimyasal hadımın, cinsel suç işleyenlerin ilk etapta neden bunu yaptığına dair pek bir şey değiştirmesi mümkün değil. 

Bu yeni öneri ve hükümetin bunu ciddi şekilde değerlendiriyor gibi görünmesi, son birkaç aydır karar alma süreçlerine hakim olan "çalakalem" politika üretmenin tüm tuzaklarını içeriyor. Siyasi kayıplarla sarsılan bu hükümet, bozuklukları düzeltmek için elinde çok az imkanı olan bir ülkeyi devraldığı gerçeğiyle de yüzleşmeye çalışıyor. 

Kimyasal hadım vergi gelirlerini artırmayacak, erkeklere kadın düşmanlığı hakkında eğitim vermeyecek, suçluların ihtiyaç duyduğu psikolojik desteği sağlamayacak, mevcut cezaevi sistemini iyileştirip genişletmeyecek. İnsanların hayatlarına zarar verecek, kadınlara yönelik şiddeti muhtemelen artıracak ve teminat altındaki etik haklarımızı kesinlikle ihlal edecektir. Bu uygulama, ülkenin sağlıklı işleyişi pahasına oy kazanmaya çalışan, hayal kırıklığı yaratan İşçi Partisi hükümetinin yeni bir başarısızlığı olmaya aday.
 

independent.co.uk/news

Independent Türkçe için çeviren: Yasin Sofuoğlu

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU