İzmir İktisat Kongresi üzerine (2)

Celalettin Can Independent Türkçe için yazdı

17 Şubat - 4 Mart 1923 tarihinde İzmir'de Banka-Han binasında 1355 delegenin katılımıyla Yeni Türkiye'nin ekonomik sorunlarını tartışmak için toplanan büyük bir kongre.

Kurtuluş Savaşı kazanılmış, sıra siyasi ve ekonomik bağımsızlığın ekonomik temellerini atmaya gelmiş. 

Savaştan yeni çıkmış, canlarını kaybetmiş, yorgun ve yoksul halkı kalkındırmaya gelmiş sıra.

Kaynaklar sınırlı. Osmanlı borçları, savaşın enkazı ağır, iç dinamiğe dayanmak zorunlu.  

Milli burjuva yaratma ve bunun ekonomik sisteminin kurucu adımlarını atma tasarlanıyor. 

Kongreye delege katılımı "mesleki temsil" çerçevesinde düzenleniyor; tüccar, çiftçi, sanayici ve işçi...

İşçi ve patron temsilcileri yan yana getirilerek ekonomik sorunlar konuşulurken, anlaşılır nedenlerle Kemalist iktidarın sınıf meselesine bakışı gözetiliyor. 

 
Kongredeki işçi ve patron örgütleri

İşçi temsilcilerinin örgütü görünümü veren "Türkiye Umum Amele Birliği" ile kongreden kısa bir süre önce İstanbul tüccarlarının kurduğu "Milli Türk Ticaret Birliği" işçi ve çiftçilerle, tüccar ve sanayicilerin sorunlarını ortak bir çözüme bağlama amacında olduğunu 1 açıklıyor ama kongrede verilen resimler hiç de buna tanıklık etmiyor.  

Çok belirgin örnek, topraksız ortakçı ve yarıcılar kongrede çok kimsesiz kalıyorlar...

Sanayi işçileri diğer alanlarda çalışan kardeşi işçilere pek karşı duyarlı değiller, bir şekilde kendi çıkarlarını ifade etmekle yetiniyorlar.

Genelde işçilerin ve topraksız ortakçı ve yarıcı köylülerin çıkarları karartılıyor.

Kongre, lütfedip "amelenin işçi olduğunu" kabul etmektedir ama öte yandan "işçi temsilcilerini sağlayan 'Türkiye Umum Amele Birliği', 'Milli Türk Ticaret Birliği' ile aynı paralelde bulunduğunu ilan etmekte, muhtemel sınıf mücadelesini engellemek için kurulmuş kukla, paravana teşkilattan öteye gitmemektedir." 2

İzmir İktisat Kongresi'nde işçilere bazı haklar tanınması yönünde sözler verilmişse de 1925 yılında ortaya çıkan Kürt kalkışmasını bastırmak için 1925 tarihli Takrir-i Sükûn kanunu çıkarılmış ve işçilere verilen bu sözler yerine getirilmemiştir.  1936'da Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk İş Kanunu çıkarılmış, bu kanunla da işçilerin sendikal örgüt kurmaları, grev hakları kesinlikle yasaklanmıştır. 3


1 Mayıs İşçi Bayramı'na gelince...

Kongrenin akabinde iki kez "İşçi Bayramı" olarak kutlanılan 1 Mayıs İşçi Bayramı ise 1936'da normal tatil bayramı yapılıyor...  

Kongreye yeni egemen sınıf temsilcilerinin "devlet desteğiyle zenginleşme" görüşleri eksiksiz hâkim oluyor.

Aslında kongrenin toplanma aşamasında Aydınlık Grubu ve Şefik Hüsnü kongreye katılan işçi ve köylü delegeleri uyarıyor, sınıf çıkarlarını nasıl savunmaları ve nasıl davranmaları gerektiğine dair değerlendirmeler yapıyor. 4

 Gerçi istediği kadar olmasa bile bunun kendi ölçüleri içinde yararını görmüş olacak ki kongrenin olumlu geçtiğine dair birkaç cümle kuruyor. 5

 
Liberalizm söylem mi, gerçek mi?

İzmir İktisat Kongresi'ne hâkim olan politika, ekonominin işleyişinin kendi kurallarına bırakılması, devletin ekonomik faaliyetlere karışmaması gerektiği şeklinde özetleyebileceğim liberal ekonomik politikadır.

Söylem olarak liberalizmdir bu. Ancak ekonomik faaliyetlerde ihtiyaç duydukları noktada devlet desteğine koştuklarına göre bunun liberalizmle hele de klasik liberalizm ile ilişkisi olmasa gerek.

Böylece Cumhuriyet'in ilk yıllarında liberal düşünceye dayanan politikaların ağırlık kazandığı görüşünün çok tartışmalı, hatta bir yanılsama olduğu sonucuna varmış oluyoruz.

Mustafa Kemal İngilizci değildir ama İngiliz politikasını takip eder... Tarihin o döneminde İngiltere'de hatta genel olarak Batıda liberalizm düşüncesi hakimdi.

Nitekim Lozan Antlaşması'nda devletin ekonomiye müdahalesini sınırlayan hükümlerin yer alması buna tekabül ediyordu.

Mesela 1929 yılına kadar gümrük resimlerini değiştirmek ve yerli sanayiyi bu yolla korumak olanaksızdı.

1929 Dünya Ekonomik Krizi'ne kadar da devlet ekonomik sorunlara yeterli çözümler getiremiyordu. 6

Bu da halkın aşağıdan gelen tepkilerine yol açıyordu. Nitekim Lozan'dan sonra 17 Kasım 1924'te Mustafa Kemal'in silah arkadaşlarının kurduğu ve Kazım Karabekir'in başını çektiği Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 4 Mart 1925'de çıkarılan Takrir-i Sükûn kanununa dayanılarak 3 Haziran 1925'te kapatılmayıp, seçimlere girebilseydi şayet seçimleri kazanması pek de zayıf bir ihtimal değildi.

Kısacası burjuvazi liberal bir ekonomik politikaya dayanarak zenginleşmeyi yaratacak bir güçte olmadığının çok farkındaydı.

Devletten istenen, işlerine karışılmaması, dışarıdan ekonomik-mali destek sağlanmasıydı. 7

 
Karar ve öneriler

Türkiye 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi'ni imzalamış, Kurtuluş Savaşı bitmişti.

20 Kasım 1922'de başlayan Lozan Barış Görüşmelerinin 4 Şubat 1923'te kesintiye uğradığı bir ara evrede, 17 Şubat 1923'te İzmir'de toplanan İktisat Kongresi üzerinden, Batı'da revaçta olan liberal kalkınma modeline benzer bir modelle ekonominin sorunlarını nasıl aşacağı ve bunun yaratacağı imkanlar hakkında Batıya güvence verme yoluna gidiyordu.  

İzmir İktisat Kongresi bir yanıyla, tüccar, çiftçi, sanayici ve işçi kesimlerinin ayrı ayrı özgün sorunlarını açığa çıkarmak, yabancı sermaye çevrelerine ekonominin verili durumunu ve gelecekte alacağı muhtemel biçimi açıklamak istiyordu.

Bunda da amaç yukarıda ifade edildiği gibi iç ama özellikle dış sermaye kesimlerine güvence verme politikasıydı.

İzmir İktisat Kongresi'nde 1355 delegesinin kabul ettiği ilk 12 maddede... Batı'nın iyi karşılayacağı düşünülmüş olmalı ki toplumun çağdaş özellikleri anlatılıyor...

Yanı sıra yabancı sermayeye ülkenin yasalarına uyduğu sürece karşı olmadığı, farklı sınıf ve mesleklerde bulunanların birbirlerine sevgi ile bağlı olduklarını açıklama ihtiyacı duyulmasını da bu güvence verme politikası içinde düşünmek gerekiyor.

Mesleki esaslara göre atılması gereken adımlar, benimsenen ilkeler başlıca şu noktalarda toplanıyor:

Büyük tüccarlar

Hükümetin de ortak olacağı bir "Ticaret Ana Bankası" kurulsun, kambiyo ve borsa işleri düzenlensin, cuma günleri herkes için resmî tatil olsun, madenler ve ormanlarla ilgili yasalar, deniz ticareti, ticaret işleri ve gümrük işlemleri yeniden düzenlensin, tekeller kaldırılsın, iktisat eğitimine önem verilsin, gelir vergisi, ulaştırma ve haberleşme alanlarında ticari işlemlere kolaylık sağlansın istiyorlardı. 

Çiftçiler

Aşar ve tütün tekeli kaldırılsın, tarım kredisi olanakları artırılsın, güvenlik sorunu çözülsün istiyorlardı. 

Sanayiciler

Gümrükler yolu ile sanayi dış rekabetten korunsun, makine ve araç dış alımında vergi bağışıklığı sağlansın, Sanayii Teşviki Yasası yeniden düzenlensin, Sanayi Bankası kurulsun, sanayi eğitimi verilsin ve sanayi odaları oluşturulsun istiyorlardı.

İşçiler (ameleler)

Günlük çalışma süresi 8 saat olsun, ücretli izin, toplumsal güvenlik, hastalık, doğum, evlenme yardımı, sigorta, iş güvenliği sağlansın, yeni açılacak tüm işler Türklere verilsin, 1 Mayıs günü işçi bayramı olsun istiyorlardı.

Bunlara göre devlete düşen ise;

İzmir İktisat Kongresi'nde ulusal birliğin ve ulusal özel mülkiyetin gelişip güçlenmesi için, kredi olanaklarının ve eğitim, ulaşım, haberleşme gibi altyapı ve teknik hizmetlerin sağlanması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması oluyor.

 
Devlet himayeciliği bütün sınıflar için (mi?)

Mustafa Kemal kongreyi "ülkenin zenginlere ihtiyacı olduğu" gibi görüşlerle açmıştı.

İktisat Vekili Mahmut Esat Bey belirli doktrinlerin bulamacından "hakimiyeti millîye"yi "hakimiyeti iktisadiye" diye tanımlıyor, Anayasa'daki "milli hakimiyet kuralından" da devletin kişisel eğilimlere itibar etmesi sonucunu çıkarıyor ve kişileri zenginleştirme üzerinden kalkınma tablosu çiziyordu.  

"Belirgin bir sınıf meselesinin olmadığını" bizzat Mustafa Kemal'in kendisi ifade ediyordu. 8

 
Stratejik tercih: Devlet eliyle burjuva yaratma…

Kongre ülkede egemenliğini tesis etmeye başlayan sınıfların ve sınıf katmanlarının tercihlerinin kendini göstermesi ve ağır basması ile bitiyordu.  

Devlet eliyle burjuvazi yaratma ve güçlendirme stratejik bir tercihti. Bu konuda Mustafa Kemal ve yönetici Kemalist kadro, devlet eliyle yaratılan ve güçlendirilen burjuvazi ve büyük tüccarlarla görüş birliği, toprak ağalarıyla da uzlaşma içindeydi.

Batı'da, kapitalizm, milli burjuva yaratma, ticaret, tarım ve büyük toprak sahiplerine dönük politikalara ilişkin bir nevi "ulusal birlik" sağlanıyor gibi idi.

Peki Doğu, Kürdi coğrafya patronları ve çalışan emekçileri bu "kuruluşçu" ve "ulusal birlikçi" ekonomi politikaların neresindeydi?

 

 

Kaynaklar:

1. Gündüz Ökçün, Türkiye İktisat Kongresi, Ankara-1968
2. Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni, Ankara-1969
3. Fatih Sarıtaşoğlu,Çalışma ekonomisi ve Endüstri ilişkileri, Gazi Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara-2003
4. bkz. Gündüz Ökçün, age.
5. Yıldırım Koç, İzmir İktisat Kongresi (1923) ve İşçiler, Egiat Yarın Dergisi-2009
6. Ömer Gürkan, Ekonomik Hayat, Atatürk'lü Yıllar (1923-1939), Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi
7. Raporlar ve Kararlar, Gündüz Ökçün/ Şefik Hüsnü'den Aktaran, Gündüz Ökçün, 1971
8. bkz. Gündüz Ökçün, age.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU